Cuma, Kasım 21, 2014

Birinci Bölüm: Erciyes ve Cıvıklı

 
Fotoğraflar öyle dağınık ki bir türlü toplayamadım.Toplayamayınca da yazamadım.Zaten hastayım yazmak da gelmedi içimden. Geçen perşembe akşamı boğazım ağrımaya başlayınca nayır, nolamaz, nolmamalı, nüçün, nasıl, neden şimdi gibi höykürmelerimden sonra evrene mesaj saldım. Ben hasta olmayacağım...
 
Evren yine yanlış yerinden anladı lafı.Cuma sabahı borazan gibi bir ses, vücut kırgınlığı, hapşırık, tıksırıkla kalktım. 16.00'e kadar zor zar çalıştım. Sonra işten izin alıp anneme geçtik Eray'ı aldık.Yol uzun okuma ödevini arabada yaptık. Cuma trafiğine kalmadan vardık Europark otoparkına. Fiyatlar çok uygun olduğu için arabayı orada bıraktık. Sonra servisleriyle 2 km uzaklıktaki Sabiha Gökçen havaalanına vardık.
 
Hayatımda yaşadığım en kötü uçak yolculuğuydu. Dayanamayacak hale gelince attım kendini Erol'un dizlerine. Gözlerimi kapadım inişe geçinceye kadar yattım. Eray'ın keyfi yerinde. Çok heyecanlıyım dedi yolculuk boyunca.
 
Gece ağrılarımdan mütevellit uyumadım. Sabah da zombi gibi kalktım. O gün geç başladık programa Erol'un Kayseri de işi olması sebebiyle. Doğal olarak Nevşehir'e geçemedik, Erciyes'e çıkarız bir iki kar topu atarız dedik birbirimize.
 
 
İlk defa teleferiğe bindi Eray o gün. Binerken annecim sen bilmiyor musun benim yükseklik korkum olduğunu dedi. Ama bunu söylerken de bir yandan da biniyor hasbam:) Eray'ın yanında bu zamana kadar hiç dillendirmesem de ben de yükseklikten korkardım küçükken.Küçükken dediğime bakmayın nükseder bu korku bazen.Bu arada çok eğlendik teleferikte. Taa ki tipi başlayana kadar. Çocukların hoşuna gitti gitmesine de benim o yükseklikte pek hoşuma gitmedi.
 
Evet kabul çocuklarla gezmek biraz zor ama onlarla gezmenin öyle güzellikleri var ki. Zorlukları değil de kolaylıkları görmeye çalışınca gezi lokum oluyor gerçekten. Çocukların karla buluşmak için heyecanını izlemek, kahkahalar atması, sıcak çikolata içerken mutlulukları, teleferikte bir yandan Ankara'nın bağlarını söylerlerken bir yanda da göbek atmalarını görmek varken neden olmadık yerde anneeeeeee çişim geldi, her hediyelik eşya dükkanında anneeee onu istiyorum ,anneeeee tavuk döner yemem et döner isterim, dürüm isterim demelerine takılayım ki.. Takılmadım da
 
Henüz kayak sezonu açılmamış, yeterli kar yok çünkü. Yükseklere çıktıkça kar vardı işte kar topu oynayacak kadar.Bize ve çocuklara yetti. Yalnız şunu diyeyim çok çok soğuktu. Rüzgar o tepede öyle esiyordu ki durulacak gibi değildi. Attık kendimizi bir cafeye.Bizler kahve içip ısınırken minikler de kendilerine sıcak çikolata söyledi. İçtiğim en kötü ve soğuk kahvelerden biriydi ya neyse.
 
 
Kemiklerimizi ısıttıp, azcık dinlendik sonra teleferikle tekrar aşağıya indik. Çocuklar bu kısmı pek sevmedi. Kara doyamadılar çünkü.
 
Sonra Erol develiye gidip develi cıvıklısı yiyeceğim diye tutturdu. Birinden duymuş. Kayseri'ye gidersen sakın cıvıklı yemeden dönme demiş. Ahh o her kimse onu bir yakalarsam ne yapacağımı bilmiyorum şimdi ama iyi şeyler olmayacağı kesin:) Git git yol bitmiyor arkadaş. Bilmem kaç km den sonra vardık Develi'ye. Niye? Sadece yemek için. Geçmiş zaman bir pazar canım köfte çekti kalk hadi Tekirdağ'a gidelim, yiyelim diye başımın etini yiyen bir adam bu.Neden bu kadar şaşırdıysam cıvıklı yemek için 100 km teptiğimize. 
 
Efendim vardık sonunda Develi'ye.Nerede ne yesem diye internete sormak mı o da ne. Gideceksin gideceğin yere sonra meydan da bir delikanlının yanına çekeceksin arabayı hey delikanlı burada en güzel cıvıklı nerede yenir diyeceksin o da abicim şimdi dümdüz git oradan sağa dön diye tarif edecek. Hey yavrum hey benim memleketime..
 
 
 
Cıvıklı siparişi verdik, çocuklar cıvıklı yemeyiz dedikleri için yazması ayıp dürüm döner siparişi verdik bak bu dürüm döner lafı cepte. Ben tarihini, nedenini, niçinini merak ederim Erol ise tadını. O yüzden garson masaya tekrar gelince neden cıvıklı dedim. O da efendim abla anlamadım dedi. İsim neden cıvıklı benim gördüğüm bildiğin kuşbaşılı pide. Başladı anlatmaya. Gelin efendim çekinmeyin birlikte dinleyelim...
 
Cıvıklı eskiden Erciyes dağının yaylalarında atlayan, zıplayan, meleyen koyunların bel ve kaburga bölgelerindeki etlerden yapılırmış. Parça et zırhla kıyma olana denk doğranırmış. Etin yağının bu darbelerle erimesi sonucu çok cıvık bir hal alırmış. O nedenle de bu yemeğe cıvıklı denmiş. O zamanlarda cıvıklının pişirildiği fırınlar bile farklıymış.
 
Aaaa bu koyun eti mi ben koyu eti yemem asla dedim garsona yok abla koyun değil dedi. Sonradan öğrendik ki hakiki cıvıklı yapan yer çok çok çok azmış. Sebep çok maliyetli ve zahmetli olması. Garson gittikten sonra eee ne anladım ben bu işten gidip bir Avm de kuşbaşılı pide yerdim dedim. Erol'da Develi'yi gördün fena mı oldu dedi sırıtarak. Doğru en azında güzel ilçeyi bu vesile ile görmüş olduk. 
 
 
Cepte bir şey vardı hah tamam hatırladım ben dürüm döner deyince etten başka bir şey aklıma gelmez. Biz otçul olduğu kadar etçil bir aileyiz. Tavuk döner Eray'ın önüne gelince eyvah dedim bir kriz patlayacak. Eray ben bunu yemem ben et yerim dedi lakin et döner yok bulunduğumuz yerde. Ay çocuğu ikna ettik etmesine de cıvıklı oldu mu sana donuklu...
 
Tekrar yollara düştüğümüzde hava kararmış ve saat 17.00 olmuştu. Din don.. Yani Kayseri'de ki müzeler kapandı. Çocuklar çok yorgun olunca (o an bize öyle gelmiş olmalı) eve gitmeye karar verdik.Tabii bu benim Erol'a kötü kötü bakmayacağım anlamına gelmez. Cıvıklı için bizi yollarda oyaladı hain köfte.
 
Akşam tüm gün gezen onlar değilmiş gibi çocuklar full çekti. 
 
 
 
 
Not:İ kinci gün ile devam edeceğim, cıvıklı cıvıklı diye yazınca acıktım bir yemek yiyeyim:))
 
İlk teleferiğe biniş: 15/11/2014
Yer: Erciyes
 
 
 
 

2 yorum:

deeptone dedi ki...

ne güzel yerler giç görmedim. birden soğuk bastırdı di mi ya. çok geçmiş olsun.

Ayla dedi ki...

Deeptone çok sağol.. Evet tipi bastırdı ve biz teleferikteydik. Öyle rüzgar vardı ki teleferik sallandı ben sevmem bu arada adrenalini:)