Pazartesi, Ekim 31, 2011

Ters köşe bir faaliyet


Uyanığız ya hafta sonu evde olmayacağız diye tontalağımın haftalık faaliyetini çarşamba akşamından yaptık. Cuma günü temizliğimizi yaptık saat 23,00 kadar sonra gönül rahatlığı ile ertesi gün yola çıkacaktık.Dur dedim Cumartesi  sabah yola çıkmadan şu karneye bir bakayım oyyy dedim hay bakmaz olaydım. Faaliyet için konu belirtmişler(normalde belirtmezler, kendi halimizde takılırız).
 
Fındık,fıstık kabuğundan yani artık materyallerden faaliyet yapılacak denilmiş yani ters köşeye maaile yattık.Ama biz ama biz güneş yapmıştık, Eray o faaliyeti yaparken çok mutlu olmuştu diye söylendim kendi kendime.Neyse gelince düşünürüz dedim. Geldik pazar akşamı araştırmaya da vakit yok biz ne yapacağız diye kafayı yedim durdum titrek halimle.

Sonra bir fikir geldi aklıma.Daha önce başka faaliyette kullanmak üzere bir ağacın çıktısını almıştım evde duruyordu. Yeşil fon kağıdına o ağacı yapıştırdık.Sonra babayı markete yolladık fıstık aldırdık. Aile katılımı ile o fıstıkları yedik,kabuklarını tabağa biriktirdik.Karadenizli bir aile olmamız sebebiyle fındık her daim evde mevcuttur.Yine aile katılımı ile fındıkları kütür kütür kütlettik fındıkları mideye yolladık, kabuklarını tabağa biriktirdik. Sulu boya ve fırçaları elimize aldık kabukları boyamaya başladık.Babamız kabukları yapıştırdı.Bunların hepsini dişlerim takır takır birbirine vururken yaptık.Eray sıkıldı benimde artık ayakta duracak halim yoktu.Aklımdakilerin hepsini uygulayamadığım için fındıklar kaldı. Eeee o zaman ağacı da guaj boya ile boyayıp faaliyetimizi sonlandıralım dedik.Aklımdakilerini uygulayabilseydik 10 numara bir faaliyet olacaktı ya neyse bu da idare etti:)(bulut yapacaktık mesela, ağacın yanına çiçekler....)

Bir dahaki faaliyetimizde görüşmek ümidiyle efendim kendinize iyi bakın...

Not: Bu hafta verilmesi için düşünülen ve yapılan Güneşi gördük faaliyetimiz kısa süre sonra eklenecek bloga:)Lütfen bizi izlemeye devam edin

Geçen hafta pazartesi okulda Babalarla Kahvaltı programı vardı Erol gitti.Yarın annelerle çay programı var işten izin aldım kısmetse gideceğim.

Ağva'da bir haftasonu


Evlilik yıldönümü hediyemi haftasonu geze geze harcadım.Eray doğduğundan beri ilk defa (kısa da olsa) bir tatile onsuz çıktık.Hatırlıyorum daha bebeyken , henüz yürümüyorken,bir yaşında bile yokken kasım ayında vurmuştuk sırtımıza Kapadokya’yı gezmiştik.Erol bu kez Eray olmadan gideceğiz dediği zaman  itiraz ettim ‘banane ben oğlumu bırakmam dedim. Alışkanlık,belki de suçluluk artık adı her ne ise ne bilim kimselere bırakmak istemedim,düşüncesi bile kendimi kötü hissettirdi.Son dakikaya kadar Erol’u ikna etmeye çalıştım. Aslında o da haklıydı,söyledikleri çok mantıklıydı.

Bir arkadaşım ‘çok yoğun bir tempomuz var bizim demişti haklıydı. 06,10  da kalk önce kendin hazırlan Eray’ın yumurtası koy, Erol tostları hazırlasın 06,30 da Eray’ı çığlık kıyamet kaldır(en zor kısmı bu, ruhen öyle yorucu ki çocuğunu o saatte kıyıp kaldırmak),çocuğunun çantasını hazırla, 06,55 de yola çık arabada çocuğunun kahvaltısını ettir, vakit kalırsa terapistin verdiği eğitim kartlarından biraz çalıştır .07,30 da okulun önüne gel, can oğlunla vedalaş işe 07,45 de git ve kaportayı topla.Tüm gün çalış.18,20 gibi işten çık annaneye git yemek yiyip oğlunu al tekrar 30 km fazla yol tep eve gel.Babası eğitim kartlarının üzerinden bir iki tur geçsin anne ütü idi artık o gün yapılacak her ne ise onları yapsın sonra baba ile oğluşun yanına ilişip resim çizsin vakit geçirsin yatış kesinlikle 00,00 bulsun.(Eray daha erken yatıyor tabii)O saatte yatıp 06,10  kadar deliksiz uyunduğu sakın zannedilmesin.Çocuğun süt içesi gelir,su içesi gelir, huysuzluğu tutar 3-4 kere gece kalk sonra bir şekilde sabah olsun tekrar 06,10 da kalk bu kısır döngü uzayıp gitsin.

Erol çok yorgunum Ayla dedi hem kendimize hem de birbirimize zaman ayırmaya ihtiyacımız var dedi.Peki dedim annane saolsun ben bakarım dedi.Cumartesi sabahtan çıktık yola gittimiz yer Kurfalı köyünde bir otel idi .Erol eliyle koymuş gibi buldu yeri, işletme sahibi şaşırdı buraya gelen 10 kere arar bizi, siz bir kere bile aramadınız dedi.(sote bir yer)Çok gezenti bir ailesiyiz,alışığız yollara demedik hafifçe gülümsedik. Ihlamuru yeni demlemişlerdi hemen bir fincan ıhlamur içtik, sonra odaya eşyalarımızı koyar koymaz attık kendimizi Ağvanın merkezine aslında daha önce Göksu nehrinde 45 dakika motor ile gezdik.





Erol sürekli Ayla üşüyeceksin motoronun arka kısmına gel dedi durdu.Peki dinledim mi ?Tabiki hayır. Hiç üşümüyorum ki dedim durdum.Ağvanın merkezine gittik,orada gezdik


Bir saat vardır herhalde üşüme faslını geçip direkt titremeye başladım.Motorda ben çok rüzgar almışım.Bir cafede soba gördüm mekana bile bakmadan daldım içeriye sobanın sıcağı hiçbiryerde yok sonuçta.Kemiklerime kadar ısındığımı hissettim.Yemek yedik,hiç kalkmak istemedim:)))


Köy evlerini çektim mesela




Bir tatili de bu şekilde bitirdik.


Erol artık zaman ayıracağız kendimizi, belki öbür ayda bir Abant yaparız dedi.Bakalım kısmet.Dün akşam sürekli titredim  çok üşümüşüm çok şu an saç dibimden ayak tırnağı kadar her yerim ağrıyor.Resmen dökülüyorum ben dökülüyor:))

Cumartesi, Ekim 29, 2011

Hanımignesi Ağva'dan bildiriyor


Hani yabancı filmlerde turistleri gezdirmek için üstü açık tur otobüsleri olur sonra rehber konuşur işte burası Arnold Schwarzenegger'in evi der şak şak şak fotoğraf makinesinin sesi herkes çeker.Rehber tekrar konuşur burası da George Clooney'in evi şak şak şak fotoğraf makinesinin sesi ......bu böyle uzayıp gider.

