Salı, Ocak 31, 2012

Neden annecim

Her akşam eline bir masal kitabı alıp yanıma gelince itiraf ediyorum kaçacak delik bulmak istiyorum.Lakin tabiki kaçmıyorum.Keşke diyorum bazı çocuklar gibi okumamı istese.Çeşit çeşit kitaplar alsam,okusam hem de hiç bıkmadan usanmadan.Severim kitap okumayı,masalın içine girmeyi,karakterleri konuşturmayı..

Evet tontalak her akşam kitabını alıp geliyor yalnız masalı okutmuyor.O kitaba bağlı kalmamızı zinhar kabul etmiyor,eğer okuduğumuzu anlarsa evde kıyamet kopuyor.Kitaptan herhangi bir sayfa açıyor ve başlıyor.

-Annecim cocuk neden üzgün
-Çünkü babası kızmış Eraycım
-babası neden kızmış annecim
-Yemek saati olmuş ve çocuk oyuncaklarını toplamamış birde çok yaramazlık yapmış.
-Hayır annecim cocuk mamamaz (yaramaz)diyil tamam mı?(çocukların birliği)

Bir de her anlatana böyle müdahale edip yaratıcılığımı kısıtlıyor:)

-Sence neden üzgün çocuk Eray
-Immmm(işaret parmağını yanağına getirip düşünüyor) buldum annecim.Büyükanne(arkadaki muhafızı büyükanne dedi saçındakinden ve göbeğinden ötürü) sopa ile dövmüş çocuk üzülmüş
-Peki babası neden çocuğa kızgın bakıyor
-papaktaki(tabak)yemekler yere düşmüş,yerden almış
-Aaaaa babası yerden yemekleri aldığı için mi kızmış
-Yemekler pis olmuş annecim
-Hıııı

Bununla kalsa iyi o sayfadaki resmin herşeyini sorar.Mesela babası penpe(pembe) koltuğa neden oturmuyor, neden ayakta annecimmmm. Ya da
-Bu ne annecim(sehpadakini gösteriyor)
-(Harbiden ya bu ne)süs oğlum,sehpayı süslemek için koymuşlar
-Yerden geldi
-Marketten almışlar
-Hangi marketten almışlar
-Çamlık Marketten almışlar
-Yeden annecim çamlık
-çünkü evlerine en yakın market oymuş da ondan
-hayır annecim çamlık diyil(kendisi Migrosu severde)tamam mı?

Sorar sorar sorar sonra resmin ıcığını cıcığını çıkardıktan sonra başka sayfaya geçer.

-Annecim bu pöpek yeden kızgın
-Eraycım ocakta yemeğimiz var oğlum bakmazsam yanar sen babana sor bir bakalım ya da dur ben sorayım
-babası bu köpek neden kızgın lütfen çocuğa travma yaşatmadan anlat....

Not:Bazen sadece benim tepkimi ölçmek için yapar saf ben sonradan anlar.

-Annecim yapıyorsun
-Bulaşıkları makineye diziyorum Eracım
-Yeden annecim
-Tabaklar kirli oğlum
-Yeden kirlendi annecim
-Yemek yedik,kirlendi
-Yeden yemek yedik annecim
-Çünkü karnımız açıktı oğlum
-annecim karnımız yeden acıktı

Çünkü diye anlatmaya başlamışken babaannesine baktı kikirdedi sonra birlikte kahkaha attılar elele tutuşup salona giderken 3,5 yaşındaki veledin benimle maytap geçtiğini anca anladım arkasından bağırdım

-Bacaksız benimle dalga mı geçiyorsun sen
-Ama bak annecim benim bacağım var

Cuma, Ocak 27, 2012

İşte....

Annemin bir elinde kabak dolu bir tepsi ,diğer elinde oyacak içeri girdi.(yazarken oyacak mı dedim ama öyle bunun adı oyacak var mı başka ismi bilmiyorum)Kuruldu masaya,Eray da hemen oturdu yanına. Biliyorum ya iş yaptırmaz kadına.Yooo gayet sakin bir şekilde annanesini izliyor tabii bende Eray’ı.Niye bu kadar sakin,niye arıza çıkarmadı,neden hala anneme karışmadı diye içten içe sorular soruyorum.Annem iki kabak oydu sonra diğerine geçecekken Eray

-Tamam annaneciğim şimdi sıra mendeee

Güldük.Biraz o oymaya çalıştı(tabii yapamadı)sonra annane eline aldı tamam Eraycım sıran geçti şimdi sıra bende.Sonra Eray’ın öğretmeninin dediğini hatırladım.Eray sırasını beklemeyi bilmiyor dediydi ya gel de inan şimdi,bal gibi sırasını beklemeyi biliyor işteJ



Pilotluk hala istediği meslek olmasına rağmen birkaç gündür başka bir şeye taktı.

-Annecim bakkk men bazazen oldum.Sen de bazazen ol diye beni yanına çağırdı.Semazen olmak kim ben kim diye içten içe söylensem de oğlumun davetini kırmadım gittim birlikte semazen olduk.Valla çok dönemedim attım hemen kendimi koltuğa.Eray epey döndü şaşırdım sonra durdu kollarını iki yana açtı ve dedi ki

Annecim ev uçuyorrrrrr:)

Sonra anladım neden birkaç gündür semazen olmaya taktığını ha pilot ha semazen ikisi de uçuyor işte....




Bu aralar o kadar soru soruyor ki Eray.Bazen derin bir nefes alsam da elimden geldiğince cevaplamaya çalışıyorum.Haberlerde kaza yapan arabayı gören küçük bey sorar

-Annecim ababaya ne olmuş?
-kaza yapmış Eraycım
-yeden(neden) annecim
-çünkü kırmızı ışıkta geçmiş, bir de arabayı çok hızlı kullanıyormuş
-annecim neden cibbide(kırmızıya tontalakca da cibbi derdi hala kırmızı demiyor) geçmiş
-çünkü acelesi varmış
-annecim yeden acelesi varmış
-eraycım yatması gereken saatte yatmamış,sabah uyumuş kalkamamış
-annecim yeden yatmamış
Bu dialog böyle uzar gider.Neden yatmamış oğlum bilmiyorum bu konuda uzman olan sensin sana sormalı demeliydim de demedim anne yüreği sormuyor işte....

Babaannesi bu yazıyı yazarken biraz önce telefon açtı gülüyordu.Sabahtan beri Eray 'bu ev bugün neden ısınmadı' diye söylenip duruyor senden mi duydu bu lafı dedi.Ne diyeyim ben şimdi  taklitçi böcek işte.....

Perşembe, Ocak 26, 2012

Okul Öncesi Eğitim Gelişim Raporu


1-Psikomotor Gelişimi
Bedensel koordinasyon gerektiren hareketleri(yürüme,koşma,tırmanma,sürünme vb) yapabiliyor.El ve göz koordinasyonu gerektiren hareketleri(kesme,yapıştırma,katlama,resim yapma,boyama,çizgi çizme vb)yapabiliyor.Küçük kasları kullanarak belli hareketleri (koparma,şekil verme,sıkma,yırtma vb)yapabiliyor

2-Sosyal-Duygusal Gelişimi
Etkinliklere kendi isteği ile katılıyor zaman zaman yetişkin desteğine¹ ihtiyaç duyuyor.Grup içerinde iletişim kendiliğinden başlatabiliyor ve olumsuz duygu ve düşüncelerini rahat bir şekilde ifade edebiliyor.Bazen lideri izliyor ve paylaşımcı davranıyor.Sınıf içerindeki araç-gereçleri zaman zaman² istekli topluyor ve düzenleyebiliyor.

3-Dil Gelişimi
Hikaye anlatabiliyor,yarım bırakılan hikayeyi tamamlayabiliyor.Öğretilen şiir, tekerleme, bilmece,parmak oyunu ve şarkıları söyleyebiliyor.Günlük deneyimlerini anlatıyor.Zıt anlamlı sözcüklerin birkaçını³ söyleyebiliyor.Yaşadığı bir problemi ifade edebiliyor.Cümle kurabiliyor.

4-Bilişsel Gelişimi
Yardım edildiği sürece eşleştirme ve gruplama çalışmaları yapabiliyor.Algılaması iyi düzeyde.Ancak zaman zaman birden fazla olan yönergeleri anlamakta zorlanabiliyor.Öğretilen sayıları, renkleri ve birçok kavramı tanıyor.Kendisi ve ailesi ile ilgili bilgileri açıklayabiliyor.*İnsan resmini belirli şematik şekilde çizebiliyor. Az parçalı yaz-bozu tamamlayabiliyor. Nesnelerin ne amaçla kullanılacağını biliyor.

