Perşembe, Mayıs 31, 2012

Düşmüş Melekler Şehri

Alçak Cassandra!!!
dedim kitabın kapağını kapadığımda.Bir kitabın sonu bu şekilde bitirilmez tamam mı?Hele de daha serinin 5. kitabı Türkiye’ye bile gelmemişken.Dizilerde sezon finalleri yaparlar ya hani onlar bile bu kadar hain olmamıştır. Kollarımı bağladım koltukta söylendim de söylendim hızımı alamadım unutayım diye yeni bir kitaba başladım.Yok sinirim geçmedi:)

Serinin üçüncü kitabı bittiğinde dörtte ne anlatacak ki acaba demiştim.Savaş bitti,kötü adamlar öte dünyaya boyladı, aşıklar birbirine kavuştu ohhh be herşey yoluna girdi. Eeee bu kadın ne anlatacak şimdi..Tabi ben kitabın baş kahramanlarından biri olan Clary faktörünü unutmuşum. Kız ne yaptı ne etti yine hesapsız davranışlarıyla ortalığı karıştırdı iyi mi?Olan yine Jace arkadaşa oldu.Ayyy bu çocuk acı çekmesin,huzuru bulsun artık ...Şaka bir yana Cassandra dördüncü kitapta sağ gösterip solu çaktı hiç böyle olaylar beklemiyordum ki,beşinci kitabı da bekle dur şimdi.Yine sözünüm arkasındayım ben 'Alçak Cassandra'


Yazar:Cassandra Clare
Çevirmen:Zeynep H.Ateş
Sayfa:496
Artemis Yayınları

Not: 5 kitap City of Lost Souls(kaybolmuş Ruhlar Şehri) mayıs ayında çıktı ama henüz buralara gelmedi.Altı kitap olarak düşünülen bir seri bu 6 .kitap da 2014 de çıkacakmış ne diyeyim ki ben şimdi.höy höy döö höyy höyyy...

Çarşamba, Mayıs 30, 2012

Bebek Ağlarsa


Bu aralar Eray’la çok değişik oyunlar oynuyoruz bu oyunlardan o kadar güzel dialoglar çıkıyor ki mutlu oluyorum.Sadece bir şikayetim var tüm karizmatik roller Eray’da.Yani o doktor oluyor ben hasta,o öğretmen oluyor ben öğrenci,o polis ben suçlu, o piton(beton) kamyonu ben çepçe(kepçe).

Geçen gün dedi ki sen bebek ol ben baba.Tamam dedim nasıl demeyeyim.Hadi ağla bebek dedi, ıngaaa ıngaaa diye ağlamam ile oyun başladı.Merak ediyorum bebeği nasıl susturacak diye.Şefkatli oğlum şimdi öper,okşar bebeği yani beni susturur diye o kadar eminim ki.Kaşlarını çattı işaret parmağı ile kapıyı gösterip ‘bebek hemen odana git, cezalısın’ dedi.Şaşkınlıktan ağzım kocaman açık kaldı.

Oyunlarına müdahale etmeyi sevmesem de kendimi tutamadım.Eray’cım bebek ağladığı için mi cezalı diyiverdim. Ama o bir bebek onun susması için demek ki birşeye ihtiyacı var ne olabilir bir düşün,hem bebekler yürüyemez bunu biliyorsun odasına tek başına nasıl gitsin dedim:)İşaret parmağı ile dudağına dokundu ımmm ommm gibi sesler çıkardı.Buldum annecim bebeğe masal anlatayım dedi.Bir dene bakalım bebek belki susar dedim.Ben tabii bu arada ingaaa ingaaa diye ağlayıp ortalığı ayağa kaldırıyorum,anladığınız üzere birazcık cadı bir bebeğim.Gel bebek dedi Tontalak bebeği yani beni dizlerine yatırdı başladı masal anlatmaya

Bir varmış,bir yokmuş (önceden bir varmış bir şey yokmuş derdi)
Bir dev varmış (devler Eray’ın masallarının baş kahramanı)
Devin bir kardeşi varmış
Aslan devin kardeşini almış (bu arada tırnaklarımı kemiriyorum,bu masal korku filmi gibi olmaya başladı)
Devin annesi çok üzülmüş( yavrum benim bu yaşta öğrenmiş ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar tezini)
Devin annesi başka kardeş almış (bu konuda çivi çiviyi sökmez ki ama)
Devin annesi çok mutlu olmuş
Hep baraber(beraber)parkete gitmişler süt dilimi,muzlu süt almışlar,çok mutlu olmuşlar:)

Bu bir masal değil de rüya olsaydı tontalağa diyeceğim belliydi ya neyse ‘oğlum toton gece açıkta kaldı galiba’

Bebek masal bitince tekrar ağlamaya başladı,ne yapayım o kadar tatlı anlatıyordu ki.Kulağına fısıldadım bebek galiba bir masal daha istiyor dedim başladı tekrar anlatmaya

Bir varmış,bir yokmuş,bir dev varmış.Dev annesine vüprizzzz yapmış.Dev anne çok mutlu olmuş. Çocuk dev annesine biton(beton)kamyonu almış annesi çok biyenmiş.

Bir masal daha mutlu sonla bitmiş.Ahhh biton kamyonu mu almış annesine demeyin,ne aldığının ne önemi var valla düşünmesi bile yeter.

Cuma akşamı nasılsa okul yok dedik,halamlara gittik.Kuzenim 2,5 yaşında bir kızı var.Eray’la çok güzel oyunlar oynadılar ama bir ara Elif hanımcım annesine kızdı ve vurmaya başladı. Eray ağzını kocaman açtı ve elini ağzıyla kapadı.Gözlerinde öyle şaşırmış bir ifade vardı ki. Erol çok mu şaşırdın Eray’cım dedi.Sadece hı hıı babacım diyebildi.Sanki kendi hiç vurmamış gibi.

2,5 civarı Eray’da sinirlendiği zaman bana vurdu.Bu konuyu o kadar çok kafaya takıyordum ki. Sürekli ama sürekli ben nerede yanlış yaptım diye sorguladım. Neyse ki geride kaldı o günler. Unutmuş tabii tontalak o günleri..Elif annesine vurdukça tontalağın gözleri kocaman kocaman açıldı, dondu çocuk resmen,hiç yerinden hareket etmedi.

Eray’cım annesi anlatıyor ama dinlemek istemiyor.Annesine vurmanın ne kadar yanlış olduğunu sen anlatırsan belki seni dinler dedim.Tamam dedi Elifin yanına gitti,aralarında epey bir boy farkı var omuzlarından tuttu sakince dedi ki

Elif annene vurma çok gunaahhh(günah (keşke ses tonunu şu cümlenin sonuna yapıştırabilseydim)

Ben doğru-yanlış diye bakmışken olaya tontalak daha başka açıdan bakmayı tercih etti.

Polis-suçlu oyunumuzun replikleri ise ÇOK SONRA

Not:Bisikletini kullanmak için babasıyla derslere başladı.Eğer dışarıya çıkamıyorsak babası dersleri öpücük karşılığında terasta veriyor .Bazen şekil 2 de görüldüğü gibi direksiyon hakimeyetini kaybediyor tosluyor oraya burata ama öğrenecek inşallah.

Cuma, Mayıs 25, 2012

Küller Şehri-Camlar Şehri


İlk kitapta sıkıldığımı söylemiştim evet doğruydu bu bir soru işareti yüzünden sadece Ölümcül Oyuncakların  ikinci kitabı ile devam ettim.Yani Küller şehri.Her ne kadar Jace ve Clary’in kardeş olma fikri midemi bulandırsa da artık olaylar daha heyecanlı bir hale geldi.Aradığım sorunun cevabını tahmin etsem de serinin ikinci kitabında da bu cevap yoktu.Olmadığı gibi soru işaretlerine işaretler eklendi.Artık cevaplardan emin olma mecbriyetinde değil de seriyi sevmeye başladığım için devam ettim.

Küller Şehri biter bitmez Camlar şehrini elime aldım.En çok bu kitabı sevdim.Kurgu burada daha güzeldi.
Sevmek yok etmektir diyen Jace sevginin insanın güçlendirdiği anladı:)Yine karakterlere çok alıştım o kadar alıştım ki iblis efendilerine bile ayy canım demeyi ihmal etmedim,yatak odasının kapısını bile kilitlemedim:)

Küller Şehri                                        
Yazar :Cassandra Clare                    
Çevirmen:Selim Yeniçeri                     
Sayfa:525

Camlar Şehri
Yazar :Cassandra Clare
Çevirmen:Selim Yeniçeri
Sayfa:624

Perşembe, Mayıs 24, 2012

Nev'i Şahsına Münhasır

Pazar günü güzel bir kahvaltı hazırlamışsınız hem yiyoruz hem de haberlerde base jump yapanları izliyoruz. Eray’ım yaptığı işi bıraktı heyecanla onları izliyor.Sonra birden bana annecim nütfen ben de atlayayım dedi. Olmaz Eray’cım sen küçüksün dedim konuyu kapamadı nütfen anne bende balondan atlayacam dedi.Söz veriyorum Eray eğer büyüdüğünde yine paraşütle atlamak istersen atlamana izin vereceğim lakin şu an çok küçüksün yapamazsın bu spor küçüklere uygun değil...Sonra madem kendim yapamıyorum dercesine babasına döndü

-babacim sen atla
-ben atlayamam ben çok korkarım(Erol gerçekten çok çokkk korkar bu tür şeylerden)
-Nütfen babacımmmm
-Eray’cım ben yapamam gerçekten çok korkarım
-babacım atla çok ejcencelidir(eğlenceli)
-Eray anlamıyor musun ben korkuyorum,yüksekten çok korkarım
-babacim BİR DENE, bir kere dene..

Hala kahvaltıdayız seviyoruz Pazar kahvaltısını uzatmayı.Şimdi sebebini hatırlamıyorum bize çok kızdı tontalak efendi o öfkeyle elini kaldırdı ama bize vurmadı hatta nasıl da mücadele etti kendisiyle. Sonra yerde duran legoların yanına gitti, sırtını dönerek oturdu yere bizimle muhatap değil..Hem legoyla oynuyor hem de 'size vurmayacağım çünkü sizi çok seviyom, size vurmayacağım çünkü sizi çok seviyom, size vurmayacağım sizi seviyom.. Sürekli aynı cümleyi tekrarlıyor.

