Cuma, Ağustos 31, 2012

Ispanaklı Gül Böreği


Hani bir gün tontalak evden ayrılmaya karar verdiğinde bu evden gidiyom demişti.Bu evi öyle ağzını burnunu eğerek söylemişti ki. Ona istinaden yazmıştım bir kaç satır. İşte o satırların içinde bu ev var ya bu ev herşeyimiz, nefes alabildiğimiz köşelerimiz demiştim...Gerçekten de öyle....Bu evde yaşayan herkesin canı sıkılınca nefes almak için kaçtığı köşesi var ve bu köşe o kişinin karakterini mi desem,isteklerini mi desem işte onu ele verir

Erol bey mesela hava buz gibi de olsa terasa kaçar,sandalyesine oturur acaba kuşlara bakıp uzaklara mı gitmek ister..Bilmem...Erol beyden başka kim bilebilir...Tontalak ise isyanlarda olduğu ya da küstüğü zaman ışığı yakmadan merdivenlerde oturur..İki elini yanağına koyup öyle bir cool duruşu vardır ki kimsecikler yavruma kıyamaz..

Ben mi? Beynim ayaklarıma komut vermeden daha otomatiğe bağlanmış gibi her seferinde mutfağıma koşarım. Galiba ben en iyi orada dolu dolu nefes alırım..Hele de yeni bir tarif deniyorsam nefesten ciğerlerim bayram eder..Ama yok uzun zamandan beri yeni tarifler denediğim yok...Bildiklerimi yapıp yapıp duruyorum halbuki muftak ve yeni tarifler terapi gibi geliyor..İnşallah siyam ikizim biraz daha durulduğunda, biraz daha büyüdüğünde istediğim gibi uzun vakitler geçirebilirim.

Ispanaklı gül böreği bildiklerimden birde bunu kol böreği şeklinde yaparım...Kendimize yaparken kol böreği, misafire yaparken gül böreği şeklinde yani:)) Bu böreğin ayrıca bir özelliği var..Benim için özel bir anlamı:)) Bir gün annem yedi böreği sonra senin böreğin güzel oluyor tarifini versene dedi..Annemin ağzından o kelimeler döküldüğü anda bende hava oldu 1500..Erol'a dedim ki duydun mu annem benden tarif istedi. Ben mesela annemden tarif isteyecek olsam ölçüsü göz kararı..Kekin bile yağını,ununu göz kararı atardı ben sinir olurdum. Ahh bendeki ölçü kaşıklarını bir görse kesin cık cıklar... Ne yaparsın zamane aşçısı(!) işte...

Tarif ise az sonra..Çünkü tontalak şu an sırtımda...Bir çocuk sırtımda iken yazıya odaklanamıyorum:)) Küççük beyi uyutup hemen geliyorum:))


Malzemeler
 5 adet yufka
3  yumurta
½  su bardağı süt
½ su bardağı yoğurt
¾ su bardağı yağ
1 tatlı kaşığı tuz

İç harcı için
 1 adet soğan (orta boy)
 3 yemek kaşığı sıvı yağ
750 gr ıspanak
Tuz, kırmızı pul biber ve karabiber

1-Soğanı yemeklik doğrayıp üç kaşık sıvıyağ ile soteleyin, doğranmış ıspanakları ilave edip sönene kadar kavurun, altını söndürüp tuz ve baharatları ekleyin.

2-İki yumurta(birini üzerine sürmek için ayırın)süt,yoğurt ve sıvı yağı karıştırın.

3-Bir yufkayı dörde kesin.Yağlı harçtan fırça yardımı ile yufkaya sürün.Kestiğiniz parçaların en uzun köşesine ıspanaklı harcı koyarak yanlarını içe katlayın ve rulo şeklinde sarın. Ruloyu içe doğru sararak gül şeklini verin.Kalan harcı böreklerin üstüne sürebilirsiniz.Ben birkaç saat börekleri buzdolabında bekletirim..Üzerine yumurta sürüp fırına verin.(180 derecede yaparım ben)

Afiyet olsun efendim…

Ağır Abi

Yok yok bugün benim doğum günüm değil, daha 20 gün var doğum günüme...Tontalak efendiye çarşamba akşamı bir kaç arkadaşı ve akrabalarıyla doğum günü yaptık. Çok eğlendi çok ertesi gün çok mülayim idi..Böyle organizasyonlar çocuklara çok iyi geliyor,ayrıntılar ise çok sonra...Şimdi video zamanı, sabah hızını alamadı sürekli eyki doğdun annecim dedi durdu..Bu çocuk şarkı söylemeyi çok seviyor.

Marketteki abla ile Eray'ın arası çok iyi onu da çağırmıştı doğum gününe:))Abla sabah soruyor tontalağa Eray doğum günün nasıldı...İyiydi dedi. Peki oynadın mı diye sorduğunda hayır oynamadım ben gız mıyım, gızlar oynar dedi.. Ablası o ağır abi dedim,kahkaha attı.Ama sen gızsın oynayabilirsin dedi..Ablaya Eray'ın evde kimse yokken Kadir İnanır gibi ağır ağır kollarını iki yana açıp oynadığını ve oynamayı çok sevdiğini söylemedim bu Eray'la aramızda bir sır, lütfen izleyici bu sırrı iyi saklayın


Çarşamba, Ağustos 29, 2012

29 Ağustos 2008


29 Ağustos 2008... Yani 4 yıl önce bugün... Saat 09.45.. Bir melek doğdu dünyaya..Hani derler ya beraberinde bir anne doğdu. O an o dakika öyle ulvi duygular hissetmedi..Şaşkındı,yorgundu,ağrısı vardı, korkuyordu.....

Bir bebek belli bir aya  kadar farkına varamaz ya yaşanılanların hahhh annenin durumu da tam öyleydi.Saniyeler dakikaları, dakikalar saatleri, saatler günleri kovaladıkça farkındalığı arttı, hissettikleri kökleşti, duyguları demlendi.....

Hem bilmezdi başına gelecekleri..Bebeği gazını çıkardığında oh be diyeceğini...Kakasının rengi konusunda telefona sarılıp eşine bilgi vereceğini...Ateşler içinde yandıkça 'Allahım ona değil bana ver diyeceğini...Nefes aldığı süre boyunca hayatına sonsuz bir endişe duygusunun yer edeceğini lakin zamanla bu duyguyu kontrol edebileceğini...Çocuğunun hayatını,hayallerini yaşarken de mutlu olabileceğini...

En önemlisi bu anne neyi öğrendi biliyor musunuz? Çocuğunun,umudun vücut bulmuş hali olduğunu.....

Ve o anne hep evladına geleceğe dair umudum diye sarıldı...

4 yıl önce bugün  saat 09.45 de bir çocuk ve bir anne doğdu..


Cuma, Ağustos 24, 2012

Derim ki...



Sadece bir anlığına yerinden kalktım döndüğümde şaheserim(!)katledilmişti.Ben senin sulu boya çalışmana karışıyor muyum? bozuyor muyum diye dudağımı sarkıttım.Bana dedi ki

-annecim ağacın büyümesi için daha çok güneş IŞIĞI lazımdı bir tane daha güneş yaptım..

derim ki iyi niyetli olduğu için affedilmeyi haketmeli...

En çok kaprisi bana yapar lakin en çok da beni düşünür.Babasıyla akşam markete giderken

-annecim biz parkete gidiyoruz sakın korkma tamam mı?
-yok korkmam oğlum
-sende televizyon seyret
-seyrederim
-canavarlar gelirse bize fefefonla haber ver biz seni koruruz

derim ki ayaklarının üzerinde durmayı bilsen de arada sahiplenilmek güzel bir duygu..

dün bezelye pişirdim iki tabak yedi tontalak yerken dedi ki

-annecim bu yemek çok düzel olmuş, çok beğendim

derim ki insan bazen takdir etmeyi de bilmeli

dün akşam işten babası döndü

-hojjjgeldin babacım günün nasıldı
-iyiydi oğlum
-yoruldun mu
-biraz
-hı tamam 

derim ki insanlar kısacık bir hal hatır sormayı karşısından esirgememeli...

dün sabah 06.15 de gözlerini açtı tontalak ve 

-annecim babaannecime gidelim
-eray yat kızdırma beni bu saatte hiç babaanneye gidilir mi?
-o zaman anneanneye gidelim:)

bu sabahta hadi pizza yapalım diye uyandı. Derim ki anneyi çıldırtmanın yolları hakkında hangi peri bu bücürlere geceden sufle veriyorsa o peri bulunarak tek ayak üzerinde ceza verilmeli.

Çarşamba, Ağustos 22, 2012

Sahi sanat kim içindir

İlk birkaç gün duvara toslamış gibi oldum. Allahtan durumu çabuk toparlayıp hemen adapte olan biriyim.Hiç ama hiç yalnız bırakmıyor tontalak beni.Gözlerimizi açıp uyandığımız zamandan başlayıp tekrar gece yatana kadar ki geçen sürede siyam ikizi gibiyiz.Hiç abartmıyorum tuvalete bile benimle geliyor,ben kapımı kilitliyorum kapıda nöbet bekliyor galiba banyo penceresinden her an sıvışacağımı düşünüyor.Sabah kalkınca benimle anlaşma yapıyor. ‘Annecim ocağa tencere koyma tamam mı? Fırına da tencere koyma diyor.Yani yemek yapmama bile tahammülü yok..Kıyamıyorum..

38. haftaya kadar çalıştım hem de davul gibi şiş bacaklarla bir kere ıhh demedim, diyemezdim. Senelik iznim üç haftaydı son aylarım yaza geldi sıcaktan sabahlara kadar uyumadım o senelik iznimden bir gün ya bir gün kullanmadım çocuğumla bir gün daha fazla kalayım diye.Oradan artır buradan artır 4.5 aylık olunca işe başladım.Yeter mi yahu bu süre süt kuzusuna…Anlıyorum… Yılların hasreti var yüreğinde…Silkelendim..

