Çarşamba, Eylül 22, 2010

gözlük sorunsalı-dak dak dak

sahil cami

İlkokul 4. sınıftan beridir gözlük takarım. Gözlüğümü ilk taktığımda ay ne güzel yakışmış demelerini mi bekledim bilmem arkadaşlarıma göstermek için hızla sokağa fırladım. Beni ilk gördüklerinde gülerek dört göz, dört göz diye dalga geçtiler.O günü hiç unutmam ağlayarak eve kaçmıştım ablam da takma taktıkça daha çok üstüne gelirler sende onların bir kusurunu bul sende onlarla dalga geç demişti. Çocukken bile insanların kusurlarıyla dalga geçmeyi beceremedim yada becerekmek istemedim demek daha doğru olur.Zamanla bu duruma alıştım hatta o kadar alıştım ki kendimle dalga geçmeyi bile öğrendim. Dört tane gözümle bile göremedim dedim mesela. Üniversiteyi bitirdiğim yıllardı gözlükten sıkıldım, uzun bir müddet lens kullandım sonra lensten de sıkıldım gözümü çizdirmek istedim ama cesaret edemedim. Tekrar gözlüğe döndüm rahat 3 yıl var lens hiç kullanmadım. Bu aralar gözlükle fena halde başım dertte aslında gözlükle değil bizim evde yaşayan tomurcukla başım fena halde dertte.İlk 11 ay gözlüğümü hiç ellemedi ama 11. aydan sonra ne oldu bilmem ilk fırsatta gözlüğümü almak için benimle mücadele etti. Boşta bulunduğum zamanlar gözlüğümü alırken yüzümü tırmaladı,gözlüğü alırken canımı acıttı...Şu sıralar derdimiz başka,gözlüğü çıkarttığım an dak dakk dakkkk diye peşimde dolanıyor. Şimdi yatıyoruz yatarken gözlük takılmaz diyorum hiçç dinlemiyor dak dak dak diyor bilmem kaç dakikalar boyu. Hatta gece ağladığında yanına gittiğimde bir gözü açık bir gözü kapalı iken bile gözümü göstererek dak dak dak diyor, bende yok artık diyorum.Taktırına kadar hiçç susmuyor, artık gözlük meselesini unutup başka şeye takılmasını bekliyorum:)

Not: Bugün çok heyecanlığım ahretliğim artık kesin dönüş yapıyor, gelmesini sabırsızlıkla bekliyorum.

Salı, Eylül 21, 2010

yok yok şikayet değil sadece dertleşeyim istedim

eray

Yukarıda fotoğrafını gördüğünüz ateşböceği beni dün akşam çok üzdü. Uzun zamandır kendimi hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Ağzında birkaç gündür aft vardı onun da etkisiyle o kadar hırçınlaştı ki dün akşam ne yapacağımı şaşırdım.

Annemde bir gece önceden uykusuz olduğu ve gün boyu huysuz Erayla uğraştığı için o da tüm akşam söylendi durdu. Ağzından yemek yiyemiyor, iki dakika da bir ağzını gösteriyor öpüyorum yanağından sanki geçmiş gibi acısı birkaç dakika duruyor sonra tekrar yanıma gelip anne diyor, herşeye ağlıyor, yetmiyor hırsını alamayıp bana vuruyor(en çok bu duruma üzülüyorum) istediği şeyi versek bile mızmızlandı.

Annem ise ben böyle çocuk görmedim çocuk dediğin oyuncaklarla oynar,çocuk dediğin tv izler ,yok çocuğu yetiştiremediniz, yok şurada yanlış yaptınız diye tüm gece söylendi. Bir yandan Eray, bir yandan annem beni dün akşam çok üzdüler.

Beş dakika mutfağa kaçtım cam açıktı zaten ,çok güzel esiyordu kafamı çıkardım, rüzgar yüzüme vurdukça ben daha çok sıraladım sinemaya-tiyatroya gitmeyi özledim, İstiklalde yürümeyi özledim, arkadaşlarımla sohbet etmeyi özledim, sessizliği özledim ,uyumayı özledim, kesintisiz kitap okumayı özledim, dvd ye film takıp karanlıkta film seyretmeyi özledim, acele etmeden salına salına etrafı seyrede seyrede yürümeyi özledim, soğutmadan çay-kahve içmeyi özledim, lokmalarımı yutmadan önce çiğnemeyi özledim . Aylaaa nerde kaldın diye çağıran bir ses olmasaydı bu liste akşam uzar giderdi ama .... işte ...