5-Öz Bakım Becerileri
Yemek yeme kurallarına uyuyor.Yardımsız yemek yiyebiliyor fakat zaman zaman yedirilmeyi bekliyor** Yetişkin yardımına ihtiyaç duyarak giyinebiliyor.Küçük tuvaletini yardımsız yapabiliyor fakat temizlik konusunda yetişkin yardımına ihtiyaç duyuyor.Ellerini yüzünü yıkayabiliyor.

6-İlgi Alanları
Duygularını vücut dili*** ile anlatabilmekte,hamurla oynamayı sevmektedir.Arkadaşlarına oranla daha fazla hayal kurmaktadır.Sosyal ilişki kurmaktan hoşlanır.

1 Beğenmediği bir faaliyet olduğu zaman men biyenmedim hıhhhh diyerek faaliyetlere katılmıyormuş. Öğretmeni ikna etmek için uğraşsa da keçi soyundan geldiği için bazen faaliyetlere katılmıyor.Bir kere hayır dediyse zinhar o evet olamıyor.

2Öğretmeni hadi Eraycım şimdi oyuncakları topluyoruz dediği zaman eğer bir şeye kızdıysa manane ten topla men toplamayacağım diyerek tepki veriyormuş..Oyyyy bizim zamanımızda öğretmenin lafı üzerine laf söylenmezdi ya neyse

3Büyük-küçük,aşağıda-yukarıda,soğuk-sıcak,uzak-yakın bunlardan bazıları.Birkaç tane daha var ama yazmak istediği zaman insanın aklına gelmiyor işte:)

*Kol kırılır yen içinde kalır ya da evde olan evde kalır lafını bir ara tontalağa öğretmek lazım:)

**Bazen aşırı tembelliği tutar.Ya da şöyle diyeyim biraz da alıştırmaya bağlı.Annane-babaanne al paşam ,al şehzadem diye diye ağzına lokmaları koydukları için galiba okulda da bu ilgiyi bekliyor

***Arkadaşı ağladığı zaman çok üzülürmüş,o yüzden hiçbirşey söylemeden gider arkadaşına sarılırmış.

Karne olayı bu yaşta (3 yaş 5 aylık)hikaye.Önemli olan gelişim raporu.Bakalım ikinci dönem ne gibi değişikler olacak gelişiminde:)


Not:)Erol babaanneden ricacı oldu on gün bize gelecek babaanne yani Eray 06,30 da kalkmak zorunda kalmayacak.Sabah çok güzel uyuyordu,evde ağlama,mızmızlanma sesi yoktu.Bugün mutluluk benim için çocuğumun sıcacık yatağında yatmasında,annesinin sabah onu öyle izlemesinde...Gün güzel başladı

Salı, Ocak 24, 2012

Şems! Unutma!



Gün gelir, sen olurum, ben olurum, biz olurum.
Yabancı olurum, âşık olurum, mâşuk olurum.
Gün gelir, karanlığa ağıp ışık olurum.

Kerrâ Hatun olurum, sonra Alaâddin ile Veled,
Bir garip yabancı sonra,
Kimyâ’nın acılı ruhu olurum.
Parçalara ayrılıp bütün olurum.

Size bir masal bırakırım,
Şu zalim dünyaya bir mesel.
Adını “Şeeeems!.. Unutma!..” korum.
Gün gelir, ben de kendi hikâyemde yok olurum

Unutma diye,sırf unutturma diye

Şems! Unutma! Mevlana ve ruh ikizi Şems’in hikayesi .Mevlana’nın evine bir akşam bir hikayeci gelir işte bu hikayecinin gelmesiyle başlar oyun.Hikayecinin gelmesiyle evdeki düzeninin nasıl bozulduğunu ve Şems’in kaybolmasının ardından evdeki 6 kişinin birbiriyle olan hesaplaşmalarını konu alır.Şems ve Mevlana oyunda sadece süliet olarak var.Arka fondaki canlı ebru performansı insana huzur veriyor.Dansçılar,perküsyon yapanlar da ağır giden oyuna biraz renk katıyor.Oyun müziklerini yapan Jehan Barbur hem sesi hem oyunu hem de yaptığı müziklerle büyüleyici.

1,5 saat tek perdelik lirik bir metinle seyirciyi oyunda tutmak zordur.Ben oyunu o kadar çok sevdim ki galiba ben oyundan çıkmayayım diye kayboldum


Yazan - Yöneten : Özen Yula
Koreografi : Cihan Yöntem
Işık : Yakup Çartık
Dekor ve Kostüm : Başak Özdoğan, Fatoş Öztürk
Müzik : Jehan Barbur, Cenk Erdoğan
Canlı Perküsyon : Mert Önal
Ebru Sanatçıları : Bora Özpeker, Nur Gökalp Özpeker
Oynayanlar : Yetkin Dikiciler(Hikayeci), Teoman Kumbaracıbaşı(Veled), Sinan Tuzcu(Alaeddin), Sema Keçik(Kerra hatun), Beste Bereket(Kimya Hatun), Jehan Barbur(Tavus Hatun)
Dansçılar : Utku Demirkaya, Orçun Okurgan, Melis Baykal, Ece Gözmen

Kenter Tiyatrosu-23/01/2012 20,00

Not:Cuma günü ablamın doğum günüydü.Bu oyun Erol'la benim ablama doğum günü hediyem. Tekrar  doğum günün kutlu olsun özgür ruhum.


Pazartesi, Ocak 23, 2012

Assistant Manager


Son zamanda kendimi Eray’ın annesi gibi değil de asistanı gibi hissediyorum.Tüm programını düzenliyorum hatta bazen hangi gün nerede ne vardı diye hatırlamaya çalışıyorum.Evet o kadar yoğun tontalak bey bu aralar.Biz onun yanında bu kadar sosyal değiliz düşündükçe gülüyorum.

Malum Cuma günü karneler alındı,kırık bir kalbi yok oğlumun.Hoş bence karne kısmı formalite önemli olan gelişim raporu.Gelişim raporunu bir ara bloguma yazacağım kayıtlarda bulunsun diye.

Bu haftasonu Eray’ın resmen peşinde koşturdum.Cumartesi sabah kalktık okula bıraktım okulda programları vardı 15.30 kadar.O okuldayken ben asistanım ya arkadaşına hediye seçmek için alışveriş merkezindeydim.

Eray beyler okuldan alındı daha önceden almış olduğum ve kırık yılın çarşambası bir araya gelmeliydi dediğim Hansel ve Gretel’e biletimiz vardı.Tiyatro Cevahirdeydi,biz oraya gittiğimiz zaman fellik fellik eğlence merkezinden kaçar, önünden bile geçmeyiz.Erol’a inşallah tiyatro eğlence merkezinden uzaktadır da Eray görmez dedim ya tiyatro tam olarak eğlence merkezinin göbeğinde çıkmaz mı?.Eray orayı görünce sevinçten çıldırdı bende iki elim başımda eyvahh dedim.Düşünün şimdi 3.5 yaşındaki bir çocuğu eğlenceye mi akar yoksa durun ben bir Hansel ve Gretel’i seyretmeye mi gideyim der.Cevabı artık size bırakıyorum.Hoş ben o yaşlarda eminim tiyatroyu seçerdim.


Allahtan önce gitmiştik de biraz oyun oynama fırsatı buldu sonra 17,00 de tiyatroya geçtik ama geçene kadar biz neler çektik.Adam oyuncaklara gideceğim diye tutturdu neyse ki oyun başlayınca unuttu.Çok güldü o kadar çok güldü ki oyuna ben şaşırdım.(ben oyunu pek beğenmedim) Evet seyrediyor yalnız birkaç sorun var ayakta seyrediyor, bazen başkalarına laf atıyor.Mesela o gün öndeki kadının saçını çekip 'ne yapıyon abla' dedi:)Ya da oyunculara laf atıyor ‘karga karga yerdeydin (neredeydin) sen’ gibi.

Sonuçta çok eğlendi hatta çıkışta bir kadın bana aferin valla ne çok eğlendi,ne çok güldü diye tebrik etti.Asistanız ya tebrikleri aldığım kadar Eray namına da özür de diledim.Saçını çektiği kadından verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı af diledik.Eve koşturup hazırlandık.Eray bey’in arkadaşının doğum günü partisi vardı oraya gittik.Gün bittiğinde akşam nereye yatacağımı bilemedim.


Üç gün daha okula gidecek Eray çünkü gezileri var.Efendim pazar Akvaryum gezisi, salı Tim Maslak Center de Neşeli Ayaklar adlı film gibi.Diyorum ya çok yoğun bu aralar.

Eray’ın servisi üç gün daha çalışacak lakin üç gün için ekstra ücret istedi Gezi ücretleri ayrı sadece annaneye bırakıp alması için istediği para çok abuk.Sinirlendim zaten aylık veriyoruz servis ücretini 15 gün gitmeyecek olsa da parayı alıyor lakin üç gün gidecek diye ekstra ücret. Erol mecburuz ne yapacağız dedi.Valla hiç mecbur değiliz parayı ağaçtan toplamıyoruz dedim.Annem becerikli kadındır teyzesini ayarlamış ayarlamasına da izin almasına gönlüm razı olmadı.Sonra başka çözüm yolu buldu annemin bir ahretliği var tam 35 yıllık.Onun eşi emekli evde oturuyor.Ben bırakır alırım Eray’ı elime mi yapışacak demiş.Ohh dedim bundan iyisi şam da kayısı.O servisçiye taktım ya bu çözüme çok sevindim.

İlk Karne:20/01/2012
İkinci Tiyatro:Hansel ve Gretel Cevahir- 21/01/2012 17,00

Cuma, Ocak 20, 2012

İn-Out

Bir akşam annanede kaldı Eray.Yatakları hazırlarken annanesinin yanına gitmiş

Annanecim men uyumaya hazır değilim

demiş.Peki sen ne dedin diye sordum anneme ne diyeyim kızım öylece kaldım bir şey diyemedim hazır değilmiş dedi.Güldüm.Heyyyy gidi Züleyha sultan sen böyle olacak kadın mıydın dedim:) Bizim zamanımızda böyle miydi annem söze ne hacet tek kaşını kaldırması yeterdi bize hoopp doğruca yatağa.Ne diyoruz efendim o zaman tek kaş havada OUT, hazır olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu İN

Malum olaylı bir avm gezimiz oldu bizim ailecek.Teyzesi tövbe etti bir daha tontalak ile dışarıya çıkmamaya.İyice gerilmiş sinirler.Dede herzaman ki gibi Eray’ın yanında babasına bir bir bir anlatıyoruz yaptıklarını babam kızıyor tabii bize orada olan orada kalır tamam konuyu kapatın diyerek tontalak ile güçlerini birleştiriyor.Eray dedesin yanında kabardıkça kabarıyor elinde su var gaza gelip suyu halıya kasıtlı olarak döküyor.Sinirler yay gibi gergin.Benim sesim pek yüksek perdeden çıkmaz lakin çıktığı zamanda  oyyyy oyy oktav konusunda İboya ders veririm.

-Erayy neden suyu yere döküyorsun diye bir bağırdım.
-bağırma bana dedi.
-Eraycım ben neden suyu yere döktüğünü anlamıyorum
-anne senden bıktım(bu arada yakasını tutmuş silkeliyor) Hadi evine git men annanemde kalacağım
-Pardonn ama burası benim babamın evi
-hayır annanemin evi,hadi evine git evine

Ne diyoruz efendim anne evi OUT, annane evi İN

Pazartesi tontalak şirkette rüzgar gibi geçti. Odama girer girmez masaya kuruldu post-it aldı birşeyler karaladı sonra bilgisayarın tam orta yerine yapıştırdı.Burada kalsın diye de talimatını verdi. Atmadım.Sadece bilgisayarımın kenarına aldım çalışmamı engellemesin diye.Bu not iyi hissettiyor kendimi.Karalama gibi gözükse de tabi ki bu bir not.Ne yazabilir acaba dedim.Sonra düşündüm bir çocuk en çok ne isteyebilir.Bence bu notta şöyle yazıyor;Aydede yerine kurulmadan önce eve gitmeyi unutma.Maalesef ilk günden yapamadım.Malum kar 18,10 da çıktığımız şirketten 21,10 da girdik eve. Pepee gibi hıhhh yapıp kapıyı yüzüme kapıyı çarpmasından korktum ama korkulan olmadı.Sadece neredeydin sen dedi:).Gün boyunca bu notu okuyarak akşamı ediyorum,yüreğim hafifliyor

Ne diyoruz o zaman bir evladın anneye yazdığı not hep İN

Perşembe, Ocak 19, 2012

151

Gün yaşanılanlara yakışır biçimde bitmeliydi.Bitti de.Gün içinde kendimle karşılaşmak istemediğimden bakmadım aynaya.Hani öyle yaparlar ya kadın az biraz tırlatmıştır doktor demiştir ki azcık açık havaya çıkarttın Leyla’yı.... Hahhh işte akşam bizimkiler de öyle yaptı.Bahane tabii Akmerkezim geldi dedi ablam. Yemekte de durmadı gözyaşlarım..Hem yedim hem ağladım .Annenin yaptığı yemeğinin tadını hiçbir tat da bulamazsınız ya dün akşam annemin yaptığı yemeğin tadı bile farklıydı.Tüm duygularım karman çormandı ya hani demek damak tadıma da bu karmaşıklık sirayet etmişti.Aslında beş duyu organım aynı haldeydi.Sesler birbirine karışmıştı, iç ses ile dış sesi ayırt edemiyordum,sevgiyle dokunan eli hissetmiyordum,yemeğin tadını alamıyordum, benim için endişenler yürekleri göremiyordum......

Öyle dedi bana bugün ahretliğim yani senin dayanıklılığına şaşırıyorum.Herşey bir insanın başına aynı gün gelebilir mi?Gelebilirmiş.Önce sıkı bir sol kroşe aldım,nefesim kesildi,tamam dedim bu sol kroşe uzun süre ayağa kaldırmaz beni.Öyle olmadı kalktım,sağdan soldan almaya hatta devam ettim her biri diğeri aratmayan... Ahretliğim artık bu kadar da olmaz ,herşey üst üste geldi dedi günün sonunda.Oldu ama

Arabada devam ettim artık hangi birine ağladığımı unuttum,aklıma o an hangisi gelirse. Anneme vardığımız da atkım ıslanmıştı.Gitmeyelim dedim.Israr ettiler.Biliyorum babası yoksa yanımızda tontalağı zapetmek çok zordur.Bir çocuğu annesinden başka en iyi kim tanıyabilir.Abartma dedi ablam,peki dedi sustum.Tesadüf bu ya Eray’ın bir üst yaş yani 5 yaş sınıfından bir çocuğun annesi ile karşılaştık.İlk gördüğümde kanım ısınmıştı kadına.Hiç tanımam aslında ne bilim sevdim işte.Beni  gördüğünde çok şaşırdı önce kekeledi.Zaten Türkçeyi az bilir kendisi yabancı uyruklu.

Önce çok güzel oynadı Eray sonra arızaya bağladı neler yaptı bir bilseniz.Çıkartmadık bir çocuğu üç kişi AVM den.Gitmem dedi artık AVM kapanacak yerlere atıyor tontalak.Üç kişi bir çocuğu tutamadık hayret verici.Herşeyi unuttum yerden çocuğu kaldırmaya çalışıyorum hayır ben gitmem diye bağırıyor.Üç saat daha kalsak biliyorum yine doymayacak.Alışveriş merkezlerinden nefret eden kadının böyle AVM delisi bir oğlu olsun.Erolu beklemedik atladık taksiye lakin o taksiye bindirene kadar neler yaşadık.Sonra taksi yokuşta kaldı ne ileri gidebiliyor ne geri.Hala lastik kokusu burnumda.İşte o an ağlamayı kesti tontalak action ona iyi geldi.Araç kaydı ileri gidemiyor ,dik yokuş geri geri çıkamıyor.Ayy ne dakikalardı en çok eğlenen bizim tontalaktı.Haa bir de ben şu yaşıma geldim daha o kadar renkli bir taksici tanımadım.

Vardık evimize öylece bırakmıştık sofrayı.Babam bulaşıkları yıkamış makineye bile atmamış,evin kırıntılarını süpürmüş, eve çeki düzen vermiş.Eskidenmiş azizim koca önde karısı üç adım geride... Haa insanlar yan yana yaraşır birde.Erol gelince bir bir anlattık yaptıklarını ve bir daha Erolsuz Eray’la adım atmamaya karar verdik.Hatta 18 yaşına kadar...