Sabah gözlerini açar açmaz ‘annecim hemen plan yapmalıyız’diyor.O gün yapılacakları birlikte planlıyoruz…Önce mutfakta kahvaltı hazırlıyoruz. Salonun ortasına örtü serip televizyonu açıp birlikte piknik yapıyoruz hem de hiç acele etmeden. Sonra televizyonu kapatıp internetten çıkardığımız ödevleri yapıyoruz..Şaşırtıyor beni ödev yapmaya her gün daha istekli daha fazla yapmak istiyor.Neler mi yapıyoruz…Mesela sayılarla ilgili çalışmalar yapıyoruz,zaten biliyor ama yazmayı unutmasın diye tekrarlıyoruz..Çizgileri birleştirme yapıyoruz ya da farklı olanları bulup daire içine alıyoruz.Hoş bazen tontalak yine tontalaklığını gösteriyor

-Eray’cım burada farklı olan hangisi
-üzüm
-tamam o zaman üzümü daire içine al
-almam
-neden
-çünkü ben elmayı yuvarlak içine almaya karar verdim

diyor ,kafamı masaya vurmama sebep oluyor.














-Eray’cım bu dört kaplumbağadan biri farklı,sence hangisi
-bu(ilkini gösteriyor)
-aferin sana bildin,peki neden
-çünkü bunun yuvarlakları yok üzerinde
-bravo sana, o zaman onu daire içine al
-almam
-neden
-onu sevmedim,bunu yuvarlak içine alcam öyle karar verdim

Yani bu aralar favori cümlesi’ çünkü annecim ben öyle karar verdim…Evladımı olduğu gibi kabul edip programımıza devam ediyoruz.

Bir posta oyuncaklarla oynuyoruz.Kah acil dudum(durum) acil dudum diyerek beni yıkılan kayalıklar arasında mahsur kalan insanları tutarmaya(kurtarmaya) çağırıyor, kah bayılarak doktor olmama sebep oluyor.Tontalak oyun bulmak ve kurmak konusunda hiç sıkıntı çekmiyor. Sonra meyve tabağı molası

Programımıza mutlaka sanatsal bir faaliyetle devam ediyoruz,genelde bu sulu boya ile resim yapmak oluyor bazen gitarı ya da davulu eline alıp ben çalcam sen oynayacaksın da diyor.Bu resimler bugün ki sulu boya çalışmamızdan..Konuyu hep serbest bırakıyoruz ilham denilen şey malum kalıplara sığmaya gelmez.Birinci resim Eray’a ikinci resim ise lütfen gülmeyin bana ait.

Evet biliyorum resim denilen şeye kabiliyetim yok hiç de olmadı zaten..Ortaokulu ortaköyde şu an harabe olan deniz kıyısında bir okulda okudum.Resim öğretmenimiz denize bakıp resim çizmemizi isterdi neler yoktu ki o manzarada..Küçük sallar,kocaman yük gemileri, kız kulesi,mavi bir deniz, sesimi hiç duyuramadığım o martılar..Arkadaşlarım şaheserler yaratırdı bende resmimi ortaya çıkarmaya utanırdım.Utancım o manzaraya hakkını verememekten.



Neyse birinci resim Eray’ın demiştik, resimden anlaşılacağı gibi Eray efendi ‘sanat sanat içindir’ anlayışını benimsiyor o yüzden blogdaşlarım resmi anlamaya çalışmayın.Sanatçımız burada galiba yarattığı düşsel gerçekçilik, betimlediği gerçek dışı düşsel mekan ve garip düşsel imgelem ile bir karşıtlık yakalamak istemiş..İkinci resim ise sanat toplum içindir diyen annesinin.. Her zaman ki gibi kanatkar yani pembe panjurlu,bahçeli mini minicik bir ev,bahçesinde evladı için salıncak…

Yemek yapmak için mola tabiki tontalak ile giriyoruz mutfağa sağ baldırımdan asla ayrılmıyor maazallah beşinci kattan aşağıya kaçış planları yapabilirim,pişen yemekler yeniliyor ne olursa olsun seçmesine izin yok. Yemek yedikten sonra bir gün dedi ki bana

-artık süt dilimi yemeye hak kazandım mı annecim

Yemekten sonra yine oyun zamanı ,ha bu arada arkadaşlarımla mailleşirken bile kucağımda.Saat 17.30 u gösterirken ise park zamanı taa ki babası parktan bizi alıncaya kadar.Parktan sonra banyo,akşam yemeği…Bir ömür böyle tükeniyor galiba...




Not: Bugün parkta çok huysuzluk yaptı bende akşam cezalısın mamut seyretmek yok dedim.Bak görürsün nasıl seyredecem dedi bana nasıl da diklendi hala o cümle kulaklarımda..Bak görürsün nasıl seyredecem....Eve girer girmez annecim parkta yaptıklarım için özür dilerim nüften ceza verme bana dedi.Hayır cezalısın dedim affet beni ne olur dedi hemde elli kere.Her zaman aynı şeyi yapıyorsun affetmiyorum dedim.Güven bana annecim bir daha yapmayacağım dedi ve elimi öpüp alnına koydu...Nereden öğreniyor bu çocuk bu cümleleri hiç bilmiyorum....


Pazar, Ağustos 19, 2012

Ali babanın Çiftliği

&
&
Kamerasız Ali babanın çiftliğini daha güzel söyler.Kamera devreye girince heyecan yapar,dili dolanır.Kendi performansını beğenmeyince bakın nasıl tepki verir.Ne diyelim sanatçı kaprisi işte...
&
Annesi birde ses düzenini ayarlayabilseydi tam süper olacaktı

Perşembe, Ağustos 16, 2012

İki günün bilançosu


Yeni yeni kelimeler duyuyorum tontalağımdan bazen güldürüyor bazen şaşırtıyor bazen de hoppola nereden duydun ki dedirtiyor.Geçen akşam oturuyoruz Erol tontalağın balonuyla oynuyordu bunu gören tontalak çok kızdı.Elimi tutup 'annecim hemen babama kızmalıyız' dedi

-Kızmak mı Eray'cım neden babana kızmalıyız
-balonumla oynuyor
-Oynasın babanda kocaman bir çocuk sayılır
-hayır annecim babam cocuk değil o YETiŞKEN ENSAN(yetişkin insan) hadi babama gızmalıyız
-neden kızmalıyız ki
-çünkü balonumu izinsiz aldı
-tamam anladım bence babanı eşyalarını izinsiz almaması konusunda uyarmalıyız, kızmamalıyız
-hayır gızmalıyız
-bir şeyi kızmadan da anlatabiliriz hem kızarsak üzülebilir

dedim sonra Erol'u tontalağın eşyalarını ve oyuncaklarını izinsiz almaması konusunda uyardık, güzelce anlattık.Babası da bir daha yapmayacağına dair söz verdi konu bir kriz çıkmadan tatlıya bağlandı.

Dedesi aradı pazar günü müsaitseniz tontalağa bayramlık almaya gidelim dedi.Bayramlık mı dedim nasılda aklımdan uçup gitmiş,dedesi hatırlatmasa unutacaktım.Evdeki giysilerinden giydirirdim eminim tontalak bu işe çok sevinirdi.Çünkü beyefendi yeni kıyafet sevmiyor,giymiyor..Mağazaya girdik dedesi dedi ki

-Tosunum gel sana kıyafet alacağım
-GEREK YOK

Balonu balık şeklinde, dün akşam gel annecim oyun oynayalım dedi.Balığı keser gibi yapıp

-Kaç paralık balık istiyorsun BAYIM
-(bir an şaşırdıktan sonra )Eray'cım erkekler Bay olur kadınlar ise Bayan olur
-öyle mi?  Kaç paralık balık istiyorsun BAYAN:)

O saatten sonra oldu adım bayan.

Artık salonda değil yatağında yatması konusunda konuşma yaptık Erayla..Sıcaklarda anneannesiyle birlikte salonda yatmasına izin verdik lakin şükür ki havalar biraz düzeldi yatağına dönmelisin dedim

-Ya röya görersem annecim
-sen rüya görmek istemiyor musun Eray'cım
-Röya neden görmek istemeyeyim CANIM:))

İki gündür evdeyim ya neler gelmedi ki başıma,mesela

Tehdit edildim!!!!

-Evimi bozarsan evini bozarım (koltuk minderlerinden ev yapmış kendine)
-Eray sen beni tehdit mi ediyorsun
-bu bir TARTIŞMA

Şebeğe döndüm!!!

-Ben davul çalcam sende oynayacaksın

Şımartıldım!!!

-ben sana şarkı yaptım biliyor musun?
-öyle mi?peki dinleyebilir miyim?
annem güzel annem sen çok güzelsin
yağmurlar yağdı 
bulutlar kırıldı
kamyonlar geldi
annem çok güzelsin:))

Serdar Ortaç şarkılarından neyi eksik bu bestenin

Yeni bilgiler öğrendim!!!

Eray'cım armut getireyim mi?(babaannesinin bahçesinden)
-yerim, armudu kabuğuyla yicem
-aaa öyle mi(şaşırıyorum çünü tontalak kabuklardan hoşlanmaz)
-teteminler kabukta biliyoorrr musun?
-tetemin Eray'cım vitamin mi demek
-evet teteminleri yersek hastalanmayız biliyoorr musun?

Sonra armudu kabuğa ile yemeğe başladı,armuda bakıp dedi ki; neden ben teteminleri göremiyom annecim:))

Not: Tontalak evdeki kuralları belirledi,elime kitap aldım kitabı elimden çekti titap okumak yok dedi. Bilgisayarı açtım,bilgisayarı kapayıp bilgisayar saati bitti dedi.Bakalım bu kurallara daha ne kadar dayanacağım:))

Salı, Ağustos 14, 2012

Son Kullanma Tarihi-14.08.2012

29 Ocak 2002 yılında girdiğim kapıdan bugün yani 14 Ağustos 2012 tarihinde çıkıyorum.Dile kolay tam 10,5 yıl olmuş.Neler sığmamış ki bu yıllara...

Oburiksimle tanıştım, evlendim,tontalağıma hamile kaldım,karnım burnumda 38. haftaya kadar şu merdivenlerden çıkarken söylendim,nice mutluluklar yaşadım, bir o kadar da depresyonun dibine dalış yaptım, dolu dolu nefes aldım,nefes alabilmek için kese kağıtlarına ihtiyaç duydum,öfkelendim,huzuru sarmaladım,tüm olumsuzluklara-haksızlıklara rağmen yoluma koşarak devam ettim,bazen körleşip yolumu kaybettim.Çığlık attım,bazen de lal dilim konuşamadım.Kısaca ben bu zaman zarfında hayatımın en önemli dönemini yaşadım.

Ama Bitti...Bitmek zorundaydı...Hani bir şeyin miadı dolduğunda kullanırsan zarar verir ya bünyeye benim de ruhuma zarar vermeyi başladı.Bugün son ve ben sadece akşamı düşünüyorum.Dertlerini dinleyip beraber gözyaşı döktüğüm,sıkıntılarımı anlatıp hafiflediğim insanlarla vedalaşma düşüncesi içimi buruyor.Vedalardan nefret ederim.. Sessizce geldiğim bu yerden sessizce çıkıp gitmek istesem de bu vedalar da yapılmalı....Zira bir defter kapanıyorsa layığıyla son cümlesine kadar yazılmalı....

Cuma, Ağustos 10, 2012

Deniz Anası Bildiriyor

Dün akşam tontalak zor bir akşam yaşattı bize yani anne ve anneannesine..Yoruldum.. Hem ruhen hem de zihnen.Aslında son zamanlarımız hep böyle.Annem sürekli Ayla lafını dinletsene dedi durdu.Yok çocuk hiçbir mantıklı açıklamaya gelmiyor ki... Lafımı geçiremeyince öyle kızdı ki bana

Hıhh anaymış ne anası senden olsa olsa deniz anası olur

dedi,kapıyı çarptı ve gitti.Salonda kal geldi o an bana.Mikemmel çocuk yetiştirdiğimizi iddia edemem zaten mükemmel çocuk peşinde değil mutlu çocuk peşindeyim lakin deniz anası da sayılmam, sayılmamalıyım, sayılmıyorum di mi?

Annem sıklıkla kendi anneliğiyle karşılaştırıyor beni.Annemin tabiri ile bizler mum gibi büyüdük. Kaş,göz koordinasyonu ile hizaya gelirdik.Annenin lafı üzere haşa laf koyamazdık. Belli bir yaşa kadar kıyafetlerimizi bizler değil annem alırdı.Oyuncaklarımızı toplamadığımızda uzun süre oyuncaklarla oynayamazdık yani cezayı anlardık,bir daha tekrarlayamazdık.Takdir edilince ödüllendirilmenin keyfi,kıymeti,tadı bambaşka olurdu zira o anı her zaman yaşayamazdık.Çocukların büyüklerin lafına karışmadığı,karışamadığı bir zamanda yaşadık. Peki o neslin insanlarına hiç dikkat ettiniz mi?Özgüvenden noksan, girişemeyen bir ruh ,korkak, kararsız insan toplulukları.....

Ben sizi böyle yetiştirmedim der sürekli annem.Ya da ben zamanında yapmadım eksik mi oldunuz?büyümediniz mi? Yanlış anlaşılmasın annemin bilgisine,tecrübesine bir liman gibi çok sığındım zamanında.

Ama şu bir gerçek ki dünya yerinde durmuyor.Dönüyor,dönüyor ve yine dönüyor.Dönerken değişiyor,değiştikçe yenileniyor.O yüzden 25-30 sene önceki çocuklarla sonrası çocukların aynı olmasını bekleyemezsin. Bu çocukları aynı metodlarla yetiştiremezsin, yetemezsin.

Bir kere ihtiyaçları değişiyor.25-30 sene öncenin anneleri genelde evdeydi.Bu dönemin çocukları anneye aç.Bu en basit bir örnek.Eskiden anne evdeyse 7 yaşından önce okula başlamazdın zaten gerekte yoktu çoğumuz sokak çocuğuydu.Şimdi annesi evde olan çocuk 4 yaşında yarım gün bile olsa başlıyor çünkü çocuğun sosyalleşmesi gerekiyor.Apartman çocukluğu buna ihtiyaç duyuyor,bu ihtiyaç karşılanmak zorunda.

Ben ilk Eray'ı kreşe verince ilk tepkiyi annem verdi. Çocuğu ezecekler,çocuğu zayıflatacaklar diye. Belki zayıflayacak ama ruhu, zihni, fikirleri doyacak anne demiştim o zaman deniz anası dememişti bana. Ne olacak zamane annesi dedi hemde burun kıvırarak...

Kısaca sözün özü şu herşeyi zamanına ve koşullarına göre değerlendirmek gerekir ha bir de....

Çoğumuz zamane annesiyiz çoğumuz deniz anasıyız

Perşembe, Ağustos 09, 2012

Gülme komşuna gelmesin başına


Geçen hafta iki blogda okumuştum ne yalan söyleyeyim oturduğum yerde kikir kikir güldüm.Allahım zamane çocukları neler neler yapıyor dedim. Allahtan tontalak bunları yapmak için daha küçük diyerek arkama yaslandım.Herzaman ki gibi yanıldım.Ve herzaman ki gibi söylediğimi yaladım.

İki akşam önce bize çok sinirlendi tontalak efendi kapıyı sertçe kapayıp odadan çıktı.Peşinden gitmedik, ilgilenmedik beş dakika sonra odaya geldi.Lakin görüntüsü biraz daha farklıydı. Başında şapkası, sırtında çantası kapıyı açtı ‘ben gidiyom’ dedi.Ahh evladım gittiğini haber verecek kadarda ince yapılı.Önce herkes birbirine baktı.Şaşkınlıktan ne ne ne yapıyorsun diyebildim sadece.BU evden gidiyom dedi...

Bu ev= Sığınağımız
Bu ev=Limanımız
Bu ev=Bir arada olabildiğimiz çatımız
Bu ev=Yuvamız

Bu ev var ya bu ev herşeyimiz,nefes alabildiğimiz köşelerimiz..Nasıl da tontalak o kelimeyi ağzını yüzünü buruşturarak söyledi.Kapıyı sertçe kapadı bu sefer ilgilendim eteklerim tutuşmuş gibi peşinden gittim.

-Nereye gidiyorsun Eray’cım
-Halama gidiyom(benim halama gidiyor onu çok sever)
-Halana mı?
-Eray’cım nasıl gidersin oralara halanın evi çok uzak
-Daksiyle(taksi) giderim
-O zaman bende gelirim peşinden
-Tamirciye giderim dizin arabanızı bozar
-Sorunlarımızı konuşarak halledebiliriz,evden ayrılmana gerek yok
-Var,ben dizinle gonuşmuyom
-Eray’cım gidersen ben seni özlerim,gidersen üzülürüm( anne sihirli kelimeleri iyi biliyor tabii)
-Döz veriyorum annecim yarın gelirim:)

Ya işte böyle...Gülme komşuna gelir başına dememişler boşuna.Bakalım bu minik ergen daha neler yaşatacak annesine,babasına ve tüm soyuna..

Bir de son zamanlarda ne dersem diyeyim kendisi kontrol ediyor söylediklerimi.Eray’cım zımbanın içinde tel yok...İnanmaz içine bakar gerçekten de zımba teli yoktur

HAKLISIN annecim ucu yokmuş içinde

Ha birde son zamanlarda her lafın içinde.Geçenlerde her yıl olduğu gibi babacım bizi iftara götürdü dışarıya yalnız tek bir eksikle.Ablacım yoktu yanımızda.Önce bir tuhaf olduk ama ne yalan söyleyeyim ezanla birlikte yemekleri görünce yumulduk.Neyse ne diyordum evden çıkmadan evvel otopark sorunu çok yaşarız Erol arabayı evde bırakalım,taksiyle döneriz dedim.Bizim sazan zıpladı

-Olmass annecim daksi çok pahalıdır:)

Dün akşam birşeyler yiyor tontalak ama öyle özensiz yiyor ki hep üstüne döküyor.

-Eray’cım biraz daha dikkatli yer misin lütfen baksana hep üstüne döküyorsun
-Boşverrrr annecim değiştiririm

Tabi köle İsaura’dan hallice bir anne var ya evde..Boşverinnnn

NoT:Bu sıcaklarda o kadar çok su tüketiyor ki tontalak.Geçen gün su içti şöyle bir replik dökülüverdi ağzından....Ohhh çok rahatattım(rahatladım)

Çarşamba, Ağustos 08, 2012

Neden Sevmeyeyim

Arabanın kapısını kapadım sinirle. Beni hayal kırıklığına uğrattın Eray lafı ağzımdan birden çıkıverdi.Hiçbir lafın altında kalmadığı gibi bunun da altında kalmadı.Bana öyle baktı ki sonra da ekledi SENDE BENİ dedi.Ne yani hiç tanımadığım kadının yanına gidip affedersiniz ama oğlum sizinle arkadaş olup aynı masada oturmamızı istiyor demediğim için mi seni hayal kırıklığına uğrattım dedim.Hiç ses etmedi,benimle muhatap olmadı bile.