Bugün Ağvaya geldik Göksu Nehrinde motor ile gezmeden olmaz dedik.Nehirde gezerken Allahım bu nasıl bir güzelliktir diye düşünürken  motor kullanan kişi konuşmaya başladı burası da Unutulmaz dizinin çekildiği yer, geçenlerde de Fatmagül şurada yemek yedi:)Ayıp olmasın dedim adam can hıraş anlatıyor tatatarrrr motor sesi eşliğinde bir iki pozcuk çektim.Güzel bir gündü,hem de çok güzel.

Not:Şu an ekolojik otelimizde televizyon yok,hiçbirşey yok(internet bağlantısı dışında)sessizliğin tadını çıkarıyoruz.Dönüş yarın, ayrıntılar çok sonra

Cuma, Ekim 28, 2011

Öğretmenim ben bir meleğim


Merhabalar Eray ben 3 yaşımı 29 ağustos günü bitirdim.Nermin Öğretmenim anneme oğlunuzu anlatan bir mektup yazın demiş.En iyi ben anlatırım anne diyerek mektubu yazma konusunda inat ettim. Her zaman ki gibi kıramadı annem beni o zaman vira bismillah diyerek başlangıç yapalım.

Uzmanlar tam da bulunduğum yaşa neler demiş neler.Birinci kaprisler çağı, 3 yaş bunalım dönemi, özgürlüğe karşı birinci atılım, Egosantrik dönem yani anlayın ne kadar kafa ağrıtan bir dönem.Annem babama derken duydum olsa olsa bu dönem dediğim dedik öttüğüm düdük dönemi olur diye ne yalan söyleyeyim en çok ben bu ismi tuttum.

En sevdiğim iki kelime Ahi(hayır) ve Men(ben).Herşeyin en güzelini ,en iyisini ben bilirim.Ev mi süpürülecek ben süpürmeliyim, babam evde tamirat mı yapacak tamir takımının başına önce ben geçerim.Asansörün düğmesine bile ben basmalıyım boşta mı bulundular benden habersiz bastılar ortalığı yıkarım.Mutlaka ailemin dediklerinin tam tersini yaparım. Dışarıya mı çıkılacak çıkmam diye ayak direrim, çıkmam dedim ya sonrada eve girmem diye tepinirim Mantıklı hiçbir açıklamayı dinlemeden ahi derim.İnanmadınız di mi? Ahi Nermin öğretmenim Ahi.

Bezden Haziran başında kurtuldum.Kakamı hiç zorluk çıkarmadan söylerim.Ama çiş olayına gelince mutlaka tutarım.Varsa bile yok derim.Yok yalancı biri değilim yani en azından annem öyle diyor bu yaştaki çocuklar yalan söylemeyi bilmezlermiş olsa olsa hata yaparmış, Yok derim çünkü hata yapmayı severim.Annem çişini yaparsan eksilmezsin oğlum diyor ama ya eksilirsem diye çokkk korkarım.

Sosyal bir çocuğum,yeni ortamlara hemen akar kimseleri yabancılamaz hemen arkadaş bulurum.Annem diyor ki bu kadar sosyal olma ama….Parka gittiğim de hemen bulurum ağabeyler.Abi bak anne, anne bak abi der hiç tanımadığım insanlarla annemi tanıştırırım.Ne yapsın kadıncağız mecburen kafasıyla abiyi selamlar abiyi eve davet ettiğimde annem beni kaptığı gibi vınnnn diye eve kaçar.Utandırıyorum kadını galiba aman neyse.

Sanatçı kişiliğim resim defterlerini aşıyor.Boyalarla resim yapmaya bayılırım.Bir iki dakika defteri boyarım sonra halılar ve duvarlara geçerim.Bilmez misiniz ki sanatçı ve yaratıcı kişilik ayrıcalık ister.

Bebekliğimden beri az uyurum.Bu konuda doktor doktor gezdik,annem çok üzüldü zamanında.Annaneme derken duyardım annem çocuklar uyuyarak büyür derdin,benim çocuğum çok az uyuyor, büyümeyecek mi diye ağlardı. Güzel annem ağladığına değdi mi bak büyüdüm ,büyüdüm koca adam oldum da okullara başladım.Artık az uyumamı herkes kanıksadı.Haa uyku demişken yastığı kafamın altına alıp yatamıyorum ben,yastığı yüzüme kapatıp öyle uyurum,annem bu huyumdan inanılmaz tedirdin olur.Offf anneleri anlamak zor hep tedirgin olacakları bir konuları olur.

Yaramazlık konusunda Top 5 listelerini zorlasamda annem çok hassas ve duyarlı olduğumu söyler.Çevreyi,hayvanları,tabiatı korur kollarım,ağlayan bir insan görürsem hiç dayanamam teselli ederim.Geçen gün babaannemin yazlığında komşu ağaçları buduyormuş budamakta her ne ise sonuçta gördüm ya ağaçları keserken çok bağırdım ağaçları tıkırt(kesmek) yapma abi diye galiba abi sağırdı duymadı beni ağaçları kesmeye devam ederek çok üzdü beni. Akşamları çay içmeye ailecek gideriz biryerlere hoş bana çay içirmezler ya neyse otoparka giderken bir kedinin sesini duydum.Baktım herkes de bir koşturmaca ,herkes kendi halinde anneme bağırdım anne miyav miyav diye sonra koştum bir arabanın altına eğildim küçük bir kedicik sıkışmış, annem dedi ki gurur denilen hissiyat da böyle bir şeymiş.

Kimseye vurmayı da kendimi de kollamayı da bilmem ben.Bana vurulursa da karşılık vermem.Bana vuran arkadaşımın annesine giderim oğluna kızmasını söylerim hatta işaret parmağını sallayarak ıııı yapmasını gerektiğini gösteririm.Sonra konu benim için kapanır arkadaşımla kaldığım yerden oynamaya devam ederim.Annem akşam babama derken duydum kendini savunmasını bilmiyor okulda ya dayak yerse.

Beslenme alışkanlığıma gelirsek bak burada duralım. Bu konuda annemi hiç üzmedim ben. Balık, patlıcan yemekleri ve peynir dışında her şeyi yerim. Özellikle sebzeye bayılırım yani annem gibi otoburum. Brokoli, karnabahar ,brüksel lahasını elimle ımmm ımmm yaparak bir yerim ki sebze sevmeyen adamın bile iştahını kabartırım. Sadece kendim yemekten hoşlanmam,ayak ayak üstüne atarım, yemeklerim ağzıma düşmesini beklerim. Annem okulda kendi yemezse aç kalacak bu çocuk diye endişeleniyor.Ahhhh bu anneler endişe edecek bir konuları illaki bulunur

Fiziksel aktivitelerime gelirsek tazı gibi koşar, pire gibi atlarım.Her akşam koltuk tepelerinden bir atlamam var ki hiç sormayın.Ha bu arada anneme göre tembel, kendime göre uyanığım. Babam basket potası almış hem de kayulu.Biraz yükseğe asmış ki zıplayayım.Hemen getiriyorum bir sandalye hiç boş atmıyorum yani görüldüğü üzere biraz çakalım.

Dil gelişimime gelirsek kendime ait bir lisanım var benim sadece ailem anlıyor. Annem bu lisana tontalakça diyor. Konu komşu neden hala konuşmuyor bu çocuk diye annemi üzüyor .Üzülme anneciğim okula başladım ben yakında koca bir sürpriz yapıp seni çok seviyorum diyeceğim

Şimdilik benden bu kadar annem beni çağırıyor yarın okul var,sabah kalkamayacaksın diyor nasılsa zamanla birbirimizi tanıyacağız son söz olarak Nermin Öğretmenin yazının bütününden de anlaşıldığı gibi ben bir meleğim:)

Not:Tontalağın öğretmeni Eray'a mektup yazmıştı karşılığında da oğlunuzu anlatan bir mektup yazın dedi.Kendini en iyi kendi anlatır mantığından yola çıkarak tontalağın ağzından kaleme bir süre önce alınmıştı:)Kayıtlarda bulunsun istedim

Fotoğraf okulun sitesinden özenle tırtıklanmıştır.

Aslında mektup da öğretmeninin anlaması için bir sürü şifre gizledim,anlamış kendisi:)

Salı, Ekim 25, 2011

Mutfağa girip yemek yapmak değil mesele...


Birde utanmadan poz mu verdi dedim Erol’a. Evet verdi dedi. Hatta öğretmeni sordu

-Eray bayrağı kim yaptı
-men yaptım men

Araya girdim tabii
-Eray gerçekten bayrağı sen mi yaptın oğlum.
-Annem,babam ve men yaptım

şeklinde düzeltti dedi.Hadi oradan deseydin bu hafta ki ödevi bize yıktı deseydin, elinden geleni ardına koymadı deseydin,o ödevin başına neler geldi neler deseydin ya dedim.Yok demedim dedi.Madem sen öğretmene demedin ben blogumda anlatırım o zaman.

29 ekim haftasında olduğumuz için bu haftanın anlam ve önemine istinaden pullarla bayrak yapalım dedik hay nereden dedik.Kurulduk Erayımın masasına dizildik sıra sıra ve nasıl yapılacağını bir bir bir anlattık.Dakika 1 gol 1 adam itiraz etti hemen.Boş kağıda pul yapıştıramazmış onun yerine boya kitabını aldı oradan bir ayı buldu ayıyı allayıp pullamaya başladı.Önce hevesini alsın dedik karışmadık.Oğlum gel buraya bunu süsleyelim dedik öyle tötü(kötü)oluyor dedi.Annenin 33 yaşında olduğuna bakmayın çocuğundan daha çocuk olduğu için asıl senin yaptığının gibi olmuyor dedi oğluna küstü.Tontalak durur mu ‘böyle oldu oldu' dedi annesini ikna etmeye çalıştı.Kah pul yapıştırdı, kah yapılana tırnak attı ,kah yaptığımız ile dalga geçti bir ödevde böylece bitti.

Bu sene en zor sene diyorlardı haklıymışlar:)Ödevlerimiz çok ağır ,çok çalışmamız lazım çok.


Geçen haftanın faaliyeti de yaprak baskısıydı.Şekil şekil toplanan yaprakları parmak boyası ile boyadık hep birlikte kağıda bastık,çocuklarla zaman geçirmek için çok güzel faaliyetler bence.Dün sadece öğretmene ne yapacağımı şaşırıyorum dedim. Yapmak,Eray'ı ikna etmek sorun değilde geçenlerde bir yorumum da yazmıştım ne yapacağına karar vermek zor. Yani mutfağa girip yemek yapmak değil mesele,mesele her gün yarın ne pişireceğine karar vermek(bu Ramiz dayının repliğine mi benzedi ne).Yoksa karar verdikten sonra yapmak çok kolay..



Pazartesi, Ekim 24, 2011

Niye


Akşam televizyon kapalı tontalağın yanında açmak istemiyoruz canımız acıyor merak da ediyoruz.Küçük masaya üç kişi sığışmışız birşeyler yapıyoruz arkası televizyona dönük olduğu için dikkat etmez diyoruz iki dakikalığına televizyonu açıyoruz.Ben görüntüler içinde kaybolmuşum, Erayımın sesiyle irkiliyorum.

-Aaaa ev pommm(yıkılmış demek istiyor)olmuş anne ama
-Evet oğlum ev yıkılmış
-Niye(o kadar tedirgindi ki gözleri)

Koşup televizyonu kapatıyorum, Erol dikkatini dağıtıyor ,Eray sorusunu unutuyor iyi ki de unutuyor çünkü bu soruya verilecek bir cevabım yok.‘Niye’ tüm gece başımda uğulduyor.

Enkaz altında Kürt-Türk,Alevi-Sunni,Müslüman-gayr-i müslim kimin olduğunun ne önemi var sonuçta enkaz altında bir insan evladı var bir insan.O yığın altında senin benim gibi bir anne yatıyor belki, belki de dünyanın en kıymetlisi bir evlat ,gölgesinde dinlendiğimiz bir baba,can yoldaşımız dediğimiz bir kardeş,birlikte elele yürümeye and içtiğimiz bir eş,tek derdi okumak olan gurbet ellere gitmiş bir öğrenci,bu dünyayı idealist insanlar kurtaracak dediğim idealist bir öğretmen...

Yapılan tartışmaları duyunca kanım donuyor,kabul edemiyorum millet olarak bu noktaya gelmiş olamayız diyorum.Biz ki kimliği ne olursa olsun komşusu aç iken aç uyumayan bir millet değil miydik.Dünden beri ben buna inanmak istiyorum.Derim ki şimdi kenetlenme ve yardım zamanı.

NOT:Gerçekten üzüldük mü diyenlere....İnsanları ideolojilerinden,etnik kimliklerinden şunundan bunundan ayırıp sadece insan olarak bakabildiğim için şahsım adıma gerçekten ben çok üzüldüm,çok içim yandı.İnşallah sizin gibi zihniyet yok denecek kadar azdır.

Perşembe, Ekim 20, 2011

Sözün bittiği yer



Aslında ben daha güzel ölürdüm
arka bahçede askercilik oynarken
tahta tüfeğimle toprağa uzanır
annemin sesiyle doğrulurdum hemen
-Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır!

Yerdeyim yine bak anneciğim
n'olur kızma adımı çağır

Sunay Akın(Cephede)

Sözün bittiği yerdeyiz çözüm istiyoruz, sonuç bekliyoruz. İntikam yeminleri herzaman ki gibi edildi.Bu yeminleri gidin  dün evladını kaybeden, dün hayallerini kaybeden,dün umutlarını kaybeden ,dün can sularını kaybeden yani dün geleceğini kaybeden annenin-babanın gözlerinin içine bakında söyleyin.

Okuyamıyorum gazete,seyredemiyorum haberleri.Dünki evlatların hikayelerini duyunca gözyaşlarıma engel olamıyorum.Seyretmemek, okumamakta çözüm değil beynim üretiyor bu sefer.Belki okulunu bitirecekti, sevdiği kızla evlenecekti, çocuğunun ilk adımlarını görecekti,çocuğuyla patates baskısı yapacaktı öyle yapılmaz ki diye inatlaşacaktı.Dün çok fazla hikaye yarım kaldı...

Çarşamba, Ekim 19, 2011

İlk proje faaliyeti


Efendim evinizdeki patatesler patates oturtması, kızartması ya da herhangi bir yemek için değil de faaliyet için kullanılmaya başlanıyorsa evde bir tane küçük çocuğuz var demektir.Her hafta Salı günü teslim edilmesi gereken bir proje faaliyetimiz var bizim.İnternette aradım taradım çok güzel şeyler buldum lakin öğretmen sakın ödevi siz yapıp göndermeyin Eray’ın yapacağı şeyler olsun dediği için daha basit faaliyetlerle başladık.Eray’ın kendi yapabileceği ne olabilir diye düşündüğümüzde eskiden bizimde yaptığımız patates baskısı geldi aklımıza.

Oyun hamurlarının kalıplarını kullandı Erol patateslere şekil çıkarmak için.Kesti sonra Eray sulu boya ile boyadı patatesleri sonra kağıda bastırdı.Bu kadar basitmiş gibi anlattığıma bakmayın 5-6 kere deneme yaptık.Çünkü tontalak patates ile basınca sonra sulu boyayı alıp üzerlerini boyadı

-böyle oldu
-oğlum böyle olmaz ki,patatesi bastıktan sonra boyamayacaksın
-anne oldu oldu(kafasını sallıyor bir de)

Uzun süre ikna olmadı beyefendi, neyse sonra insafa geldi patatesleri bastıktan sonra boyamamaya ikna oldu.Bu bizim ilk okul için faaliyetimiz:)kayıtlara geçsin istedim.

Bu geçen haftanın ödevi gecikmeli olarak verdik.Bu haftanın ödevini vermek için kolları dün akşam maaile sıvadık.Parlak bir fikir gelmişti aklıma onu yapalım dedim.Parmak boyası ile el izlerimizi çıkarıp benim el izime gözlük-saç-rujlu dudaklar,babanın el izine top sakal azcık saç(malum saçlarının çoğunu yitirdi garibim) erayın el izini de basıp bu bir aile fotoğrafıdır başlığı atacaktık. Parmak boyasıyla ellerimizi boyadık o ara Erol ‘Ayla birimizin eli temiz kalsın sırayla yapalım’ dedi.Yoo benim oğlum alışık babası çabucak yapıp bitiririz dedim mi.Butona basıp cevap hakkımı kullanıyorum evet dedim. Tam herkes ellerini boyadı Eray bir kere kağıda bastı el izini sonra koşmaya başladı tabi peşinde ben.Eray sakın oğlum o koltuğu elleme, oğlum sakın kapıyı elleme diye eller havada koşturan bir anne yani bendeniz. Erol el izini basıp ellerini yıkadı,sonra ben el izimi çıkardım sonra tontalak kaş ile göz arası bizim el izimize kendi ellerini bastırıp yaptığımız faaliyeti bozdu.Başlarım faaliyetine diyip tüm malzemeleri kaldırdım. Hevesimiz kursağımızda kaldı:)Ha bu arada saat 21,00 sularında çatlak bir sesle(3 gündür hasta olduğum için ses bir garipleşti) verdiğim rahatsızlıktan ötürü tüm apartman sakinlerinden özür dilemeyi bir borç bilirim.

Aslında başta kızdım ne yalan söyleyeyim.Ben her hafta yapmak için ne bulacağım dedim,kendi kendime söylendim.Şimdi bir itiraf geliyor bence çok güzel bir uygulama.Eray’ın küçük masasına üç kişi kuruluyoruz kah itişme kakışma şeklinde, kah kahkaha atarak kah ıhhh işte öyle değil diyip kolları bağlayıp arkaya dönmece şeklinde zaman gerçekten güzel geçiyor.Dün akşam ki faaliyet fiyaskosundan sonra öğlen çıkıp yaprak toplayacağım yok yok dolma sarmak için değil onu geçen hafta hallettik bu arada öğretmenler dolmayı çok beğendi.Yaprakları toplayacağım çünkü akşam yaprak baskısı yapmayı deneyeceğiz.Dikkat ediniz lütfen yapacağız lafını zinhar kullanmıyorum, deneyeceğiz diyorum.Ne diyelim haydi hayırlısı

Öğretmenler demişken cumartesi günü bize geldiler.Epey oturdular bir ara Eray’ın çişi geldi. Öğretmenine yanaştı kısık bir sesle abla(öğretmenim diyemiyor)çiş geldi dedi. Tamam oğlum gel gidelim dedim ı ıhh ablam götürecek abla çiş geldi dedi yine.Aaaa bir bozuldum ben ananım senin anan diyesim geldi demedim,makus talihime küsüp kös kös oturdum.

Bir daha ki proje faaliyetimizde görüşmek ümidiyle esen kalın....

Perşembe, Ekim 13, 2011

Belki de çok sevdiğin için çok sevdim seni


Belki de çok sevdiğin için çok sevdim seni...
Bazı şeyleri senden öğrendim bir öğrenci gibi.
Kimi zaman kırdık birbirimizi ,üzüldük,gözyaşı döktük,yıprattık,öfkelendik,incindik,küstük.
 Gözlerimiz tekrar görmeye başlayıp,kulaklarımız dinleyince yani birbirimizin yüreğine tekrar dokunmaya başlayınca, silkelendik
Kırgınlıklarımıza merhem olduk,gözyaşlarımızı kahkahaya çevirdik, onardık,yatıştık,affedip barıştık,birlikte dolu dolu nefes aldık,aldırdık..
Belki de çok sevdiğin için çok sevdim seni.

İyi doğdun aşkım
İyi varsın

Çarşamba, Ekim 12, 2011

Neden


Terapi bitiminde bana soracağınız bir soru var mı? dedi.Tutamadım kendimi, sormayacaktım halbuki.Geçmişe gidip sorgulamayacaktım hiçbirşeyi sadece önümüzdeki maçlara bakacaktım.

Neden dedim anlamayan gözlerle bana baktı.Neden bazı çocuklar 2 yaşından önce konuşmaya başlarken neden bazı çocuklar 3,5 yaşında konuşmaya başlıyor.Biz bir yerde hata mı yaptık ya da ne bilim genetik faktörler mi bunda belirleyici ya da ne bilim siz söyleyin bana NEDEN. Bu soru hep aklımda seyir halinde. Sadece çok kısa bir süre sustu ve konuşmaya başladı. Ayla hanım bazı durumlarda gerçekten çok sorgulamak lazım.Özellikle nörolojik sorun şüphesi var ise. Bıkmadan, usanmadan,yılmadan sürekli sorgulamak, sorgulamak, sorgulamak.Sizin durumuzda yani sadece konuşma geçişmesinde bunun yapılmasını doğru bulmuyorum.Evet genetik faktörlerde belirleyici olmuş olabilir bir çocuk iki farklı insanın genetiğinden meydana geliyor, başka sebeplerde olabilir. Sizin durumunda yapılacak tek şey ben bu durumda ne yapabilirim.Yani bunu demişsiniz ki gelmişsiniz, bundan sonra neler yapacaklarımıza bakacağız dedi.

Terapi çok güzel geçti kuzumun.Bu sefer bizi odaya almadılar yan odaya aldılar.Siz Eray'ı görebilirsiniz ama o sizi göremez lakin duyabilir lütfen terapi esnasında sessiz olun dediler.Minik minik nefes aldım,Erol’a terapi boyunca çimdik atıp durdum kımıldama çocuğumun konsantresini sakın bozma....

Hep merak ederdim nasıl yapacak,nasıl öğretecek diye.Bizim işimiz gücümüz oyun dedi terapi sonunda.Bir kocaman kutu içinde dünya kadar oyun.Şaşırdım kuzumun performansına çünkü hayatta o masada 10 dakikadan uzun oturmaz dediğim oğlum 45 dakika boyunca oturdu,evet ara sıra kalkmak istedi ama terapist öyle güzel yönlendiriyor ki hatta otur dediği zaman lafı ikiletmedi. Kuzum nasıl ikiletsin bir ara o kadar sert dedi ki otur diye camın arkasında ben tırstım yerime bende oturdum:)

Hayatta o kelimeyi tekrarlamaz dediğim kelimeyi terapist ile birlikte çok güzel tekrar edip bana şok üzerine şok yaşattı.45 dakika terapi 15 dakika aile ile görüşme şeklinde olduğu için son 15 dakika da bizi içeri aldılar.

İlk geldiğinizde Eray da sıkıntı yaşarız kural tanımaz bir çocuk olarak gözlemlemiştim ama yanılmışım dedi.Kuralları çok çabuk kapıyor o yüzden evde de bu konuda kararlı durun dedi. Gördüğünü çok çabuk alan bir çocuk olduğu için hızlı ilerleriz dedi(inşallah tabii)Her hafta gelmenize gerek yok size bir eğitim seti vereceğim nasıl yaptığımı gördünüz aynı şekilde evde her gün uygulayın dedi.Uygularız uygulamasına da öncelikle ben çok şaşırdım aslında 45 dakika orada oturması mucize evde bu kadar süre oturmaz dediğimde kesinlikle haklısınız oturmaz. 15-20 dakika yeter size araya oyun koyun sonra tekrar biraz daha çalışırsınız dedi.İki hafta sonra tekrar görüşelim o hafta bakarız siz evden yürütebiliyor musunuz. Baktım gelişmeler var sonraki haftalarda bana gelmenize gerek yok dedi. İki hafta sonrasına sözleştik o odadan ben o saat umutla çıktım.

Ha birde yapmam dediğimi yine yaptım.İki gece önce bir türlü uyku moduna geçemeyip sürekli konuşan oğluma ‘oğlum senin hiç çenen durmaz mı dedim’ Hem de yolun taaaaa başında. İki ay önce bize misafirliğe gelen arkadaş anlatıyordu.Oğlu Eray dan 6 ay küçük ve maşallah kuzuya inanılmaz güzel, akıcı konuşuyor.Ay Ayla dedi bir arkadaşım var çocuğu dört yaşında konuşamıyor diye üzülüyor hem de nasıl üzülüyor dedim ki kızım ne diye üzülüyorsun elbet bir gün konuşacak bak bizimkine hiç susmuyor bugünlerin tadını çıkar,konuşmaya başlayınca azcık susun diye bakacaksın, oğlum senin hiç çenen durmaz mı diyeceksin o yüzden boşverrrrr dedim’ dedi.Gülümsedim ve sadece senin oğlun konuştuğu için öyle düşünüyorsun dediğimde buz gibi bir hava esti odada.Savunmaya geçti hemen ama Eray konuşuyor biraz, ama onun ki hiç konuşmuyor ki ,ama Eray da birşeyler var ,ama onda yok ki gak guk kem küm kısaca ne diyeceğini bilemedi.Halbuki laf çarpmadım sadece fikrimi söyledim ve o gün dedim ki ben o lafı hiç kullanmayacağım asla.....

İki gece önce ağzımdan çıktığında o kelime zınk diye kaldım.Ama arkadaşlar yorgundum, uyku sersemiydim ,Eray’ın 06,30 da kalkması için uyuması lazımdı,bu aralar salondan mutfağa gidecek vaktim yok yoğunum ağzımdan bilinçsizce kaçtı yani ben herzaman ki gibi masumum.

Not:Dün akşam o mutlulukla Eray'a mont almak için (eksik hiç bitmiyor ki)Cevahire gittik, artık çıkacağız kafamı bir çevirdim ne göreyim sabun hem de minik minik kokulu sabun.Kayınpederim iki kere gittim Ayla yok demişti, gözünden kaçırmış meğerse.Bir çığlık attım alışveriş merkezinde nasıl koşuyorum bunlar sabun bu?(aslında görüyorum sabun)Evet hanımefendi sabun. gerçekten sabun mu? evet hanımefendi ?ne güzel sabun bunlar diye seviyorum sabunları ara da çığlık üzerine çığlık atıyorum.Kadın vah vahhh ne kadar da genç (gencim di mi ben bu arada)akli melekelerini yitirmesi için bakışı atıyor, hissediyorum halime üzülüyor.Ben oğlumun çantasına o sabunları koymuşum ya umrumda mı o bakış sadece o bakışı hatırladıkça gülüyorum,gülüyorum,gülüyorum haaa birde söyledim mi bilmem çok gülüyorum.

Çokca aldım sabunlardan zor buldum ya akşam bir ara yarısı evde kalsın dedim sonra silkelendim hanım hanımmm kişisel zevklerin çocuğunun başarısının önüne geçmesin lütfen dedim hepsini çantaya koydum.Sabah öğretmeni aradı Ayla hanım unutanlar, bulamayanlar var sizin sabunlardan kullanabilir miyiz dedi.Tabiki kullanabilirsiniz dedim,iyi ki koymuşum hepsini ben de unutabilirdim sonuçta insanlik hali bugün bana, yarın sana:) 
 
Not:Eray beye mont giydiriyoruz kendisi dedi ki' aaa anne bu büükkk(büyük) ama..Haklısın oğlum büyükmüş gerçekten dedim,küçüğü ile değiştirdim.

Salı, Ekim 11, 2011

Veli Olmak


Ben zannettim ki tontalağım okula başlayınca tüm gün okulda kalacak, sonra akşam ‘oğlum okulda bugün ne yaptın’ diyeceğim yaptıklarını bana gösterecek sonra hep birlikte yatağa girip mışıl mışıl uyacağız.Yok öyle değilmiş cumartesi günün ki veli toplantısında bunu iyice anladım.