Hani çocuğunuzun dili çat pat çözüldüğünde yeni kelimeler duyduğunuzda duyduğunuz kelimenin doğru olup olmadığını anlamak için illa en yakındaki birine sorarsınız ya..Aaaa lütfen mi dedi.Onun gibi Erol’da duyduğu şeyin doğru olup olmadığını anlamak için ya da şöyle diyeyim aslında duyduğu şeyin doğruluğundan eminde sadece inanamayıp en yakındakine yani bana onaylatmak için döndü ‘size vurmayacağım çünkü sizi seviyorum mu diyor..Kesinlikle öyle diyor dedim sordu ama neden böyle yapıyor. Galiba Erol öfkesini kontrol etmeye çalışıyor...

Akşam oldu öğlen uykusunu atlattığı için ayakta sallanıyor. Haydi uyku vakti dedim.Salonda koltukta televizyon karşısında uyumak istedi.Hangi birimiz televizyon karşısında keyif yapıp göz kapaklarının ağır ağır kapanmasını istemez ki.Üstüne basa basa söyledim.Herzaman bunu yapamazsın sadece bugünlük izin veriyorum sana..Tanam annecim dedi anlaştık.Işıkları kapadık, yastığı-pikesini getirdik,televizyonunun sesini kıstık.Salonda tek başına kalacağını zanneden güççük bey dedi ki

-Yanımda yatabilirsiniz, size izin veriyommm

Ahh teşekkür ederim dedim.Baban zaten salonda olacak,bilgisayarda işi var bende mutfakta olacağım tamam mı dedim.Sonra çıktıktan sonra güldüm şimdi korktuğu için dalga geçtiğimi zannetsin istemedim ama o kadar da tatlıydı ki.. İzin veriyormuşşşş beyefendi ahh onun bu lütufları da olmasa....

Evde hemen hemen hiç bilgisayar kullanmıyorum içimden gelmiyor.İş yerinde o kadar muhatap oluyorum ki evde resmen midem bulanıyor.Eray’ın video görüntülerini eklemek için gireyim dedim. Yok Erol bilgisayar benim ben kullanacağım dedi.Herzaman sen kullanıyorsun benim işim olmasa ellemem bile bana müsaade eder misin dedim.Hayır dedi,evet dedim. Çocuk gibi sen alacaksın ben alacağım kavgası ediyoruz, ertesi günde eklerimde aslında ne yapayım bir kere inat ettim.Kulağımı tuttu kalkmazsan bende kulağını çekerim,son kez soruyorum bilgisayarı bana verecek misin?Asla vermem dedim.İnadımı biliyor ya pes etti.Resim yapan tontalağın yanına gitti lakin tontalak babasına çok öfkeli.Babasına bağırdı ve dedi ki

-Neden annecimin canını acıttın
-ha ha hayır( şaşkınlıktan kekeliyor)ben annenin canını acıtmadım
-hayır acıttın neden acıttın babacım
-ben asla annenin canını acıtmam Eray,annenle şakalaşıyorduk
-hayır annemin canını acıttın
-Eray’cım biz annenle şakalaşıyorduk
-Hemennn annecimden özür dile
-ben özür dileyecek bir şey yapma..(lafını bitiremedi Erol)
-hemen dedim sana

Peki dedi Eray’la yanıma geldiler tabii bende hava 1500 tek kaş itinayla havada.Erol’a bakmıyorum bilgisayara bakıyorum.

-Anneesi özür dilerim
-Efendim Erol bir şey mi dedin duyamadım(demin hava 1500 yazdım di mi yok düzeltiyorum hava 2500)
-Senin canını acıtmak istemedim sadece şaka yapıyordum özür dilerim
-Peki Erol’cum bir daha olmaması şartıyla seni affediyorum(Hava 2500 mü dedim yo yoo hava 3500)

Sarılın dedi tontalak.Babasıyla birbirimizin centilmence yanaklarımızdan öptük sonra her ikimizde bilmiş tontalağa saldırıp öpücük bombardımanı tutuk.

Sonra ben videoları ekleyemedim resim yapan tontalağın yanına gittim.Ne çizdin diye sordum.Tebele çizdim annecim dedi.Tebele anlayamadım Eray’cım tebele ne demek.Tebele annecim tebele...Çizdiği resme bakıp tebelenin ne olduğunu anlamaya çalışıyorum.Kare çizmiş, karenin ortasından düz bir çizgi çekmiş ve karenin ortasına birşeyler karalamış.

Yok işte tebelenin ne olduğunu anlayamıyorum. Eray anlamadığım için üzgün. Eray’cım tebelenin ne olduğunu başka şekilde anlatabilir misin?Immm dedi tebele buyadan araba geçemez demek.Düştü bende dört köşeli jeton.Tabela veya trafik levhaları, araba geçemez levhası:) Sonra birlikte bir sürü trafik levhası çizdik.Bisiklet geçemez,hayvan çıkabilir.En anlamlı levhayı yine tontalak çizdi. Kocaman yuvarlak çizip yuvarlağın altından düz çizgi çekti,sonra içine birşeyler karaladı. Dedi ki annecim buyadan rüze(füze) geçemez yaptım:)

Teyzesi sürekli der ki bu çocuk bana benziyor, ben de sürekli derim ki ağzına hayra aç:) Dün akşam Eray’ı severken dedi ki teyzesi kılıklı...Eray’dan cevap gecikmedi.Hayır deyzecim ben kılıklıyım. Pardon yani teyzesi ne zannettin ki Eray’ım nevi şahsına münhasır biri...

Not:Bu aralar hayal gücü çok geniş.Her şeyi oyun malzemesi yapabiliyor tontalak.Kirli çamaşır sepetimiz hasırdan dedi ki annecim buyada hazine var mıdır?

Salı, Mayıs 22, 2012

Yok Böyle Bir Dans

İlk görüntüler Yok Böyle Bir Dansa ait.Tontalak bey grubun ispiyoncusu olduğu için arkadaşlarını gözetlemekle meşgul.Yani utanmasa tahtaya dans etmeyenleri yazacak.Bu şikayet etme huyu öğretmenine göre düzeldi ama şimdi ben gördüklerime mi öğretmene mi inanayım.Allahtan Zeyneple eşlemişler:)


İkinci Görüntüler Şarkı Söylemek Lazıma ait:)Biri annemi sevelim diğeri de Barış Manço'nun şarkısı.Eray Barış Manço'yu çok sever.


Pazartesi, Mayıs 21, 2012

Minik Ördekler Sahnede


Cumartesi tontalağımın yıl sonu gösterisi vardı, epey bir süredir hazırlanıyorlardı bu gösteriye.Hatta üç haftadır haftada bir kere servislerle okulun diğer kampüsüne gidip orada pravo bile yaptılar.Cumartesi kalktığında acayip bir huysuzdu tontalak bey hatta eyvah dedirtti bana.Gösteri 18,00 de olduğu için 14,30 gibi uyudu ki uykusuzluktan sebep huysuz olmasın dedik ama hiç farketmedi kalktığında da batsın bu dünya modundaydı. Ördek kıyafetini çok sevdiği halde giymem dedi zor bela ikna ettik.Okula vardığımızda ilk olarak sergiyi gezdik.O kadar güzel çalışmalar vardı ki,işte birkaç örnek

4 yaş proje faaliyetlerinden birkaçı



Diğer sınıflar



Gösteri 18,00 de denildi ama daha böyle organizasyonların saatinde başladığını görmedim. Tontalağı öğretmenlerine teslim ettik,geçtik yerimize ama beyefendi kaçmış kulisten bir baktım ki yanımda ben çıkmayacağım dedi.Yine ikna ettik götürdük kulise:)Önce saygı duruşu ve İstiklal Marşı sonra başladı gösteri tabii benim kalbim güm güm yapmayacak diye şartlandırmışım kendimi.4-5-6 yaş sınıfı karo halinde üç şarkıya eşlik ettiler.O kadar eğlenceliydi ki,tontalağım beni çok şaşırttı.Hepsine elinden geldiğince katıldı hele o hareketleri yok muydu.

Sonra 4 yaş grubu ördek dansı yaptı.Çocuğum diye söylemiyorum dans boyunca dansı yapmayan arkadaşlarını kenarda durup komut veren öğretmenine gambazladı. Öğretmenim o yapmıyor ama....Allahtan Zeynep kuzum Eray’ı sürekli hizaya getirmeye çalışıp arkasını topladı.Çok güzeldi hepsi o kadar çok güldüm ki videoyu evde seyrederken karnıma kramp girdi.Dans bitti Zeyneple-Eray ortaya çıkıp selam verip kulise doğru koşmaya başladılar bende kaçıyorlar zannettim diğer iki çocuk gelip selam verene kadar.Selam verme kısmını ben çok sevdim:)Sonra diğer gösteriler başladı.Kına gecesi düzenlediler,oyun hamurundan erkekler çiğ köfte partisi yaptı,balerinler bir kuğu gibi zarifti,efelere bittim,mehter takımının gösterisi çok harikaydı beni şaşırttılar daha neler neler.Evet bazen şaşırdılar,bazen tutuk kaldılar lakin ne olursa olsun medeni cesaretlerinden ötürü tebrik etmek gerek.O kadar çok alkışladım ki çocukları avuç içlerim kıpkırmızıydı bir süre avuç içlerim çok acıdı ne yapayım kaptırmışım kendimi:)


Son olarak tüm anneleri sahneye aldılar hediyeler hazırlamışlar herkesin çocuğu annesine hediye verdi.
Tevekkeli değildi Eray’ım evde sürekli sana vüprüzzz yapacağım demesi:)Kıskanç Erol bey bu duruma acayip bozuldu.Neden sadece anneler çıkıyor siz annesiyseniz bizde babasıyız diyerek suratını sallandırdı. Geceleri deliksiz uyuduğunuz için annelerde bölük pörçük uyuduğu için olabilir mi dedim.Tabiki şakaydı bence Erol haklıydı...