Annemlerde yattık.Neden o kadın beni görünce şaşırdı ki dedim yatmadan önce aynaya baktım.Gözlerim göz kapaklarımın ağırlığını taşıyamaz olmuş ne kötü dedim. Çok rahat olmasa da uyudum biraz ,yastığımı gece ne çok aradım.

Neden şu gün değil bilmiyorum, Şubat 1’i sabırsızlıkla bekliyorum.Sadece üzerine 151 gün sayacağım.O gün vakitlice olmadı belki lakin bir sofradan kalkacağım.Yaa işte böyle be blog ben derim ki hayatta ne üzüntüler yaşanırsa yaşansın iyi ki umut denilen birşey var.

Çarşamba, Ocak 18, 2012

Kabuk


Hani Oğuz Atay demiş ya ‘Cam kırıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın... Sussan acıtır,konuşsan kanatır’

Öyle de böyle de içte kaldıkca ağız dolusu kelimeler acıtıyor zaten diye kayışları sıyırsam bir gün mesela

O gün tek kişilik bir oyun oynasam sahnede sadece benim repliklerim olsa...Seyirciler üçü-beşi geçmese,zaten o oyuna sadece canımı yakanların bileti olsa.Oyun başlamadan teksti yırtsam hatta yaksam.Bana sürekli sufle vermeye çalışanları bu oyun benim bu sefer doğaçlama olacak diyip tatile yollasam.Ve oyun başlasa... Hiç susmadan konuşsam.Ağız dolusu kelimeler ağzımdan saçıldıkça etrafa her yer kan revan içinde kalsa.Çok kanasa....

Rahatlasam,hafiflik gelse yüreğime.Yaralarımın gün be gün kabuk bağlamasını izlesem.

Sonra sessizce o kabuğun düşmesini beklesem...

Salı, Ocak 17, 2012

Deneme Testi


Tarih:16/01/2012
Saat :07.45-09,00 arası
Yer:Tontalağın annesinin dolayısıyla babasının işyeri
Kontrolör:Hanımiğnesi
Denek:Tontalak
Deneğin trafiğe çıkış tarihi:29/08/2008
Deneğin kişisel özellikleri:Sevgi böceği,stil sahibi,hazırcevap,özgür ruh,kural tanımaz,laf dinlemez söz söylenmez kişilik
Deneme testinin amacı:Tontalağın annanesinin şubat ortasında iki hafta şehir dışında olacak olması  sebebiyle 16,30 dan sonra işyerinde zapt edilebilir mi?zapt edilemez mi? test etmek

Sonuç:Annesinin gösterdiği sandalyeye değil,annesinin çalışma masasında ki sandalyeye oturması, annesine bilgisayarı hiç kullandırtmaması, mesai saatinde caliliou aç diye çıldırması, çalan telefonlara annesinin açmasına izin vermemesi,arayan kişilerle senli-benli konuşması, konuşmayı uzun tutanlara hadi bye bye diyip telefonları yüzlerine kapaması,canı sıkıldığında annesinin odasının kapısını çarpıp işyerini tavaf etmesi ve insanları meşgul etmesi,müşteri bekleme salonunda avazı çıktığı kadar bağırması,işyeri hayatının daha renkli olduğuna karar verip ben okula gitmem,çalışacağım demesi ve bunu müşterilerinin önünde yapması nedeniyle ilk deneme testi başarısızlıkla sonuçlandı

İkinci deneme tarihi:Kırmızı kar yağdığı zaman

İmdatttt:Tontalağın servis güzargahında olmak koşuluyla gönüllü, saat 16,30-19,00 arası 15 gün bakacak bir baba yiğit arıyoruz.Valla ben bu yakışıklı delikanlıya bakarım diyenlerin hanımiğnesine başvurmaları gerekmektedir.

Yok canım ne başvurcam diyenlere bir not:Valla bilmem bugün bana yarın sana....

Cumartesi, Ocak 14, 2012

Masal

Bir varmış bir yokmuş evvel zaman içinde kalbur zaman içinde pireler berber develer tellal iken ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken güzel bir ülkede mutlu mu mutlu küçük bir prens yaşarmış.Herşey yolunda giderken küçük prensin yaşadığı ülke de çok büyük bir salgın baş göstermiş.Bu salgın daha çok küçük çocukları etkilemiş çocuklar yataklara düşmüş. Çocukların günlerce düşmeyen ateşleri karşısında analar sabahlara kadar başuçlarında perişan olmuş.

Küçük prens de bu hastalıktan nasibini almış.Büyük kral küçük prensin hiçbirşey yememesinden ötürü çok üzgünmüş.Küçük prensin annesi kocamın babası büyük kral nasılsa demeden ekmek davası peşinde koştuğu için gündüzleri işteymiş.Büyük kraliçe elinden geleni yapmış yani sarayımda oncaaaa aşçı var demeden küçük prensin en sevdiği yemekleri kendi eliyle pişirmiş.Lakin yediğini sürekli çıkaran küçük prens tek lokma bile yiyemez olmuş.Büyük kraliçe son koz olan makarnayı da kullanmış ama küçük prens tadına bile bakmamış. Büyük kral bu durum karşısında çok üzülmüş ve küçük prensin yanına gelerek

-Prensim söyle sana ne alayım,sen söyle ben alayım,ülkeye ferman salayım.Muz, armut, elma,süt dilimi, muzlu süt,döner ,karpuz(gaza gelmiş yanlışlıkla söylemiş büyük kral) söyle ne alayım
-Men tarpuz(karpuz) istiyorum
-Karpuzun şimdi mevsimi değil prensim,başka bir şey iste
-Men tarpuz istiyorum kralcimmm(alt dudak üst dudaktan açık ara önde,bakışlar ise dönemin ünlü şarkısı olan küçük Emrahtan daha acınaklı bir biçimde )

Tüm saray 'küçük prensim başka bir şey iste'diye ikna etmeye çalışmış fakat ikna edememiş.Tarpuz da tarpuz diye diretmiş,ateşi varken tarpuz diye sayıklamış.Büyük kral ülkeye ferman salmış ve karpuz bulunarak küçük prense sunulmuş.Karpuzu görünce küçük prensin gözlerinde ki mutluluk tüm saray halkını çok mutlu etmiş ve büyük bir iştahla karpuzu mideye indirmiş.


Herkes ermiş muradına bir çıkalım kerevetine demeden önce küçük prens karpuzunu yedikten sonra hani benim motorum demiş(bisikletine motor demeye bayılırmış)Motoruna binmeden önce tüm önlemlerini almış ve çokkkk uzak diyarlara doğru(sarayın diğer odasına )yol almış.....


Gökten üç elma düşmüş.Biri bu masalı yazana,diğeri bu masalı yazmaya sebep olana ,biri deeeeee bu masalı okuyan tüm canlara...

Cuma, Ocak 13, 2012

Çekirdekten Yetişme

Öğreniyorum!
Baba evde olmadığı için Eray’ın çişe gitmesi için ben yardım ettim.İşi bitti elimdeki peçeteyi klozete atmak üzereyken Eray tuttu bileğimden annecimmm peçepeyi oraya diğilll çüpe at çüpe dedi.Ne anlatmak istediğini anlamadım ya attım gitti.İşaret parmağını sallaya sallaya

-Annecim ötetmen tana çok kızacak

dedi.Öğretmen bana neden kızsın ki dedim,cevap vermedi.Öğretmene sordum meğersem okulda tuvaletler tıkanmasın diye peçetelerin klozete atılması yasakmış.Bende oğlumdan birşeyler öğreniyorum o günden sonra peçeteler artık çöpe.Hiç deeee bir kerem öğretmenden korkmadım ben.Maksat okulda uygulanan kuralları evde desteklemek
Stil!
Hava durumuna bakmak mı ne kadar banel bir davranış.Sabah 06,30 da pencere açılır,kafa dışarıya çıkarılır ve hava hakkında profesyonel(!) bir biçimde bilgi alındıktan sonra bu sabah çok soğuk Erol eşofmanın altına pijama giydirelim dedim.Babası pijamayı eline aldı tontalak anlamaya çalışıyor.

-hadi oğlum giy
-bu pijama ama
-evet oğlum pijama
-bu uyurken giyilir ama
-haklısın oğlum hadi giy
-babacim mununla(bununla)okula gidemem ama
-üstüne eşofman giydireceğim kimse görmez
-men munu giyemem babacim
-oğlum hasta olursun,hem bak bunu üstüne giydireceğim kimse göremez
-Hayirrrrr babacimmmmm,munu giyemem men

Giymeyeceğini aslında biliyordum da ya yerse dedim,yemedi sonuçta oğlumun bir stili var.

Komik!

Pazartesi Erayla sohbet ediyoruz, kahkaha attı ve dedi ki

Annecim ten çok komiksin.

Hoşuma gitti ne yalan söyleyeyim.Ama sonra yoksa bu çocuk bana anne sen çok şebeksin mi demeye çalıştı diye de bir kuşku kaplamadı da değil.Yok canım tontalağım anne sen çok eğlenceli bir annesin demek istedi bence.Yani di mi?




Çekirdekten yetişme!
Bu haftanın gündemi bizim evde Eray’ın okumak istemeyip çarçabuk işe hayatına atılmak istemesi.Okula gitmeyip işe gidip para kazacakmış ha birde pilotluk sevdasından da vazgeçmiş değil

-Eraycım okula gitmezsen pilot olamazsın
-olurum
-Eraycım okuyacaksın ki pilot olasın
-manene okumam

Dilimin döndüğünce anlatmaya çalıştım dinlemedi beniJ Çekirdekten yetişme tiyatrocu duydum ne bilim tamirci,elektirikçi vs .Lakin siz hiç çekirdekten yetişme pilot duydunuz mu?

Not:Babaannesi ilaç içecek diye sabah kahvaltı etmesi konusunda ısrar etmiş sonra da yediklerini çıkarmış.Ten yaptın, yedirdin men kustum diye babaannesine çok kızmış,eline vurarak ilacı dökmüş.Biraz sakinleşince hem bağırdığı için hemde ilacı döktüğü için ötür dilerim babaannecim demiş hiç kıyamaz sevdiklerine....

Perşembe, Ocak 12, 2012

Hastalık sebebiyle ilk devamsızlık

Bugün Eray’ım ilk defa hastalık sebebiyle okuluna gidemedi.12 eylülde başladık okula iki gün gidemedi başka sebeplerden lakin ilk defa hastalık sebebiyle gidemedi bir tuhaf oldum.Dün akşam anneme gider girmez canım sıkıldı Eray’ın bakışlarına takıldı gözüm.Enerjisi çok yüksek olsada gözleri bir tuhaf bakıyordu,anneme bu gece uzun olacak Eray ateşlenecek dedim.Öyle de oldu. Ateşlendi.38.7 dereceye çıkınca ilaçla müdahale ettim.İlaç ancak 37.7 kadar düşürdü.Üç saat sonra tekrar çıktı.Tüm gece inledi arada sayıkladı.....

Normalde ateşini ölçtürür,ilacını içer bu sefer çok huysuzdu hiç bir şey yapmamıza izin vermedi,zor bir geceydi.Ateş 37.7 düşmüşken bir ara saat 03.00 civarıydı kalktı babacimmmm çiş geldi dedi. Bizim evin yazılı olmayan kuralları mı demeli ,görevleri mi bilemedim şimdi hahh işte ondan var. Baba çişten,kakadan sorumludur, anne yemek yedirmekten,baba diş fırçalatmaktan sorumludur anne ödevlerden,baba pijama giydirmekten sorumludur anne ilaçtı, doktor randevusu almaktı artık aklınıza çocuk ile ne gelirse onlardan.O yüzden Eray’cım da bilir neyi kime söyleyeceğini.

Çişe kalktıktan sonra annecim beni dodoya(doktor) götür men çok hastayım dedi.Sabah olsun götüreceğim oğlum hem kendi doktorumuza gideceğiz tamam mı dedim.Kabul etmedi tabiki.Sırtladık Eray’ı sabah babaanneye getirdik yine ateş 38 dereceyi geçti hemen ilaç verdim ve işe geldim.

Eray hastalandığında önceden ellerim titrerdi panik olurdum.İşe geldim diye kahrederdim sonra zamanla daha sakin olmayı öğrendim heee üzüntü baki tabi.Çocuk bu hastalanacak düşe kalka büyeyecek lafları sıkça söylenirdi ya bana o şekilde kendimi telkinde etmeye başladım.Yalnız bir şeye hala alışamadım.Kime göre saçma gelebilir lakin bende öyle.Eray ateşler içinde yanarken kış olsada üstünü örtemiyorum ya uzandığım yerde kendi üstümü örtmekten inanılmaz suçluluk duyuyorum yada çocuğumun üzerine açıkken kendi üstümü örtmeyi içime sindiremiyorum.Neyse

Sabah babaanneye gelince tabii kızdı bize dodoya gidecektik dedi.Getireceğim oğlum söz doktora telefon açacağım sonra seni gelip alacağım dedim.Ama menin böbeğim (göbek) ağrıyor dedi.Söz verip çıktık lakin resmen telefonla taciz etti beni tontalak:)Babaannesine beni arattırdı’ hadi anne dodoya gidecektik’ dedi.Şanslı günümdeyim sabah erkenden aradığımda buldum bir randevu,öğlen gittik.Hemşire işte boyuna kilosuna bakıyor kadının yanında yüzünü buruşturarak demez mi 'ama bu dodo diğil annecimmm'.Hemşire de güldü ne yapsın.

Doktorumuzu çok seviyorum.Muayene etme tarzını çok seviyorum,Erayla dialogunu çok seviyorum. Eray’cım neresi ağrıyor gösterir misin dedi. Böbeğim ağrıyor, aaaaa ağzım çok ağrıyor, pipim ağrıyor dedi nasılda tatlı talı anlatıyor tonralak sonra doktor bana göz kırptı .Bakayım dedi göster bakalım neresi dedi ımmm burası dedi pipide bir sorun yok azcık nazlıymışız.Lakin boğazlar kötü halde.

Felaket bir salgın var ortada özellikle yuvaya ve okula giden çocuklarda Beta mikrobu görülüyor dedi.Eray’ın boğazı da beta mikrobuna benziyor lakin tahlil vermeyeceğim zaten antibiyotik verilmesi lazım(normalde hemen antibiyotik veren bir doktor değildir) baktık pazara kadar düşmedi o zaman yaparız dedi.Teşekkür ettik tam çıkarken  Eray hani şeker dedi.Hastanelerde usul öyle muayene olduktan sonra ödüllendirmek galiba maksat hemen eline bir şeker tutuşturulur.Şekerimizi aldık, babaanneye bıraktık yine kürkçü dükkanı misali işimize geldik.

Bu gecemizde zor geçecek anlaşılan

Çarşamba, Ocak 11, 2012

Okumayacakmış


Eray ilk defa dün maynak dedi,şaşırdım.İnşallah da son olur.Çok şaşırsam da çok üstelemedim bilirim ki üzerine çok düşersem,yasaklarsam Eray da bu söz yer edecek.Sadece Eray’cım bu sözü nereden duydun dedim.Uzundan duydum dedi.Sustum konuyu dağıtmak adına başka konudan bahsettim Bilmeyenler için yazıyorum uzun Keloğlan masallarında bir karakter.Hoş o lafı söylese söylese Huysuz derde dedim içimden yalan yok.

Keloğlanı Eray çok seviyor çok kahkaha atıyor lakin henüz kendisinin haberi yok o çizgi filmi artık seyretmesine izin vermeyeceğim,zaten tüm gün okulda olduğu için çizgi film az seyrediyor.Artık bende kaçak göçek seyrederim ne yapayım Sadece manyak konusu değil, canavar ve hayaletlerden bahsetmeye başladı tontalak.Yooo korkmuyor lakin kullanıyor. Geçen gün yine ortamızda yatmak için bir bahane buldu.Anne evde canavar var dedi.Canavar mı dedim ilk defa duydum bu lafı ondan.Evet annecim evde canavar var dedi meğersem canavarı da Keloğlanından duymuş.Sonra aynı gece bakkkkk anne dedi(gölgeyi göstererek) hayalet var orada diyince içimden yok artık dedim.Eray’cım hayalet diye bir şey yoktur dedim.Çok kızdı bana var anne hayalet nanam mı dedi.Keloğlan varken öz anasına mı inanacak bendeki de laf işte.Sözün özü şu televizyon konusunda daha dikkatli davranmak gerek.

Cumartesi kırk kapının ipini çektiğimiz bir gündü.Son durakta bir arkadaşa çaya gitmek oldu.Gösteri sonrası olduğu için Eray sürekli aynı şarkıyı söylüyor .Küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede....Ev sahibesi ise Erayla muhabbet kuracak ya dedi ki Eray senin kuyruğun nerede....Tontalak şarkısını yarıda kesti ve dedi ki cocukların(ç yok c var) kuyruğu olmaz, pöpeklerin olur nanam mı dedi.Ev sahibesi Eray’ı çok sevdi çocuk düşünüyorlar lütfen benim çocuğum da böyle olsun diye dua ediyor.Söylesem mi acaba dedim Eray hakkında gerçekleri.... Bugün çocuğum pamuk şekeri gibi sakın aldanma desem olmaz sonuçta herkes gördüğüne inanır.Keşke Pazar görseydi bizi de öyle karar verseydi.Çok zor bir pazardı gözüm bir ara cama ilişti, şuracıktan(5.kat canım bir şey değil) atayım kendimi dedim.Yok be intihara meylim hiçbir zaman olmadı benim.Sadece tebdil-i mekanda ferahlık vardır ya o nedenle havamı alayım azcık dedim.

Pazartesi akşamı geç gittim eve 21,30 kadar çalıştım.Eray tabii hemen hesabını sordu.
-Annecim yerdeydin sen..
-İşteydim oğlum.
-Babacimmm yerdeydi.
-Baban da işteydi oğlum.
-İşte naptin sen.
-Para kazandım
-Mende para kazanacağım annecimmmm
-İnşallah oğlum o da olacak ama önce okulunu bitirmen lazım
-Okul bitti annecim
-Evet bugün için okul bitti.Okulun bitirmen için daha çok zamanın var.Eray’cım daha yolun başındasın
-Annecim men para kazanacam

İki gündür aynı muhabbet annecim ten okula git men işe...Ahh be oğlum okul günlerime geri dönebilsem keşke.Eray okumayacakmış işe gidecek para kazanacakmış vahhh diyorum da başka bir şey demiyorum

Not:Bazen çok yaramazlık yapıyor ceza anlacağını anladığı an ellerini iki yana açıyor annemmmm bidanemmm ten menim canımsın diyor(Pepee buna benzer şarkıyı annesine söylüyor)İçim eriyor, eriyor,eriyor eriyor haaa bu arada yazdım mı çokkkk eriyor lakin taviz yok:)

Pazartesi, Ocak 09, 2012

İlk Gösteri


Cumartesi günü okulun şiir gösterisi vardı ve ilk defa Eray bir gösteriye katıldı.Erayların sınıfı henüz küçük olduğundan(3,5 civarı) onlar Küçük kurbağa şarkısını söyledi 5-6 yaşlar ise birbirinden güzel şiirler okudular..Hayret ettim 6 yaşında bir çocuk vardı bir şiir böyle mi güzel okunur, dizelerdeki yoğunluk böyle mi seyirciye aktarılır.Kayınpederim hüngür hüngür ağladı o derece yani.....

Çok heyecanlandık ailecek kaç gündür düşünüyordum nasıl olacak nasıl edecek diye.Çünkü Eray’ın öğretmeni sürekli provalara katılmıyor,ilgilenmiyor diyordu.Ben giysileri nasıl giydireceğim diye düşünüyordum alırken bile denetmedi ‘anne biyenmedim annecim dedi durdu. İtiraf ediyorum ilk defa zorla Eray’a kıyafet giydirdik ben giymesin diye pes ediyordum ki kayınvalidem izin vermedi.Giydikten sonra sorun çıkarmadı sadece papyon takmak istemedi ona da eyvallah dedik o kadarına bile şükrettik.Kendi okulları değildi bağlı bulundukları diğer okula gittik, kapıda okul müdürü bizi karşıladı yukarıda parti var Eray eğer papyonunu takarsan katılabilirsin dedi ona itiraz etmedi çünkü Eray parti hastası:)Öğretmenini görür görmez pasta nerde ötetmenim dedi çünkü Eray’a göre parti demek pasta demekti.


Çok güzel bir gündü gösteri bitene kadar tirr tirrrr titredim görende benim sahne alacağımı düşünür.
Öğretmeninin dediği gibi olmadı kuzum herşeye katıldı o kadar mutluydu ki.Hatta gösterisi bitince dedesinin kucağında diğer sınıfın gösterilerini bile izledi sadece bir ara dedecimmmmm orada şarkı söyleyeceğim dedi sahne delisi oğlum.Sergileri vardı,sergiyi de çok büyük bir ciddiyetle gezdi.O zaman biraz fotoğraflar konuşsun.

Eray arkadaşlarıyla sırasını bekliyor.Kızlar çok güzeldi gittim yanlarına dedim ki aaa ben sizleri tanıyamadım siz hangi ülkenin prensesisiniz.Nasıl da hoşlarına gitti nasıl da kikirdediler:)

Sergide bebekliklerine ait eşyalar

Eray sergiyi tüm ciddiyeti ile gezerken




4.yaş yani Erayların sınıf projeleri



 5-6 yaş sınıfının projeleri







Canım oğlum o gün bize yaşattığın güzellikler için tekrar teşekkür ederim.

İlk Gösteri : 07/01/2011-Küçük Kurbağa şarkısı

Cuma, Ocak 06, 2012

Maskeli Kediler


İstanbul’da yeni bir çete kurulmuş adı da Maskeli Kediler.Çete üyeleri şimdilik beş kişiden oluşuyor.Ne münasebet efendim hiçbir illegal işlerle bağlantıları yok bu çetenin.Sadece annelerine babalarına umut ve mutluluk dağıtıyorlarmış.Şaka bir yana öğretmeni bu fotoğrafı gönderdiğinden beri bakıyorum aslında şaşıracak bir durum yok ortada ama işte ister istemez geçmişe gidiyorum.Tek derdi annesini emmek ve gazının çıkarılması olan tontalağın artık bizden ayrı bir sosyal çevresi var.Okul gezilerine katılıyor, servise biniyor,arkadaş grubu var.İnsan bunları düşündükçe zamanın bu kadar çabuk aktığına inanamıyor.Neyse biz yine bu haftanın bilançosuna bir göz atalım;

Her akşam tontalağa sorarız günün nasıl geçti,okulda neler yaptın diye.Tontalak efendi işte şu dersi yaptık,bu faaliyete katıldım gibi yararlı şeylerden asla bahsetmez genelde o sınıfta ki olayların magazinsel boyutunda. Yok canım ne dedikodusu biz ona magazinsel yönü ağır basan havadisler diyoruz kısacası.Dün akşam sordum yine okulda neler yaptın diye.Ege çok ağlamış hem de Ege babacimmmmmm diye ağlamış.Sen arkadaşın ağlarken bir şey yaptın mı peki diye sordum.Evet ona sarıldım dedi.Sarılınca hoşuna gitti mi diye sorduğunda evet Ege güldü dedi.Magazinsel yönü ağır bassa da arkadaşını teselli biçimi çok hoşuma gitti.(Öğretmenine sordum aynen Eray'ın anlattığı gibi olmuş)

Aslında öğrenmem lazım bazı soruların basit cevapları var yani herşeyi o kadar da ciddiye alma derim kendime ama unuturum.Eray’ın arabada çenesi çok düşer çok soru sorar,birkaç gün önce sabah okula gelirken ‘anne bu köprüyü kim daptı (yaptı)dedi. Hıııımmm dedim düşündüm Eray’cım köprüyü kimin yaptığını bilmiyorum ama öğrenirim akşam söylerim dedim.Anneee dedi sesteki vurgu şu bu soruyu bilemeyecek ne var der gibiydi.Sonra devam etti anne köprüyü kepçe kazdı kamyondaki amca(o ara kamyon vardı köprünün üstünde) daptiiii....Ama ben ama ben araştıracaktım mühendisini,hangi yılda yapıldığını hatta ve hatta projeyi onaylayanı bile söyleyecektim yoksa kepçe kazdı demekte ne var:)


İki gece önce uçarak gidiyorum annemlere bu aralar coştum yine dalgalanıyorum ben modunda olduğum için tontalağıma kavuşayım diye can atıyorum.Odaya bir girdim ne göreyim hani boks maçlarında olur ya hakem bağırmıştır herkes köşesine....Tontalak bir köşede, ablam odanın başka köşesinde suratlar ise beş karış.Tabii hemen olaya el attım ne oldu burada dedim teyzesi ilk sözü alan kişi..

T:Oğlun bana seni sevmiyorum artık dedi,Ayla bu söz kalbime oturdu artık bende Erayla oyun oynamayacağım çok kırıldım dedi
A:aaa oğlum doğru mu,neden öyle dedin
E:ebet

dedi ve teyzesine tekrar dönüp teni tevmiyorum diye haykırdı.Sonra bana koştu ten menim annemsin dedi yaladı,öptü,kokladı tekrar yaladı,öptü,kokladı.Tabii ki ben senin annenin oğlum dedim sonra kavganın neden çıktığı anlaşıldı.Teyzesi Eray’a anneleri değiştirelim senin annen benim annem olsun demiş lakin çok büyük bir tepkiyle karşılaşmış.Teyzesi yine üstüne gitmiş annen bizim kızımız demiş.Eray cevap vermeden durur mu hayirrr anneyi men Eray’ın evinden getirdim demiş sonra o meşhur lafı yani artık teni tevmiyorum denilmiş. Oturdum koltuğa bir tarafta canım ciğerim oğlum diğer tarafta özgür ruhum diğer yarım.Oğlum olduğu için demiyorum tamam seni sevmiyorum dememeliydi:)lakin hiç bir çocuğun en kıymetlisi olan annesi istenir mi? Neyse küs ayrıldılar ertesi gün oldu Eray bu olayı unutur mu?Dün servis şoförü annanenin evinin sokağına girince şoföre çok bağırmış annanenin evi burası meni babaannenin evine götür diye tabii teyzeye hala çok kırgın.Servis şoförü şaşkın ilk defa böyle oluyor demiş adamcağız olayı ne bilsin.Annem anlatmamış sonuçta kol kırılır bizde yen içinde kalır.Akşam ne ile karşılaşacağımı bilmeden gittim bilirim ki ablamda çocuk demez keçilik eder.Sonuç şu: Asayiş berkemal sahi iki gece önce bir şey mi olmuştu:)


Anneler duygusal derler ama var ya bu babalar çok fena, hiç kıyamıyor bizim ki oğluna.Uyku zamanı Eray ortamız da yatmak istedi uzun bir süre önce ben alıştırma dedim çok ,yok babası ne olacak yatsın Ayla dedi.Yine akşam ortamıza gelmek için bahanesi hazır.Bana demez direkt babasına der
E:Babacimmmmm uuuuuuuuu kurt geldi bak
A:Yooo ben duymadım sesi
E:Babacim men gelim
B:Gel oğlum gel hem korkma ben kurtu döverim
E:Babacimmmm kurtu dövme çok ağlar ,kurta sarıl,öp, kurt kendi evine gitti:)

Pazar akşamı televizyon seyrediyoruz Eray tek başına oyun oynuyor.Tabii ben coşuyorum çünkü tek başına oyun oynamaz mutlaka babasını ya da beni çağırır.Ben neler diyorum artık büyüyor artık daha uslu oluyor.Eray sanki elinde bir şey varmış gibi bak anne attimmm diyor ben alkışlıyorum aferin oğlumaaaa.Yine diyor attimmm ben alkışlıyorum sonra ne göreyim laploppp masanın üstündeydi onun tuşlarını tek tek söküyor ve gerçekten atıyor


Tikkat tikkat B,V,C ve Ş harflerini kaybettik ailece hem hükümsüzüz hem de pek üzgünüz....

Perşembe, Ocak 05, 2012

Mutluluk-Mim yazısı


Mutluluk nedir? 2+2=4 gibi maalesef kesin bir cevabı yok.Kimine göre bir somun ekmekte, bir anneye göre çocuğunun gülüşünde,bir çocuğa göre oyuncaklarında,bir şaire göre yeni yazdığı mısralarda,yaşını almış bir annanenin anılarında.... Yani mutluluk desen şey kişiden kişiye göre değişir hatta zamana,mekana,duruma göre bile değişir.Hani elime alsam bir mikrofon, sokaklara atsam kendimi ve desem ki nasıl mutlu olursun ya da karşındaki insanı mutlu etmek için neler yaparsın.Bazıları ortak bazıları farklı bazıları çok yaratıcı cevaplar verirdi eminim.Bana sorarsanız birini mutlu etmek bumerang gibi bir şey derdim geri dönüşleri olan...Ben mutluluğun gözle görülebildiğine,koklandığı,duyulduğuna yani beş duyu organı ile algılanabildiğine inanırım.Hani bu hafta biri bana sorsa Ayla dese sence mutluluk nedir?Bana göre şu an şu dakika mutluluk bir fotoğraf karesinde....

Tabii ki durduk yerde açmadım ben bu konuyu Nilhanım demiş ki birini mutlu etmenin 10 yolu nedir.Bence beni zorlayan bir mim bu.İnsan kendini mutlu etmenin yolunu az çok bilir yani bu kendisini tanımaktan ileri gelir ya karşındakini nasıl mutlu edersin.O zaman başlayalım mı?

Selamlaşma ve Tebessüm:Tontalağı okula bırakırken her sabah aynı yerde 90 yaşına merdiven dayamış sabah sporunu yapan bir amca ile karşılaşıyoruz..Her sabah günaydın der tebessümümü eksik etmem bu kadar basit bir hareket bir insanı bu kadar mutlu edebilir mi?Ya da hiç tanımadığı,zevklerini bilmediği, anılarını hiç paylaşmadığı bir insanı bir sabah görmeyince bu kadar telaşlanabilir mi?

On numara bir yemekte:Erol’u mutlu etmenin en kolay yöntemi güzel yapılmış bir yemek,özenle hazırlanmış bir sofra.Mutfaktan güzel güzel kokular yayılırken kedi gibi etrafımda dolanırken yemek ne zaman hazır diye sorduğundaki sabırsızlıkta,yüzündeki ifade de benim mutluğum.Diyorum ya bence birini mutlu etmek bumerang gibi bir şey...

Bir insanın emeğini takdir etmekte,güzel sözler zikretmekte:Annelerin hakkının hiç birşeyle ödenmeyeceğini ben anladım.Bir akşam yemeğinde annenize bugün yemek harika olmuş dediğinizde yüzünü hiç seyrettiniz mi?

Hediyeleşmekte:Babamı mutlu etmenin yolu koleksiyonuna uygun zarif bir vazodaJ(bu blogu uzun zamandan beri takip edenler anlar)

Aydede yerine konuşlanmadan önce eve gitmekte:Tontalağa sorsak herhalde mutluluk nedir diye?Her akşam annemin-babamın eve gelmesi ve onları kapıda karşılamak derdi herhalde. Her akşam ama her akşam sanki ilk defa geliyormuşuz gibi öyle bir mutlulukla karşılıyor ki.Bir çocuğu aslında mutlu etmek çok kolay;eve giderken aldığınız bir boya kitabında,bir süt diliminde,zaman ayırıp legolarla yaptınız evde,alınan bir arabada,anlattığınız bir masalda,bir tabak makarnada...Keşke çocuk gözüyle bakabilsek dünyaya.

Özenle hazırlanmış bir davet:Arkadaşlarıma çok değer veririm neyi sevip sevmediklerini iyi bilirim.O yüzden evde davet verirsem mutlaka kişiye göre bir menü hazırlarım.Bilirim ki bir arkadaşım sarmayı çok sever, bilirim ki bir arkadaşım ıspanaklı böreğin yoluna güller döker, bilirim ki bir arkadaşım tiramisuyu yemez yanında yatar...Evet yorucu zaten bir insanı mutlu etmenin yöntemi de bu:Yorulacaksın,zaman ayıracaksın,değer vereceksiniz,kafa patlatacaksın.Onlar ımm ımmmm diye sesler eşliğinde yerken seyretmekte benim payıma düşen mutluluk.

Kompliman:):Ablamı mutlu etmenin yolu kuzum bu elbise size çok yakışmış, zaten güzel olan size ayrı bir güzellik katmış demek olabilir mesela yada başarılarınla gurur duyuyorum demek..Bazı insanlar açık sözlü olmakla-patavatsızlığı karıştırıyor nasıl yapıyorlarsa.Bazı gerçekler ne kadar samimi olsan da bir insanın yüzüne dan dan dannn diye vurulmaz.Herşeyin bir usulü erkanı var.Yani bir gerçeği söyleminin de bir üslubu var.Zaten marifet de orada...