Yine kahve dünyasındayız azcık hava alalım azcık kahve içelim diye bir akşam gidiverdik. Eray dondurmasını yedi biz kahvemizi içtik Huşu içinde otururken yan masadaki çocuk geldi anne işte bu arabadan istiyorum dedi.Annesine Eray’ın oyuncağını gösterdiği an Eray hareketlendi çocuğun peşinden gitti.Bir iki dakika sonra anne arkakaşımın masasına gel, sandalye boş dedi.Gitmedim tabi..Yeni arkadaşının annesiyle arkadaş olmayınca o kadar insanın içinde bana kızdı,ağladı,sinirlendi,tepindi....Of ama ya sosyalliğinde bir sınırı olmalı. Mesela konuşmaları duyan arkadaşının annesi,babası ve masadaki birkaç kişinin suratları mahkeme duvarı gibiyse, küçücük bir çocuğa bir yarım tebessümü esirgiyorsa..... Aslında normal şartlarda yabancılarla iletişimde sorun yaşamayan küçük çocuk bile bu negatif elektriği hissettiyse o yüzden arkakaşıyla oynayabilmek için annesini de o masaya dahil etmek istiyorsa...İşte o insanlarla sosyalleşemezsin evladım demek istedim amma demedim tabi....Bir de yolunu gösteriyor tontalak bana meyaba deyip tanışacak mışım? Varsın bu nedenden ötürü hayal kırıklığına uğratayım onu eminim büyünce anlayacaktır beni:)

Bu aralar Tontalak ile olimpiyatlara takılıyoruz ve çok eğleniyoruz.Uzun atlama yarışlarını seyrederken dedim ki

-Sende atlamak ister miydim Eray’cım
-Ya düşürsem annecim ya üstüm kirlenirse

Anladım ben anlayacağımı çocuğumda sporcu ruhu yok.Başka bir gün kadınlar kategorisinde sırıkla atlama görüntülerini izliyoruz.Dedi ki bana

-Annecim sen de atla
-Yok Eray’cım ben atlayamam,yapamam
-Başarabilirsin annecim
-Yok Eray nasıl başarayım,yapamam
-Denemelisin annecim,bir kere dene
-Eray’cım yapamam
-Sende gızsın(kızsın) başarabilirsin:) (kadınlar kategorisi olduğu için sadece kızların sırıkla atlattığını zannetti tontalak)

Bu aralar aklı fikri hinlikte..Dün öğlen seramik,ufak bir vazo kırmış tontalak.Resim tahtasının önüne koyardım onu, boya kalemlerini de içine atardım derli toplu dursun diye. Neyse annem görmemiş olayı kırılmış bir şekilde işte.Ağlamaya başlamış hemen anneannesine babacım bana çok kızacak demiş. Annem yanlışlıkla olduysa baban kızmaz dediyse de inandıramamış tontalağı.Yatak odasına gidip bir süre oturmuş sonra anneannesine bir fikrim var anneannecim diyerek planını açıklamış

-Anneannecim bana karton,yapıştırıcı ver
-ne yapacaksın onlarla
-Kutu(vazo) yapcam birde sulu boya ile boyarsak tamam:)

Akşam babasından yaptığı hareketlerinin sorumluluğu alırsa, yalan söylemeyip dürüst olursa,bla bla bla..... Uzun bir nutuk dinledik tontalak sayesinde.

Bu aralar ise oyuncaklarını toplamamak için inanılmaz direniyor ve sen topla annecim diyor. Nedenini sordum..Bana çok yorgunum dedi. Yorgun musun ne yaptın da yoruldun Eray’cım..

-Oyuncaklarımla çok oynadım,çok yoruldum annecim

Ha bu arada sorulara soru ile karşılık vermeyi de öğrendi.Babasının haftasonu nöbeti olduğu gün işyerine getirdim tontalağı.İş arkadaşımız Eray’ı görünce çok sevindi ve bir soru sordu,hay sormaz olaydı

-Babanı seviyor musun Eray
-Babamı neden sevmeyeyim:)

Not:Bu aralar  yeni gelen kişiye işleri öğretiyorum.O yüzden bloguma yazamıyorum, blogları okuyamıyorum:(

Cuma, Ağustos 03, 2012

Cevapsız Sorular

Acaba vah benim emeklerim demeli miyim?

Peki ne kadar daha örselendikçe örselenecek yüreğim...

 Şimdi şu an da ne hissetmeliyim?

Flaş flaş flaş.... Duydunuz mu  millet son havadisi...Yaşanıyorrrrrr...

Bu arada 15 Temmuz kısmet olmadı bana....

Peki siz evet evet siz ne düşünürdünüz?