Çok güzel bir akşam geçirdik Allahtan bir muz atmışım çantaya program uzun sürdü.Çok acıkan kuzuma muzu verince dedi ki ‘bana muz verdiğin için teteşür(teşekkür) ederim annecim.Ha bu arada gösteri sonunda dedesinin bir süprizi vardı,Eray karne hediyesini :) erken aldı.Dedesi bisiklet almış o gün Eray'ıma,mutlulukla kullan yeni bisikletini kuzum.


Bir dahaki gösterilerde buluşmak üzere esen kalın:)

Pazar, Mayıs 20, 2012

Yıl Sonu Gösterisi


19.05.2012 Tontalak beyin yıl sonu gösterisi vardı.

Ayrıntılar çok sonra.....

Cuma, Mayıs 18, 2012

Üç Kuruş Fazla Olsun Kırmızı Olsun

Akşam eve dönüyoruz Levent'te küçük meydanda heykel gördü tontalak.Annecim bu ne dedi. Heykel Eray’cım dedim.Heykel ne demek?Başladım dilimin döndüğünce anlatmaya.Neden buyaya goymuşlar dedi. İnsanlar güzel bir şey görsün diye salladımJbir süre baktı ve dedi ki

Ama ben biraz biyenmedim annecim.

Babası da atladı hemen lapin gibi o heykeli o da beğenmez.Haklısın oğlum bende beğenmiyorum zaten dedi. Bana sorarsan güzel Eray’cım sen neden biraz beğenmedin acaba  diye sordum ve bana dedi ki Kırmızı olsaymış güzel olurmuşJ Oğlumla sanatla ilgili konuşabilmek de güzel.Bir de diyorum üç kuruş fazla olsun tabiki kırmızı olsun...

Her konuda düşünceleri var tontalağın.Markete gideceğiz hangi markete gideceğiz diye sordu babasına. Babası Bim’e gideceğiz dedi.Sonra bana döndü dedi ki annecim Mim de araba yok( arabalı alışveriş arabası Migorasta var onlardan)abilere söyleyelim olorrr mu, araba alsınlar.Tabiki fikrimizi söyleriz Eray’cım ama abiler alır mı bilmem. O akşam söylemedik çünkü bir manevra ile başka markete girdik lakin en yakın zamanda önerilerimizi tontalak ile bildireceğiz.Kabul olur olmaz o önemli değil lakin oğlumun önerileri olması da güzel..

Haftasonu babaannedeydik ben bir tv kanalında şarkı dinliyorum babaanneye dedim ki bu aralar bu şarkıya bayılıyorum(Emre Aydın-Soğuk Odalar).Eray bizimle ilgilenmiyor,oyun oynuyor yani öyle zannediyorum. Aradan bir iki saat geçti aynı şarkı tekrar çıktı tontalak koşarak yanıma geldi anne bak senin şarkın çıktı dedi. Benim şarkım mı?evet gerçekten de beğendiğim şarkıydı.Sonra arkasından Nil’in Ben aptal mıyım şarkısı çıktı dedi ki bu gızın şarkısını ben çok seviyom(adım kadar eminim bence ilk defa duydu)bu şarkı benim şarkım dedi.Çok güldüm sonra da şarkıyla coştuk.

Sabah okula gidiyoruz anlaşmamız gereği Erol sabahları radyoda haber dinler kesinlikle müzik açta kulağımızın pası silinsin diyemem çünkü Yassahhh.Ama Eray dedi babacim şarkı açabiler misin.. Hay senin alnından öpeyim oğlum,içirdiğim sütler annem helalı hoş olsun diye aklımdan geçiriyorum ama ben o ara hain planlar yaptığını nereden bileyim.Her zaman dinlediğimiz kanalı açtı reklam vardı, reklamların bitmesini bekliyorum.Eray dedi ki benim şarkım çıkcak...Şeytan dürttü beni olur mu benim şarkım önce çıkar dedim.Benim senin derken kendimizi bir yarışmanın içinde bulduk.Reklamlar bitti nefesler tutuldu.İlk şarkı Rafet El romandan Senden sonra ..İkimizin şarkısı da çıkmadı bekleyeceğiz demeye hazırlanırken tontalak dedi ki ayy benim şarkım çıktı ben gazandım... İtiraz ettim senin şarkın Ben Aptal mıyım idi Eray’cım bu değildi dedim.Hayır annecim bu şarkı benim şarkım,bu şarkıyı çok seviyommm..Kabul etmiyorum bu şarkı senin değildi desem de hayır annecim bu şarkı benim şarkım dedi ve zafer çığlıkları attı.Ben babasına o şarkının onun şarkısı olmadığını ispatlayamadım çünkü baştan şarkı isimlerini söylememiştik.Şimdi ki ruh halimle beraber şarkımda değişti.Nil’in şarkısı benim şarkım oldu ve pelesenk oldu dilime.Yahu Ben Aptal mıyım...

Not: Evet hileleri,kandırmacıları çoktur tontalağın ama bana öyle güzel iltifatlar eder ki var yaaa içimin yağları erir.Birkaç tane replik tontalaktan... Annecim sen çok güzelsin(sarılır,öper),Annecim sen çok tatlısın(sarılır öper),sen balsın bal(sırtımı sıvazlar).Dün akşam ki cümlesi şu yanaklarımı mıncırıyor bu arada annecim çok tatlısın seni ben yirim yer

Fotoğraf Ankara gezisinden-Hacı Bayram-ı Veli Türbesi.

Perşembe, Mayıs 17, 2012

Kupa=Kapak


Şampiyonluk Galatasaray’ın olmuş varsın olsun be.Bu yıl yaşandığın onca sıkıntılara rağmen dimdik ayakta durup 29 yıllık hasreti sona erdirdin ya Fenerbahçem dün akşam bize bu yetti.Kurulmamış bugüne saklanmış bir çok cümle vardı içimde ama boşver be inşallah bu kupa var ya bu kupa kapak olur birilerine.Ünlü üstat Bülent Ersoy’un da dediği gibi Fenerbahçem Ablan Kurban olsun sana....

Alem’im de Souzam senin için yine ünlü bir üstattan alıntı yapayım Tarkan’ın dediği gibi sen var ya başkasın hem de bambaşkasın

İnşallah darısı Süper Kupanın başına:)

Ziraat Türkiye Kupası
Yer :Ankara 19 Mayıs Stadyumu
Tarih:16/05/2012
Bursaspor:0-Fenerbahçe:4
Goller:Caner,Baroni,Semih,Alex

Ne diyoruz efendim NE MUTLU FENERBAHÇELİYİM DİYENE...

Çarşamba, Mayıs 16, 2012

Time Out


Geçen haftaydı tontalağı annaneden aldık eve gidiyorduk Erol’un telefonu çaldı.Babaanne torununu çok özlemiş ve konuşmak istedi. Telefonu Eray’a uzattık gonuşmayacam dedi.Israr manasız aslında konuşmayacağım dediyse konuşmaz tontalak. Bir umut işte en azından babaannenin nasıl olduğunu sor Eray’cım dedim yok gonuşmayacam camdan dışarı bakıyom dedi. Telefonu kapadım yüzümü buruşturmuş olmalıyım o an babaanneyi düşünüyorum. Eray konuşmadığı zaman üzülüyor hatta kafaya takıyor...Birden kaygılı gözlerle tontalak

-bana gızmadın annecim
-hayır kızmadım,neden kızayım ki sadece babaannen çok üzülmüştür, keşke konuşsaydın
-Annecim beni seviyon
-tabiki seni seviyorum Eray’cım
-annecim ay çıktı şimdi,yarın güneş gelsin o zaman gonuşcam

Sonra aklıma takıldı bir düşünce.Eray istediğim şeyi yapmadığı zamanların akabinde ya da kızdığım, sinirlendiğim zaman hemen beni seviyon annecim diye sormaya başlamıştı.Yani beni sinirlendiği,üzdüğü zaman ona karşı sevgimin devam edip etmediğini kontrol etme ihtiyacı hissediyordu yani Eray’la aramızda doldurulması gereken bir boşluk vardı.O akşam eve gelince Erayıma gel biraz seninle konuşalım dedim. Karşımda koca bir adam duruyormuş gibi konuşmaya başladım.

Eray’cım bazen birbirimize kızabiliriz,üzebiliriz,sesimizi yükseltebiliriz, birbirimize istemediğimiz bir şekilde davranabiliriz hatta hayalkırıklığına bile uğratabiliriz..Bunlar sana olan sevgimin azalacağı anlamına gelmez.Seni seviyorum ve ne olursa olsun seni herzaman seveceğim

tamam mı dedim kısacası şimdi ana ile oğul arasındaki konuşmaların tüm ayrıntılarını da müsadenizle
vermeyeyim.Anladı mı bilmiyorum sadece tanam anneciğim dedi.Şimdi bu anlattıklarım cepte:)

Erol’un maalesef sevmediğim bir huyu var.Sabahları kalkar kalkmaz Keloğlanda ki huysuz gibi çok huysuz oluyor hatta bazen Eray’la inatlaşıyor.Benim çevremde bir sürü böyle insan var onları anlamakta gerçekten zorluk çekiyorum.İnsan sabah kalkar kalmaz nasıl öyle yüzü asık olabilir ya da batsın bu dünya modunda nasıl gezebilir.Ben ve Eray coştum yine dalgalanıyorum modunda neşeli kalkarız yani bence olması gerekende budur.Az ya da çok yatmışsındır vücudunu dinlendirmişsindir,bir önceki günün yükünü boşaltmışsındır,uykuyla yenilenmiş ,güne temiz bir başlangıç yapmak için gözleri açmışsındır bla bla bla sebepleri zilyon tane çoğaltabilirim.

Sabahları Erol’a hiç bulaşmam hatta biz ayrı dünyaların insanıyız arkadaş der gibi davranırım eee bunca yılın üzerimde tecrübesi var:)Sabah Eray yatakta azcık keyif yapmak istedi babası geç kalacağız diye yataktan kalkmaya zorladı, sonra şimdi yüzüne yıkacaksın diye inat etti yani Erol inat ettikçe etti sonunda da Eray patladı:)Babasının ona hiçbir şekilde yardım etmesini istemediği gibi odadan çık babacimmm dedi.Erol bozuldu çıkmayacağım banane dedi. Babacim nütfen çık annem yapıyor dedi(üstüne giydirmeye yardım ediyordum) Erol’un yüzü dalgalandı dışlanmaktan dolayı çok üzüldü.Eray babasını görünce dedi ki

Sen benim babacimsın,seni çok seviyom AMA şimdi çık babacimmm sonra yine gel

Donakaldım odada bu sözleri duyunca.Anlamıştı anlattıklarımı babasına kızgın olması onu sevmeyeceği anlamına gelmezdi bu ayrımı artık yapabiliyordu.Başka zaman olsa sana gızgınım seni sevmiyom babacım derdi ama demek ki anlamıştı.Peki o zaman neden odadan çık sonra gel demişti.Çünkü oğlumun babasıyla ilişkisinde biraz Mola’ya ihtiyacı vardı.

Eee Erol bey hep siz mi kullanacaksınız Time Out bilmem neyini...

Not: İlk defa Eray'la ilgili bir yazı yazarken tutamadım gözyaşlarımı.Ne yapayım 'Sen benim babacimsın,seni çok seviyom AMA şimdi çık babacimmm sonra yine gel' lafı çok duygulandırdı beni.Gururlanmamdan mı?büyüyor olmasından mı? mutluluktan mı? babasına karşı olgun davranışından mı hiç bilmiyorum.Sadece bildiğim duygularım karman çorman...

Erol beye özel bir not:Sana bunu hiç söylemedim,neden söylemedim bende bilmiyorum.Bence sen çok iyi bir babasın, bu özelliğinden dolayı hep mutlu oldum.Bu konuda kendimi şanslı hissettim. Bizim için yaptıkların için teşekkür ederim sadece sadece hatta ne olur sabahları batsın bu dünya modundan coştum yine dalgalanıyorum ben moduna geçiş yap...Bu arada Erol büyüyor oğlumuz:)

Salı, Mayıs 15, 2012

Hayret Bi Şey

Cumartesi sabah Erol işe gidince tontalak ile yalnız kaldık.Sabah gözlerini açar açmaz annecim çantamda sana vüprizzz getirdim dediği zaman şaşırdım(cuma akşamından çantasına bakmamıştım)Gözlerini papat annecim dedi, kapadım sonra yüksek sesle bağırarak vüprizzzz dedi. Gözlerimi açtığımda elinde bir kart duruyordu.Doğum günleri ve evlilik yıldönümü dışında diğer özel günler heyecanlandırmaz beni hatta itiraf etmeyelim önemsememde.Lakin cumartesi resmen bakış açım değişti. Tontalağım tarafından el emeği(tabii öğretmenin yardımıyla)hediyesini aldığım zaman o kadar mutlu oldum ki....Eray hemen hediyesini açıklamaya başladı.Annecim buyada ‘annenin hediyesi yazıyo’(aslında yazan Elimi hep tut Anneciğim).. Bu benim el izim,ben sarıyı seçtim:) simde goydum üstüne dedi sonra sordu hediyeni biyendin annecim....Ahhh nasıl beğenmeyeyim ki bu zamana kadar aldığım en anlamlı,en güzel hediye idi.

Eray’ın annesine ilk hediyesi 12/05/2012- el izi olan bir kart
Hissiyat: Anlatılamaz, tarif edilemez

Bu günleri atlamayan bir yol arkadaşım var benim.Öğlen zil çaldı bir baktım ki kapıda bir çiçekçi.İkinci vüprizde yüzümü güldürdü.Eray çiçeği babasına aldığımızı zannetti çiçekçiyi görür görmez dedi ki

Babacimm çok mutlu olacak annecim....

Eray’cım baban bana almış çiçeği dediğimde aaa yeden annecim dedi. Sen bana neden hediye aldıysan Eray’cım o sebepten dedim.Hımm(kafasını sallıyor bu arada)anladım annecim diyerek beni çok güldürdü.Ne anladın demek çok istedim de gülmekten ben hiçbir şey diyemedim.

Özlüyor bizi çokkk.. Hareketlerinden, sesinden, bakışlarından herşeyinden çok belli,bu hareketleri bazen canımı acıtıyor.Cumartesi bir odadan diğerine giderken bile el ele gittik, asla elimi bırakmadı olmadı kucağında taşı beni dedi.O yüzden Eray ayaktayken başka işlere vakit ayırmak istemiyorum.Gün boyunca kah resim yaptık,kah oyun oynadık, kah televizyon seyrettik.Resim yaparken sen üçgen veya kare çizmeyi biliyor musun Eray’cım dedim.Elini çenesinin altına koyarak bana dedi ki

-Biliyom mu bi düşüneyim(ımm omm gibi sesler çıkardıktan sonra)Evet düşündüm ben şekilleri çizmeyi biliyom annecim:)

Resim çizerken bir taraftan bana açıklama da yapıyor.Bak bu kokyüzü(gökyüzü),bu rüze(füze), bu güneş annecim.Ama ağlayan güneşmiş gözyaşlarını da çizdi.Bulutu da çizdikten sonra aaaaaa dedi buyada ne eksik annecim....Sanki büyük bir adamla konuşuyor gibi hissettim.Burada ne eksikmişmiş...Ne eksik Eray’cım ağaç mı dedim,hayır annecim ben kökkuşağı(gökkuşağı)çizmeyi unuttum....Sonra dudaklarını büktü ben kökkuşağı çizmeyi bilmiyom annecim,sen çiz....Sohbet devam ediyor ben gökkuşağı çizmeye çalışıyorum.Eray nefes almadan sorular soruyor..Annecim yağmur yağdıktan sonra kökkuşağı çıkar sen biliyon... Ben yeden kökkuşağı hiç göremiyom annecim....Bulutlardan yağmur olurmuş ha bir de dedi ki bulutlar çarpışınca çemşek(şimşek) çıkarmış.......

Saat 16,00 kadar çok güzel sohbetler ettik,çok güzel vakit geçirdik oğlumla.Ama öğlen uykusunu uyumak istemeyince zorlamadım lakin 16,00 dan sonra arıza moduna geçti:)İstediği olmayınca bana kızdı ve dedi ki

-Bu odaya sakın girme
-Girerim çünkü burası senin odan değil salon
-Hayır bu odaya girme dedim sana
-Burası salon senin,benim ve babanın ortak yaşam alanı.Eray’cım ortak yaşam alanı ne demek sen biliyor musun? dedim gittim koltuğa yayıldım

Bu odaya sakın girme demiştim sana dedi kapıyı çarptı ve sonra ekledi HAYRET Bİ ŞEY.Birkaç gündür favori kelimemiz ‘hayret bi şey’..O kadar da tatlı söylüyor ki

Teyzenin bilgisayarını kurcalıyor Eray sonra kalktı su içmeye gitti kalkmadan önce küçük bir pencere açılmıştı bilgisayarın karşısına geçtiğinde ‘aaa annecim bana belajjjj(mesaj)’ gelmiş..Yakında facebookta sörf yaparken tontalağı görürsem hiç şaşırmayacağım...

Not:Kayınvalidemler Nisan da sezonu açtılar Beykozdaki ev için.Anneler günü için oraya gittiğimiz de küçük çaplı pazarımızı da yaptık.Pırasa,marul,lahana,yeşil soğan,nane,dereotu gibi erzaklarımızı topladık.Aslında yazın daha güzel oluyor.Fasulye,patlıcan,kabak,salatalık,biber birçok şey ekmiş olmasını bekliyoruz.Eray orada çok mutlu,eve hiç gelmek istemiyor.Daha babaannenin toprağına girer girmez dedi ki ben çok açıktım önce eve girip yemek yiyelim sonra bahçede oynarızJ


Yeni mahsuller ekildi

Pazartesi, Mayıs 14, 2012

Kemikler Şehri

Konusu kısaca şöyle on beş yaşındaki Clary Fray’ın bir klüpte bir cinayete tanık olması sebebiyle artık kendini çok başka hayatın içinde bulması.Annesinin kaçırılması ile birlikte kendi hayatı ile ilgili bildiği hiçbir şeyin aslında gerçek olmaması, annesini kurtarmak için yabancı dünyaya adım atması....

Kitabı okurken ilk etapta rahatsız oldum.Aslında korkutucu değildi fakat beni rahatsız eden galiba iblis ve iblis efendileri gibi varlıklardı.Kitabı gece okuduğum düşünülürse bu iki kelimeyi her okuduğumda biraz ürperdim.Çünkü ben tırsak bir tipimdir hep öyle oldum bundan sonra da değişeceğimi hiç zannetmiyorum.(Kitap aslında ürkütücü hiç değil)Mesela korku filmi ben seyredemem. Sinema da korku filmine uzun senelerden beri gitmiyorum. Öyle bir çığlık atardım ki çoğu sahnede artık insanlar korku filminde kahkahalar atardı halime.Çıkışta da hangi kızdı şu muydu diye konuşurlardı kendi aralarında.

Ha kitaptan bahsediyorduk çok fazla varlık var kitapta. Peri,iblis,iblis efendileri,Unutulmuşlar, Nefilimler(Gölge avcıları),vampir ve kurt adamlar vb. İlk zamanlar sıkıldım itiraf etmeliyim sebebi de kurgu sürekli kendini tekrar ediyordu sanki.Olaylar çok tahmin edilebilir düzeyde basitti. Kitabın ortalarında kitabı bitirip seriyi devam ettirmeme kararı aldım.Kitabın sonuna doğru bir şey oldu ve çok şaşırdım olaylar çok başka bir boyut kazandı.Öyle bir şekilde bitti ki şimdi ikinci kitabı okumam lazım:)

Üç sabah önce Erol kalktığında soruyor ‘Ayla yatak odasının kapısını neden kilitledin’ Şey gak guk korktum galiba diye geçiştirdim gerçeği söylersem seri bitine kadar inanamıyorum sana Ayla,inanamıyorum sana Ayla repliğini valla hiç çekemem...