Cuma, Eylül 17, 2010

Nice senelere

Yıldönümü

Santraldeki kız telefon açtı Bir paketiniz var alır mısınız dedi Nereden geldiyse aklıma aman ne olur kredi kartı vs gibi birşeyse almam dedim. Yok yok öyle birşey değil dedi, ee nasıl bir şey ki... Çiçek demeye kalmadan ayy inanmıyorum bugün 17 eylül dimi dedim. Önce koşarak çiçeğimi teslim aldım, sonra eşime teşekkür telefonu açtım ,sonra çantamı alıp koşarak şirketten çıktım allahtan öğlen tatiline denk gelmişti hediyemi aldım.
Aslında iki -üç gün önce birşey beğenmiştim internetten sipariş verecektim, akşama doğru veririm demiştim sonra hep uçmuş aklımdan evlilik yıldönümümüz ta ki bugüne kadar.

17 Eylül 2005 5 yıl dolu dolu bitti bugün halbuki dün gibi aklımda herşey. O günden bugüne çok büyük mutluluklar, üzüntüler,sevinçler, umutsuzluklar,kırgınlıklar yaşadık birlikte inşallah sevginin güvenin,sabrın bir ömür boyu bitmemesi dileğiyle nice senelere aşkım

 yıldönümü1

Perşembe, Ağustos 26, 2010

içimden kopanlar

canıma can katan
nefes alışımı anlamlandıran
varoluş sebeplerimden en özeli, en güzeli
en güzel hikayem
en büyük vazifem
beni güzelleştiren
önce karnımda sonra kucağımda en sonunda da kalbimde taşıdığım
cennetten ön sıralarda yer ayırtmama sebep olan
kulağımdaki en güzel tınım
dilimdeki en müthiş kelimem
bitmeyen sevdam
İyi ki doğdun İyi ki varsın

SENİ SEVİYORUM
Annen

Pazartesi, Ağustos 23, 2010

Zaman ne çabuk geçiyor

beni tanıyacağı günler gelecek mi anne kendi başına oturacağı günleri de görebilecek miyim anne ilk adımlarına şahit olabilecek miyim anne bir yaşını dolduracağı günlerde gelecek mi anne bana annemmm diye sesleneceği günleri de duyabilecek miyim anne(annem değil annennn diyor ama olsun) diye diye diye işte 2. yaşını da dolduracak bu haftasonu çok klişe olacak ama zaman ne hızlı akıyor, ne çabuk büyüyorlar bugün kafam çok dolu en sonunda nasıl bir doğumgünü yapacağımıza karar verdik. Geçen sene biraz öne alıp ramazan gelmeden Beylerbeyi sarayının bahçesinde hem arkadaşlarını hemde ilk olması sebebiyle akrabalarımızı çağırıp güzel bir organizsazyon yapmıştık.Bu sene ise sadece Erayın arkadaşlarını çağıracağız, önce annelere babalara iftar sofrası kurulacak, iftardan sonra pasta kesilecek Şimdi kara kara haftasonu iftara ne yapsam diye düşünüyorum.

Cuma, Ağustos 20, 2010

bidi bidi

uçak biletleri ayarlandı otel için rezervasyon yapıldı elektronik yolcu bileti çıktısı elimde iki saattir bakıp bakıp kendi kendime gülüyorum:)bugün kendimi çok iyi hissediyorum. Daha gitmemize çok var(inşallah bayramdan sonra) ama olsun küçük adamımın denizi görünce vereceği tepki şimdiden gözlerimin önünde

- anne bidi bidi*

*bıcı bıcı demek

Çarşamba, Ağustos 18, 2010

anne affff

İki gündür çok az uykuyla işe geliyorum, gerçekten çok yorgunum.Pazartesi gecesi Eray bey 01,00 de yattı sonra bakın neler oldu.

Yattıktan yarım saat sonra anne anne diye çağırdı, yanına gittim.Yattığı yerde tepiniyor mızıldanıyor. Hadi gel oğlum yanımıza diyorum hayır anlamına gelen ıııı diyor. Tamam o zaman ben yatıyorum diyorum ağlıyor. Su istermisin diyorum biberonu itiyor. Süt ister misin diyorum ııı diyor. Kollarımı açıp kucağıma alayım diyorum ıııı diyor. Sürekli hiç susmadan anne anne anne diyor, Eşimde ne istiyor ki diyor, anlasam yapacağımda bilmiyorum ki diyorum.

Yerime yatıyorum iki dakika geçmeden yanına çağırıyor yukarıdaki dialog yeniden başlıyor Eray bey hiç susmadan anne anne diyor. Susunca tekrar yerime gidiyorum bir yanımdan diğer yanıma dönmeden yine çağırıyor. Gitmesem ağlıyor yine aynı dialog başlıyor ve bu durum uzun bir süre devam ediyor ,sonra bir sessizlik Eray bey dalmış ohh diyorum yatıyorum saatin alarmı çalıyor hayır yanlış kurdum galiba diyorum bir bakmışım saat 03,10 .

Sahur yapılıyor 04,10 da yatıyoruz,Eray bey tekrar anne diyor ben galiba rüyadayım bu da bir kabus olmalı diyorum. Efendim oğlum diyorum Anne afff(off demek istiyor) diyor uyuyor. Salı gecesi yine aynı durum anne anne anne.... Şu sıcaklar artık bir normale dönsede bizim evin uyku kapıları aralansa diyorum.

Cuma, Ağustos 13, 2010

PFAPA

PFAPA çarşamba akşamı ocağımıza bomba gibi düştü.Aklım çok karışık ve PFAPA yı hala kabullenmiş değilim.Hatta o kadar kabullenemedim ki buraya yazmak ile yazmamak arasında gidip geldim. Anlatmaya nerden başlasam onu da hiç bilmiyorum.

 Salı günü tontalağım yine ateşlendi, hastanede üç gün kaldıktan sonra ateşlenmeyeceği konusunda o kadar umutluydum ki annem Eray ateşlendi dediği zaman kalbime ağrılar saplandı hemen eve gittim tontalağım koltukta boylu boyunca yatıyor, gözlerini kaldıracak hali yoktu. Ateşi o gece 39 dereceyi geçiyordu ,dört saatte bir ateş düşürücü verdik, sabah doktorunu aradım önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum annesi sadece soğuk algınlığı olduğunu düşünüyorum 24 saat bekleyin eğer düşmezse getirin bakalım dedi. 24 saat bekledik ama kendi doktorumuza değil Memorial hastanesindeki bir profesöre getirdik,çünkü 1,5 aydır 15 günde bir ateşlenmesi bana mantıklı gelmiyordu. Doktora ateşin ilk olarak ne zaman başladığını o aralarda hangi ilaçları aldığı (artık antibiyotik kullanmak konusunda kaygılarım olduğunu da söyledim)ve ateşin tekrar ne zaman başladıkları konusunda bilgi verdim. Erayın bu zamana kadar çok sağlıklı olduğunu çok az hastalığını ,22 hazirandan sonra birşeylerin değiştiğini çok huzursuz olduğumuzu belirttim.Bizi dinledi, Erayı muayene etti ve dedi ki

Yeni tanımlanana bir hastalık var PFAPA(tekrarlayan ateş sendromu)sizin anlatığınız bu hastalığa uyuyor.Bu hastalığın neden olduğunu bilinmiyor kesin bir tedaviside yok. Kan testi yapalım da kan testine bakıp anlayalım diye de bir durum da yok.5 yaş altındaki çocuklarda görülüyor ve 4-8 yıl arasında kendiğinden geçiyor. Belirli dönemlerde ateş atakları oluyor ama korkulacak bir hastalık değil dedi. Ya oğlunuza yine bir sürü tahlil, karın ultrasyonu vs yapıp canını yakayacağız ya da PFAPA olup olmadığını anlamak için bir iğne yapacağız(Prednol-l yani kortizon)dedi. Eğer benim çocuğum olsaydı iğneyi seçerdim çünkü zaten bir sürü tahlil yapılmış tekrar yapmaya gerek yok ,bu iğneyi yaptıktan sonra yarın öğlene kadar ateşi yükselmez ise PFAPA nın varlığında sözedebiliriz bu iğne ile ancak teşhis konulabilir dedi. Yok ateşi yükseldi o zaman karın ultrasyonu bir dizi tahlil yapacağız çünkü bir yerde kurutamadığımız bir iltihap var demek ki dedi. Ya PFAPA ise ne olacak peki diye sorduğumuzda ateş belirli periyodlarda tekrarlayacak o ataklarda yine prednol vurmaktan başka çare yok, prednol sadece hastalığın süresini azaltıyor yoksa tedavi biçimi değil bir de ateş ataklarının arasını açtığına dair çalışmalar var dedi. Hem oğlunuz büyüdükçe zaten atakların süresi de uzayacak artık bence bir teşhis konulsunda sizede huzur gelsin dedi( çok yıpranmış, yorgun ,huzursuz olduğumuz her halimizden belliydi)

 İğneyi vurdurduk alerji olma ihtimaline karşı hastanede 15-20 dakika bekledikten sonra eve gittik o gece ateş hiç çıkmadı.Perşembe günü de hiç ateşi çıkmadı , ama çok huzursuz nerdeyse hiçbirşey yemiyor.Doktoru aradım ateş çıkmadı dedim iyi hadi geçmiş olsun dedi yani bundan sonra ne olacak dedim kızım korkmasana bir dahaki ateş atağını bekleyin bana gelin o zaman burada konuşacağız hadi hoşcakal geçti geçti dedi tüm sinirlerimi tepeme çıkardı.

PFAPA ile ilgili makaleler okudum, çok araştırdım aklım bu sefer çok karıştı .Bir kaynakta diyor ki ateş belli periyodlarda çıkar yani mesela 21 günde bir olur eğer bir ateş 20 günde diğer ateş 30 günde çıkıyorsa o zaman PFAPAdan söz edemeyiz diyor. Bende aldım elime kağıdı kalemi ilk hastalığından bu zamana kadar tarihleri yazdım daha çok huzursuz oldum çünkü bizim periyodlar düzensiz hemen eşime telefon açtım bence PFAPA olmayabilir dedim sebeplerini anlattım çünkü gereksiz yere kortizon almasından çok korkuyordum.Bu aralar zor günler geçirdiğimiz için sinirlerimiz çok gergin eşim bunlarla uğraştığım için kızdı.

Şu an inşallah olmaz ama diğer ateş atağını bekliyorum çünkü PFAPA yı kabullenemiyorum.Kayıt altında olsun diye ilk hastalığında son güne kadar kendim için tarihleri ve kullandığı ilaçları yazmak istiyorum.

 İlk hastalık ; 24/06/2010 tarihinde ateşlendi 25/06/2010 tarihinde Türkiye hastanesine gittik, boğaz enfeksiyonu denildi. Augmentin ve ateş düşürücü verildi. Ateş düşürücü , antibiyotik işe yaramayınca 27/06/2010 tarihinde sabah 04,00 de Memorial hastanesinin acil bölümüne gittik, boğazları çok kötü bu antibiyotik bile işe yaramadıysa eğer mecbur 3 doz Rocephin iğne vereceğiz dedi. Hatta bize dediki gerçekten antibiyotiği zamanında sabah akşam verdiniz mi çünkü güçlü bir antibiyotik işe yaraması lazımdı dedi. Sinirlerimi kontrol ettim sadece evet diyebildim. Tatil için programınızı bozmayın bu iğneler onu hemen toparlayacak dedi.

 Biraz geçikmeli olarak Kastamonuya gittik iğneler vurulunca kendini topladı ama bu sefer 29/06/2010 tarihinde kene ısırdı. Yazlık kasabadaydı ,dedesinin köyüne çıkmadan olmaz denilince bir iki saatliğine çıktık, Erayın her yeri kapalıydı hiç kucaktan indirmedik eve döndüğümüzde üstünü değiştirirken kolunun altında keneyi gördüm.Keneyi görüp erayı kucağıma alıp eve 2 dakikalık mesafe olan Bozkurt devlet hastanesine götürmem bir oldu. Kan tahlili yapıldı 3 gün sonra tekrar tahlil yapılacak denildi. 02/07/2010 tarihinde ikinci kan testi yapıldı sonuçlar temiz çıktı( hastanede çok ilgilendiler çok nazik çok anlayışlılardı) son ve üçüncü kan testi var dediler, İstanbulda yaptırırız diye yola çıktık. 05/07/2010 tarihinde Memoriala gittik kene lafını duyunca bizi devlet hastanesine yönlendirdi. Devlet kene vakalarını tek elde toplamak istiyor dedi ama külliyen yalandı sonradan anladım sorumluluk almak istemiyordu mecbur Okmeydanı devlet hastanesine gittik. Sonra Şişli hastanesine gittik ne kadar süründük oralarda kimse bilemez çocuğumu mahvettiler bir sürü test yaptılar orada yaşadıklarımızı anlatıp tekrar hatırlamak istemiyorum. Allah şükür kene ile ilgili bir sey çıkmadı.

İkinci ateş 06/07/2010 tarihinde. 07/07/2010 tarihinde Türkiye hastanesine gittik Boğazları kötü ve orta kulak iltihabı olmuş dediler .Augmentin antibiyotik verdiler.

Üçüncü ateş 27/07/2010 tarihinde.Tekrar Türkiye hastanesine gittik hafif soğuk algınlığı ama antibiyotik vermeyeceğim Aferin verin dediler .Ateş 2 gün boyunca hiç düşmeyince tekrar hastaneye geldik. Bir daha antibiyotik istemiyorum çocuğumun nesi var neden bu kadar çok hastalanıyor dedim.Hep ayrı sebeplerden gelmişsiniz tesadüf deniliyor ama inanmıyorum dedim .Boğaz kültürü, idarar tahlili, alerji testi, kan testi verdi. 15,00 gibi sonuçlar çıktı Boğaz kültürü temiz ,alerji temiz ama Lökosit sayısı biraz, CRP ise çok yüksek hastaneye yatış gerekiyor dedi. Babam lafa girdi hocam şişli hastanesinden ve bozkurt hastanesinde yapılan tahlillerde bu değerler yüksekti zaten dedi. Doktorumuz o sonuçları gördüğü için yok hayır o kadar yüksek olamaz yanılıyorsunuz dedi.Sonuçlar yanımda dediğimde bakayım dedi ve şaşırdı haklısınız dedi. Hatta ben şişli hastanesinde kene araştırması yapılırken Eraya genç bir doktor baktı dedim ki Crp nedir ve neden bu kadar yüksek dedim. Bana karaciğer enzimlerini gösteren değer antibiyotik kullanmış bazı ilaçlar bu değerleri yükseltir kafaya takma demişti. 29/07/2010 tarihinde yatış yaptık serumla çok zor bir gün geçirdik çünkü tek kişi refakatçi yetmiyordu ben hep hastanedeydim babaanne ile annane vardiyalı geldi biri gündüz biri gece bana yardım etti.. Biri erayın kolunu tutuyordu çünkü çıkarıp atıyordu.Bir buçuk şişe serum yedi ilk gece hemşire dediki kol şişiyor serumu çıkartmam lazım yarın tekrar damar yolunu açarız , o gece sabaha sabah ağladı .Sabah akşam birde Rocephin iğne verildi. İkinci günü damarı açmaya geldiler ,elinin içi, dışı kolları belki 6-7 yerden deldiler ama damar yolu bulamadılar ,çocuğum o gün mahvoldu .Bacaktan sadece iğne yapmaya karar verdiler.Yine kan aldılar CRP yarı yarıya düşmüştü .Hastanede gören herkes bu çocuk mu hasta dediler çünkü ateş düştüğü için çok sağlıklı bir görüntüsü vardı.Hastaneyi talan etti iki dakika yerinde durmadı namı o kadar yayılmıştı ki başka bölümden gelen hemşireler Eray bey bu mu dediler, hatta bir hemşire henüz görevi yeni devralıyor demek uykuyu sevmeyen küçük adam bu dedi. Sonradan anladım hasta dosyasına herşeyi kayıt ediyorlar tesadüf gördüm.