Cumartesi bireysel toplantı olduğu için bizim randevu saatimiz 12,00 idi. Herkes randevusunu iptal ettirmiş o gün bir tek biz görüştük öğretmeniyle. Öncelikle tontalağın okulda ki durumun da iyiye hem de çok iyiye doğru bir gidiş varmış.Ne yalan diyeyim korkmuştum hiç laf dinlemeyecek,hiç kuralları öğrenmeyecek, aktivitelere katılmayacak zannetmiştim meğersem tontalağımın biraz zamana ihtiyacı varmış. Öğretmenimizi çok seviyoruz:)Aslında bu öğretmen Eray’ın ikinci ve geçici öğretmeni.Keşke bu öğretmeniyle yola devam edebilse ama mümkün değil.Bir kere Eray hakkında konuşurken çocuğum, çocuğuma diye bahsediyor ya neyse.Arkadaşlarını çok seviyor,çok öpüyor, çok sarılıyor derken sözünü kestim ama canlarını yakıyordur severken dedim.Güldü evet çok sıkı sarılıyor çünkü dedi.Ağlıyorlar çocuğum onları ağlarken görünce inanılmaz üzülüyor hemen özür diliyor barışıyorlar dedi.Biraz Eraydan bahsettikten sonra yıl içinde okulun yapacaklarını anlattı mesela birgün dedeler,annaneler ,babaanneler partisi düzenlenecekmiş bu fikir hoşuma gitti.Sonra aileler olarak bizim ödevlerimizi açıkladı. Karnede bir kitap tavsiye etmişlerdi bende zannediyorum ki ister alın ister almayın seçim bize kalmış.Yok öyle değilmiş evde kitap okuma saatinde okuyup birde kaç sayfa okuduğumuzu yazacakmışız:)Sürpriz günü varmış ben zannediyorum ki okul da Eray’a sürprizler yapacaklar o gün evlatçığım sevinecek yok o da öyle değilmiş sıramız gelince biz şeker, çikolata vs alıp sınıftaki öğrenci sayısınca okula gönderecekmişiz.Eray dağıtacakmış maksat paylaşmayı öğrenmekmiş.Her hafta bir kere evde aile katılımını teşvik etmek için sanat etkinliği yapılıp okula gönderilecekmiş,şok geçirdim çünkü bu konuda ben kabiliyetsizim.En çok başıma gelmesinden korktuğum şey başıma geldi,tedirginim:)

Bir de dediler ki haftasonu çalışmıyorsanız eğer bir öğretmenim ile birlikte Eray’ı evinde ziyaret etmek isteriz.Daha önceden bazı okullarda böyle uygulama olduğunu bildiğim için şaşırmadım tabiki bekleriz dedim.Ama Erol şaşırdı arabaya binince Ayla acaba evimizde sorun olduğunu mu düşünüyorlar o yüzden mi gelmek istiyorlar dedi. Olabilir Erol dedim mesela kendine ait odası yoksa,kötü şartlar altındaysa oyyy bir de duvarlar dile gelirse çocuğumuzu bizden koparırlar Allah korusun dedim ama daha fazla dayanamadım güldüm.Okul orası Erol sosyal hizmetler kurumu değil ki dedim,anlattım adamın yüreciğine su serptim.Sonra düşündüm .

Veli olmak sadece oğlum bugün okulda ne yaptın demek değilmiş.Veli olmak mesela

- Çarşamba yapılacak koku keseleri için renkli küçük sabunlar aramakmış(bir milyoncu, elli milyoncu,büyük marketler,zara home,mudo home hepsini taradım çıldıracağım bulamadım)
-Her çarşamba evde sanat etkinliğini yapmakmış(tabiki henüz yapmadık)
-Cumartesi için dolma sarmakmış(şimdi öretmenler ne beceriksiz anne demesinler)
-Evi dip kıyı temizlemekmiş(Şimdi öretmenler ne kadar dağınık kadın demesinler)
-Kitap okuyup ne kadar okuduğunu yazmakmış
-Serbest kıyafet günü için oğluna birkaç pılı pırtı almak için dolaşmakmış

Yani veli olmak çok çalışmakmış

Not: Küçük renkli sabunları nereden bulabilirim , bir de etkinlik-aktivite yapan bloglar oluyor ,biliyorsanız isim lüftennnnn

Not:Bugün konuşma terapistinde randuvumuz var bakalım neler söyleyecek.Aslında Eray da 10 gündür ciddi anlamda gelişmeler var .Dün akşam mesela dedi ki Ama annanenin evine gidelim anne ama dedi herkesin anlayacağı dilde hemiiideee.Diğerlerini söylemem sonra buraya yazıyorum kendi çocuğuma kendim nazar değdiriyorum:)

Pazartesi, Ekim 10, 2011

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası Açılış Konseri


Eskiden yani Eray'ım doğmadan önce ne çok giderdik. Bale, opera, tiyatro, müzikal hiç fark etmez kışın 10 günde bir mutlaka AKM de mesken tutardık. Ahretliğim, Dileğim ile bazen ikili bazen üçlü giderdik çok eğlenirdik. Bir gösteriye üç kere gittiğimiz bile olurdu. Sonra Erol da dahil oldu programlarımıza bir tek baleyi sevmedi.

Perşembe günü bir link attı Erol 'senin bana hediye alacağın yok kendi hediyemi kendim alıyorum' dedi. Daha doğum gününe bir hafta var hediyeleşme faslı şimdiden başladı. Bir hafta boyu der şimdi bunu alalım benim hediyem olsun, şunu alalım benim hediyem olsun:)Geçen senelerden biliyorum yükte hafif pahada ağır bir hediye seçtiğinde bu doğum günü, evlilik yıl dönümü, yılbaşı yani tüm özel günleri topla hepsine sayılsın olmaz mı Ayla. Olurdu da. Sonra bana hep borç takardı. Unuturdu dediğini bak bu benim babalar günü hediyem olsun olmaz mı? Olur derdim gülerek farkında mısın önümüzde ki senelerden ödünç aldın yine sakın unutma.

İstanbul Devlet Senfoni Orkestrasının Açılış konseri var cuma günü üç senedir gitmek istiyordum dedi. Eeee o zaman ne diye söylemedin giderdik dedim. Doğum günü bahanesiyle hemen biletler alındı ve gidildi. Çok güzeldi ,çok beğendim. Konser önce bir protesto ile başladı. Şef yani Andrew Grennwood tam başlayacakken ezan başladı. Solistlerden biri başlama diye kaşıyla gözüyle uyardı. Bu sefer salonda bir grup bekliyor diye alkışla protesto etti. Bir kişi ezan bitene kadar alkışını sürdürdü. Şef tereddüt etti başlayıp başlamama konusunda o ara bir gerginlik oldu onun dışında konser harika idi.


Yer:Aya İrini
Şef: Andrew Greenwood
Solistler:Burak Bilgili(Bas Bariton)
Esen Demirci (Mezzo Soprano)-Sesine hayran kaldım:)
Tolga Salman(Bandoneon).Bandoneonu müthiş çaldı, büyülendim, büyülendim, büyülendim
Ankara Devlet Çok Sesli Müzik Korosu
Koro Şefi: Cem'i Can Deliorman

Program

A.Copland    Fonfare for a Common Man

L.Bacalov    Misa Tango(Bölümler Kyrie,Gloria, Credo-Bu bölümde koro coştu enerjisi ile harikaydı-,Sanctus-karamsar ve hüzünlü bir düet ile açıldı, Agnus Dei, Son bölümde dünyanın günahlarını yok eden Yüce Tanrım ah! Bize merhamet göster ,bize huzuru bağışla yakarışıyla giriş yaptı

A.Borodin   Prens İgor

Bir daha bu kadar ara verilmemesi konusunda karar alındı, böyle geceler daha sık tekrarlanacak yani inşallah.

