Çarşamba, Mayıs 28, 2014

Jonh Steinbeck'in oğluna mektubu

Hatırlıyorum da bizim eve bilgisayar üniversite öğrencilik yıllarımda yani 99 yılında girdi. Nerede altı yaşında bilgisayar sahibi olabilmek.

Ödevlerim olurdu yazılacak. Ne yapardık giderdik kırtasiyelere sayfa başına anlaşırdık yazıcı başına yazdırırdık. Ha puntosuna göre bile değişirdi fiyat. Araştırma için okul çıkışı İstanbul Üniversitesinin kütüphanesine giderdim. Yoktu öyle Google amcaya falan sormak. Düşünüyorum da ne şanslıymışız. Bilgiye bu kadar kolay erişilemediği fakat bu kadar da  kirletilmediği bir dönemde yaşadık biz.

Hiç bilgisayar hayali kurmazken annemler böyle olmaz bilgisayar alalım dediler. Ben olmaz dedim maddi anlamda annemlere ekstra bir yük olmak istemedim. Israr ettiler hatta ben istemediğim için bensiz gitmişler. Hiç unutmam 1950 dolara bilgisayar almışlardı da kızmıştım.

Sonra yalan yok rahatlığına da alıştım. Genelde bilgisayarı bilgi amaçla kullandım. İnanılmaz bir pencere açmıştı bana. O dönemlerde bilgiye çok açtım.

Ne yaptım bir hafta bir yazar-şair belirledim. Oturup hayatını delik deşik ettim. İlginç bulduğum şeyleri defterim vardı benim oraya not ettim. Nerede acaba o defter. Kim bilir. Araştırma yaptığım yazarın-şairin kitaplarını okumaya çalıştım. Her okuduğum cümle, her okuduğum dize sanki vitamin, sanki enerji olarak döndü .Ruhumun beslendiğini hissettim.

Dönem dönem değişti ilgi alanlarım. Mesela hamileyken hayvanlar alemi ilgimi çektiydi. Onu araştırdım.

Arkadaşlara oturmaya gittiğimizde ya da geldiklerinde düşünüyor musun 'erkek penguenler kuluçkaya yatıyormuş o dönemde hiç bir şey yemiyorlarmış ve üç ayda vücut ağırlıklarının üçte birini kaybediyorlarmış ayyyy canım dediğimi'. Yok canım dişiler ne oturacak onlarda yemek bulma derdinde diye savunmaya geçtiğimi. Millet ahhh bu hormonlar diye kahkaha atıyordu halbuki bunun hamilelikle ne ilgilisi var canım tamamen yufka yüreklilikten.

Neyse lafı yine çok uzattım farkındayım. Aklıma geldi de ister uzatır ister kısaltırım, burası benim bloğum değil mi üstadım? Bu lafı hep söylemek istemiştim ya araya sıkıştırayım, içimde kalmasın.

Bir süredir yine yazarları- şairleri araştırıyorum.Hayatlarını okuyorum. Bazen soruyorum bu biyografilere beni çeken ne. Kim bilir.

Nereden geldiyse bugün toprağı bol olsun Steinbeck düştü aklıma:) Onunla ilgili bir şeyler okurken oğluna yazdığı mektup çıktı karşıma. Bu mektupla ne hayaller kurdum bir bilseniz. Eray'ım ile mektuplaşıyoruz. Ya da Eray'ım babasıyla mektuplaşıyor. Ama yok yok yazmayacağım hayalimde kalsın düşüncelerim. Kalbimde büyüteyim umutlarımı. En iyisi ben bir babanın oğluna yazdığı mektubu ekleyeyim.

Sevgili Thom,

Bu sabah mektubunu aldık. Mektubuna kendi bakış açımdan cevap vereceğim, Elaine de kendi bakış açısından.

İlk olarak, eğer âşıksan bu iyi bir şeydir, hatta bir insanın başına gelecek en iyi şeydir. Sakın bunu küçümsemelerine izin verme.

İkincisi, aşkın çok çeşidi vardır. Biri bencil, cimri, açgözlü, egoist ve aşkı kendini beğenmek için kullanır. Bu aşkın, çirkin ve sakat çeşididir. Diğeri, senin içindeki iyi olan her şeyi dışa vurmanı sağlar. İyilik, itibar ve saygı. Sadece toplumsal saygı meselesi değil, bir başkasını eşsiz ve değerli görebilmeni sağlayan o daha yüce saygıyı da.

İlk çeşidi, seni hasta, küçük ve zayıf yapabilir, ikincisi seni güçlendirir, sahip olduğunu bilmediğin cesareti, iyiliği ve bilgeliği ortaya çıkarmanı sağlayabilir.

Bunun gelip geçici bir gençlik aşkı olmadığını söylüyorsun.Eğer bu kadar yoğun duygular hissediyorsan elbette gençlik aşkı değildir.

Fakat benden sana neler hissettiğini söylememi istemiyorsun diye düşünüyorum. Hissettiklerini, sen herkesten daha iyi biliyorsun. Sana bu konuda ne yapman gerektiğiyle ilgili yardımcı olmamı istiyorsun; bunu yapabilirim.

Öncelikle sonuna kadar hissettiklerinin tadını çıkar, müteşekkir ol ve şükran duy.Aşkın amacı
en iyi ve en güzel amaçtır. Ona ulaşmaya çalış.

Eğer birine âşıksan o kişiye açılmakta bir tehlike yoktur; yalnızca bazı insanların çok çekingen olabileceğini unutmamalısın, bazen ilan-ı aşk ederken bu çekingenliği göz önünde bulundurmak gerekir.

Kızlar senin ne hissettiğini bilmek gibi bir özelliğe sahiplerdir ama yine de hissettiklerinizi duymak isterler.

Bazen hislerine bazı sebepler dolayısıyla karşılık alamazsın; ama bu hissettiklerinin değerini ya da güzelliğini azaltmaz.

Son olarak, senin ne hissettiğini biliyorum, çünkü ben de aynı şeyleri hissediyorum; sen de böyle hissettiğin için memnunum.

Susan’la tanışmayı çok isteriz. Bu görüşmenin planlarını Elaine yapacak, çünkü bu onun uzmanlık alanı; çok da memnun olacaktır. O da aşkı biliyor, belki sana benden daha fazla yardımcı bile olabilir.

Ve sakın kaybetmekten korkma. Eğer doğruysa devam edecektir. Acele etme yeter. İyi şeyler asla elden kaçmaz.

Sevgiler,
Baban

Hiç yorum yok: