Çarşamba, Nisan 22, 2015

'Cennet Annelerin Ayaklarının Altındadır' oğlum..

Sinema çıkışı da anneme geçtik. Eren ile yengemin İstanbul'da son gününde dışarıda yemek yedik ailecek. Babam hadi iyisiniz bendensiniz dedi. E zaten kimden olacaktık ki dedim. Açık havada yemek yemeği öyle özlemişim ki havam değişti resmen.

Eren demişken aç parantez Samsun'a dönünce trafik kazası geçirmiş evinin önünde. Araba arka arka giderken çocuğu altına almış. Duyunca şok geçirdim önce. Ayağı çatlamış, alçıya almışlar sadece. Allah beterinden korumuş.

Yengemin o gün bir oğlu askerden döndü, bir oğlu da kaza geçirdi. Öğlen mutluluğu, akşam ise üzüntü ve korkuyu yaşadı. Hayat kendini hatırlatıyor bir şekilde. Veririm de- alırımda. Aradığımda sesi çok yorgun ve şaşkın geliyordu. Dedim ki geçmiş olsun mu diyeyim, gözün aydın mı diyeyim, kolay gelsin mi diyeyim bilemedim kapa parantez..

Cumartesi akşamı eve döner dönmez hemen ödevlere başladık. Türkçe, hayat bilgisi, matematik dersinden test vermiş öğretmeni. Ne yalan diyeyim soruları görünce şaşırdım.Biz ilkokul 1 de böyle uzun paragraflı sorular çözer miydik ya da test çözer miydik? Galiba TEOG ve türevi sınavlara çocukları ilkokul 1 den hazırlamaya başlıyorlar.

Test çözerken Eray bazen şıklara takılır. Mesela aşağıdakilerden hangisinde aile sevgisinden söz ediyor diye bir soru vardı.Evet doğru cevabı işaretledi ama bir yandan da annecim b'ye ne kadar yanlış yazmışlar baksana öyle mi denir. 'Annecim bana kitap alır mısın' yazar insan değil mi? dedi.  Eğer soruda hangisi yanlış bir harekettir diye yazsaydı Eray'ın bunu işaretleme olasılığı vardı. Çünkü bir çocuğun annesiyle emir kipiyle konuşması Eray'a göre yanlış bir hareket.


İşte bazı Üz çocukların yazılı sınava göre test sorularında başarısız olmasının sebebi bu.Hayata bakış açıları da düşünce yapıları da farklı :) Aman hayat okulunda mutluluğu yakalasınlar da deseniz de bazen ne bilim anlayın işte..

 
Pazar günü de ev işlerini aramızda pay ettik. Eray isterseniz ben yerleri paspas yapabilirim dediğinde neden olmasın dedim. Babası süpürüp halıları kaldırınca silmesi de rahat oldu. Oğlum koltukların altını, masanın altını silmeyi unutma dedikçe tamam annecim yaparım demesi yok muydu çok tatlıydı, tatlı..

Tamam itiraf ediyorum çok iyi olmadı lakin böyle yapa yapa öğrenecek. İşte annenin/babanın en önemli ödevlerinden biri de bu. Çocuğu meslek sahibi yaptım oldu da bitti değil, onu hayata ve hayatın getireceklerine karşı yetiştirmek.

Annem bu konuda başarısızdı.17 yaşımda 1.5 sene ailemle ayrı yaşamak zorunda kalınca bunu bizzat yaşadım. Önce dersleriniz dediği için ablamla elimiz soğuk sudan sıcak suya girmedi. Mutfağın yeri nerede deseniz koridor boyunca dümdüz git sonra sağa yok yok sola hangisiydi ya diyebilirdik. Tamam son yazdığım biraz abartı oldu da böyle yazmamım sebebi durumun vahametini anlatabilmek.

Annemler kendi evine gitti. Bende kahvaltı etmek için ertesi gün mutfağa girdim. Hani Türk filmlerinde bir sahne vardır ya zengin kız mutfağa girer yumurta kırması gerekir, bir süre yumurta ona bakar, o yumurtaya. Sonra yumurtayı eline alır birbirine hızlı tokuşturduğu için kabukları ile birlikte tavaya boca eder. Ben çok gülerdim o sahneye. O zamanlar hayatında bir kere bile yumurta kırmamış ben yok artık bile derdim. Aslında yok artık değilmiş o gün anladım. Tamam tüm kabukları olmasa da hatırı sayılır kabuğu tavaya boca etmiştim ve  o gün acı gerçekle tanıştım.

Şimdi hayatımı kimseye muhtaç kalmadan idame etmeyi bilmiyor muyum şükür ki biliyorum. Lakin yetiştiriliş tarzımdan ötürü bazı şeyler benim için hiç kolay olmadı. Yine şükür ki dünya dönerken insan da değişebiliyor bazen.(çıtkırıldım hanım iğnesi captain Amerika'nın kalkanı gibi bir kalkan edindi kendine mesela)

Onun için Erol'a sakın arkasından silme ya da silersen görmesin dedim. Şimdi çocuğa yaptın ama yetersiz yaptın, yaptın ama çok başarılı değildin mesajı vermeye ne gerek var. Öğrensin oğlum. İnsanın nerede, ne zaman, hangi yaşta yalnız kalacağı hiç belli olmaz..


Not: Dün akşam bir konuda inat etti beyefendi. Ama ne inat. Neden olmayacağını anlattım. Bana bu evin hakimi sen değilsin diye karşılık verdi. Neden olmayacağını anlattım bu sefer her şeye sen karar veremezsin dedi. Tabii bir yandan da ağlıyor. Bir kez daha anlattım. Yemeğe oturdum ve bu sefer sustum. Hiçbir tepkisine cevap vermedim. En sonunda bir de derler ki cennet annelerin ayaklarının altındadır, kim demişse yalan demiş dedi. Sonradan aramızdaki sorunu halletsek de ilk duyduğumda mideme koca bir yumruk yemiş gibi oldum ve o yumruğun acısı bir süre geçmedi.



Hiç yorum yok: