Cuma, Temmuz 25, 2014

İki kişinin bildiği sır


-Bugün tontalağımın yaz okulunun son günü. 5 hafta göz açıp kapanıncaya kadar geçti. Sanki dün gibiydi servis sorununu kafaya takmam. Dertleniyoruz bazen boşuna. Kredileri boş yere harcıyoruz çokça. İşte ne oldu hayırlısı ile çocuğum gitti geldi. Hep kendime anlatmaya çalışıyorum Ayla bulunur bir yolu, bulunmuyorsa da demek böyle olması gerekirdi. Neyse bir şekilde halledildi. 5 hafta. Zaman bir su misali.

- Tontalak sır saklayamaz derdim hep. Demeyeceksin arkadaş ben şu kişiyi iyi tanırım diye.Hatta çocuğun olsa bile.Böyle yazınca bir anı geldi aklıma. Annemle oturuyoruz bir gün konu babam. 40 yıllık kocamı tanıdığımı zannediyorum ama Ayla hiç bilmediğim huylar çıkıyor bazen karşıma. Belki bilmediği değil de mutasyona uğramış bir huy. Mümkün mü? dünya dönerken insan denen varlığın hep aynı kalması. Belki de bazen huyları da, davranışları da değiştiren çıkar dünyası. Nasıl mı? Şöyle ki..

Tontalak ile dede anlaşma yapmış. Aslında anlaşma demeyelim de tontalak dedesini tehdit ederek istediğini elde etmiş. Burası cepte.

Bir gün zırr telefon arayan babaanne.Havadan sudan konuştuktan sonra daldı konuya. Eray dedesine sabahları bana abur cubur alırsan yaz okuluna ağlamadan giderim demiş.Malum sabah dede bırakıyor Eray'ı. Her sabah ama her sabah benzinciye girip istediği abur cuburu almış bizim tontalak.Bu durum ne zamandır devam ediyormuş peki diye sordum.2-3 haftadır devam ediyormuş meğer. Şaşırdım Eray'ın sır saklama performansına. Hatta bir ara ayakta alkışlamak istedim çocuğumu. Meğer benim sır saklayamaz dediğim oğlum çok güzel sır saklıyormuş. Eve gittiğimde işitti azarı benden o ayrı. Yok sır sakladığı için değil dedesini tehdit ettiği için.

Sonrası malum.Tontalak sırrımızı açık ettin diye dedesine küstü ama ne küsme.Dede babaanneye Ayla'ya söyleme demiştim sana diye babaanneye küstü, ben bu çocuk öğlen okulda neden yemek yemiyor diye kafa patlattığım günler için dedeye küstüm (Küstüm demeyelim de eee aşk olsun baba dedim).  Küçük bir sırın bir aileye yaptığına bak . Ha bu arada şu söz de bu olayla birlikte doğruluğu bir kez daha kanıtlandı. İki kişinin bildiği sır, sır değildir.

-Dün ile birlikte bu işte dolu dolu dört ayımı bitirdim. Durumlar nasıl diye sorarsanız. İnsanın olduğu yerde ne kadar iyi olunabiliyorsa o kadar iyi işte.

-Dün mesaj attı Erol. Bu akşam benimle film izler misin? Ramazan o kadar yorucu geçiyor ki evde ne film izleyebiliyoruz ne de kitap okuyabiliyoruz. Adam özledi haliyle. Aslında o kadar uykum vardı ki yine de başka zaman demedim. Eve gelmemiz 22.30. El ayak yıka, üst değiştir, film seç-oynat derken 23.00. Gözlerimi zor açıyorum. Film de öyle kasvetli ve ağır ki bana hiç yardımcı olmuyor.Uykuya teslim olmayayım diye resmen üstün bir çaba harcıyorum sebep bizim bey heves etmiş hevesi kursağında kalmasın.Uzun süre sessizlik olunca  bir baktım ki Erol beyler uyumuş. Sahur da yani 03.00 de kalkınca uyumuşum yarın akşam seyrederiz olur mu demez mi? Derim ki papaz bir kere pilav yer.

-Bu akşam iftar için annem patlıcan oturtma, pilav, çorba cacık yapacaktı. Allah razı olsun ondan. Patlıcan oturtmayı yapmış sadece akşama fırına vermesi kaldı. Çorbayı da sabah serinliğine sabahtan yapmış. Azcık dinleneyim şuraya uzanayım derken zırrr telefon hem de bu saatte. Arayan bir akraba. Akşama size iftara geleceğiz demiş. Bu arada müsait misiniz lafı addaaaa gitmiş. Annem tabi gelin buyrun dedikten sonra menüde olması gereken şeyi de söylemiş. Canı balık istiyormuş. Kulaklarıma inanamadım. Bir çok şey artık dejenere oldu. Benim küçüklüğümde misafir dediğin umduğunu değil bulduğunu yerdi.

-Birazdan tontalak işyerime ziyarete gelecek. İş çıkışı parka götürürüm dedim. O yüzden işleri toplamam lazım.Ha unutmadan barış ve huzur dolu bayramlar herkese ama herkese. Umudum pek olmasa da ne diyeyim umut fakirin ekmeği.

2 yorum:

Yunkabu dedi ki...

Bu blog Eray icin bir hazine ahretligim, ne cok isterdim kendi cocukluguma dair boyle detaylari anilari okuyabilmeyi...

Ayla dedi ki...

Bende çok isterdim çok az fotoğrafım var benim annem çoğu şeyi de unutmuş zaten