 Demişler ki sağlıklı görüntüsü var, uykuyu sevmiyor, çok enerjik, çok mutlu (o kadar şeye rağmen)bir çocuk.Üçüncü günün sonunda çıktık hastaneden, 3 doz daha Rocephin verildi. 03/08/2010 tarihinde tekrar kontrol ve kan testi .CRP tamamen düşmüş hadi gözünüz aydın dediler. Bu arada iştahı arttı moralimiz düzeldi o kadar emindim ki ateşinin çıkmayacağına

Dördüncü ateş 10/08/2010 tarihinde çıktı,annem aradığında sadece ağlamak istedim. Yorgunluğumuz, huzursuzluğumuz ,çok az uyumamız hiçbiri umrumda bile değil ama oğlumun çektiklerini görmek çok acı veriyor. Phapa olma ihtimali olduğunu söyleyince herkes buna da şükür neler var ,kendiliğinden geçecekmiş niye üzülüyorsun ki dedi. Yok efendim bu kadar basit değil. Evet Allahıma şükürler olsun çok kötü birşeyde çıkabilirdi , mesela hemen herkes tanır bir Nehircik var ki Allah annesine babasına sabırlar versin. O küçük bedenin Allah yardımcısı olsun. Asla isyan etmiyorum, kendimi oraya buraya atıp dellenmiyorum ama yinede çocuğumun sosyal düzenini bozacak diye kaygılanmaktan da geri duramıyorum.

Tam olarak ne demek istediğimi anlatmak için iki link ekledim.

http://immunoloji.uludag.edu.tr/notlar_seminerler/pfapaw.htm

http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/400602.asp

Not:Biraz önce şirket doktoruna gidip anlattım bizim ataklarımız düzensiz PFAPA olmayabilir mi aklımda soru işareti var dedim.Bana tıpta katı kurallar yoktur, illede düzenli olacak diye birşey yok dedi:(İştahsızlığın sebebide vurulan Perednol ilaçmış,iştahsızlık yaparmış kendisini toplamak için bir hafta süre tanıyın onun rezervi vardır dedi.

Allah tüm küçük meleklerin yardımcısı olsun.

Pazartesi, Ağustos 09, 2010

Yatağın dili olsa

yatak

Yaz başladığından beri güççük bey yerinde değil yanımızda yatmak istiyor.Uyuduktan bir saat sonra anne diye beni çağırıyor kucağını açıyor almam için . Sonra yanımızda rahat edemeyince yatağına gitmek istiyor biraz yatağında yatınca tekrar anne diye çağırıyor beni.Kalkıyor benim yastığı istiyor, ben küçük beyin yastığını alıyorum, sonra babasının yastığını iterek alıyor babası erayın yastığını iterek benden alıyor ben erayın yattığı kendi yastığımı alıyorum, sonra güççük bey kendi yastığını istiyor (iterek alıyor)babasından, babasıda benim yastığımı alıyor, ben babanın yastığını alıyorum bu trafik gece boyunca devam ediyor.Bazende hiçbir yastığı istemiyor tekmeleyerek aşağıya atıyor herkes yastıksız kalıyor.

Baba ve güççük bey Resim 1.1.2 de görüldüğü gibi sereserpe yatıyor annede artık yatağın hangi kıyısında yer bulursa kıvrılarak yatıyor, sonra sabah Allah Allah bacaklarım neden bu kadar ağrıyor diye düşünebiliyor:) Tontalak (bu ismi Ayşe teyzesi buldu) bey isterse bacağını babasının üstüne atabilir, annesinin karnını yastık olarak kullanabilir, annesinin koltuğunun altına girebilir ama bizlerin tırnağı tontalak beye değerse hiç acımadan tekmeliyor, gecenin bir yarısı ortalığı inletebiliyor.

Sabah 07,00 de resim 1.1.3 de görüldüğü gibi şaftı kaymış tüm yatak tontalağın emrine amade oluyor.

 keyif

Cuma, Ağustos 06, 2010

Eraydan inciler

Uzaktan bir akrabamızı ziyarete gittiğimizde Eray'ın sürekli televizyonu kurcalaması sebebiyle ev sahibi amca Eraya kızdı hemde ne kızma. Eray önce dudaklarını büzdü sonra amcası baktı kızmaya devam ediyor ağlamaya başladı. Eşide gel yavrum bana ,çocuğa neden bağrıyorsun oynasın ne olacak diye kocasına kızdı sonra elini yumruk yaparak yavruma kızma döverim seni, döverim seni, döverim seni dedi Erayda teyzenin arkasına saklanarak elini yumruk yaptı, amcayı gösterek dö dö dö dedi. (döv onu demek istiyor) Bunlar 20 gün önce oldu ve unuttu zannettik.

Elindeki suyla parkeleri ıslamaya çalışırken babası tarafından uyarıldı, babayı dinlemedi bile. Babası neden ıslatmaması gerektiğini önce sakin bir şekilde anlattı Erayda dinledi ama yine kendi bildiğini okumaya devam edince babası çok sinirli bir ses tonuyla kızdı ve tabiki ağlamaya başladı. Hemen yanıma koştu kollarını açtı bana sarılmak istedi, yüz vermemek adına sarılmadım hatta kaşlarımı çattım babasını desteklemek için.Dudak büzdükçe büzdü, iç geçirip geçirip durdu sonra kendini topladı tekrar bana sarılmak istedi sonra babasına dönerek
büzüşük dudak : anne (babayı göstererek elini yumruk yaptı) dö dö dö dedi. i
ki arada bir derede kalan anne: aaa baba dövülür mü hiç ,baba çok sevilir
gülümseyen dudak: baba didi ,baba didi
mutlu anne: evet oğlum baban cici hemde çok cici

Ana fikir: Gördü ve unuttu dediğiniz şeyler halbuki unutulmuyor, bir gün lazım olur diye engin hafızalarına ,bilyasayardan bile ileri bir teknoloji ile kayıt altına alınıyor:)

Anne koltukta oturuyor, babada oğlunu kucağına almış ayakta duruyor,anne ve baba bir an gözgöze gelir, aynı şeyi düşünür ve aynı anda fırlayarak koşar masadaki kumandayı almak için.Tabiki anne herzamanki atikliği ile:) kumandayı alır baba da annenin elindeki kumandayı almak için eline şakkk diye vurur ve kumandayı alır. Annede neden bilinmez(acaba oğlunun tepkisini mi ölçmek ister ) eliyle yüzünü kapatır üüüüü üüü diye ağlar.Annesini ağlarken gören çocukta o kadar sinirlenirki babasının kucağındayken Osmanlı tokatına yakın bir tokat atar babaya. Ben ve babası bu hareketi karşısında o kadar çok şaşırdık ki bir süre ortam sessizleşti .Eray bir babasına bakıyor bir bana, benim ağzım kocaman açık kaldı şaşkınlıktan, ne yapacağımı bilemedim.Herkes kendine gelince babası anasının oğlu ne olacak diye Eraya küsüp benim kucağıma verdi:) Sonra annesi de Erayla konuştu yaptığının yanlış olduğunu anlattı(madem yanlıştı babam annemin eline niye vurdu o zaman demezler mi adama ya neyse) babasını öptürdü ve ikisini barıştırdı.

Ana fikir: Anam anam güzel anam:) tabiki değil, şakalara ve el hareketlerine çocuklar yanında dikkat edilmeli zira ciddi algılayabilirler.

Küçük bir itiraf: Kahramanımın beni koruması hoşuma gitmedi de değil hani:)

Çarşamba, Temmuz 28, 2010

dilime kilit vurmayı öğrendim de ya düşüncelerim

asker2

Sene 1993-1994 ler bir semtten geçiyoruz ablamla arabayla.X burada çalışıyor diyor bana ayy insan burada akşam gelip gitmekten korkar diyorum ve ekliyorum hayatta böyle bir semtte çalışmam.

 Sene 2002 ...2000 yazında üniversiteden mezun olmuşum ama aksilik ya aslında var olan kriz biri diğerine anayasaya kitabı fırlatmasayla iyice ayyuka çıkıyor.Bırakın adam almayı bankalardan, büyük kuruluşlardan insanlar çıkarılıyor. 1,5 sene boş kaldıktan sonra bir telefon geliyor bir yerden çağrılıyorum, adresi alıyorum yüzümde kocaman bir tebessüm. Tabiki o an geliyor aklıma o semtte hayatta çalışmam dediğim yerde tam 3 yıl çalışıyorum.(hala aynı yerdeyim ama firmamız taşındı:))

Sene 1996 arkadaşıma giderken bir semtte yürüyorum.Akşama anneme diyorum ki çok çarpık , çok karmaşık, çok düzensiz, çok ruhsuz .... diye peşi peşine sıralıyorum ve ekliyorum hayatta öyle bir semtte oturmam.

Sene 2005. Aşık olduğum adamla evlendiğim yıl.Diyor ki bana Ayla güzel bir yerden para biriktirip ev alana kadar babamın evinde oturalım diyor tabiki kabul ediyorum.Hayatta oturmam dediğim semtte:) tam 4 yıl oturuyorum.

Sene 2007. Samimi olduğumuz arkadaşlarımız taşınmış, evlerine gidiyoruz.Git git yol bitmiyor, eve girer girmez yahu diyorum bu kadar uzağa niye taşındınız,başka yerde ev mi yoktu diyorum, ben bu kadar uzağa gelemem diyorum. Sene 2009. Ev ararken eşim Göktürkten ev alma konusunda ısrar ediyor hatta baskı yapıyor:) Ev alıp tası tarağı toplayıp Göktürke yerleşiyoruz. Bu kadar uzaklarda yaşamayamam dediğim yerde 1 yıldır yaşıyorum.

koltuk

Velhasıl zaman içinde büyük konuşmamayı öğrendim,çünkü büyük konuştuğum her lafın unutulmayıp dönüp dolaşıp eteğime yapıştığını gördüm. Düşüncelerimi illede fikir beyan edeceksem herhalde gitmezdim, herhalde yapmazdım ama şartların ileride nasıl olacağını kimse bilemez şeklinde daha yumuşak ifade ettim.Peki ya düşüncelerim 2 ay önce blogunu takip ettiğim bir blogdaş kızının 10 günde bir ateşlendiğini söylüyor, hatta içimden diyorum ki evet ne çok hastalanıyor Allahtan biz o konuda rahatız ,kışın nerdeyse hiç hastalanmadı diyorum(hepsini düşünüyorum kimselere söylemiyorum). Haftasına kalmadan ateşleniyor ve 1,5 aydır nerdeyse 10 günde bir başka sebeplerden ötürü( ya boğaz enfeksiyonu ya ilk defa olan kulak iltihabı) ateşten dolayı doktora getiriyoruz Erayı.

asker

04/07/2010 .Yaz gelmesi ve saçlardan çok rahatsız olması sebebiyle Erayın saçlarını kısaltalım diyoruz. Bizden sonra gelen kadın çocuğun saçını dazlak yapıyor bir an ama inanın bir an niye insanlar çocukların kafasını dazlak yapar ki kısaltsa daha iyi diye içimden geçiriyorum hatta eşime bile söylemiyorum saniyelik bile değil saliselik bir düşünce. Samsunda havanın çok sıcak olması ve aşırı nem sebebiyle Eray isilik oluyor birde buna alerjik kabartılarda ekleniyor.İstanbula döndüğümüzde çocuğum iki gece önce kaşınmaktan hiç uyumayınca doktora gidiyoruz.İlaçlarını veriyor ve ekliyor saçlarını dazlak yapın (saç dipleri bile kabarmış)Artık doktora nasıl baktıysam dazlak yapmasan bile annesi en azından üç numara yap çocuğu biraz rahatlat şimdi çok rahatsız oluyordur ve şakayla karışık ekliyor bir daha kontrole geldiğinizde kesmediyseniz makası alıp ben keseceğim:)Doktordan çıkıp doğruca babasının berberine gidiyoruz(çocuk berberine alıştığı için ortalığa ayağa kaldırdı o ayrı)ve kafasını üç numaraya vurduruyoruz. Hem erayı izliyorum hemde içimden diyorum o gün büyük konuşmadım sadece aklımdan geçti neden yaparlar ki dedim durdum. Dilime kilit vurdumda ya düşüncelerim...

Not: Birinci resim Erayın bir ay önceki sırma saçlarıyla .

İkinci resim 04/07/2010 da saçlarını kısaltığımız zaman.Bu arada yattığı koltuğunda bir hikayesi var. Eğer babaannedeysek eğer ateşlenecekse o koltuğa gider o yastığa yatar tv seyreder 15-20 dakika sonra ateşine baktığımızda çayır çayır yanıyor olur. Ateş düşürücü ile ateşi düşünce yine yaramazlık yapar bir dakika durmaz ilacın etkisi gidince yine o koltuğa gider yatar, başka yere aldığınızda başka yastık verdiğimizde kıyameti koparır. Hasta olmadığı zaman o koltuk üzerinde zıpladığında o koltuğa karşı huy kapmam sebebiyle zorla o koltuktan indiririm :) başka koltuğa geçer.

Üçüncü resim üç numara Eray.

Pazartesi, Temmuz 26, 2010

Sorumsuzluk

Şaka gibi Dakika 1 Gol 1 Aslında biliyordum böyle olacağını ,9 yılım bitti bu işyerinde hiçbir şeyin değişmediğini bildiğim için bu sefer telefonda susup kaldım, şu an sadece hırsımdan oturup ağlamak istiyorum. Bir hafta ben izindeydim yapılacak işlerin birkaçı paylaşıldı diğerlerini sonra geldiğimde toparlarım dedim ama 2 hafta arkadaş olacak beyfendi müsveddesi izne çıktığı için hem onun işini yaptım hem kendi işlerimi toparladım, herkes gördü nasıl çalıştığımı bir dakika sırtımı yaslamadım,akşamları geç çıktım,öğle tatili yapmadım ,sabah erken geldim eve gidince resmen bayılıp kaldım. Tekrar izne çıktım bir hafta bu sabah geldim. Bir de ne göreyim 2 hafta işlerini yaptığım herif formaliteden birkaç iş yapmış diğerleri olduğu gibi duruyor ve telefonda bana sadece o kadar yapabildim dedi. Ben bu işleri nasıl toparlarım güncelleme yapmam imkansız dediğim üstüm olacak adam da artık bir formül bulacağız dedi, aynı işi ben yapsam Ayla neden böyle oldu neden işler yapılmadı diye sorulur. Bu adam kayırmalardan artık bıktım usandım, bu işyerindeki zihniyetten öyle nefret ediyorum ki.

Çarşamba, Temmuz 14, 2010

Annennn

eray1

Eray çok geç baba dedi ama sanki acısını çıkarır gibi babasına babammm diye sesleniyor. İçi giden anneside oburikse oğlum bana da annemmm der misin diye soruyor. Oburiks den cevap gecikmiyor Annennnnn:) Her içi annesine kaynadığında sarılıp annennnn diyor, herkes bu duruma çok gülüyor.Şimdilik annem diyemiyor ,önemli olan niyet dimi ama:)

eray2

Not:Yer Hacı Veli de Hacı Veli konağı. Ben bayıldım çok sessiz ,çok güzel manzarası olan bir yer.Yemek ve çay içilen bölümler ayrı,fiyatlar ise uygun.

Salı, Temmuz 13, 2010

Sadece ayaklarını sokabildi

Tatil

Haftanın üç günü yağışlı olması, erayın hastalığı,kene ısırması nedeniyle erken dönmemizden sebep Eray denize giremedi:( Son gün en azından ayaklarını sokması için denize gittiğimizde çıldırdı, çok sevdi .Babası elini bırakmayınca daha ileri gitmesine izin vermeyince çok kızdı , babasına elini bırakması için yalvardı.

deniz3

İlk deniz 02/07/2010 Abana

. tatil3

Salı, Temmuz 06, 2010

Kuşlar

kuşlar

Pazar 04.00 de çocuğumuzun bir türlü düşmeyen ateşi ile acillik oluşumuzu, çocuğumuz hasta iken yola çıkmamızı, yolda oburiksin 7 saat ağlamasını,gittiğimiz yerde havanın 2-3 gün yağışlı olmasını, oburiksin tam iyileşti derken kene ısırmasını, testlerini ve en sonunda bu testlerin özel hastanede yapılamadığı için mecburen gittiğimiz devlet hastanesinde bu zamana kadar yaşamadığımız arbedeyi, bir hafta çıktığı zannettiğim işyerinden arkadaşın aslında iki hafta olmadığını ve tüm işlerin bana kaldığını hepsini ama hepsini anlatacağım ama vakit yok.

Bugün güzel resimler eklemek istiyorum çünkü gerçekten kendimi iyi hissetmeye ihtiyacım var.

kuşlar1

Abananın meydanında Eray'ın en çok sevdiği şeylerden biri kuşları beslemek oldu. Kah besledi kah yakalamaya çalıştı, onlarla çok ama çok mutlu vakit geçirdi

kuşlar10

Yemleri attığı zaman kuşlar kanat çırpmaya başladığında benim topuklarım totoma vuruna kadar kaçtım ama Eray onlar kanat çırptıkça kahkahalar attı, benim kaçmama bir anlam veremedi:)

kuşlar11

Meydanda kuş yemi satan yer olmadığı için dedesi marketten bulgur aldı.Kuşların bulgur yediğini görünce annesi bu duruma çok şaştı.Aaa kuşlar bulgurda mı yer gibi bir soru sorunca ailedeki herkes anneyle dalga geçti

. kuşlar4

Kuşların bulgurları silip süpürmelerini uzun süre seyretti.

kuşlar2

Sonra özgür adam kuşların karnını doyurmanın huzuru ile evinin yolunu tuttu.

kuşlar8

Döndük

deniz2 Döndük evimize, paylaşılacak o kadar çok şey var ki ama yıllık izinlerden sebep iki işi bir arada götürmeye çalıştığım için vakit hiç yok.