Çarşamba, Ağustos 01, 2012

Ayar


Bir gün arkadaşlar bize ziyarete geldi bebek istiyorlardı ve bu konuda çok heyecanlıydılar. Erkek olan arkadaş dedi ki çocuk ile birlikte hayatınız,düzeniniz değişti mi? Erol’la önce birbirimize baktık ve o kadar çok gülmüşüz ki şaşırdılar.Derin bir nefes aldım önce soruyu çocuk olduktan sonra hayatınızda değişmeyen bir şey var mı diye sorarsanız daha basit bir şekilde cevaplayabilirim dedim.Galiba çok korktular:)

Uyku düzenimizden tutunda seyrettiğimiz programlara kadar yemeklerde kullandığım yağdan tutunda tatile gitme zamanlarımıza kadar dışarıda yemek yerken seçeceğimiz mekandan içtiğimiz suya kadar herşey değişti. Evet evet içtiğimiz su.Eray doğar doğmaz bıraktık damacana ile su almayı.Hoş anne sütü aldığı için suya ihtiyacı yoktu ama sanki otomatiğe bağlanmıştık en iyisi bizce hangisi ise onu yapmaya başladık.Cam şişelerde içtik sonra büyüyünce camı fırlatmasın diye tek kullanımlık plastik şişelere döndük.Biz eve 5 lt su aldık.O yüzden eve bolca stoklarız.

Dün akşam su şişeleri ile elim kolum dolu halde eve geldiğimde annem Ayla bu kadar su ne olacak dedi.Bu konuda küçük bir filden farksız olan Eray’a dönerek çocuğum içsin diye aldım dedim.Bana çocuğum deme dedi.Ne diyeyim peki diye sorduğumda beni dumura uğratacak bir cevap verdi.Bana tötü(kötü) adam de... Ben tötü adam olcam ve ensanların(insanların) eşyalarını alcam..Daha da şaşırtıcı olanı Erol taş gibi hahahaa diye kötü bir gülüş fırlattı.Çocuğumun ay pardon kötü adamımın kariyer planlamasını sabırla dinledim..

Annem karşısındakinin çocuk olduğunu unutup abartılı tepkiler verebilir...Vay başımıza gelen, bu çocuk ne olacak böyle, oyy oyy biz nerede hata yaptık nerelere gidelim komşular, yetişin a dostlar, nerde bu devlet nerde bu pedagog.... Konuşmamıza müdahale etmesin diye anneme kafamı salladım. Bilmem birileri farketti mi hala kapıdayım. Hadi gel kötü adam seninle biraz konuşalım diyerek salona geçtik..Ha bu arada bir kez daha asla asla demiyeceğim dedim.Arkadaşıma geçen gün asla çocuğumun meslek seçimine karışmam demiştim....Ama ne bilim bwn böyle bir şey söyleyeceğini...Kötü adam neden olmak istiyordu öğrenmek lazımdı bu arada.

-Peki neden kötü adam olmak istiyorsun
-Çünkü kötü adam olmak çok ejcenceli annecim

Eğlenceliymiş o sebepten kötü adam olmak istiyormuş.Eeee kötülükte daha çok atraksiyon, daha çok heyecan ve daha çok adrenalin var tabiki.Durmak yok konuşmaya devam etmek lazım

- Polisler öncelikle sadece suçluları yakalar biliyorsun(bu derin bir mevzu hiç girmeyelim sadece çocuğu polislerden korkutmak istemiyorum)Başkalarının eşyalarını izinsiz alırsan, canlarını yakarsan yani kötü adam olursan polislerin seni yakalayacağını biliyor musun? Hepsinden önce eşyasını alacağın kişi ne kadar üzülecek belki ağlayacak düşünebiliyor musun?Senin oyuncaklarını senin iznin olmadan alsalardı sen ne hissederdin. Kötülük yaptıktan sonra alacağın cezaya da katlanabilecek misin?Peki sen kötü adam hapishanenin nasıl bir yer olduğunu biliyor musun? -Kafasını sağa sola hayır anlamında sallıyor o yüzden devam ediyorum-Hapishaneye girersen uzun bir süre dışarıya çıkamazsın, eve gelemezsin, parka-sinemaya gidemezsin,okula gidemezin,bilgisayar kullanamazsın..... vurucu laf gelir süt dilimi yiyemezsin......dedikten sonra sözümü keserek dedi ki

-Tanam tanam annecim iyi adam olayım BARİ

Hayatın nereye gideceği belli olmayan bir yol kimilerine uzun kimilerine kısa varsayımdan yola çıkarsak ..Bu yolda hangimiz bazen ayarı bozulup sağa ya da sola çekmedi ki..Annelik galiba bu uzun ve zor yolda ara sıra çocuğuna ayar çekmek için yanında varolmak demek:)

Not:Kötü adamdan sonra kahraman olmak istedi tontalak.Peki neden kahraman olmak istiyorsun Eray’cım...Çünkü annecim karaman olmak çok ejcenceli...

Dün akşam yemekten sonra tontalağın tabiri ile kahve evine(dünyası)gittik.Birbirimizi karşılıklı olarak hayal kırıklığına uğratıp eve döndük, sebebi mi çok sonra....