Not:O akşam da çellist olmak istedim iyi mi:)( Laf aramızda sadece o akşam değil aklıma vurur ara sıra)

Perşembe, Ekim 06, 2011

Sıra


Annem hep anlatırdı senin veli toplantına gittiğim zaman sıranın en önüne,ablanın veli toplantısına gittiğimde ise sıranın en arkasına otururdum.Sorunsuz bir çocuktun, okul döneminde de öyleydi sürekli övgü dolu cümleler alırdım senin hakkında.Ama ablan yok mu hep şikayet ederlerdi,yerin dibine sokardı beni derdi.Öyle bir okul hayatı olmuştur ki ablamın otur roman yaz o derece yani.Sahte veli bile getirdiler arkadaşlarıyla zamanında:)

Karne günü yokuşun başında bizi gören eniştem seslenirdi ablama ‘kaç tane apartman* diktin bu sene’. Benim getireceğim belli suratımı sallandırmışsam teşekkür, gülüyorsam takdir sormazlardı bile. Öğrendim ki zamanla okulda ki başarı kriter değilmiş.Ablam çok güzel bir firma da çok başarılı bir yönetici ,ya ben....Derim ki Allah insanı hayat okulundan başarılı bir şekilde mezun etsin.

Cumartesi tontalağımın 1.dönem veli toplantısı var,çok heyecanlıyım.Bakalım annesinin can suyu bizleri sıranın hangi tarafına oturtacak:)

*kırık not

Not:Bu arada tontalak bey bugün babaannesinde.Efendim resmi tatil ya, okula gitmedi çok sevindi çok.Yakında çocuğum kar yağmasını beklemeye başlarsa hiç şaşırmayın


Çarşamba, Ekim 05, 2011

Torunum şişman olduğu için mi......


Sen ne yaparsan yap Ayla gün gelecek benim için ne yaptınız diye yüzümüze haykıracak biliyorsun değil mi dedi Erol.Gülümsedim.Eğer babasına ve teyzesine çekerse evet bu lafı kesinlikle bize söyleyecek yok annesine çekerse asla bu sözler ağzından dökülmeyecek.

Söylemedim hem de asla.Peki düşündüm mü en çaresiz kaldığımda bakın bunu hatırlamıyorum. Hatırladığım sadece ablam bu lafı her anneme söylediğinde benim canım inanılmaz yanardı ben böyle oluyorsam eğer acaba annemin içini bu laf nasıl dağlardı.Bence anneye-babaya edilecek en ağır söz bu ‘bugüne kadar benim için ne yaptınız’.O yüzden ergenliğin dibine vurduğum dönemde bile etmedim bu lafı.

Herkes kadar bende oğlum için en iyisini istiyorum.Araştırıyorum,okuyorum,bir bilene soruyorum aklımda soru işaretleri kaldıysa eğer uzmanına gidiyorum.Bunun nesi kötü.Bazı insanları bu özelliğim bilmiyorum nedense rahatsız ediyor neyse konumuz onlar değil, biz onları rahatsızlıkları ile yalnız bırakıp yazımıza devam edelim.

Bir süre önce yazmıştım bir karar verdik ve konuşma terapisine gideceğiz diye.Evet dün 11.00 de randevumuz vardı saat 09,45 da yola çıktık.Biliyorum o semti trafik inanılmaz kalabalık(tır).Öyle de oldu trafik felç randevuya geç kaldık.

Durun durun olmadı baştan anlatayım.Erol siz inin yürüyerek benden önce gidersiniz dedi.Ama ben ama ben diye diye tontalak ile arabadan indim.Resmen çocuğumla yalnız kalmaktan korktum çünkü  başıma neler geleceğini adım kadar biliyordum.

Çok az yürüdükten sonra demez mi offf anne ben çok yoruldum.Kucağına al diye tepindi, oğlum olmaz diyorum çocuk Nişantaşı’nın orta yerinde nasıl tepiniyor.Aldım evet 19 kilo 105 cm çocuğu kucağıma yürüyorum hem yürüyorum hem kendime kızıyorum.Sen çocuğu doktora getiriyorsun kadın kimsenin gün içinde seni podyumlara çıkaracak halleri de yok eeee ne diye giyersin böyle elbise ,böyle topuklu ayakkabı diye.

Tarif edilen alışveriş merkezine geldik bir ayakkabı mağazasının karşısı demişlerdi ama o yok ee ne yaptım merkezi arayacağıma çok akıllıca bir iş yapıp bir insan evladına danıştım.Aaaaa apla ters yoldasın o kapandı şuradan gitcen buradan gitcen biraz yol var ama dedi mi beni yolumdan etti mi. Sorgulamadım hiç zaten tontalak canımı burnuma getirmiş kuzu kuzu tarif edilen yola gitmeye başladım.

Tontalak hala kucakta bu sefer hafif yokuş yukarı çıkıyorum yok ben ömrü hayatımda böyle terlediğimi bilmedim.Dere tepe düz gittikten bir süre sonra yahu dedim dur ben şu merkezi arayayım. Aradım geç oldu ama aradım sekreter hanım demez mi siz o alışveriş merkezine kadar geldiniz de o ayakkabı firmasını görmediniz mi?Gerçekten mi?gerçekten mi? bilmem kaç kere tekrarladı. Meğersem ben ilk gittiğimde alışveriş merkezinin arka kapısına gelmişim, doğal olarak görmedim hayda şimdi yine aşağıya.

Durdum önce Eray’ı kucağımdan indirdim.Şimdi şuracıkta bir höykürsemmm imdatttt diye acaba kim tanır beni aslında hiç kimse ama yok dedim Eray'ımı korkutmayayım.Yine aldım kucağıma gerisin geriye ön kapıya geldim koca koca harflerle yazılı ayakkabıcıyı gördüm peki kiminle karşılaştım tabiki Erol’la .Benden önce gidersin dedi ya aynı anda girdik, yukarıya çıkana kadar sana ben inanamıyorum Ayla, sana ben inanamıyorum Ayla dedi durdu.Yani bana savunma hakkı bile tanımadı.Tanısa diyeceğim sayın hakim bey ben herzaman ki gibi masumum arka kapıda durmuşum sonra benden çok daha akıllı biri geldi rotamı çevirdi diyeceğim ama yok adam mır mır mırr

Girdik kayıt bile yapmadan apar topar yallah terapistin odasına attılar bizi.(sebebi sonra belli oldu). Kadın hızlıca giriş yaptı.Bir yandan Eray’ın önüne oyunlar koyup konuşturuyor bir yandan bizden bilgiler alıyor ama ben o ara iptal.Öyle terledim öyle yoruldum ki doktor hanım bana peçetenin kutusunu verdi anlayın yani.Kuzum da her sorulana nasıl da cevap veriyor kısa cevap veriyor ama veriyor maşallah yavruma.

Kadın her seferinde soruyor bunu yapıyor muydu ?evet.Peki bunu yapıyor muydu?evet :) 35 dakika sonra dedi ki terapi bitti aynı filmlerde ki saatine baktı siz geç kaldınız dedi terapi saatini uzatamıyoruz.Aynen cezalandırır gibi.

Müşteri mi desem, hasta mı desem bilemedim aslında bir sonraki randevu sahipleri de geç kalmıştı, uzatabilirdi ama uzatmadı.Bir de diyorum ki içten içe ahhh o kadıncağızın başına kimbilir neler geldi de geç kaldı (iç ses der ki; empati denen şeyi sen mi icat ettin be kadın) Neyse dedi saatine baktı yine şöyle bir toparlayalım.Eray da nörolajik, işitsel, algısal, cartsal, curtsal bir problem olduğunu düşünmüyorum hatta algısı çok iyi(iç ses der ki zaten bunu biliyorduk size söyledik ne yani onca parayı bunu bize demeniz için mi verdik).Yaptığım gözleme göre Eray’ın evet ifade edici dilde sorunu var ama beklenebilir,terapi alacak kadar değil dedi.

Yani bakkal Hüsmen amcanın ,bujiterici Nebahat hanımın, manav Abdülrezzak bey’in yani konunun komşunun kısaca uçan kuşun söylediğini doktor bize söyledi 'biraz daha beklenebilir’.Gel buradan yak şimdi.Sonra devam etti şimdi ben size terapi alması gerekiyor desem hem paranızdan hem zamanından kayıplar olacak hiç etik olmaz dedi.Şöyle yapalım geç kaldığınızdan ötürü(iç ses der ki ;her seferinde dam dam dam kafamıza vurmasa olmaz)bazı yapmam gerekenleri yapamadım bir kere daha gelin onları yapalım sonra oturup ne yapabiliriz konuşalım.Ya arada bir terapi yaparız ya da hiç yapmayız eve egzersiz veririm bunların egzersizleri var onlar üzerinde çalışırsınız çünkü sürekli bir terapi desem inanın etik olmaz dedi(iç ses der ki;görende kadına yalvarıyoruz ne olurrr çocuğuma terapilerini bahşet diye)Ama bir yandan da diyor ki bazı uygulayacağım oyunlar vardı onları yapamadım yine de belli olmaz.(iç ses der ki; ben bu işten anladıysam Arap olayım)

Haftaya gitmek konusunda anlaştık doktordan çıkarken dedim ki eee ne oldu şimdi Erol diye.Yani kalkıp biri sorsa bu konuşma terapisti ne yapar dese kem küm eder inşallah bu sorunuzu haftaya cevaplayabilirim diye geçiştiririm ya neyse

Not:Latife bir yana kadın ne yapacak hiç tanımadığı bir çocuk tabiki önce ilk seferde onu tanıyacak, veriler toplayacak artık haftaya önümüzdeki maça bakacağız:)

Not:Erayımın dedesi yani babam doktordan çıkışta sorar ‘kızım ne yaptınız ne dediler’.Ayla cevaplar ‘baba yaaa vallahi bende bilmiyorum bence bekleyelim dediler ama egzersizleri varmış onları yapacak mışız demeye kalmadan ne yani torunum şişman mıymış ki egzersiz veriyorlarmış.Şişman olduğunu düşündükleri için mi oluyormuş? Yok öyle bir şey torunum şişman değil diye konuşurken o ara gülmekten ben off oldum:)

Salı, Ekim 04, 2011

Politika nasıl yapılır?Ders 1

Anne yavrusuna kavuşmak için işten çıktığı gibi koşa koşa anneciğinin evine gider.Oğlunu görür görmez yavrummm diye sarılır.Herzaman ki soruyu sorar anne oğlum okulda ne yaptın?

-ağladım(alt dudak üst dudaktan açık ara önde ve omuzlar düşmüş vaziyette küçük emrahtan daha küçük bir halde)
-aaaa neden ama ağladın
-anne bukkkk(yok) diye ağladım der

Anne yavrucağına sarılır,sarılır, sarılır sonra annesine bakar.Kendisinin ve annanenin gözleri nemlenmiştir tam çeşmeleri açmak üzereyken baba girer odaya hemen oğlunu kucağına alır eee oğlum anlat okulda ne yaptın?

-ağladım(alt dudak üst dudaktan açık ara önde ve omuzlar düşmüş vaziyette küçük emrahtan daha küçük bir halde)
-neden ağladın
-baba bukkk diye ağladım

artık kaç dakika kahkaha atıldı onlar bile saate bakmadılar

Not:Okulda annesi merak edip sordu çok mu ağladı Eray, yoooo ne ağlaması Eray okulda ağlamıyor ki,sizi sormuyor bile:)))Aslında Eraydan annenin acil şekilde ders alması lazım zira işyerinde çok işe yarar bu politika dersi çokkk

Not:Bugün konuşma terapistine gittik, ayrıntılar çok sonra.....

Pazartesi, Ekim 03, 2011

Haftalık İlk Karne


Haftalık ilk karnesini tontalak bey Cuma günü aldı.Annem Cuma günü işyerimi aradığında karne vermişler dediğinde ne karnesi dedim sonra hatırladım müdürümüz kayıt olurken demişti ‘haftalık karne vereceğiz’ diye ancak çocukların alışması, derslerin-etkinliklerin yeni yeni başlaması sebebiyle geçen hafta alındı ilk karne.Telefon da annem öğrencime özel diye bir kısım var ve orada ‘canım öğrencim Eray bu haftamızda göstermiş olduğun olumlu davranışlarından dolayı tebrik ederim' diye yazmışlar dediğinde anne gözlüklerini takıp mı okuyorsun yoksa takmadan sallıyor musun dedim. Sonra Erol’a ilk karnesinden bahsettim böyle böyle olmuş Erol dediğimde kesin öğrencileri karıştırmışlardır dedi:)

Yok gerçekten annem doğru okumuş evde kikirdedik ailecek ne bilim olumlu davranış ve Eray aynı cümle içerisinde kullanılmış ya galiba hoşumuza gitti ne yalan diyeyim.Sonra davranışlar kısmı gözüme ilişti.Bebeklerden bazıları gülüyor bazıları gülmüyordu.Tam da tahmin ettiğim şeyler surat asıyordu bir şey hariç.Selamlaşma (günaydın-iyi akşamlar vs).Aslında tontalak bey teyzeden ötürü adab-ı muaşaret kanunlarını iyi bilir ama demek okulda selamlamıyor kimseleri:) Zaten asık suratlılar bizim öğretmenin bize sürekli söylediği şeylerdi o yüzden biliyorduk yani derse katılım- dersi dinleme ve sınıf anayasasına uyum sağlamıyor bizim tontalak bey ,inşallah zamanla yapacak diyoruz bizde.

Bu karne işi hoşuma gitti çok bir hafta boyunca neler yapacaklarını yazıyorlar, en çok hoşuma giden kısmı bizler için kitap önermeleri.Haftasonu hemen aldım önerdikleri kitabı 'Beni duyuyor musun' güzel bir kitaba benziyor bakalım.Ve bu postu tontalak beyin okulda yaptığı bir çalışmasıyla bitirelim.Her şeyi ama herşeyi saklıyorum bir iki yıl içinde evimiz çöp evine dönmez umarım:)


Not:Eray bey dün akşamdan başladı anne okul yok diye nasıl yalayıp öpüyor beni göndermeyeyim diye.Peki okulun olmadığına ben inandım mı sizce?