Cuma, Eylül 26, 2014

Danışma

17 Eylül-Annesinin pastasını üflerken

-Geçen hafta cuma benim doğum günümdü. Yani 17 eylül. Nedense hiç ama hiç yazmak istemedim. Cahit Sıtkı Tarancı'nın yazdığı meşhur 35 yaş'ı dolu dolu bitirdiğim içindir belki de. Ya da ne bilim başka sebebi vardır. Bilinçaltı bu kim bilebilir..

-Erol'a bana çüş dedirtecek pahalılıkta bir hediye sakın alma dedim. İyi ki demişim. Hep almak istediğim profesyonel fotoğraf makinesini almak varmış aklında. Ne bilim istemedim. Doğru zaman değil benim için sanki. Ya da dur doğru zamanı kim bilebilir. Sadece bir his diyelim.

-Girdim hepsiburada.com'a seçtim kitabımı, link attım Erol'a. İşte hediyem bu dedim.Beni kitaptan başka en çok ne mutlu edebilir. Şu aralar elimde Taht oyunları..

-Cumartesi yüzme için Enka'ya gittik. Artık sorumlulukları yavaş yavaş paylaştırıyorum aramız da çünkü çok yoruldum.Yüzme işini sen halledersin demiştim.Her zaman ki repliği ile hallederiz demişti bana. Halletmemiş. Geç kalmışız kış okuluna, Kasıma kadar da yer yok bu arada. Eray'ın spor çantası sırtında, gözyaşları ile beraber çıktık okuldan. Bir de şu replik. Ben sana güveniyorum babacım, sen halledersin babacım...

-Sakinleşince bir alışveriş merkezine girdik. Dustyli çanta ve suluk aldık. Çok sevindi.

-Akşam misafirlerimiz gelmeden önce temizlik yaptık. Bu sefer çayın yanına ikram edilecek her şeyi hazır aldım. Normal de hiçbir şeyi hazır almam ben. Karşımdakini güya önemsediğimi böyle gösteririm, emek veririm. Yanılmışım. Vakit varken tamam da yokken daha önemli şeylerden zaman çalmanın saçma olduğunu anladım. İnsan 35'inden sonra da öğrenebiliyor. Öğrenmenin yaşı yoktur dememişler boşuna

-Pazar günü Eray'ın arkadaşının sünnet düğününden sonra doğruca eve geldik.Babasıyla- tontalak belgesel izledi. Ben de fırsat bu fırsattır diyerek uzun zamandır ilk defa evde o saatte(genelde okumak için bana zaman gece kalır)  kitap okudum. Ahh ne iyi geldi.

- Pazartesi sabahı Dustyli çanta ve suluğunu arkadaşlarına göstermek için sevinçle sınıfa girmiş.

-Salı servise başladık ve dakika bir gol bir sinirlerimi zıplattılar. Göktürk servisine Sanayi ve Şirintepe'de oturan iki öğrenci vermişler. Sarıldım telefona. Uzun zamandır bu kadar sinirlendiğimi hatırlamam. Her sene sizinle mi uğraşacağım dedim adama. Mantıklı bir güzergah olur eyvallah dersin ama ne alaka. Ben çocuğumu yolda bulmadım bu arada gibi öyle laflar ettim ki sorma gitsin. Adam ben yönetime bildireceğim dedi konuşmanın sonunda. İster bildirsin ister bildirmesin sorun çözülmezse alırım çocuğumu servisten NOKTA. Onlar hırpalasın yollarda diye doğurmadım ben çocuğumu sonuçta.

-Salı öğlen okula gittim hem servis konusunda nasıl bir gelişme var öğrenmek hem de şöyle bir durumlara bakmak için. Eray öğle yemeğini yemiş arkadaşlarıyla oynuyor. Ama o da ne. Bileklerine kadar ayakları ıslak. Çağırdım yanıma paçalarından neredeyse su damlıyor. Nöbetçi öğretmen kendi havasında.

Sınıfına çıkarttım üstünü değiştirdim ama ayakkabılar su içinde yedek de yok, almak içinde vaktim de.Kuru çorabın üstüne galoş giydirdim sonra da ayakkabısını giydirdim. Yanımıza gelen resim öğretmeni ne pratik düşündünüz dedi. Küçük bir çocuğunuz varsa pratik olmak zorundasınız dedim. Güldü. Eray'ın öğretmeninin ortalıklarda olmaması canımı sıktı bu arada. Meğerse haber gelmiş öğretmenimiz dedesini kaybetmiş. Öğretmenler odasında ağlıyormuş. İnsanız sonuçta. Nur içinde yatsın her ne kadar tanımasam da..

