Pazartesi, Kasım 08, 2010

New York'ta beş minare-güzel bir gün

new yorkta bes minare 7

Cumartesi tüm gün çalıştığımız için pazar günü eşim tontalağımıza da değişiklik olur düşüncesiyle İstinye tenis klübünde kahvaltı için rezervasyon yaptırmış.Çok yaramazlık yapacak bizi gittiğimize gideceğimize pişman edecek moduyla evden çıktık ama büyük adamlar gibi uslu uslu kahvaltı etti -ettirdi:)Ara sıra havuzu gördükçe anne bıcı bıcı diye girmek için söylensede genel itibariyle güzel bir kahvaltı idi. Hadi dedi eşim Erayı annene bırakalım oradan da sinemaya gidelim bugün bırak işi gücü diyerek aklımı çeldi.New York'ta beş minera filmine bilet aldık.

 Senaryo:Mahsun Kırmızıgül Yapımcı:Murat Tokat Görüntü Yönetmeni:James Gucciardo Müzik:Mahsun Kırmızıgül, Yıldıray Gürgen, Tevfik Akbaşlı Filmin Websitesi: http://www.newyorktabesminare.com/

Oyuncular new yorkta bes minare 4 

İzlenimlerim: Hikaye gerçekten iyiydi ama senaryo da çok kopukluklar vardı. İslamafobiden başlayıp töre ile sonlanan güzel düşünülen bir hikaye fakat iyi kurgulanamayan bir senaryo vardı ortada. Mesaj verme kaygısı ile dialoglar bazı yerlerde o kadar zorlamaydı ki kelimeler havada uçuşuyordu. Mesela Acar(Mustafa Sandal) ile FBI polisinin İslami terör ile dialogu yada Acar ile hacının karısının Avrupa süreci ile işkencenin kaldırıldığına dair dialoglar. Hele ki Fırat ile(Mahsun Kırmızıgül) dedesinin son sahnelerde bir dialogu var ki bazı seyirciler gülüp bu ne ya bile dedirtecek tarzda bir dilaog idi. Tabiki çok hoş replikler de vardı. Örneklendirmeyeceğim gitmek isteyen için büyü bozulmasın:) Seslendirmelerde Amerikalılar Türkçe konuşuyor ,işte orada herşey karmaşık hale geliyor. Acar ingilizce bilen bir türk polisi FBI ajanları ile doğal olarak ingilizce konuşuyor seslendirme Türkçe olduğu halde Fırat Acara ingilizce bilmediği için dönüp ne diyor diyebiliyor. Bence Amerikalılar ingilizce konuşup alt yazı geçmelilerdi ,böylece yapaylıktan daha uzak hale gelebilirdi. Baştada dediğim gibi mesaj verme kaygısı çok olan bir film. Mesaj almak izleyiciye bırakılmamış, bam bam bam izleyicinin yüzüne vurulmuş.Dinlere karşı saygı,(dinde zorlama olmaması gibi konular) abartıya kaçmadan hoş biçimde işlenmiş. (hacının karısının hristiyan olması, kızının önce kilise sonra imam nikahı ile evlenmesi mesela)

Haluk bilginer ise oyunculuğunu konuşturmuş, perfonmansı çok iyiydi.Mustafa Sandal ne iyi kötü diyebilirim, Ali sürmelinin zikir sahnesi var ki çok etkileyici idi,Mahsun Kırmızıgüle gelirsek bence sadece yönetsin oynamasın. Her ne kadar eşim o adama karşı ön yargımın olduğunu söylese de öyle değil gerçekten. Küçük emrah bakışlarından kurtulamıyor,daha öteye geçemiyor.Engin Altan Düzyatanın oyunculuğunu beğenirim daha çok sahnede göreceğim zannettim fakat yanılmışım:( Aksiyon sahneleri bence güzeldi.Eski türk filmlerindeki aksiyon sahnelerini hatırladıkça artık gelinen noktada Türk sinemasını takdir etmek gerektiğini düşünüyorum. Klasik ama bitmesini gereken bir sonla bitti.Hacı ile annesi( Suna Selen) o kadar iyi oynada ki herzaman ki gibi sulugöz olan ben tutamadım gözyaşlarımı. O kadar kusur kadı kızında da bulunur mantığıyla gidelebilir bir filmdi bence. Kahvaltı onun yanında erayın uslu uslu durması, sinema, ablamın hediyesi en nihayetinde güzel bir gündü vesselam:)

 Not: Filmden bir söz yazmak istedim: Doğduğumuzda ezanımız okunur namazımız kılınmaz, öldüğümüzde ise namazımız kılınır ezanımız okunmaz. Doğdumuzda okunan ezan öldüğümüzde kılınacak namaz içindir işte HAYAT bu kadar kısa (birebir aynısını hatırlamasamda böyle bir şeydi).Gerçekten hayat çok kısa.

3 yorum:

elif-kayra dedi ki...

güzel keyifli bir haftasonu olmuş,en güzelide bu sanırım

Ayla dedi ki...

Kesinlikle,Erayın hastalağından sebep hem fiziksel hem psikolojik olarak yorulduğumuz bir haftaydı, hepimize ilaç gibi geldi.

Deli Anne dedi ki...

oh oh ohhhhhh, ne güzeldir böyle kaçamaklar... hele ki plansız programsız.. sinema keyfi hele ki.. maşallah diim:)