Salı, Temmuz 31, 2012

Teleskop aşkına


Mutfakta yemek yemeği reddetti.Mutfakta klima yok ya terliyormuş beyefendi.Sen bilirsin dediler anneanne, baba ve anne şeklinde başladılar yemeğe.15 dakika geçti 'anneeeecimm' diye bir ses duyulmadı sanki yemeğin tadı bile değişti...Şişştt ...Durun...Bu sessizlik....

Bir anneye bungee jumping yapmak değil,bu sessizlik ancak pompalar adrenalin.Tontalak tehlikeye bodoslama dalmaya alışık olduğu için.Çocuğu olan tüm anneler bilir bu sessizliği....Tehlikeli işler peşindeyim ya da onaylamadığın şeyler yapıyorum annecimmmm.

Ayy dayanamayacağım neden bu kadar sessiz bu çocuk diye kanatlandı annesi, kondu salonun kapısına. Kulağını dayadı kapıya ses yok.Güp güp güp güp duydunuz mu anneciğinin deli gibi çarpan kalbinin sesini. Kapı açıldı,gözler yuvalarından fırladı ve sadece ne yaptın sen oğlum diyebildi.

-Seleskop (teleskop)yaptım annecim.


Not:O halıyı kaldırırken ben bile zorlanıyorum nasıl kaldırıp iki koltuğun arasına tıkıştırdı bilmem eğer babaanne olsaydı ortamda yüzde yüz diyeceği cümleyi biliyorum ’yedirdiğim, içirdiğim her şey helalı hoş olsun oğlum’. Bu arada annesi teleskop almamış umrunda mı tontalak buluyor kendine göre çözümü. 

Pazartesi, Temmuz 30, 2012

Sabır


Pazar günü babası sundu seçenekleri.Nereye gitmek istersin oğlum.
-Ormana mı?
-Gölete mi?
-Sinemaya mı?

Tabiki gölet dedi tontalak efendi.Peki yanımızda bisikletini de götürelim mi binmek ister misin? Biz evet ya da hayır diye cevap beklerken dedi ki;

-Neden olmasın babacım


Bisikletine çok az bindi gölette balık tutanları görünce bende balık tutacağım dedi.Yanımızda olta yok desek de Nuh dedi peygamber demedi.Keloğlanın oltaları gibi olta yaptı babası. Eray’cım nasıl balık tutacaksın dedim yani ip (misina) olmadan tutulmaz diye konuşmaya devam edecektim lafımı bitirmeden araya girdi

-Eray’cım nasıl balık tutacaksın
-Sabırlı olcam annecim

Yani balık tutmak için gerekli olan şey SABIR(mış).Dün de tontalak efendiden bunu öğrendik.


Cuma, Temmuz 27, 2012

Haberler haberler haberler


Sıcak pardon fokur fokur kaynayan bir Temmuz sabahında yine hep birlikteyiz efendim. Bugün ki gündemimizi fotoğraflardan da anlaşılacağı üzere bir masal kitabı ile açıyoruz.Lakin bu herhangi bir masal kitabı değil gönlü büyük yüreği büyük Nil hanım teyzemizin geleceğe ait umutlarıma göndermiş olduğu bir kitap.Adı Mutlu Su aygırı.

Akşam işten çıkışta tontalak bayılacak bu kitaba bayılacak diye eve vardım.Kapıyı açtı hojjjgeldiniz dedi herzaman ki gibi bende arkamda sakladığım kitabı göstererek sürpriz diye bağırdım.Apartman sakinlerinden bu vesile ile özür dilerim kapının önünde o biçimde cırlamak istemedim lütfen heyecanıma verin.Kaşlarını çattı hemen onu geri getir dedi arkasını döndü ve salona girdi.Ama ama ama diye diye peşinden gittim sonra sebebini anladım onsuz kitapçıya gittiğimi zannetti.Ekmek musaf çarpsın ben kitapçıya gitmedim, hem sensiz kitapçıya gidecek kadar cesur değilim, bu bir hediye... .neler dedim neler inanmadı bir süre trip attı,kitabın yüzüne bakmadı.Böyle durumlarda uygulanacak tek bir taktik biliyorum ben onu uyguladım... Eray’a hiç laf atmayarak direk Erol’la konuştum.Erol biliyor musun küçük bir su aygırı var kitapta şarkı da söylüyor galiba su aygırı olmaktan çok mutsuz neyse güzel bir kitaba benziyor diyerek kitabı tontalak efendinin görebileceği bir yere koyarak hiç ilgilenmedim.Bu arada ben doğurduğum evladımı eh bilirim.Gözümün bir ucuyla bakıyorum bir süre sonra tontalak efendi masala doğru çekiliyor,çekiliyor,çekiliyor bingo elinde.Önce kaçak göçek resimleri inceledi sormamak için kendiyle mücadele etse de ahh şu merak yok mu? Sorular sormaya başladı gel kucağıma okuyayım dedim.Hoş biz bir masalı okumaktan çok tartışırız.Çünkü her cümlenin sonunda tontalak efendi mutlaka bir soru sorar ne okudum nerede kaldım hep kafam karışır.

-Neden annecim su aygırı yere düştü
-Çünkü Eray’cım su aygırları maymunlar gibi değil, daha şişman daha iri o yüzden ağacın dalı su aygırını taşıyamadı ve kırıldı
-Immm yemek yemesin cücülsün(küçülsün) sonra ağaca çıksın,ağaç kırılmaz o zaman
-Eray’cım o küçük bir su aygırı ve büyüyebilmek için yemek yemeli( anne kişisin görevi fırsatını bulduğu anda mesajlar da vermeli).

Bizim masal okuma işimiz dakikalarımızı alsa da tontalak Mutlu Su aygırını çok sevdi.Teşekkür ederiz Nil hanım Teyzemiz...


Efendim şimdi diğer haber başlıklarına bir göz atalım.Tontalak efendi çok huysuz, Tontalak efendi rahatına çok düşkün ,Tontalak efendi çok hazır cevap,Tontalak efendi maalesef ki üslubu çok değişti...