Yazar:Cassandra Clare
Çevirmen:Selim Yeniçeri
Sayfa:580
Artemis Yayınları

Not:Çocukluğuma indim bak yine korku film seyredememe sebebimin galiba Freddy Krueger yüzünden.Çocukluğumda bir Elm sokağı kabusu diye bir film vardı.Kuzenlerle toplaşıp filmi izlerdik. Ayyy telefondan dil ,tuvaletten ise el çıkma sahneleri yok mu o sahneler benim kabusum olmuştu kabusum.Bu filmi seyrederse çocuğumun psikolojisi bozulur mu? ayy tramva geçirir mi diyen bir ebeveyn türü henüz çok yaygın değildi de rahatça seyrediyorduk bazı şeyleri.İzledikten sonra da telefondan dil çıkar mı diye ahizeyi elime alamazdım:)Tuvalete ablamla el ele tutuşup giderdik kapıda işimiz bitine kadar nöbet  tutma kararı alırdık.Düşünüyordum da ablam hep alçak köfteymiş.Ben nöbet tutardım kendi işi bitince beni beklemeden odaya kaçar,yorganın altına girerdi bende koridorda öylece kalakalırdım.Bak yine sinirlendim ne olacak hain köfte işte.

Şafak Vakti

Geldik bir serinin sonuna daha diyemeyeceğim çünkü Meyer bu seriye devam edecekmiş.İlk okumaya başladığımda ben beşinci kitabı bekleyemem meraktan ölürüm demiştim lakin Şafak vaktini bitirince bu fikrim değişti.Tüm sorular cevaplandırılmış ve güzel bir finalle sonlandırılmış olduğu için seri kafamda bir şekilde sonlandı.

Gece yarısı Güneşi olarak yazar başlamış yazmaya ama ilk 12 bölüm internete sızınca yazmayı bırakmış yani bir süreliğine ara vermiş. Ha çıkarsa alır mıyım kesinlikle alırım. Renesme'nin büyümesi, Jacob’la gelecekteki ilişkisi ve tabii ki Volturilerle yine güzel bir sonuç çıkacağına eminim.

Kitap kapağına bakınca satranç taşları ne alaka diyorsunuz fakat okudukça alakayı anlıyorsunuz.Bella’nın ailedeki en zayıf taş iken(piyon)en güçlü taşa(beyaz vezir) nasıl dönüştüğünü bu son kitapta şahit oluyorsunuz.Edward’ın Bella’nın düşüncelerini neden okuyamadığı,Bella’nın Edward’ı sevmesine rağmen Jacob’a olan bağımlılığı gibi sorular da cevaplanmış oluyor.Neyse sözü uzatmamayım sonuç olarak ben bu seriyi çok sevdim

Yazar:Stephenie Meyer
Çevirmen:Demet Adıgüzel
Sayfa:592
Epsilon Yayınları
To be Continued


Not:Tontalağı uyutup evde sinema günleri yapıyoruz Erol'la.Dün akşam ki film Şafak Vaktiydi.Kitabı her elimde gördüğünde çık çık yapan,böyle kitapları okuduğuna inanamıyorum diye beyefendi merakla filmi izledi hatta bitiremeden yatamadı:)Bana göre kitabın yeri bambaşka o yüzden  filmi yarıda bıraktım.Öncesinde Erol'un seçtiği  Robin Williams'ın Patch Adams filmini seyrettik ve ben çok beğendim

Perşembe, Mayıs 10, 2012

Olorrr mu babacım?

Olorrr mu babacimmm!!!
Bir konuya taktıysa takıyor tontalak ve konu yine Berat’la tatil olayı.Babayı birkaç gündür ikna etmeye çalışıyor aynı büyük bir ergen gibi.En güzel sohbetleri ailecek arabada yapıyoruz biz eee malum yol uzun,yine arabadayız Eray başladı ikna turlarına

-Babacimmmm biz Beratla tatile gidebiler miyiz?
-Eray’cım bu konuyu konuştuk seninle hem de kaç kere
-Nüften babacim Berat’la tatile gidelim oloorrrr mu? (olur mu bu aralar favori kelimesi)
-Olmaz Eray siz daha çok küçüksünüz.
-(30 saniye düşündükten sonra)babacimmm Berat’ın annesi bizimle gelir oloorrr mu?nütfen babacim
-Berat’ın annesi geliyorsa ya biz Eray’cım biz(cümleyi tamamlayamadı babası ama beklentisi tabi benimde beklentim siz de gelin annecim-babacım demesi)
-sizin işiniz var siz işe gidin,Berat’ın annesi gelir.

Tabii Eray’a birileri tatil için para kazanması lazım di mi adam bizi tek kalemde sildi,babası bozuldu:)
-Hayır Eray’cım gönderemem çünkü çünkü seni çok özlerim ayrı kalamam.
-Immmm babacim yüzerim avuzda (havuz)tekrar gelirim bende seni çok özlerim tekrar giderim tatile.
-Eray’cım
-Nütfen olorrrr mu babacimmmmm

Nabza göre şerbet!!!
İstediği şey yapılınca inanılmaz uyumlu olur beyefendi.Babası parka götürecek parka gitmeden önce yemek yemelisin Eray’cım aç gidemezsin dedim.O da bana tanam annecim hadi geç kalıyoz yemek yiyelim diye acele ettirdi.Pilav üstü tavuğunu yerken bana döndü dedi ki

-Ben yemek yemeyi çok seviyom annecim

Güldüm geçen gün yaptığını hatırlatmadım ne yapacaksın anne yüreği işte.Geçen gün çok sinirliydi sebebi de bir şey istedi olmadı yemeğe oturacaktık iki ellini yumruk yapmış bağırarak dedi ki biz yeden hep yemek yiyoz annecim.....

Horrrrr!!!!
Erol çok yorgunsa horlar.Uyku saati ve hep birlikte yatıyoruz. Herzaman ki gibi babası yastıkla kavuştuğu anın beşinci saniyesinde uykuya daldı ve horlamaya başladı.Eray babasını dürttü

-Babacimmm sağa dön( sağa dön benim repliğimdir normalde)biz annecimle çok rahatsız oluyoz(bu da Eray repliği oldu)

Halter!!!
Mutfaktaki işimi bitirdim salona geldim Eray’a çizgi film açacağım kanalları geziyorum. Kanalların birinde Avrupa halter şampiyonası var yanımda oturan tontalağa dedim ki

-Eray’cım bak bu da bir spor adı da halter
-biliyom annecim
-Biliyor musun ama ama neyse bu abilerin ellerindekini görüyor musun hah işte o ağırlıkları kaldıracaklar en ağırı kaldıran birinci olacak
-biliyom annecim
-biliyor musunnn(çok şaşırdığımı anladı)
-babacim öğretmişti:)(meğersem ben mutfaktayken babasıyla epey seyretmişler)

Geleneksel Yemek!!!
Annane geçen gün geleneksel bir yemek yapmış hem de benim hiç sevmediğimden.(kara lahana ve pirinçli bir şey)Pek yemek seçmeyen tontalağa bir iki kaşık yedirmiş ama çocuğum daha fazla dayanamamış

-Nütfen annanecim ben bunu hiç sevmedim bana yarın ki (dün ile yarını karıştırıyor bazen)çorbadan(yeşil mercimek)getir.

Dinazorlar nasıl ses çıkarır!!!
Ben Eray’ın nedense dinazorlarla hiç ilgilenmeyeceğini düşünmüştüm halbuki ne kadar yanılmışım.Bloglarda görürdüm çocukların dinazor sevgisini-ilgisi meğersem Eray içinde bir zamanı varmış.Sabah uyanmış babası giydiriyor onu nasıl içine işlemişse sabahın köründe babasına dedi ki

-Kardeşlerimin(okuldaki arkadaşlarının)dinzorları var benim yok babacim(ağlayacak halde üzgün)
-sen dinazor mu istiyorsun
-Evet ben dinzorları çok seviyom babacim(o zamana kadar sevdiğini bilmiyorduk)
-ahhhh oğlum benim alırım almaz mıyım ben sana dinazor(birbirlerine sarıldılar)

Bu konuşmadan sonra o kadar sevindi ki çok güzel kahvaltısını etti.Şimdi ben nasıl bir dinazor alacağımı bilmiyorum,araştırma yapmam lazım.Ha birde Eray bana dedi ki dinzorlar annecim nasıl ses çıkarır.Höğğ diye kaldım karşısında gerçekten ya dinazorlar nasıl ses çıkarır.

Boşverrrrrrr!!!
Ablam yıllık izinde ve birlikte tontalak ile çok vakit geçiriyorlar.Ablamın canı sıkılmış bir ara gel Eray seninle sohbet edelim demiş kucağına almış başlamış anlatmaya.Ablamı tanıyorum hep mızmızlanma hep mızmızlanma.Sen çocuğumu dertlerinle mi boğuyorsun çocuğumun zaten kendi çapında dertleri var dinazoru yok,tatile gidemiyor bir de sen bunları mı anlattın dedim.Evet ne olacak ki Eray kocaman adam olmuş annesi çok güzel dinledi beni dedi.Bir ara teyzesi demiş ki Eray çok sıkılıyorum ,hayatımı değiştirmek istiyorum var mısın hayatımızı değiştirmeye(çocuğumu isyana zorluyor)...Eray’dan cevap geçişmemiş

-Boşverrrrr deyzecim(ellini sallamış bu ara)

Not:İki gün önce okuldan dönünce Eray annanesine ‘babacım bana kardeş alacak’ demiş. İşbirlikçi annane durur mu Eray kardeşi babandan değil annenden iste bence diyince eve gelir gelmez bana dedi ki annecim bana kardeş al oloorr mu,nütfen annecim....Tabi benim gözlerim çakmak çakmak anneme baktım hemen ben masumum babası dedi galiba.Çünkü bir fikir aklına düşerse takıyor da takıyor tontalak.Nütfen annecim bana kardeş al diye ısrar edince Eray’cım olmaz dedim anlatmaya çalıştım.Şu aralar kardeş almak madden, manen,zihnen,fikren gerçekten çok pahalı....

Fotoğraflar ilk Türkiye-Estonya maçından.Çabuk öğreniyor tontalak ikinci fotoğrafta babasına neden gol atamadılar diye hayal kırıklığını dile getiriyor,üçüncü fotoğrafta gol kaçtı diye  üzülüyor, dördüncü fotoğrafta milleti taklit ediyor onlar gibi tepkiler veriyor.Bu aralar aklına düştü beni golll gollla getirin diye.Bu tontalağın var ya istekleri hiç bitmiyor...

Çarşamba, Mayıs 09, 2012

Herkes gider Mersin'e Hanimiğnem gider tersine-Mim

1-Ne sıklıkla kitap okursunuz?
Her gün mutlaka zaman ayırıp okurum.Artık düzenimi oturttum bu konuda hatta otomatiğe bile bağlandım diyebilirim.Öğlen yemeğimi 15 dakikada yiyip 45 dakika okumaya zaman ayırmaya çalışırım.Erol’la anlaşmamız neticesinde tontalağı almaya anneme giderken okurum ve akşamları Levent-Ortaköy trafiğinin okumama epey bir katkı sağladığını söyleyebilirim.

Anlaşmamız şu sabahları ve tontalağı aldıktan sonra eve giderken Erol haber dinleyecek ben de anneme giderken kitap okuyacağım doğal olarak radyoyu kapatacağım.Çünkü tontalak varken kitap okumak istemiyorum vakit geçirmek için tontalakla haftaiçi akşamları az zamanımız olduğu için o varken sohbet etmeyi tercih ediyorum ve en güzel sohbetleri o zamanda yapıyoruz.Erol’un en kötü özelliği malesef mızıkçı olması.Bazen anlaşmayı bozmaya çalışıp beni deli ediyor ama ben anlaşmanın yükümlülükleri yerine getirmesi için her türlü tehdit,hile ve cebiri kullanmaktan çekinmiyorum.Anlaşma anlaşmadır sonuçta. Tontalak uyuduktan sonra uyumadan öncede genelde bir yarım saat daha okurum.


2-En sevdiğiniz yazarlar?
Çok fazla var ama bunu dönemlerime ayırsak daha iyi olurdu.Irvın D.Yalom,Erich Fromm,Paulo Coelho .Türk ve Dünya edebiyatından Dostoyevski,Lev Tolstoy,Yakup Kadri Karaosmanoğlu,Halit Ziya Uşaklıgil, Victor Hugo, Reşat Nuri Gültekin ayy durdurun beni

3-En beğendiğiniz kitaplar?
Irvin Yalomun Nietzsche Ağladığında ya da ne bilim Aşkın Celladı gibi kitaplarını çok severim.Olmazsa olmazım cep kitabım Sokrates’in savunmasının benim için ayrı bir yeri vardır.Paulo Coelho’nun okuduğum ilk kitabı (Simyacıyı okumadan onu okumuştum onunla tanıdım yazarı )Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum ve ağladım idi.Şu an okusam ne hissederim (12-13 sene var)bilmiyorum o zaman etkilenmiştim bende annemin salonun koltuğunda oturup ağlamıştım. Annem girdi içeriye çok şaşırdı hemen hafiyeliğe başladı.Yok annem kitaba ağladım desem de inanmadı.Sorun nedir annenin ben diye beni dürtüp durdu ve sonunda dayanamayıp o da ağladı.Annemle ikimizin gözyaşları birbirini tetikler yani annem ağladı ben ağladım,ben ağladım annem ağladı,koltukta oturup ağladığımız anı asla unutamam:)Ayy bir tuhaf oldum devam edelim,Suç ve Ceza, Anna Karenina,Sefiller. .. yazmakla bitmeyecek ben pes ettim.


4-Yerli ve yabancı hangi kitapların yazarlarını daha çok tercih edersiniz?
Ben hep kitapların dini,milliyeti,ırkı...olmadığına inanmışımdır.O yüzden benim ruhuma, zihnime,ufkuma hangisi hitap ediyorsa onu okurum..

5-Bugüne kadar en beğendiğin kitap serisi?
Stierg Larsson Millenium serisi,Alacakaranlık serisi

6-Daha çok hangi tarzda kitap okumaktan hoşlanırsın?
İşte bu soruyu dönemlerime ayırmam lazım yoksa anlatamam.Erol’un benim için bir tabiri vardır.Herkes gider Mersine Ayla hanım gider tersine bu laf şimdilik cepte:)

Lise yıllarımda kesinlikle Türk ve Dünya Edebiyatından eserler okurdum ve tutkunuydum. Taksimdeki kütüphaneye gider içinde kaybolurdum benimle biri gelmek isteyecek diye ödüm kopardı çünkü o anlarda yalnızlığı tercih ederdim.Dostoyevski’nin Suç ve Cezası,İnsancıkları ve Budalası, Tolstoy’un Anna Kareninası, Yakup Kadri’nin Kiralık Konağı veya Yabanı, Halide Edip’in Ateşten Gömleği,Sinekli bakkalı ,Victor Hugo’nun Sefilleri,Reşat Nuri Gültekin’in Çalıkuşu,Yaprak dökümü ve nicelerine insan nasıl tutkuyla bağlanmazdı ki....

Üniversite yıllarında Psikoloji ve Felsefeyle takıldım.Özellikle eski Yunan filazofları,Erich Fromm,Irvin D.Yalom ,Sigmund Freud.Okul bittikten sonra Marlo Morgandan Murathan Mungan’a kadar her türlü değişik türdeki kitaplara takıldım.Ayy unutuyordum biyografiler benim her dönem favorimdir.

Sonra uzun bir durgunluk dönemi.Tontalak çok vaktimi alıyor diye okumadım halbuki bence bu bahanemdi ben bu kadar uzun bir süre kitap kokusundan nasıl uzaklaşabildiğime hala inanamıyorum.Uzun bir sürede olsa silkelendim.Asla bilim kurgu,fantastik okumam demiştim ya şimdi deli gibi onlara sardım yani 20’li yaşlarda okuyacağım kitapları şu an okuyorum ve bir nevi Erol bey’in lafını da tasdiklemiş oluyorum. Herkes gider Mersine Ayla hanım gider tersine...Bu türü ben çok sevdim.Bu yılı kendim için fantastik yılı ilan edip diğer soruya geçiyorum.

7-En son hangi kitabı okudunuz?
Şafak Vakti-Stephenie Meyer.

8-Şu anda hangi kitabı okuyorsunuz
Kemikler Şehri-Cassandra Clare

9-Kitap blogları hakkında ne düşünüyorsunuz?Yeterli mi?
Gerçekten bir fikrim yok

10-Kitap okumak sizin için ne ifade ediyor?
İçimde bulunduğum gerçeklikten sıyrılmak.Sanki odanın en uzak köşesine oturup günahıyla sevabıyla benimsediğim karakterleri izlemek.Onların dertlerine yanıp,acıları için gözyaşı dökmek, kavuşmalarına sevinmek o zamanda ya da dönemde kaybolmak. Yani ahretliğimin dediği gibi çok başka bir dünya.

Fulya'cım kitaplar konusunda mimlediğin için teşekkür ederim,gerçekten bu mim neler hatırlattı bana neler.

Salı, Mayıs 08, 2012

Gerçekler su yüzüne çıksın- Mim

Efendim bir kez daha geldik mim cevaplamaya.Saolsun domatessuyu ve Nilhan'ım bir ödül göndermişler bana ve sonra demişler ki

11 kişiye bu ödülü yollaman gerekiyor.
Tarkan’ın annesi(Sibel),Esra,Seyhan, sezobigo,Bir terazi kızı, Abide, Didem, Yadigar olam,Selcen, Seda, Gülay, Sevgi (mim ikinci,üçüncü ve hatta dördüncü baskı ise kimse kusuruma bakmasın)

Ödül sahiplerine haber vermeyeceğim çünkü geçerli bir mazeretim var. Kimseyi haber vererek mecbur bırakmak istemiyorum.Mimi seven var sevmeyen var bunu anlayabiliyorum.O yüzden buradan görüp cevaplamak isterlerse ne ala cevaplamazlarsa hiç de bozulmam pekala....

Gerçekler su yüzüne çıksın hokussss pokussss diyelim o zaman.İlk gerçeğim artık orta yaşımdaymışım yani doktorum öyle dedi.Aslında o günden sonra oturup düşündüm gerçekten de öyle miyim bence o kadın beni kıskandı kıskandı...

Annemin tabiri ile dolaşık bacağım yani inanılmaz derecede bir sakarım.Erol’a göre Allaha emanet yaşıyorum ve diyor ki bu yaşına kadar yaşabilmen bile bir mucize.Benden cevap tabi ki gecikmiyor dizlerimin önüne çöküp Erol bey ölüm bizi ayırıncaya kadar Edward’ım olur musun benim......

Orta denge,orta karar,eh işte gibi kavramlar bende yoktur.Ya iyiyimdir ya çok kötü ya çok mutluyumdur ya çok mutsuz ya çok siyahım ya çok beyaz.Sevdim mi tam severim sildim mi bir kalemde yani.

Sulu gözlüyümdür ama bunu istediklerimi yaptırmak için bir silah olarak kullanmam. Kitap satırlarındaki ayrılık acısına,bir filmdeki kavuşma anına,bir annenin evladını kokladığı görüntüye takılıp gözlerimdeki incileri dökebilirim.

Haksızlığa dayanamam,hayatın merkezinde sürekli kendilerini gören insanlara ise tahammül edemem.

Sevdiklerimi kaybetmekten çok korkarım hatta bu konuda birazda takıntılıyım.

Tatatammmm son ve tek gerçeğim ise tabiki Tontalağım

Bir daha ki mimlerde görüşmek üzere efendim eden kalın.

Pazartesi, Mayıs 07, 2012

Delil

Dün akşam yatmaya hazırlanıyoruz tontalak beyin keyfi yerinde ve aramızda şu dialog geçiyor

-Annecimmm( iç ses:ses kadife gibi belli ki bir şey isteyecek)
-Efendimm
-yarın beni parka götürebiler misin?
-yarın götüremem Eray’cım yarın okul var,öğretmenin bahçeye çıkartır sizi
-hayır annecim yarın okul saati değil, artık tatil saati
-tatilin olmasına biraz daha zaman var

Tatil diyince aklına bir şey gelir ve konuyu değiştirir

-annecim biz tatile gitcez
-siz kimsiniz,kiminle gideceksin
-Beratlaaaa
-Beratla mı? Beratla ne yapacaksınızzz(inanamıyorum tekrar tekrar soruyorum)
-tatile gitcez
-siz beratla tatile gideceksiniz öyle mi?
-hı hı(gözleri kapatıp kafa sallanır bu arada)
-peki siz tatilde ne yapacaksınız
-denize gitcez,yüzcez
-Eray kim söyledi yani sizin birlikte tatile gideceğinizi,kimin fikriydi
-Berat çağırdı beni.

Bizde adamı okula iki pul yapıştırsın ne bilim sayıları öğrensin diye göndere duralım adamlar nelerin peşinde. Planlar çoktan yapılmış ananın babanın fikri kimin umrunda,usulen gidebilir miyiz diye soran bile yok.Ben hatırlıyorum annemsiz babamsız yaptığım ilk tatili.17 yaşında iki kız arkadaşımla Kumbağ’a gitmiştik ay ne çok eğlenmiştik.

Şaka bir yana büyüyorlar ve bir gün arkadaşlarımla tatile gitmek istiyorum dediğinde gerçekten neler hissedeceğim çok merak ediyorum:)

Not:Dün akşam üç gündür firar olan babası eve saat 21,00 da giriş yaptı hatta daha giremeden kapıda Eray başladı 'yerdeydin sen babacım' diye hesap sormaya.Babası içeri girdi hem ceplerini boşaltıyor hem de Eray’a laf yetiştiriyor 'işteydim oğlum çalışıyordum’....Tontalak masanın üstünden bir şey aldı ve birden sinirlendi hayır işte değildin babacım sen uçağa binmişsin(uçak biletini gördü)ben yeden uçağa binmedim babacım diye babasına kızdı.Ahh Erol hiç deliller bu kadar ortalığa konur mu?

Fotoğraf çok eskilerden:))

Yeni Ay ve Tutulma

Serinin ikinci kitabı Yeni ay.İlk kitap kadar sürükleyici değil çünkü burada derin bir ayrılık acısı var. Bence tutku, coşku ,aşk,mücadele bir romana hareket ve sürükleyicilik katıyor ya o yüzden Alacakaranlık o kadar heyecanlıydı.

Acının normalde de bir insanın hareketlerine duygularına, zihnine yani tüm bedenine ağırlık kattığına inanırım ikinci kitap da ağırlığın,dinginliğin hatta biraz da sıkıcılığın olması bu sebepten.

Yeni Ay da Bella’nın bunalım hallerinin çok uzun tutulduğunu düşünmüştüm birazda sıkılmıştım.Veee kurt adamlar artık sahnedeydi neden bu kadar uzun anlatılmıştı anlamamıştım.Sonra anladım ki(serinin 3 kitabı bitti,dörtte bitmek üzere)aslında bu bir geçiş romanı.

Evet evet bence en iyi tanımla bu benim için geçiş romanı yani hikayedeki can alıcı kurguların temellerinin atıldığı roman.Hikayenin daha sonraki serilerde birbirine bağlanması için kesinlikle bu dinginlik gerekliydi.Bu seriye o kadar bağlanmışım ki Edward’ın yokluğunu bu seride ben bile hissettim.

Yazar: Stephenie Meyer
Çevirmen:Öncü Saraç Tüzüner
Sayfa:440
TUTULMA

Kurt adamlar ve vampirler aynı safta o yüzden ikinci kitaptaki dinginlik yerini mücadale ve heyecana bırakıyor. Nasıl geçti sayfalar anlamadım bile.Sadece büyük bir hayal kırıklığı yaşadım.Yazar Bella ve Edward’ın aşkına öyle bir inandırmıştı ki Bella’nın Jacob ve Edward arasındaki gel-gitleri karşısında kendimi kandırılmış gibi hissettim.Ne yani bilmem kaç sayfa Bella'nın herşeyi hatta hayatını bile feda etmeye hazır denilen bu aşka mı inanmıştım.Bella’yı  sorguladım....

Kitabın dördüncü kitabı elimde ve bitmek üzere ve şunu söyleyebilirim ki bazen hiçbirşey göründüğü(okunduğu) gibi olmuyor:)Şafak Vaktini okuyunca aslında Bellaya karşı ne kadar ön yargılı olduğumu anladım ve o yüzden son kitabı okumadan Bella’nın gel-gitlerini benim gibi sorgulamayın:)

Yazar: Stephenie Meyer
Çeviren: Eren Abaka
Sayfa :541

 
Ateş ve Buz

Kimi ateştir diyor dünyanın sonu,
Kimisi buz.
Tattığım kadarıyla istekleri
Ateşi tutanlardan yanayım ben.
Ama iki kez yok olacaksa dünya,
Bilirim nefretin ne olduğun
Buzlar da yok olur bu dünya,
Hem de nasıl yok olur,
Diyecek kadar.

Robert Frost

Cuma, Mayıs 04, 2012

Yıldızları seyredecekmiş

Beni annem ablamı annanem büyüttü ayrıntıya girmeyeceğim şartlar öyle gerektirdi.O yüzdendir mi bilmiyorum tüm alışkanlıklarımız çok farklıdır yemek de buna dahil.Ben yemek vaktinde yemeğimi güzelce yer kalkarım ablam ise inanılmaz az yer,yemek kolasız boğazından geçemez.Sonra yatana kadar da abur cubura dadanır benim ise aklıma gelmez.Bunun sebebinin farklı ortamlarda büyümemiz ve annemin küçükken sağlıklı beslenme konusuna takmış olmasıydı galiba.Her gün bir yumurtanı yedirirdim,haftanın belli günlerinde et ve balık olurdu,yatarken sütünün içine bal (şeker kullanmazmış,balla tatlandırırmış) katardım eve gazoz benzeri asitli içecekler girmezdi der.Giren tek abur cubur sokakta arabalarda ağzı kapalı kutularda satılan bisküviler ve gofretti.

Annem bunları küçükken yaparken eminim hiç zorlanmadı İlk eğitim ailede başlar sonra diğer sosyal çevrelerde devam eder ya bizim zamanımızda yani benim çevremde kimse anam şu çocuk dışarıya çıksa da eline hemen bir şeker,çikolata tutuştursam diye yanmadı(şimdi ise parkta maşallah herkes tedarikli)O yüzden annem belki de istediklerini daha rahat gerçekleştirdi.Kola,çikolata vb şeyleri yemeğe-içmeye kendi hür irademle başladığım zaman damağım bu tatları reddetti. En son ne zaman asitli bir içecek içtim hatırlamam, çikolata krizim yuttu ay bayılıyorum a dostlar diyenleri de anlayamam,tek kötü alışkanlığım fast food( ayda bir ya da iki kere en fazla,hamur işlerini saymıyorum banane)

Sonra ne oldu tabi makus talihim devreye girerek kader ağlarını ördü herşeyin en zararlısını seven bir oburikse aşık oldum(burada Love story fonda)Ayrı evlerde yaşarken neyse de evlenip aynı evi paylaşınca market alışverişlerinde gözlerim yuvalarından çıkıyordu.Yemekte kolası,yemekten sonra çikolatası,cipsi.... yatana kadar yerdi.Kendimden emimdim yavaş yavaş sevgimle,ilgimle bıraktıracaktım bunları( evet evet burada kocaman kahkaha efektleri, dalga geçmek serbest) Ama hiç kötünün iyiye döndüğünü gördünüz mü:)Az daha Erol’un alışkanlıklarına ben sahip olacaktım neyse ki çok alışmadan bingo hamileydim.

O zaman karar verdik Erol’la çocuğumuza biz sağlıklı bir şekilde beslenmeyi aşılayalım da sonra kendi karar verir ne yiyip ne yemeyeceğine.Hain planlarım vardı çünkü küçükken yemezse biraz daha büyüdüğünde benim gibi o şeylerin tadını damağı reddecekti.

Ben veya Erol lık lık lık asitli içecekler içip sonra da tek kaşını kaldırıp(tercihen sol kaş) çocuğuma bak evladım bu çok zararlı demek ne kadar faydalı olurdu.O yüzden kararımı açıkladım,Erol’la konuştum bu tür şeyleri evimizden uzak tutalım dediğimde dünyası yıkıldı ama kabul etti.Annem de benim gibi hatta daha katı olduğu için zorlanmadık ama kayınvalidemin baktığı dönemde denge değişiyordu. Kayınvalidemin mutfağı mahalle bakkalının deposu gibidir tüm abur cuburlar orada.Neyse sözün kısası süt dilimi,kek,muzlu süt dışında Eray da pek düşkün olmadı.Ha istedi mi tabiki istedi.Biz çay içerken çayın tadını merak etti mesela.Hayır yasak diyemezsiniz bir çocuğa yasaklar körükler istekleri.Şekersiz çay verdim kaşıkla öğğğ dedi.Çikolata eline tutuşturulunca yer ama fazlasını midesi almaz...

Şimdi ben bunları neden anlattım.Çünkü bu yaşına kadar:)Eray hiç fast food yemedi,uzak tuttuk,onunla gitmedik.Parkta Eray’la oyun oynayan Erol bana telefon açtı,arkadaşların eşleri de burada hadi hazırlan yemeğe gidiyoruz dedi.Sonra anladım ki Burger’a gidiliyor(ki çok severim)Eray yanımızda olduğu için ağzımı eğdim.Çocuk menüleri alındı ayıptır söylemesi başladık yemeğe.Acaba sevecek mi,fast food delisi mi olacak diye düşünürken bir ısırık aldı ve hemen elinden bıraktı.Sevmedi.