Dinlemek,Sıcak bir kahve:Konuşmaya ihtiyacı olduğunu hissettiğin arkadaşına ne olursa olsun zaman ayırmak, bir kahve ısmarlamak.Herkesin aynı düşünmesi mümkün değil,yargılamadan,sorgulamadan, herkesin bulunduğu zamanı,ortamı,koşulları göz önünde bulundurarak dinlemek.Bazen insan aynı düşünmediği için karşı tarafı anlamakta zorlanabilir,illa ki söz gerekli değil ki dokunarak bu dünyada o kadar da yalnız olmadığını hissettirmek eminim karşı taraf için mutluluktur.Yani benim için öyle bazen çok sıkılırım ağlarım Erol karşımda paralar kendini çözüm bulmak için bulamayınca bunalır.Derim ki ben senden çözüm beklemedim ki sadece haklısın yada anlıyorum diyip dinlesen de kafi...

Kısaca mutlu etmenin yolu karşı tarafa nefes aldırmakta.Bazı insanlar bunlar anlık mutluluklar der burun kıvırır.Ben derim ki hayatta zaten anların toplamı değil mi?

Ben de bu mim Emine, Abide ve Bahriye'ye gönderiyorum zorlama yok tabiki isterlerse

Çarşamba, Ocak 04, 2012

Minik Jokey


Bir süre önce yazmıştım ya ilk defa Eray ata bindi diye işte fotoğrafları.Öğretmeninin makinesi bozukmuş cepten çekmiş o yüzden net değil olsun ben gördüm ya mutluluğunu yetti bana.Tabi bu arada öğretmenin ömrünü yedim fotoğrafta fotoğraf diye.Kayıtlardaki yerini aldı en sonundaJÇok sevmiş ata binmeyi sadece sırasını beklemek istememiş hep bana hep bana demiş bu konuda biraz oradakileri zorlamış ya neyse.


Dün akşam herzaman ki gibi annaneden eve gelmek istemedi tontalak.Babasıyla oturup sıkı bir pazarlığa girişti. Babası tontalağı eve uçakla getirirse gelebilirmişJUçak mı dedim şaşırarak evet anne uçak dedi.Men uçağa binmek istiyorum diye de ekledi.Şartı bu tontalağın ne kadar çok yerine getirebilir bir istek değil mi?

Ha bir de tontalak pilot olmak istiyormuş. Pilot olup rüze(füze)kullanacakmış.Sonra teyzesine döndü işaret parmağı ile göstererek çok kararlı bir ses tonuyla ten çüçük (küçük)pilot (galiba yardımcı pilot demek istedi)olacaksın dedi.Oyyyy başrolde olmaya alışkın teyzeye bu laf edilir mi?Teyze başladı tabii fakirlik edebiyatına..Sen de bana öyle davran Eray ben alışkınım zaten bu hayat sahnesinde ikinci adam olmaya demeye kalmadan Erol tontalağı sırtla Erol, koş Erol koş bu edebiyat başladıysa bitmez sabaha....


Canım oğlum senin olduğun her sahnede ben figüran bile olmaya razıyım ona göre.Napcan oğlum anne yüreği işteJ

Salı, Ocak 03, 2012

10


Efendim sene 2000 üniversiteden mezun olmuşum güzel bir yerde bir iş var çağrılmışım, gitmedim.Offf anne bilmem kaç sene okudum azcık dinleneceğim dedim.Sonra 2000 kasım krizi patladı gitti, Allah için güzel dinlendim.İş yok ayrı işi olanlar işlerini kaybetti çevremde, bence kötü günlerdi.O aralar bende can sıkıntısından kurstan kursa attım kendimi.Sonra bir gün telefon geldi arayan babamdı bir iş varmış,otomotiv sektörüymüş, görüşmeye çağrıyorlarmış.Ben ıhh mıhh diye ağzımda geveliyorum lafı lakin parasızlığında gözü kör olsun.Artık ailemin değil kendi mangırlarımı harcamak istiyordum,gittim.Hayatta burada ben çalışmam dediğim yerde bu ay 10.senemi bitiriyorum:)

Arabalara ait hiç ama hiçbirşey bilmiyordum.Yok o kadar da değil yalan söylemeyeyim..Dört kapısı,dört lastiği,sağa-sola çevirmek için bir simidi,heee bir de yürümesi için motoru...Neyse efendim ilk işim topuklu ayakkabı ve kumaş pantolon almak oldu.Napcan hemşire düzen öyle.Anne ben yapamacağım, başaramayacağım dedim günlerce.Yalan yok annem hep arkamdaydı,sana güveniyorum dedi,destekledi hatta ders verdi.Evde ayakkabıyla gezdim bir süre,o zamanlar bence dünyanın en zor şeyi idi topuklu ayakkabı ile yürümek.Nasıl olmasın o zamana kadar giydiklerim sandalet,converse,dili hep dışarıda olan botlar....

İlk günümü hatırlıyorum şok üzerine şok yaşadığım gündü.İşe girdiğimde bir passat,polo,golf ve borayı bilirdim daha da başka bir şey bilmezdim.Bugün sen otur dediler bana,otur ve seyret.Müdürümle aynı odada çalışacaktım bu durumdan hiç hoşlanmadım.Bir usta geldi müdüre arabaya kedi girmiş dedi,ben ayyy zavallıcık dedim sonra seyrettim bana denildiği gibi.O usta 10 dakika sonra tekrar geldi tamam kediyi cihaza bağladık dedi gözlerim faltaşı gibi açıldı.Kanım dondu,Allahım ben nasıl bir yerde çalışıyorum heyyyy hayvan hakları koruyucuları, heyyyyy insanlık neredesin diye içten içe bağırıyorum.Kedinin suçu neydi, hem cihaza niye bağladılar.Ayyy kalbim sıkıştı.Herkes çıktı odadan bir kız kaldı onu sonradan çok sevdim Allahtan o vardı.Neden zavallı kediyi cihaza bağladılar ki dedim.Güldü yok canım gülmekten göbeği çatladı. Evet arabaya kedi girmiş ama cihaza bağlanan bizim CADDY imiş:)

Diyorum ya o gün garip bir gün diye.Herkes bir telaşlı Turan diye biri gelecek ha geldi ha gelmedi galiba acayip sorunlu biriymiş.Milletin gözü yollarda kaldı sonra bir ses tamam geldi Turan dediler.Şimdi ki gibi asma katta çalışmıyordum.Düşünün cam bir ofis ve kapısına kadar araba girebiliyor.Bir araba yanaştı içinden çıkan kişiyi de acayip merak ediyorum bana denildiği gibi pür dikkat seyrediyorum aaaa çıka çıka arabadan bizim Volkan usta çıkmaz mı? Meğersem Turan diye bahsedilen kişi değil, araba modeli olan TOURAN imiş:)

7-8 ay çalıştım raporlama bölümde derken sevdiğim arkadaş hastalandı beni çağırdılar sen geç yerine dediler de ben şaşkın.O iş uzmanlık ister.Aracın ıncık cıncık herşeyi bilmek ister, teknik ister,insan yönetmeyi bilmek ister.İtiraz bile edemedim attılar beni işi öğrenmem için sahaya.Önce topuklu ayakkabılar çıktı ayaktan,etek boyum uzadı, saçlarımı topladım,atölyede dolaşıyorum.Bir usta vardı Allah ondan razı olsun çok yardımcı oldu bana dedi ki Ayla hanım yedek parçadan davul muydu minare tozu muydu onu alın gelin.Aaaaa ne garip bir ismi var dedim.Öyle dedi,gittim yedek parçaya minare tozunu istedim herkes kahkaha attı meğersem ustaların çıraklara yaptığı bir şaka imiş:)Önceleri hoşlanmadılar bu durumdan bence çok haklıydılar.Sen git okulunu oku,eğitimini al sonra acemi biri gelsin hayır buna onay vermiyorum desin.Bir de ben 1-0 yenik başladım cinsiyetimden dolayı.Epey bir mücadele ettim akşam 22,00 lara kadar çalıştım,çok yoruldum galiba o işin hakkından da geldim.Hatta bir gün şirketin arabasındayken Erol’a bu aracın turbosu mu arızalı ıslık sesi çıkarıyor diyecek kadar:)Hamilelik dolayısıyla yapamayacağım bir işti,gerçekten çok tempolu,stresli.....Daha rahat bir yere aldılar beni  sonra öylede kaldı:)

Şu aralar çok sorguluyorum,düşünüyorum,kırgınım,gönül bağımı bir süre önce kestim.O yüzden bir 10 sene daha burada çalışmak istediğimden galiba emin değilim.Son paragrafı yazdığımı unutalım yaaaa nereden nereye diyelim:))

Görsel :Ahretliğim Yunkabu