Pazartesi, Haziran 07, 2010

Daha çok yazmam lazım

Uyku sersemi anne = Eray ne yapıyorsun, ayak öpülür mü hiç
Ateş böceği =Anniii üüüü(suratını ekşiterek bir eliyle yüzünü kapatarak güya ağlıyor)
Kendine gelen anne = Evet oğlum çok acıdı,ağladım ama geçti, hiçbirşeyim kalmadı
Ateş böceği = Üfff üffff üffff (yarayı üflüyor)

Pazar sabahı ayak bileğimine kondurulan bir öpücükle yataktan zıpladım. İşyerinde ufak bir kaza sonucu ayak bileğim kanamış, şişmiş sonrada kabuk bağlamıştı.Annanesi ve babaannesi Eray düşünce düştüğü yeri öperek onu sakinleştirmeyi öğretmişler.Kafasını bir yere çarptığında ya da ayağı takılıp düştüğünde canı acımasa da anniiii diye yanımıza gelip acıyan yerini(ya da acımayan) öptürüyor eğer öpmezsen kurtuluş yok.

Pazar sabahı annesini kaldırmak için geldiğinde yarayı görünce annesine kıyamamış, üf olan yeri öpeyimde annemin canı yanmasın demiş.O an akıllı bıdığıma öyle bir sarıldım ki duygularımı anlatmam mümkün değil. İyi ki annenin hayatında varsın küçük aşkım SENİ ÇOK SEVİYORUM

Not: Pazar kahvaltısında ablamla blogum hakkında konuşurken Eray ne kadar şanslı her an geçmişini hatırlatacak anılar,resimler var çevresinde,ben de küçüklüğüme ait anıların kayıtlı olmasını çok isterdim dedi.

Sonra bu sabah üzücü bir haber aldım. Komşumuzun gelini daha 29 yaşında 1,5 yaşında çocuğu vardı kanserden ölmüş, annem telefonda ağlıyordu. Öğleni geçti ancak kendimi toparladım. Bir iki kere görmüştüm, samimiyetimiz yoktu ama görünce ne kadar hayat dolu bir kız diye içimden geçirmiştim.Sonra düşündüm hayatın insana iyi veya kötü ne getireceğini belli değil.O nedenle Erayla ilgili herşeyi yazmak istedim.Belki bir gün.... kendimi iyi hissetmiyorum cümlenin sonunu bir türlü getirmek istemiyorum.

Hiç yorum yok: