Çarşamba, Kasım 26, 2014

Yaz güzel yazını kurtar balığını

Dün akşam Eray okul çıkışı anneannede olacağı için iş çıkışı direkt oraya geçtim. Eve vardığımda saat 18.10 idi. Evin işe yakın olması ne güzel bir nimet Yarabbi. Yol savaşçısı, zaman avcısı ben bunu bir kez daha anladım.

Eve gider gitmez babası gelene kadar ödevlerini yaptırdım.Saate baktım 19.45. Şaşırdım. Daha dünya kadar zaman var gecenin bitmesine.Yine uzaklığa hayıflandım.

Annemin bahçesine çıktım. Nefes alabilmek için. Arada oluyor böyle. Sonra bir şey almak için mutfağa girdim. Arkamı döndüğümde beni izleyen parlak bir çift göz. Birden gördüm ya korktum. Zaten kendisine de dedim. Korkuttun beni kedicik. Tombalak bir şeydi biraz da nasıl demeli mesafeli. Ben konuştukça dinledi yalan yok ama bana mırrr bile demedi. Galiba onun da aklı başka yerdeydi. Üşüdüm çok içeri girdim.


Baktım ki whatsapp'tan mesaj gelmiş. Bir fotoğraf ve bir not. Yaz güzel yazını, kurtar balığını. Kocaman bir kartondan fanus yapılmış asılmış duvara. Ve balıklar fanusun dışında uzakta. Çizgiyi taşırmadan güzel yazı yazanın balığı fanusa yaklaşıyor.Yaklaşıyor, yaklaşıyor taa ki fanusun içine girene kadar. Ve zavallı balıkçık kurtuluyor. Bir veli de karşılık vermiş esprili bir şekilde. Eee bizim balığa yazık o zaman..

Tüm çocuklara yazık aslında.

Bu aralar sıklıkla ilkokul öğretmenimi anar oldum. Sevim öğretmenim.

Derse iştirakımızı sağlamak için bizi hediyelere boğmazdı. Onun dersinde uslu(!) durduğum için sticker aldığımı da bilmem. En düzenli dolabı seçip hediye verdiğini ya da İngilizcenin yıldızlarının seçilip çikolataların gözümün önünde yendiğini de hatırlamam.Öğretmenimizin bize bir aferin demesi ya da defterimizin üst köşesine bir yıldız iliştirmesi yeterdi. Bize sorumluluklarımız ve görevlerimiz bir karşılık alınılarak öğretilmedi. Ben öğrenmek, öğrendiğimi pekiştirmek için parmak kaldırdım. Çünkü o bilinç bize taa küçükken yerleştirildi.

Tamam kabul zaman bizim okuduğumuz zaman değil, çocuklar da eski zaman ki çocuklar değil. Bir noktaya kadar çocuğu motive etmek adına yapılan şeyleri anlamaya çalışıyorum da lakin öyle bir hal aldı ki artık bence suyu çıktı.

Örnek davranış sergileyen öğrenci kukla kurbağa Fridie'yi haftasonu eve götürecek, dolap düzenliyse hediye kazanılacak, her parmak kaldırdığında yıldız tablosuna sticker yapıştırılacak, düzenli defteri olan tahtaya çıkıp o fotoğraf karesine girecek, çizgileri taşırmadan yazan balığını kurtaracak, çizgiyi taşırdıysan eyvah balık nalları dikecek...

Adım başı şunu yaparsan şunu alırsın mesajları. Ya almadığında ne olacak. Çocukların sürekli kendi aralarında bir yarışın içine sokulmaları. Kızım hayat zaten bir yarış demesin kimse sakın.Motive edilen çocuklar tamam da ya diğerleri. Bir şeyleri kazanamayan çocukların hissettiği duygu nedir?Parmağımı önce ben kaldırdım hani benim stickerım dermişim.. Tabi ki başarısızlık.

Başım bir dünya kalktım annemden. Sonra tontalağı babaanneye götürmek için yola çıktık. Bugün ve yarın TEOG sınavı olacağı için okullar tatil ya çocuk bizimle sabahın kör karanlığın da yollara dökülmesin, sabah uyusun dedik. Giderken arabada da tontalak ile çok güldük.