Tontalak efendi çok huysuz haber başlığının ayrıntılarına bir göz atalım.Bilindiği üzere havalar çok sıcak.. Bir hatırlatma yapmadan geçmeyelim kronik kalp hastaları(annecim sana söylüyorum),hamileler(Bahar sana söylüyorum)yaşı 33 olanlar(yaşımın 33 olması tamamiyle bir tesadüf) bütün işlerini bırakıp tüm gün yan gelip yatsın zira bu havalar pek fena...Neyse efendim ne diyorduk hava çok sıcak ve tontalak efendi bu sıcaklardan çok rahatsız. Annanemiz iki-üç saatte bir klimayı kapatıp evi havalandırıyor malum klima denilen şey pek de masum değil.Pencereyi açınca tontalak terlemiş ve anneanneye bakalım ne demiş.Söz sende Züleyha Sultan

-Anneannecim yaptığını biyendin mi?(bu arada boğazını siliyor)
-Evet beğendim
-Ben hiç biyenmedim

Zamane çocukları dedikten sonra diğer haberimize geçelim.Tüm gün anne ve babasını görmeyen tontalak efendi anne eve adımını atar atmaz oyun bombardımana tutar.İki akşam önce korsancılık oynayalım dedi.Tuvalet kağıdının boş rulosunu alıp dürbün yaptı karaya çıkıp halıya ay pardon kuma bir X işareti yapıp buyada hazine var dedi.Hazineyi bulmak için o zaman dur bir kürek getireyim de kazalım dedim.Ben kazıyorum küçük korsan beni izliyor.Bu arada hizmeti de iyi onu inkar edemem

-Korsan açıktın mı
-Evet açıktım küçük korsan
-al bu yemekleri ye ,korsan yoyuldun mu? gel biyaz uyu
-Evet dinlensem iyi olacak
-tamam kazmaya devam et
-Pardon küçük korsan buraya geldiğimizden beri ben kazıyorum neden sen kazmıyorsun
-Çünkü bu senin fikrindi

Tontalak efendinin genetik yapısından mı(babası da çok ehl-i keyiftir) yoksa yetiştirilme tarzından mı bak bu konu tartışılır(Z takımında bu konu tartışılacak) çok rahatına düşkündür.Baba uzaklarda olup araba olmayınca otobüs ve metroya bindireyim dedim hem can sıkıntısı geçsin hem de alışsın.Giyinirken otobüse bineceğimizi söyledim ve dedi ki

-Opobüste klima var mı annecim
-Evet var
-Hee tamam o zaman...peki tooolet (tuvalet) var mı?
-Hayır Eray’cım yok
-Ama ya benim çişim gelirse
-Herzaman yaptığın şeyi yapacaksın Eray yani tutacaksın..
-annecim
-efendim
-Opobüsü boşver daksiye (taksi) binelim

Son olarak ise tontalak efendinin değişen üslubundan kısaca bahsedip haber bültenimizi bitirelim.İstediği şeyi vermeyen bana o kadar sinirlendi ki ofoolll buyadan dedi.Ofolun ne demek olduğunu bir an anlamadım acaba başka türlü anlat oyununu mu oynasak demeye kalmadan zaten başka türlü anlattı.İşaret parmağı ile kapıyı göstererek ofooll hemen dedi.Defol mu dedim hemen gözlerim annemi aradı annemin ağzı bu arada bir karış açık kalmıştı. Tontalak efendinin en hassas noktası ağlayan insanlar yani ağlayan bir insan görünce dayanamaz,çok üzülür.Bunu bildiğim için gidip merdivende ağladım yani mış gibi yaptım. Banane o da bana defol demeseymiş.Şimdi hangimizin daha çocuk olduğunu tartışmanın zamanı değil.Geldi yanıma sarıldı bana annecim ben seni gandırdım,şaka yaptım....Sonra öpüştük,koklaştık ve MUTLU SON.

Tontalak efendiden haberler kısaca böyle sayın izleyici.Şimdi spor haberleri...2012 Londra Yaz Olimpiyatları bugün start verdi ailecek çok heyecanlıyız inşallah Türk bayrağını birçok kez dalgalandırırız.Kendilerine canı gönülden başarılar diler kalbimizin onlarla orada attığını söylemek isteriz

Hava durumunu ise ünlü üstadın şu gözleriyle bitirmek istiyorum...Sıcak çok sıcak daha da sıcak olacak..

Bir daha ki bültenimizde buluşmak üzere esen kalın..

Salı, Temmuz 17, 2012

Pazara gitmek mi? 2.Bölüm


Hemen hemen her haftasonu Eray gider babaannesinin Beykoz’da ki köyüne.Orayı o kadar çok sever ki..Akşam dönüşümüz işkence olur bizim için.Ortalığı ayağa kaldırır geri dönmemek için.Bahçe sular,toprağı kazar,dedesiyle mutlaka birşeyler eker...Gerçekten de çocuğumu toprak mutlu ediyor olmalı

Bu hafta cumartesi çalıştığım için pazar evde kalıp temizlik yapacaktım Eray’da babasıyla köye gidecekti.
Fakat kayınvalidem aradı Ayla bana yardıma gel dedi.Çok da anlarım ya o işlerden dedim,olsun gel sana yapacak illa ki bir iş bulunur dedi.Annemi de aldık vardık köye.Hem İstanbul hem de İstanbul dışı..

Oooo gerçektende iş çok.Fasulyeler,biberler toplanacak onlardan turşu kurulacak.Erikler toplanacak erik şurubu yapılacak,yaprak toplanıp bidonlara basılacak....Vira Bismillah diyerek işe başladık ama önce bahçeyi bir gezelim.

Armutlar bu sene çok güzel,bir tane aşırdım söylemesi ayıp lakin biraz daha olmalı


Bu sene bahçede en çok olan meyva elma.Geçen sene çok olmamıştı.Bu sene o kadar çok ki.
  

Bir Karadenizliler Töngel deriz.Bu sene geçen seneye oranla daha az.Sebebi bilinmiyor lakin çok merak ediliyor:)


Ben bahçede ayva ağacı olduğunu bile bilmiyordum annemi gezdirirken bende öğrenmiş oldum.Aaa şu ayvaya ne kadar benziyor di mi? Kayınvalidem der ki; Ayla ayva zaten o:)


Kara erikler.Kırmızı eriklerin kökü kurutularak şurup yapıldı:)Dut ağacı,incir ağacı da var gittiğimizde annem pepino dikti.


Geçen sene domateslere ve salatalıklara hastalık gelmişti.Çok az vardı,bize kısmet olmadı.Bu sene kayınvalidemler çocuğu gibi baktı domateslere ve mükafatını aldılar.Bu yaz Eray hemen hemen hiç marketten salatalık yemedi,salatalıklar köyden geldi.Domatesler bu yıl o kadar çok ki(maşallah diyelim)Henüz kızarmadı.Kızarınca kendileriyle bizzat ilgileneceğim galiba konserve olacaklar.Onlar adına üzgünüm...


Cherry domatesler


Bahçede hem çarliston hem de sivri biber var.


İki senedir neredeyse hiç başka yerden taze fasulye almadık.Haftalık olarak bahçeden girer mutfağımıza. Eray'ın en sevdiği yemeklerden biridir.O yüzden geçen yaz kayınvalidemle buzluğa attık.Kışın bile Eray taze fasulye yedi.Yazın haftada bir öğün mutlaka yer aynen pazıyı yediği gibi.Kabaklarda çoktur,Eray'a mücver yapılır.Bahçedeki diğer sebzeler;kabak,pazı,semizotu,lahana,marul, taze soğan...


Geçen senenin patlıcanları harikaydı ama kayınvalidemler yanlış dikmiş bu sene,dolmalık patlıcan çıkınca şaşırdık:) Olsun patlıcanların bu dombalak halini de çok sevdim


Tatataatammm bu seneki süpriz patatesler.Bu patateslerin bir özelliği de tontalak efendi kendi tontik elleriyle dikti.Deneme amaçlı sadece dört kök dikildi sonrada nefesler tutuldu.Sonuç başarılı.Seneye daha fazla ekilecek.Bu patatesler de yine Eray'a rezerve edildi.Patatesli omlet yapılıyor,haşlanıyor bu bahçe var ya en çok tontalağıma yarıyor.


Saçaklı Mısırlar.Kendileriyle bizzat ben ilgileneceğim onlarla ilgili hain planlarım var


Biraz da fındık var.Nanelerde bahçeden.Seriyorum evin gölge bir yerine yavaş yavaş kuruyor..Avuçlarımla ufaladıktan sonra ince elekten geçiyorum.


Sonra başladık işe.Bibeler,fasulyeler toplandı.


Turşular kuruldu, fasulye-biber karışık.Küçük olan benim.Herhalde tüm gün bedava çalışacak değildim:) Bende turşu kurmayı birşey zannederdim o kadar basit ki.


Erikler biz gelmeden toplanmıştı,kaynatıldı süzgeçlerden geçirildi,kavanozlara koyuldu.Bilmem söylememe gerek var mı?Kayınvalidem de pişer bana da düşer elbette ki...Yapraklar da toplanıp kışa hazır hale getirildi:)


Sonra parlak bir fikir geldi aklıma kariyer planlamamı yaptım:)15 gün sonra işsizler ordusuna katılacağım ya, bahçede de bazı mahsuller çok... Demem o ki bir tezgah kurup tontalağımla pazarcılık mı yapsam. Kayınvalidem ben utanırım asla yapamam öyle şeyler dedi de 'çaya çorbaya doldur torbaya lemonnnnn 1 milyon demekte ne var...

Not:Tontalak efendi öyle ehl-i keyiftir ki bahçeyi sularken tabure ile geziyor.Taburesini koyup totosunu yerleştiriyor.Sonra da offf çok yoruldum diyor.

Pazartesi, Temmuz 16, 2012

Buz Devri 4-Kıtalar Ayrılıyor


Geçen hafta televizyon seyreden küçük bey Buz Devri 4 görünce beni sinemaya götür annecim dedi. O hafta program çok dolu olduğu için cumartesi iş çıkışı gidebildik. Mısırlarımızı aldık girdik içeriye ben yanlış filme mi girdim diye sağa-sola bir baktım saat 19,00 matinesi olduğu içindi galiba sadece iki üç çocuk vardı diğerleri hepsi büyüktü.Ben tabi biraz gerginim ya çok ses yaparda çevreyi rahatsız ederse diye..

Fragmanlar dönerken hadi arabalar başlasın dedi ben de arabalar filmi değil Eray’cım bu başka bir film dediğim zaman bir çığlık koptu 'banane ben arabaları seyredeceğim' dedi.Dur bakalım biraz seyredelim arabalar gelecek mi diye sakinleştirdim ama bir yandan da böyle bir şey başıma geleceğini düşünmediğimden B planım olmadığı için müteessirdim.Allah’ım ben ne yapacağım dedim durdum kesinlikle Erol’un dilinden kurtulamayacaktım o çeneyi gece boyu çekmek zorundaydım.(Ayla durmaz demişti çünkü)

Film hızlı başladı,Eray’ın dikkatini çekti.Komik sahnelerde öyle bir kahkaha attı ki yahu bu çocuğun anası nerede der gibi sağa-sola bakışlar fırlattım.Ohh kimse Eray’la ilgilenmiyordu,herkes filme konsantre olmuştu neyse ki.Eray’cım şiştttt biraz sessiz güler misin insanlar rahatsız olabilir dediğimde 'ama çok komik annecim'dedi.İlk 10-15 dakika Eray’dan huzursuzluğa dair bir atak beklediğim için gergindim ama çocuğum ayakkabılarını çıkarmış, ayaklarını yukarıya toplamış ağa pozisyonunda mısırı yiyerek çok güzel film seyredince ben de kendimi filmin kollarına bıraktım.


Şahsen Buz devrini daha önce seyretmediğime çok pişman oldum.O kadar sevdim ki. Sevgi, dostluk, ergen sorunları çok güzel anlatıyor.Seslendirme harikaydı.Bizler için kült olan espriler havada kalmayacak şekilde sahnelere yerleştirilmişti.Nereye karpuz kesecektik, enişte oturmaya mı geldik. Ergen şeftaliye ise bayıldım,babasıyla tartıştığı bölümde bende bir ebeveyn olmamdan mı kaynaklı bilmem ayyy demeden kendimi alamadım.

Ara olunca tamam konsantresi bozuldu asla seyretmez dedim lakin son 10 dakikaya gelene kadar bir sorun çıkarmadı.Sonuçta filmi bitirebildik,çok eğlendik..Herkese kesinlikle tavsiye ederim.

Filmden çıkınca uyuduğu için ertesi güne kaldı filme dair kritiğimiz.Benim Eray’a ait hayallerimden biridir bu Bir filme,tiyatroya, müzikale gittiğimizde çıkışta kol kola girip seyrettiğimiz şeye dair kritik yapmak, düşüncelerimizi paylaşmak.Daha küçük olduğu için ben yönlendirdim.Filmde neler vardı Eray babanda merak ediyor dedim mesela.

Çocuğumun aklında kalan sahnelerden birkaç kesitler..Gız babasıyla kavga etti, dağlar(buzulllar aslında) yıkıldı.Maymun mamutu bağladı.Annesini babası kurtaramadı gızı kurtardı yani çocuğun aklında kalan hep action sahneleri .Ahh bu erkeklerin hepsi mi aynı.Sonra anneannesine anlattı filmi lakin anlatmaya başlaması çok komikti,çok güldüm

Bir mamut vardı annanecim..Mamutun gızı vardı o da mamuttu..Mamutun garısı vardı o da mamuttu:) Ahh bu mamutlar hepsi mi aynı.

Sonuç olarak Eray’cım sence film nasıldı dedim son olarak. Dedi ki;

Film çok düzeldi annecim ama çok türültürüydü(gürültü).Yorumda son nokta işte ben buna derim...

Bir dahaki film kritiğimize kadar efendim kendinize iyi bakın

Buz Devri 4-Kıtalar Ayrılıyor: 14/07/2012 19,00
Cevahir Sinema Salonu

İlk sinema  http://hanimignesi.blogspot.com/2011/08/oglum-seni-annen-nerede-dogurdu-ilk.html

Cumartesi, Temmuz 14, 2012

Boleyn Kızı

Philippa Gregory
Çevirmen:Canan Sakarya
Sayfa:820
Artemis Yayınları

Hani bazen soru sorarlar ve aklına ilk gelen kelimeyi söyle derler ya işte Boleyn kızı dese birisi aklıma sadece entrika gelir. Kitap baştan sona kadar entrika ile dolu.Tarihi bir
Roman.Tudor hanedanından Kral VIII.Henry dönemini anlatıyor.

İki kız kardeş yani Mary Boleyn ve Anne Boleyn...Gece ile gündüz, artı ile eksi, siyah ile beyaz gibi birbirlerine taban tabana zıt karakter.Anne hırslı, zeki ,asi,hırsı uğruna her türlü kötülüğü yapan,kendi fikirleri olan, reformist bir kadın.Mary ise saf, diğerlerine göre daha temiz,kendi fikirleri ile değil ailesinin fikirleri ile hareket eden,kendi dışında başlarını da düşünebilen biri....Tek ortak noktaları her ikisinin de ailenin piyonları olması. Yani ailenin hırsları uğruna kraldan bir oğlan çocuk doğurmak için sermaye edilmeleri.

Kitap tanıtımında bir kralın aşkı için birbiriyle savaşan iki kızkardeşin hikayesi dese de Mary mücadele edebilecek biri değil aslında.Daha çok Anne’in hırsları ve kraliçe olmak için mücadelesini anlatıyor.Bu mücadele için ne fedakarlıklar(!)yapıyor.

‘Çünkü onun için cehennemin kapılarına gidip geri geldim.Tahmin daha edemezsin.

Kral VIII.Henry'nin tek amacı kendinden sonra tahta geçebilecek bir erkek çocuğunun olması.Bu amaç uğruna dini ve hukuku kendine uyarlayabilen biri.Eşi kraliçe Catherine'in analık hakkından kesilip( anneannem öyle derdi)bir daha çocuğu olmayacağını öğrendiğinde kralın 25 yıllık geçmişlerini tek kalemde sildiği bölümleri acı içinde okudum.Kral VIII.Henry’nin Anglikan kilisesini kurmasının temelinde işte bu evliliğin geçersiz kılınması var.

Anne’in kraliçe olduktan sonra da hırsı,öfkesi hiç dinmiyor.Herkesin bir dönemi vardır ya onunda lale devri sona eriyor.O bölümlerde kitap daha da akıcı hale geldi.Anne'in son dönemleri çok iç burkuyor.Ama annaanem okusa aynen şöyle derdi 'Eee napcan hemşire etme bulma dünyası işte...

Bu kitap bazı insanları ahlaki deformasyon ve çarpık ilişkiler açısından rahatsız edebilir.Bazı bölümlerde yok artık demeden edemedim hatta tiksindim.Bunun dışında 820 sayfanın nasıl aktığını anlamıyorsunuz kitabın dili sade,akıcı ve yalın. Serinin diğer kitaplarını da okuyacağım merak ettim.

Not:Dün akşam Erol'la filmini seyrettim.Kitaptan çok farklı bölümler var,yavan geldi bana yarıda bıraktım. Herzaman derim kitabın yeri çok başka.

Olasılıksız

Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi? Siz hiç Loto’da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor.Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?

Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?

Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz.Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz? Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, ‘OlasılıkSız’ tam size göre bir roman..

Önce Adam Faver'in Empati kitabını okumuştum sonra Olasılıksızı..Bu kitabına da hayran kaldım.Nasıl bir kurgudur bu demeden edemedir.Diğer kitaba nazaran daha fazla hareket vardı bu kitapta ve çok sevdim..

"Satranç hayat gibidir.Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işe yarar, bazıları ise sonunda.Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek."

Yazar: Adam Fawer
Çevirmen:Şirin Yener
Sayfa:475
April Yayıncılık

Cuma, Temmuz 13, 2012

Hedefe Kilitlenme

Dikkat! Masada bir centilmen var:)

Akşam yemekten sonra bir akşam kahve dünyasına gittik.Eray beyler mönüyü aldı,bir süre göz gezdirdi ben dondurma yicem dedi sonra döndü babaannesine.Babaannecim sen çilekli mi yersin sonra aklına birden başka bir şey gelmiş gibi durakladı....Sen çilek sever misin babaannecim. Babaannesi severim dedi.O zaman sen çilekli dondurma ye ben beyaz yicem dedi.Babaanne ben kahve içmek istiyorum ama dediği zaman peki iç o zaman diye izin verdi. Garsona döndü ben dondurma yicem babaannecim kahve içcek. Garson onun hareketlerini gördükçe neredeyse karşısında küçük bir prens varmış gibi reverans yapacaktı ya neyse.Sonra hay hay küçük bey dedi arkasını döndüğü an gülmeye başladı.Dondurma gelene kadar ise tontalak bahçede koşmaya başladı.

Damla sakızlı Türk kahvemi tam höpürdetirken Erol yabancılarla sürekli iletişim halinde olan Eray’a bakarak çocuğumuzun tek kötü huyu bu dedi.Az daha kayınvalidemin yüzüne püskürtüyordum kahveyi.Tek kötü huy mu dedim bilerek tek kelimesini vurgulayarak.Evet dedi başka çocuğumuzun ne kötü huyu var ki...Düşündüm kuzguna yavrusu şahin görünürmüş diyen kişi kesinlikle Erol gibi bir babayı görerek etmiştir bu sözü.

Tontalak yabancılarla çok çabuk iletişime geçiyor ve ailecek bu bizi rahatsız ediyor.Mini mini bebekken bile böyleydi.Başkalarının çocuğu yabancı birini görünce ya da kucağına alınca basardı çığlığı bizimki boğum boğum parmaklarını açıp kapayarak yabancılara gel gel gel yapardı.Parklarda bir an olsun bile başka tarafa bu yüzden çeviremiyorum kafamı.Hani hiç tanımadığı biri gel gidelim derse bana 'göle göle annecim' der gider vallahi.Anlatıyoruz ama.....Neyse demek ki anlaması için biraz daha zamanı var.


Dondurması gelince oturdu sandalyeye hem dondurmasını yiyor hem de kime laf atabilirim diye çevreyi gözetliyor.Bingo tam yanı başımızda telefonundan bir an olsun gözünü ayırmayan kadına laf atıyor.

1.Aşama –Tanışma

Ablacımmmm,ablacımmmm (önce şirin ses tonuyla kendisinin farkedilmesini sağlıyor.Kadın geç de olsa kendisine seslenildiği anlıyor)

-Efendim canım, bana mı seslenmişten sen ayyyy

1.Aşama başarıyla tamamlandı


2.Aşama-Muhabbete bodoslama dalma
-Ablacım sen neden sigara içiyorsun
-Bi bi bil memm(kadın ne cevap vereceğini şaşırdığı için kekeliyor)
-neden (sonuçta bilmem bir cevap değil tontalağın nazarında)
-Tamam bir daha içmeyeceğim ( cevabı yok ki o yüzden kaçma metodunu kullanıyor kadın ama bir yandan içmeyeceğim derken sıkı bir nefes çekiyor içene)
-ama hala içiyorsun:)

Söyledikleri ile hareketlerinin çeliştiğini anlayan kadın hemen sigarayı söndürmek zorunda kalıyor bak artık içmiyorum diyerek sigaranın zararları hakkında koyu bir sohbete dalıyorlar

2.Aşama başarıyla tamamlandı

Artık ben kalkayım diyen kadını gören tontalak hemen 3.Aşamayı devreye sokuyor,zaman yok

3.Aşama-Oyalama

-Tanıştığımıza memnun oldum ben gidiyorum
-Araban var mı ablacım
-var
-ne renk
-beyaz
-babamın arabası da beyaz
-hadi bye byee
-göle göle ablacım....

3.Aşama başarıyla sonuçlandı.

4.Aşama-Hedefe Kilitlenme

-Ablacımmmmmmmmmmm

Kadın arkasına dönüp bakıyor

Bir gün bize gel:)

4.Aşama henüz sonuçlanmadı

Not:Babasının bir özelliğini tıpkı Eray’da almış.Yani hergün ev misafirlerle dolup taşsın istiyor. Eğer bize gelecek kimse yok ise işte görüldüğü gibi parklardan,kahve evinden toplama çalışıyor...

Not:Dün akşam eve gelince babaannesini bana şikayet etti.Babaannem beni parka götürmedi annecim ne kadar ayıp di mi:)Yok ayıp değil sadece yorgundur diyebildim.Bu aralar ben eve gelince hemen şikayete başlıyor..Babannecim beni banyo ettirmedi annecim, bana dondurma vermedi annecim,bana gızdı annecim....Besle kargayı oysun gözünü kayınvalidecim... Diyorum ya çocuğumun huyları bu aralar çok değişti çok...

Perşembe, Temmuz 12, 2012

Mutasyon


Tontalağımın en sevdiğim yeridir tatlı dili.Öyle tatlı öyle ballıdır ki...Evimize gelenlerde bayılıyor onun bu özelliğine.Ne bilim su versem dedeştürler annecim...Annecim parka gidebilir miyim? Annecim seni seviyorum..Annecim, babacım hojjgeldiniz..Annecim sen çok datlısın(tatlısın)..Annecim balsın bal(sarılıyor bu arada) Bu çorba çok düzel olmuş, annecim sana yardım dapayım.Yani hep rica, minnet,takdir cümleleri

Bir haftadır lakin rüzgar yön değiştirdi.Eray’ın üslubu inanılmaz bir değişime uğradı..Ha birde çok sinirli...Bir gün bir şey almasına izin vermedim öfkelendi elini yumruk yaparak bir daha böyle yaparsan senin kafanı kırarım dedi.Dondum kaldım resmen.Bana kal gelecek kadar şaşırdığımda hemen gözlerim Erol’u arar.Yine öyle yaptım artık nasıl bir yüz ifadesiyle Erol’a baktıysam fırladı yerinden resmen.Sen kime dedin o lafı diye kükredi.Güzel güzel de cevap veriyor tontalak 'anneciğime' dedi.Sakın bir daha annenle öyle konuşma eğer tekrarı olursa demeye kalmadan dedi ki tontalak

-Bana ceza verirsen senin kafanı kırarım babacım:)

Evet tabiki ceza aldı.Bu arada Erol’la diktörtgen masa toplantısı yapıp taktiğimizi belirledik. Bu lafı bir daha duyduğumuzda kucağımıza alıp sakin sakin konuşmaya,anlatmaya karar verdik.İlkinde hazırlıksız yakalanmıştık.Allahım bir daha duymayım dedim ama maalesef iki gün sonra tekrarladı aynı cümleyi..Senin kafanı kırarım...Babası bilgisayar kullanıyordu hemen kalktı yerinden dizine oturttu,boğazını temizledi öhömm öhömmm ve cümleye giriş yaptı

-Eray’cım güzel oğlum hiç annelerin kafaları kırılır mı?
-Peki babacım kimlerin kırılır..

Dakika 1 gol 1 tabiki golü ağalara tontalak gönderdi.Erol beyler öyle sabırla laf anlatacak adam değildir.Daha ilk cümlede hezimeti uğradı ya Ayla benim biraz işim var sen devam et diyerek pası bana attı.Anlatmaya çalıştım da bu lafı şimdilik unutmayacak galiba ..

Not:Babası eve geldiğinde Eray’la güreşir,gıdıklar oyunlar oynar.Normalde Eray bu oyunları çok sever.Dedim ya bu aralar sinirli diye oyun esnasında sıkılan tontalak dedi ki ‘yeter be adam’ Allahım bana oğlumun tatlı dilini geri ver:) Ha bu arada bu bir geçiş dönemidir di mi?

Fotoğraf ilk doğumgününden zaman hızla akıyor az kaldı doğumgününe,hala düşünüyorum ne yapayım diye..

Çarşamba, Temmuz 11, 2012

Babam gibi


Bir müddet öylece baktım..Sadece küçük adamıma aslında hiçbirşey göründüğü gibi değil biliyor musun demek istedim.Demedim.Nasılsa biraz daha büyüyünce idrak edecekti bazı şeyleri,belki de kabul bile edecek...

Her zaman ki gibi küçük adamım oyuncaklarını dağıtmıştı salona..Bir süre sonra artık dayanamayıp ‘kim bunları toplayacak diye söylendim.Hiç tereddüt etmeden ‘babam’ dedi. Baban mı? Baban senin hizmetçin mi diye sordum?Sen dağıttın tabii ki sen toplayacaksın. Hayır dedi babam toplayacak çünkü benim babam güçlü dedi(ellerini yumruk yaptı o ara) Çok mu güçlü dedim.Evet benim babam çok güçlü canavarları döver:)Aaaaa dedim sanki şaşırmış gibi.

Bu arada kaşındım hem de tatlı tatlı kaşındım...Bazı şeyleri merak ettiğimden yani küçük adamımın gözünden nasıl göründüğümü öğrenmek için can attığımdan acayip bir kaşındım.. Peki sence ben güçlü müyüm? Yahu usulen iki dakika düşün be oğlum pat diye hayır güçlü değilsin dedi.Bir çocuk gibi alınganlık yaparak nedenmiş o neden güçlü değilmişim dedim.Sıkı durun zira ben sıkı durmadım ters düz etti bu çocuk beni. Çünkü sen çok KÜÇÜKSÜN dedi(boyumu kasetti).İşte o an demek istedim yani hiçbirşey göründüğü gibi değil evladım demek istemeyi.Sadece sana katılmıyorum en az baban kadar hatta daha fazla güçlüğüm dedim.

Saate baktım zamanı gelmiş yani şu an itiraf zamanı...Çok fazla bu konulara girmeyi sevmesem de ben bu ülkenin kadınlarının fiziksel, psikolojik yani birçok anlamda çok güçlü olduklarını biliyorum. Hem çevremden gözlemliyorum hem de ben şahsen bizzat kendim yaşıyorum.

Gözlemlediklerimin diğer insanların özeline girmesinden ötürü es geçip bilgim dahilimde kendi özelime üsturuplu bir şekilde dalıyorum.

Ev işlerinde ve çocuk bakımında yardımcı olan bir eşim olmasına rağmen hiçbir zaman işler fity fity bölüşülmez terazin ağırlığı hep benim tarafımdadır.Sabahtan aynı anda çıkıp akşam aynı anda eve dönmemize rağmen o hep pert durumdadır.Çok yoruldum der bir şey söylendiğinde.Hafızanı tazelemeye gönüllü olmak istiyorum der işte tüm gün çalıştığımı hatırlatırım.Lakin cevap hazırdır.Benim işim çok yorucu ama..Bunu ölçen bir alet bile var evimizde yani olmalı eşim bunu ölçebildiğine göre..

Kadın kişisi hep düşünmek zorundadır. Yarına ne yemek yapılacak,çocuk ne yiyecek diye..Eşim hep boşver hallederiz der nedense. Akşam baba erikleri kütletirken haftasonuna misafir gelecek dolmada sarmalı.Çocuk hasta mesela ya... Telefon tuşlarına baba kişisi bastığı anda alev aldığı için anne hastaneyi arayıp randevu almalı, tüm gece vardiyasız biçimde ateşli minik erkeğin başında nöbet de tutmalı. Ertesi gün işten izin alıp koştura koştura çocuğu doktora götürmeli.

Adamlar bu konularda zinhar rahatsız edilmemeli .Malum her başarılı erkeğin arkasında bir kadın var safsatası.Doktordan koştur işe gel işleri topla aa unutmadan ilaçlar da alınmalı.Çocuğun gidebileceği okulları araştır,randevu al ve eşinle görüşmeye git, temizlik yap, misafir ağırla,çocuğun sandaleti olmuyor koş sandalet al yahu demin cebimdeydi bu alışveriş listesi de nerede.Sıralansa dünya kadar konu var aslında..

Belki de bu yüzden şaşırdım küçük adamımın sen güçlü değilsin demesini:)Bu ülkenin kadınları gibi bende güçlüyüm aslında sadece babasının 1,90 luk boyu karşısında 1,60 lık annesini görünce çocuğumun biraz nasıl demeli aklı karışıyor o kadar...Yani olay şimdilik bundan ibaret.O da öğrenecek gerçeği zamanla nasılsa:)

Not: Tontalağım,minik adamımın bu aralar replikleri şöyle:Babam gibi yicem babam gibi büyücem, babam gibi güçlü olcam, babam gibi işe gitcem......İnşallah oğlum baban gibi dürüst ve ahlaklı olursun...Haa bir de bazı şeyler göründüğü gibi değildir bunu sakın unutma

Salı, Temmuz 10, 2012

Resim


Resmin içindeyken her köşeyi her kıvrımı net göremezsin,bazı şeyler flulaşır ...Bakış açın daralır ya da şöyle diyeyim o resmin rengi, dağı,taşı yeşili,teması kısaca en önemli unsurlarından biri olduğun için objektifliğini yitirirsin.

Evin oğlunun da yaşadığı galiba buna benzer bir şeydi. Resim de anlatılan neydi peki....Evine gelen arkadaşlarıyla oyun oynayan bir çocuğun hikayesi vardı.Tema ise paylaşma ile gelen mutluluk.....Daha evine gelmeden arkadaşları arkakaşlarımla uyuncaklarımı baylaşcam demişti zaten annesine.Paylaştı da...Öyle güzel oyunlar oynadılar ki dört erkek arkadaş... Yalnız oynarken biraz da ses yaptılar.Anneler rahatsız olsa da mutluluklarını gördükçe ses etmediler bir akşam boyu kah sohbet edip kah resmi seyrettiler..Babalar mı hayat onlara güzel.. Herzaman ki gibi terasta oturmuşlar dünyadan bihaberler...

Evin oğlunun bir ara çişi geldi.Belli uzun zamandan beri tutuyordu çünkü resmin içinden çıkmak istemiyordu.Daha fazla dayanamayıp resmin içinden dışarıya doğru bir adım attı ve penceresi genişledi, görüşü ise berraklaştı. Merdivenlerden inerken aaaa annecim ne kadar türültü yapıyorlar de mi dedi. Biraz yapıyorlar dedi annesi.Tuvaletini yaparken çok rahatsız olup aaaa çok türültü yapıyosunuz susun be bile dedi.Merdivenleri çıkarken öfkesi katmerlendi.İki eli belinde odaya dalıp resmin içindeki arkadaşlarına bağırdı.... Yeter be çok türültü yapıyosunuz susun ...Sesini duyuramadı...Sonra vazgeçti bağırmaktan resmin içindeki yerini aldı.

Görüş ise tekrar flulaştı..

Cuma, Temmuz 06, 2012

Ama haksızlık bu

Her akşam babayla parka gidiyor tontalak kah bisiklet sürüyor(yani çalışıyor sürmek tam olarak doğru değil)kah arkadaş bulup onlarla takılıyor.Parktan gelince de el ayak yıkanıp bir tane dondurma yemesine izin veriliyor bir süre televizyon izleyince doğru uykuya..

Dün akşam parktan dönünce çok huysuzdu çünkü oyuna doymadı.Bu sebepten ellerini yıkamak,üstünü değiştirmek istemedi,çok ağladı.Ellerini yıkamak için ikna etmeye çalıştım ee çalışırken biraz da poh pohladım.Kucağıma aldım,sırtını sıvazladım gel bebeğim birlikte ellerimizi yıkayalım dedim sonra dudağımı ısırıp sustum.Pardon hem sustum hem tırstım. İnşallah cümle içinde geçen bebeğim lafını yani tontalağın en hassas olduğu lafı Eray duymamıştır dedim.Peki bu mümkün mü? Banyonun önünde kucağımdayken gözlerimin içine kırgın bir şekilde baktı ve dedi ki

Bana bir daha bebeğim dersen sana gızarım

Bebeğim lafını bir daha kullanmamak konusunda dikkatli olacağıma söz verdim:) başka ne yapayım.Eskiden bebeklik resimlerine bakarken bebeğin kendi olmadığı konusunda itiraz ederdi.Ben bebek olmadım diye bas bas bağırırdı şu aralar ise ben bebek oldum ama büyüdüm diyor bu bizim için büyük bir gelişme...


Bu aralar herşeye bir çözümü var tontalağımın lakin çözümü irdelediğimizde sonuç hep aynı yani fayda,kar ibresi hep tontalağın üzerinde..Pazartesi akşamı babaanne bize yatıya geldi.Uyku saati gelince annecim babaannecim yerede yatcak dedi, evdeki herşeyle o kadar ilgili ki bu arada.Salondaki koltuğu açacağım Eray’cım babaannen orada yatacak dedim.Sonra buldum dedi elini şıklattı.Babaanne sordu ne buldun.

Babaannecim sen babacımla yat buyada...Eeee diye soruyor babaane.Ben annecimle odada yatarım.

Acaba oyy fedakar oğlum benim babaannesi korkmasın diye babasını feda mı etti demeliyim yoksa çakal bu çocuk ya annesiyle koyun koyuna yatmak için fırsatını mı buldu demeyelim inanın hiç bilemedim.

Geçen hafta misafirler geldi bize arkadaş telefonundan çocuklara oyun açmış oynuyorlar ay pardon sen oynayacaksın ben oynayacaksın diye tartışıyorlar.Tartışma büyüyünce arkadaş telefonu ellerinden çekti kavga edeceksiniz hiçbirinize vermiyorum dedi. Tontalak devreye girdi arkadaşına döndü dedi ki.

Ben fefefonu(telefon)seninle baylaşabilirim,sen diye sordu. Arkadaşı da ben de paylaşırım dedikten sonra tontalak efendi dedi ki o zaman önce ben oynayayım sen sıranı bekle:) Diyorum ya ibre hep tontalağın üzerinde...

Bir de bu aralar hayatın adil olmadığını düşünüyor tontalak ve bu galiba acı veriyor oğluma Annanemizi uğurladık Samsun’a hoş bu ayrı bir konu aslında.Samsun’da ki selden ötürü dayımız kaybetti çoğu şeyini... Allah’a şükür sağlıkları sıhhatleri yerinde.Bu kötü günlerinde kardeşlerinin yanında olmak istedi attık annanemizi otobüse.Eray ise otobüs delisi o da çok binmek istedi annanesiyle birlikte.Otobüs hareket ediyor binemiyor ya babası Eray’ı zor tuttu,çok debelendi.Babasından kurtulamayan tontalak en sonunda bağırdı

Ama haksızlık bu, haksızlık bu, haksızlık bu.... Sesi çatallaşana kadar bağırdı...

Oğlum annen beylik lafları hiç beceremedi sadece şunu söyleyebilir sana hayat hiçbir zaman hiç kimseye adil olmadı ki..Evet kabul edene kadar acı veriyor insana.Geçmişe omzunun üzerinden dönüp baktığında umutlarını,hayallerini gördüğünde sakın üzülme.Her zaman hayat planladığın gibi gitmeyebilir.Karar ver ne olursa olsun karar ver... Bir yol ayrımına geldiğinde ister sağdan git ister soldan inan bana ortada durup öylece beklemekten daha iyidir.Hani klişe bir laf vardır ya en kötü karar kararsızlıktan iyidir...Ha bir de hayallerinin peşinden mutlaka git,hayallerin gerçekleşmese bile en azından denedim dersin...

Pazartesi, Temmuz 02, 2012

Sezon açıldı

Şekil 1.3.5.7

Efendim epeydir faaliyet yayınlamadığımızın farkındayım o yüzden şeytanın bacağını kıralım bu hafta yayınlayalım dedik. Gerekli malzemeleri sayıyorum. Gözler, yapıştırıcı, kağıt,rulo,suluboya, magnet, buzdolabı, yaratıcı bir çocuk,meşgul bir anne,çay bardaklarını hazırlamak için gözlerinizle sayamayacağınız kadar misafir, bir toka ve tabiki amaç....

Faaliyeti hazırlamak için öncelikle cuma gecesinden misafirlerinizin eşinizi arayıp(evin annesi en güzel rüyalarını görüyor) hu huu komşi yarın size gelmek istiyoruz müsait misiniz demesi gerekiyor.Sabahın köründe işe gitmekte olan eşiniz daha afyonunuz patlamamışken akşama misafirimiz var demesi ise faaliyete ayrı bir adrenalin katıyor.Daha marketler yeni yeni açılmışken evin oğlu ile alışveriş yapmak şart..Yapma oğlum,alma oğlum,evde var oğlum,koşturma oğlum, tişörtümü tut oğlum(el kol dolu olunca),eve gidelim ben sana yapacağımı biliyorum oğlum...

Sonra hemen mutfağa atıp kendinizi zamanı unutmanız ve oğlunuzun elinden geleni ardına koymaması gerekir ki bu faaliyetin can damarı.On dakikadır sesi çıkmayan oğlunuzun ki bu zaman bir rekor olduğu için meraklanıp salona koşturarak gittiniz de fotoğraf 1,3,5,7 deki  manzara ile karşılamanız lazım.Evdeki poşet içindeki tüm gözler sinsice alınıp yapıştırıcı ile bir kağıda yapıştırılır.Oğlum tüm o gözlerle ne yapıyorsun sen cümlesi ile şöyle bir cevap alınmazsa faaliyet vallahi de eksik kalır

Ders dapıyorum annecim çok ödevim var

İki sayfa boyunca gözler yapıştırılınca tabiki faaliyetin yapılmasının diğer amacı da gerçekleştirilir.Yani tontalak tarafından faaliyet magnet ile buzdolabına yapıştırılır ve sonra şöyle bir cümle kurulmalıdır

Arkakaşlarım(arkadaşlarım) çok beğenecek,vüprüz(sürpriz)olcak annecim

Şekil 2.4.6.8

Daha faaliyet bitmedi ertesi gün yani pazar akşamı da misafir gelmelidir ki el ayak birbirine dolanmalıdır ama öncesinde öğlene bir sünnet mevlidi sıkıştırılır.Annesinin halasına gidecek olan evin oğlu çok heyecanlıdır sabah kahvaltısını hazırlamakta olan anne bu çocuğun sesi yine niye çıkmıyor diye salona koşturunca benzer bir tablo ile karşılaşır.Sulu boya ve rulo sincice alınmıştır(evin annesi tuvalet kağıtlarının rulolarını faaliyetlerde lazım olur diye biriktirir) ve bu sefer ki faaliyetin amacı ise şuymuş.Ruloya sulu boya ile resim yapıp büyük halaya vüprüz yapılacakmış:)Şekil 2.4.6.8 görüldüğü gibi.Yapılan faaliyetlerin buzdolabında sergilenmesi şart evin oğlu öyle görmüş öyle bilmiştir.Ruloyu magnet ile tutturamayınca annesine dönüp sen tuttur demiştir ki annesi bunun imkansız olduğunu oğluna anlatmaya çalışmış, anlayamayınca mutfağı toplamaya devam ettirmiştir.Oğlu ısrar edince ‘Eray’cım o buzdolabına yapıştırılmaz ben yapamam’ diye kükreyince oğlu

Ben yaparım annecim

demiş ve ruloyu kağıda yapıştırmış ne yapıp ne edip o ruloyu buzdolabında sergilemiştir...Hıhhh yaptım işte annecim diyerek annesine hava atmak ise bu faaliyetin en büyük amacı imiş.....(ben bir kere magnet ile tutturulmaz demiştim hıhh o şekilde aklıma gelseydi ben de yapardım)

Not:Malzeme listesinde geçen toka ise oğlunuzun  hazırlık yaparken iki gün boyunca yaptıkları karşısında saç-baş yollamamak için toplamak içindir


Bir dahaki faaliyetimizde görüşmek üzere esen kalın... Haftaya gelecek olan misafirler şimdiden yer ayırttı anlaşıldığı üzere bizim terasın sezounu açıldı:))