29/04/2012 tarihinde ilk fast food ,ilk ısırık
Sonuç:Çok başarılı

Yemek yemeğince ayranı aldı eline ki Eray’ın ayranla hiç arası iyi olmadı.Yoğurdu ara öğünlerde bir şekilde yedirdikte içeceklerden ayrana alışsın dedik ama istemedi, zorlamadık. Neyse açtırdı bana pipeti aldı eline lıkır lıkır içiyor ayranı tabi ben şok halde.Immm çok düzelmiş dedi.Çok mu güzelmiş dedim lafının arkasından. Arkadaşa döndüm dedim ki daha önce tattı ama böyle ilk defa iştahlı içiyor,ayranı sevmez.Tontalak lafa girdi

Aaaa annecim ben ayranı çok seviyommmmm

29/04/2012 tarihinde ilk iştahlı ayran içiş,anneyi ele güle karşı yalancı çıkarıp bir güzel rezil ediş
Sonuç:Gayet başarılı

Not:Hala çok zorlanıyoruz akşamları Eray’ı annanesinin evinden bizim eve götürürken kıyamet kopuyor o konuyu aşarsak bu sefer araba koltuğuna oturmam diye yeri göğü inletiyor.Geçen akşam araba koltuğunda nasıl bağırıyor tutar(kurtar)beni annecim diye.Eray’a neden orada oturması gerektiğini anlatıyorum ama çocuk beni dinlemiyor.Annecim nütfen tutar beni dedi sakinleştiği bir ara.Eray’cım kurtarıp ne olacak ki dedim. Kucağına oturacam dedi.Kucağıma oturup ne yapacaksın ki hem orası daha rahat.Cevap gecikmedi

Kucağına oturup yıldızları seyretcem.
Çok romantikdir benim oğlum çok:)

Baba sabah erkenden gitti Antalaya'ya üç gün yok annaneye taşındık geceden:( Cumartesi çalıştığım için Eray için rahat olacak.Yazılacak bir mim,bitmiş iki kitap, bir de Eray'ın dialogları var yani Cumartesi içim çok:))ha bir de oburiksim su gibi gidip su gibi dön.

Perşembe, Mayıs 03, 2012

Erkek Erkeğe

Onca yıllık çalışma hayatımda ilk defa 1 Mayıs da tatil olduk ve doğal olarak evdeydik. Adaletli oğlum kafasında hemen bir görev dağılımı yapmış olarak yanıma geldi ve ‘annecim sen evde yemek yap biz babacımla parka gidelim dedi.Biliyor çünkü çocuğum annecim parka gidelim dediğinde tamam önce şu işleri bitireyim diyeceğimi.Beklemeye sabrı yok ya hemen beni satışa getirdi.Zaten bizde akşam konuşmuştuk Erol’la. Baba oğluyla tek başına ve kaliteli zaman geçirmekten yana.Yani erkek erkeğe takılacaklarmışşşş. İtiraz etmedim hatta hoşuma bile gitti.

Eray nasıl da mutlu.Kendi istediği şey yapılınca nasıl da işbirlikçi.Parka gitmeden önce babanla birkaç işi halletmeniz gerekiyor tamam mı dedim. Tanam annecim dedi oyyy uyumlu oğlum benim.

Kendi başına giyebilirsin dedim,artık yok öyle ekmek elden su gölden zamanları. İtiraz etmedi giydi,bir ara ben başaramıyorum annecim dedi. Başarıyorsun Eray ben görüyorum dedim, pekala da herşeyini kendi giydi.Bizim evin erkeklerine el salladım arkalarından.

Dağınıklığı topladım,çamaşırları astım,toz aldım...aslında yapılacak işler varken omuzlarım birden ağırlaştı. Sol omzundaki görüntü biraz korkutucuydu,kırmızılar halinde,gözler alevler alev birşey dedi ki 'hadi canım yapma, bu fırsatı kaçıramazsın ayaklarını uzat,al eline kitabı.Bu sözleri duyunca gülümsedim,tabi ya demeden sağıma baktım beyazlar içinde huzurlu dolu bir görüntü Ayla planlarını sakın bozma, tontalak yokken rahat rahat işlerini yap.Haklısın aslında derken demez mi sol taraftaki ses sahi ne zaman ayaklarını uzatıp gündüz evinin tadını çıkardın.Dudaklarımı bükerek bilmiyorum dedi.Sağ taraftaki hemen silkeledi beni Ayla sen çalışan bir kadınsın tontalak da yokken tüm işlerini bitir,seni tanıyorum sonra pişman olacaksın.Sol taraf yine savunmaya geçti.Aman iş herzaman yapılır canım,biraz da kendi isteklerine kulak ver,biraz bencil ol,bir günden birşey olmaz,sahi en son ne zaman.....Bu böyle sürüp gitti eee sonuç mu?

Galiba ben fena halde şeytana uydum.Temiz hava girsin diye açtım camı,ince belli bir bardak da tavşan kanı, vampirli kitap ve koltuğa uzanmış ayaklar..Galiba üç saat okudum.Arada durup sessizliğin sesini dinledim hem de hiççç acele etmeden.

Baba nerdeyse saatte bir aradı sanki birşeyleri ispat edercesine ohhh biz tontalak ile çok iyi vakit geçiyoruz dedi.Önce okula erken kayıt yaptırmaya gittiler.Asla oraya bir daha göndermeyeceğim dediğim okula kayıt yaptırdım.Bir daha hatırlat Erol dedim 'asla bir daha asla demeyeceğim:)

Yazdırdık çünkü Eray’ın öğretmeni gidiyormuş, ikiyüzlülük yapmak istemem o yüzden üzüldüğümü de söyleyemem.Eski öğretmeni ile konuşurken galiba öğretmenleri ben olacağım Eray’ın dediğinde gözlerim ışıl ışıl parladı.Eray’da ben de severiz o öğretmeni.Yani görevi olduğu için değil de çocukları çok sevdiği için bu işi yaptığını hissettirir karşı tarafa,öğrencileri ile konuşurken çocuklarım diye bahseder,kapıda kollarını çocuklarına kocaman açar. Fiziksel ihtiyaçlar bir şekilde karşılanır yedirilir, içirilir, uyutulur ama ben bilirim ki o öğretmenle Eray ruhende güvende olur.

Sonra %25 zaman yapıldı diye afralara tafralara girmiştik ya.Meğersem zam olmuş ama fiyatın fazla olmasının sebebi 4 yaş ile 5 yaş arasındaki fiyat farkındaymış.5 yaş 4 yaşdan zaten fazlaymış.4 yaş da branş dersleri olmadığı için daha uygunmuş.5 yaş da stranç,foklor,seramik gibi branş dersleri olacağı için doğal olarak fiyatlar da biraz farklı.Hee son anda bir değişiklik olur da seneye o öğretmeniz gelmese o zaman  var ya ayvayı yedik.

Sonra Avm’ye, yemeğe, parka ve sonrada markete gitmişler.5 saat sonra eve elleri kolları dolu halde döndüler.Eray’ın yüzünde güller açıyordu ve ben mıncırmak için bir köşede ayakkabılarını çıkarsın diye bekledim sonra bir avcının avına atlar gibi Eray’ın üstüne atladım.

Eray’cım hemen anlat bugün neler yaptınız çok merak ediyorum(halbuki her adımlarını biliyorum)dedim bana demez mi ‘ offf annecim nütfen çok pisim beni banyo ettir.Doğal olarak konuşmamız gümbürtüye gitti.Kendi banyodan çıkar çıkmaz babasını kokladı(kendi temiz ya) babacım iğrenç kokuyorsun bak ben hemen banyo ettim

Bu arada Eray’la bizim küçük bir sırrımız var. Kocaman bir fiyat etiketi vardı elinde onunla tuvalete gitti.Etiket birden elinden tuvalete düştü. Gözleri kocaman oldu annecim cancıklıkla oldu dedi.Biliyorum, yanlışlıkla olduğunu der demez sakın babama söyleme tanam mı, çünkü cancıklıkla oldu dedi.Şaşırdım Eray babasından korkarak hatta çekinerek bile büyümedi.Bu sebeple Eray babana söylersek de sana kızmaz biliyorsun değil mi dedim.Annecim nütfen babacıma söyleme dedi. Peki o zaman bu seninle bizim ilk sırrımız olsun dedim:) Yaa artık oğlumla benim küçük bir sırrımız var.

Geçen hafta Eray okulda kusmuş öğretmeni hem not yazdı hem de telefon açıp bilgilendirdi. Akşam eve geldiğinde günü hakkında konuşuyorduk oğlumla annecim bugün kustum dedi.Acaba üşüttün mü Eray’cım dedim biraz canım sıkıldı.Kafasını iki yana salladı sonra dedi ki gayiba mantı bana iyi gelmedi annecim:)

İkimizde sinirliyiz hem de çok.Yok tezgahta ki bardağı kırıp yerlere saçtığı için değil.Kasıtlı yapmazsa asla bunlar için kızmam Eray’a ama adam kırılan cam parçalarının üzerine hiç korkmadan gitti.Birden sinirlendim bunların ayağını batacağını bile bile,canının acıyacağını bile bile nasıl üzerinde yürümeye kalkışırsın Eray diye kızdım.Çabuk mutfaktan çık ve salona git...Temizledim mutfağı,çorbayı karıştırıyorum arkada konuşuyor.

Artık seni ben sevmiyom annecim
Artık ben sana çok gızgınım annecim
Artık ben seninle gonuşmuyom annecim

Tabi hiç arkama bakmıyorum,söylediklerini duymamış gibi yapıyorum,çorbayı karıştırıyorum.Sonra kaptı bir tabure fırının yanına geldi üzerine çıktı benim yüzümü iki elleriyle avucunun içine aldı,gözlerini gözlerime kilitledi ve bağırarak dedi ki

Beni dinle annecim ben gonuşurken benim yüzüme bak

Not.Sonra 10 dakika sonra yaşanılanları unuttu,kucağıma oturdu beni parka götür annecim dedi.Senin benimle konuşmadığını,sevmediğini zannediyordum Eray diyince aaaa annecim ben sana şaka yaptım seninle bak gonuşuyom:)

Not:Daha bu yılki okul taksitleri bitmeden ikincisi başladı örnek ödeme tablosunu Erol elime verince neredesin koş bayılacağım dedim.Bir de yaz okulu zımpırtısı aklıma geldi,yaz okuluna gönderirsek etti mi üç ödeme.Erol biz yapabilir miyiz dedim.Hallederiz üzülme dedi asker arkadaşının sırtına vurur gibi sırtımı pat patladı.Sonra ellerimizi üst üste koyduk hepimiz birimiz,birimiz hepimiz için dedik kesinlikle biz bu sinerji ile hallederiz

Ben niye işe gitmiyorum annecim diye diye başımın etini ya yedi cumartesi işe götürdüm 5 saat kaldı,çok eğlendi çekici olacağım ben dedi bir arabayı diğer arabaya bağlama şekli o kadar çok şaşırttı ki ..İki arabanın deliklerini üst üste getirdi sonra kalemin kapağı ile onları tutuşturdu birkaç kişinin ağzı bu çözüm karşısında açık kaldı:))