-Ben de anneyim sonuçta. Ablamı aradım.Öğle tatilim bitti. Eray'a ayakkabı alıp okula gider misin? çalışamam ben dedim. O da boru değil anne yarısı sonuçta. Koştura koştura inmiş almış 31 numara bir ayakkabı, teneffüs saatini beklemiş ve giydirmiş çocuğuma..

-Akşam eve gittiğimde tontalak heyecanlıydı. Annecim biliyor musun ilk defa beni danışmadan çağırdılar dedi. Aynen şöyle demişler: Eray Kalafat, Eray Kalafat danışmaya gelin lütfen:) Teyzesiymiş gelen, ayakkabı getirmiş, yeni bir ayakkabı almış ona... Danışmadan çağrılmak çok hoşuna gitmiş.

-Sabah kötü kalktı. Ayaklarının ıslanmasının yanında çocukların sırtları da çok terliydi. O gün soğuktu da. Bahçedeydiler. Bahanem çok.

-Çarşamba öğle tekrar gittim okula. Bir şeyler beni rahatsız etti itiraf ediyorum. Gittiğimde dünkü karmaşıklıktan eser yoktu.Yardımcı öğretmen bahçede görevini yapıyordu. Bizimkiler oynuyordu. Öğretmenini gördüm tam o sırada. Tekrar başsağlığı diledim. Dün burada biraz yoktum her şey birbirine girmiş deyince aklımdakini bende söyleyiverdim. Dün ki karmaşıklık beni de tedirgin etti o yüzden geldim dedim. Hiç merak etmeyin gözüm hep onların üzerinde dedi.



 - Bu arada gözümde hala minicik olsa da biraz çocuğumu serbest bırakmanın vakti geldi. Zor olacak olsa da artık bazı şeyleri öğrenmeli. Su birikintisine girerse ayaklarının bu kadar çok ıslanacağı ve hastalıklara davetiye çıkaracağı gibi..

-Eray ile birlikte iki üç erkek kızların yanındaydı. Aaaa bak orada takım kurmuşlar futbol oynuyorlar sizde oynasanıza dedim. Hımm onlar erkek kulübü biz kızlar kulübündeyiz bugün dedi.Neden dedim. Çünkü kızlar erkekler gibi saçma sapan oyunlar kurmuyor.Birbirlerine zarar vermiyorlar. Birbirlerini yaralamıyorlar dedi. Sustum.

-Çarşamba akşamı Eray ateşlendi.

-Perşembe okula gidemedi. Öğretmeni aradı, durumunu sordu.

-Akşam eve gidince öğretmenin aradı bugün - e harfine geçmişler biliyor musun dedim. Tühhhhh bee dedi. Üzüldü. E harfini bu kadar çok sevdiğini bilmezdim.

-Bugün okula gitti hayal kura kura. Ateş çıkmadı şükür..

-Hastalandı diye hafta sonu tüm programlarımızı iptal etmiştim neyse panik yok. Ben günleri
doldurmayı da bilirim.

Not: İlklerini yazıyorum ya ben senin tontalağım bunu yazmadan olmaz çünkü senin için önemliydi. 24/09/2014 ilk defa danışmandan çağrıldın.

 

2 yorum:

Bir Terazi Kizi... dedi ki...

Bende tüm eksiklerini tamamlamaya calsian bir anneyim,hala 8 yasindaki kizimin atletini pantolununa sokmaya calisiyorum,halbuki kendi yapmali artik ama hep unutuyor,okuldaki eksiklerini eger evde unuttularsa alip götürüyorum,cantalarini tasiyorum,islanmasinlar diye semsiye tutuyorum,aslinda Almanlar gibi olmali ama bizler yapamiyoruz iste!(onlarda aksam yemegi bile yoktur,sicak yemek öglen yenir aksamda "Abend Brot" yani aksam ekmegi,üzerinede ne istersen sürer yersin!

Ayla dedi ki...

Serpil çocukların bu tutumu çoğunlukla bizden kaynaklanıyor 'annem nasılsa yapar' düşüncesini biz hareketlerimizle veriyoruz.

Sorumluklarını öğrensin, kendi payına olanı yapsın diye değişmeye çalışıyorum, yol aldım gibi :) Biraz daha da yolum var ama..