Annecim eskiden sayıları kaça kadar sayabiliyordum diye sorması fitilledi sohbeti. Ben de başladım anlatmaya.

-Bi, ki ,çü diyordun biliyor musun dedim. Çok güldü.

-Peki anneye ne diyordum dedi.Arkamdan anniiiii diye bağırıyordun dedim. Anni diye höykürdü.

-Peki babama ne diyordum dedi. He işte bu en komik tarafı. Babana da annii diyordun ve baban çok bozuluyordu dediğimde gülmekten kıpkırmızı oldu. Erol devreye girdi bu sefer. İlk baba dedin oğlum annene bakma sen. Tamam sonra anniii dedin bana ama önce baba dedin deyince bu sefer ben araya girdim. Oğlum bebekler belli aydan sonra ba ba ba, de de de gibi sesler çıkarır babanda hep baba dediğini sandı neyse kırmayalım çaktırma.. Kahkaha atmaktan sesi çatallandı.

-Peki babaanneme ne diyordum dedi. Babaannene bebeğim lafından türeme bebem derdin acayip de tatlı dilliydin dediğimde çok hoşuna gitti.

-Peki anneanneme ne diyordum. Oğlum bunda bilemeyecek ne var. İki tane anni anni birleştir oldu sana annianii.. Gülmekten kırıldı.

-Peki teyzem (zeze derdi), peki bu, şu, o derken o kadar eğlendik ki babaanneye hangi ara vardık anlamadım.

Gece kırk kere uyandım. Tamam üstü açılmış mıdır, terlemiş midir diye kontrol edilecek bir tontalak yoktu evde. Lakin kaç yılın alışkanlığı bu ya bir gece de kırılır mı?


Not: Maşallah güzel okuyor Eray. Şu an Y harfindeler. Yaniiii artık Ayla'yı okuyup yazabiliyor. Yoksa sen okuma ustası mısın diyorum okudukça.Çok hoşuna gidiyor bu laf.



8 yorum:

Nil dedi ki...

Bizimkiler de "y" harfine bugün geçeceklerdi. Hakikaten artık okuyup yazabiliyorlar ne güzel.

Bir sonra ki postum d ben de şaşırdığım bişeyi yazacaktım. Eskiden öğretmenlerimiz aferini el yazısıyla yazar yıldız koyarlardı. Şimdi onun da pratiği çıkmış Kaşe.
:)

Cebimdeki renkler dedi ki...

O kadar değişti ki zaman da çocuklar da... Özel okullar kolejler devlet okulu kavramı öğretmenler ödüller stickerlar nice nice motivasyon (güya) araçları. Ne zaman bu kadar motivasyona ihtiyaç duyar oldu çocuklar? Yemek yemek ve uyumak için bile kimi zaman...

Ayla dedi ki...

Nilhan ben bu kaşe işini geçen sene başka arkadaştan duymuştum yok artık demiştim. Her yere yayılmış demek. Ne diyeceğimi bilemedim. Aslında diyecek söz çok da işini hakkıyla yapan, idealist öğretmenler hatırına susuyorum...

Ayla dedi ki...

Ülker'cim her şey için bu araçlar kullanılır oldu işte benim itirazım bu konuda. Ya çocuk yemeğini bitirdi diye sticker alır mı? Aldı geçen sene Eray.

Artık herkesin kolayına geldiği için yani günü rahatlıkla bitirmek için kullanıyor ama görmüyorlar mı uzun vadede çocuk için sıkıntı olacak :( Ve bu çocukalr bizim

Cebimdeki renkler dedi ki...

Herseyi ödül için yapan enteresan kişilikler... Neyse şartlanmayalim simdilik

Ayla dedi ki...

Ülker biraz da rahatına kaçıyorlar ondan yani..

Yunkabu dedi ki...

Yildizli pekiyi aldik miydi en mutlu bizdik. ( Hatirlat bana sana bir ikinci sinifa giden cocukla ilgili birsey anlaticam...)

Ayla dedi ki...

Ok. Biliyorsun beni hafızayı artık :)) fulyacım