Salı, Ağustos 30, 2011

İyi ki doğdun kara kuzum


Dün yani 29 ağustos Erayımın doğum günüydü. Doğduktan iki gün sonra Ramazan başlamıştı, bu seneye kadar hep Ramazana denk geldi. İlk doğum gününde 3-4 gün öne aldık Beylerbeyi Sarayının bahçesinde büyük bir kalabalıkla kutladık, ikinci doğum gününde arkadaşlarını çağırdık iftardan sonra yaptık hem iftar hem doğum günü yormuştu beni. Bu sene de arife gününe denk geldi.Teyzesi çok istedi dışarıda palyaçolu bir doğum günü yapmak ama ben istemedim. Hakkımız seneye saklı kalsın o zaman organize edersin dedim.Çünkü arife günü arkadaşlarının ailelerinin işi olurdu herkesin bir koşturması olur dedim. Sonraki günlere de almadım, malum anaokulana başlayacak.

Dün öğlen ablamdan telefon geldi, hadi sizde gelin son iftarımızı dışarıda yapalım dedi, maksat belli aslında kıyamadı yeğenine.Ortaköy de bir yemek yedik,sokaklara masa atılmış cadde trafiğe kapatılmış, püfür püfür esen rüzgar ve kanun sesi eşliğinde.Eray herzaman ki pek durmadı olsun biz nasılsa alıştık bu durumlara.Pastayı da orada kesecektik lakin adam masanın üzerine çıkmaya başlayınca kalktık annemlere geldik.Pastayı görünce çok sevindi çok mutlu oldu.Mumları belki 4-5 kere yaktırıp üfledi, onun gözlerinde ki mutluluğu görmek herşeye bedel.

Kara kuzum,tontalağım, bu dünyada ki en büyük servetim iyi doğdun, iyi ki varsın,sen olmasan ben hangi hayallerime sarılırdım çokca seni bir sürü seviyorum küçük aşkım

Bu arada babam için balık sezonu açıldı şimdi bizim için bol bol balık yeme zamanı.Derya kuzusu bunlarrr



Sevdiklerinizle birlikte sağlıklı, huzurlu,ağız tadıyla bir bayram geçirirsiniz inşallah.Mutlu bayramlar

Perşembe, Ağustos 25, 2011

Acıların çocuğuyum-Blogger N'lerini seçiyor

Sene ben küçükken karşılaştırmalarla büyütüldüğüm sene.Annem hiçbir konuda beni ve ablamı övmedi. (Boyun yana düşmüş ve kaşlar pek fena çatılmış halde fonda ise

Yıllar yılı dert yolunda
Ne ilk ne de sonuncuyum
Kahrediyor hayat beni
Acıların çocuğum   şarkısı sadece bugün benim için çalıyor)

Durun ayaklarımı uzatıp koltuğa uzanayım öyle daha rahat geçmişe gidebiliyorum he ne diyordum beceriksizliklerim de vardı elbet onlar annem tarafından işlenir becerebildiklerim üzerine asla durmazdı. İnşallah bu blogu okumuyordur mahallemizde bir kız vardı okumamayı tercih etti ev kızıydı tüm hilelik dalaverilik o kızda ve o ailede. Allah için çok güçlü kuvvetliydi koca koca halıları silkelerdi annem vay be maşallah der ne ablan ne de sen halıyı silkelemeyi bırak kaldıramazsınız bile derdi. İstersen tüm özellikleri ile öyle biri olabilirim anne dediğimde terliği fırlatırdı bana dedim ya tüm hilelikler onlardaydı.Annem sadece görmek istediğini görürdü sonuçta o kız güzel halı silkelerdi

Hep dedi bilmem kimin kızı bankacı olmuş, ee anne bende olabilirdim iki banka çağırdı beni ben gitmedin biliyorsun,bilmem kimin kızı mis gibi örtmen şimdi senin puanın yetmedi mi? Yok annem puandan değil kalsam kalsam idealistlikten sınıfta kalırım ben o kadar idealist değildim ki

Uluslararasına girdiğimde bir takdir cümlesi bekledim hep tersine o bölüm benim kabusum oldu kabusum.Çorbayı annem gibi sağdan sola değilde soldan sağa karıştırdığımda ne biçim uluslararası okudun sen, hapşırırken ağzımı kapamaya yetişemedim mi ne biçim Uluslararası okudun sen , Mozambik veya Zimbabve'nin başkentini yada konuştuğu dili mi bilemedim ne biçim uluslararası okudun sen, annem gibi beyazlar için Ariel değilde Omo mı kullandım ne biçim Uluslararası okudun sen.......

Ya diyordum ben hiç mi birşeyi düzgün yapamıyorum daha çok çalıştım annemi kendime beğendirebilmek için her konuda ı ıhhh kadın bir türlü takdir etmedi beni.Arkadaşlarımın annesini görüyordum imreniyordum.Hele ev arkadaşımın annesi vardı bu konuyu iyice abartmıştı bir insanın kızı herşeyi mi bu kadar mükemmel yapar. Benim kızım diye başlar methiyelerin ardı sırası kesilmezdi anneme bakarım tık yok .Ya annem bir iki kelam da sen et diye göz bebeklerinin içine bakardım  'benim kızımda güzel kalem tutar teyzesi de ona bile razıyımdım o derece yani.

Sonra alıştım bu duruma hatta takmamaya.Çünkü annem duygularını belli eden bir kadın değildi, mizacı gereği zor beğenen biriydi ve güzel sözlerle bizleri şımartıp rotamızdan sapmamamızı kendince istemezdi.

Bir gün teyzemle konuşuyordum telefonda aa annem beğenmez ki dedim.Olur mu beğenir dedi seni yaptıklarını hep çok beğenir.Yok teyzem yanlış kişiden bahsediyoruz o ben değilim kesin mahallenin şu isimli şahsından bahsetmiştir dedim.Aaaa annen hep aylam çok başka, ben onun gibi bir evlat bu devirde bulamam der bana sıklıkla dediğinde şaşırdım. Kendimi iyi hissedeyim diye söylüyorsun böyle dedim kadın neredeyse ekmek muzhap çarpıyordu ben durdurdum.O günü unutamam içim bir tuhaf oldum tamam ya itiraf ediyorum oturup ağladım.Teyzemle konuştuklarımızın hepsini yazmadım artık onlar da ailemizin içinde sır kalsın duyduklarım beni hem şaşırttı hem çok mutlu oldum. Okudunuz mu yahu annem Aylam benim çok başka bir evlat demiş.

Evet insan bazen takdir bekliyor yaşın önemi yok.Bilse de,hissetse de, görse de o kulaklar yok mu arsız kulaklar duymak istiyor.Bugün bunları neden mi yazdım şu aralar ortalıkta bir mim dolanıyor.Blogger enlerini arıyor.Nilhan ve Cüneyt saolsunlar mimlemişler beni. Nilhan en gezenti, en keyifli, en güncel-Cüneyt en meraklı,en keyifli ve güldüren blog seçmiş saolsunlar.Yani birilerinin gözünde birşeyleri en yapmışım ne büyük bir mutluluk. Bu durum kişiden kişiye göre tabiki değişir. Düşünün bir yazı yazıyorsunuz biri diyor ki canım içim çok acıdı diğeri de güldüm diyebiliyor,yani tamamiyle bakış açısı. Yani herkes bir yazı da farklı şeyler görebiliyor bu konuda hiçbir iddiam yok, iddiam yok ama birilerinin gözünde birşeyleri en yapmak güzel bir duygu.

Ben takip ettiğim tüm blogları seviyorum bunu hissederek yazıyorum öncelikle onu söyleyeyim sonuçta bu bir mim ve kurallar belli birilerini seçmek zorundayım. İnşallah kimse gönül koymaz bana( yazmaya kalkınca aklıma gelmedi benim)

En iyi tasarıma sahip blogger; Tibetin annesi
En güncel blogger- Günün çorbası,İçimizdeki Karnaval, İkiz annesi(kızının bacağından ve yazdan sebep son dönemde yazamadı ama olsun hissediyorum yine yazacak
En meraklı blogger-inanın hiçbir fikrim yok
En çok gezen blogger- Didem, Gezi-yorum
En çok kendini anlatan blogger-Otuzundan sonra
En çok eğlendiren-güldüren blogger-Babayım ben,Sazan,Kurabiyegiller
En lafını sakınmayan blogger- Babayım, Sazan
En okuyan blogger;Küçük mucizem(Nilhan), Düşlerin Rengi, Aslısın
En uzun yazan blogger-İçimizdeki Karnaval, Deli annem
En bilgilendiren blogger-Blogcu anne,Anne sözü
En çocuklu Blogger-Yaruze
En marifetli-en nefis blogger-Yunkabu(fulya), Pelince
En güzel görseller -Yunkabu, Bahar, Kayra'lı günler, Nohut oda

Şu mim yazını daha sakin zamanımda yazabilmeyi dilerdim, kafam işte o kadar yoğun ki:(

Not:Acıların çocuğuyum dediğime bakmayın ben çok ama çok mutlu bir çocukluk geçirdim Allah razı olsun ailemden

Çarşamba, Ağustos 24, 2011

Ev-lendiler


Annemler bugün tapudaydı, bahsettiğim evi aldılar. Kiraya verecek de olsalar(şimdilik tabiki:) ben hain planlarımı henüz uygulamaya koymadım) benim yamacımda bir ocaklarının olması beni çok rahatlattı çok.İnşallah hayrını görürler.

24/08/2011

Fotoğraf evin terasından:)

Salı, Ağustos 23, 2011

Çarli ile tanışma

Üniversite de bir grubumuz vardı bizim. Her sabah buluşup Aslı börekçiye gider kahvaltı eder sonra derslere girer okul çıkışı illa bir cafeye gider sonra yürüyerek Beyazıttan Eminönüne yürürdük.O grupta İsmail diye bir arkadaşımız vardı biz kızlara okul bitince evlenirsiniz sonra kocalarınız da eski arkadaşlarınızla görüşmenizi istemez,bağlarımız kopar derdi. Ben hep evlendiğimiz zaman görürsün hem öyle zihniyetli bir adamla evlenir miyiz derdim.Öyle de oldu.

Erol’un arkadaşları kız erkek farketmez benim arkadaşlarım oldu,benim arkadaşlarım Erol’un arkadaşları oldu. Aralarında elektriğimin tutmadığı hiç olmadı mı oldu elbet hatta hoşlanmadıklarım bile vardı. Ama hiçbir zaman görüşme-görüşmeyelim gibi laflar etmedim,Allah şükür Erol da etmedi.

Benden önceki hayatına,yaşantısına saygısızlık olmaz mıydı ,onlar eşimin hayatında benden önce vardılar. Erolla tanışmadan önce iyi günümde kötü günümde yanımdaydılar, sırdaşım oldular sonra evlendim hoppp araya mesafe koy, bana göre değil, bana göre hiç değil.


2000 yılında mezun oldum hala görüştüğüm arkadaşlarım var.Bazıları eşleriyle gelir, bazıları kız arkadaşlarıyla. Bu Pazar biz davetliydik iftara.Eray oraya gideceği için çok heyecanlıydı çünkü İsmail amcanın bir köpeği var onu seveceğiz dedim hay demez olaydım sabahtan akşama kadar anne hav hava gidelim diye tutturdu,hayvanları hep çok sevdi.

Köpeklerden korktuğumu daha önce yazmıştım ama Çarli başka. Çarli benim ilk dokunabildiğim köpek, kendileri 9 yaşında.


Sokaktaki köpeklerin bile arkasından sevmek için koşardı oğlum.Eve girer girmez Çarli Eray’ı görünce patilerini hava kaldırarak oğlumun üstüne atladı,küçük çocukları çok severmiş. Üstüne atlayınca önce korktu,eyvah dedim ama bir müddet sonra ısındı,oyunlar oynadılar.

Çok fena bir oğlum var benim çok fena.Çarliyi çok sevdi, çok oynadı ama Çarli yemeğini yerken yere döktü, koşa koşa evin sahiplerine gitti, yemeği yere döktüğünü söyleyip şikayet etti:)Çarli çok uslu bir köpek 4-5 saat içinde bir kere bile havladığını görmedim hatta benim oğlum gece boyunca çarliden fazla havladı.(köpek dediğin havlar Eray’a göre havlatabilmek için çok uğraştı).Biraz huysuzluk etse de Eray güzel bir akşamdı, hele de yemekler bir harikaydı.

Not:Bu haftasonu sevdiğim bir arkadaş Eray'ın hareketliliğini görünce Ayla doktora götürdün mü, hiperaktiflik teşhisi konuldu mu dedi bana. Yani o kadar emin ki hiperaktif olduğundan sadece doktor teşhisimiz eksik kalmış anladığım kadarıyla.Bu laf haftada 2-3 kere söylenir bize,sadece hareketli der geçiştiririz de sadece insanları anlamıyorum.Bir annenin en hassas noktası evladıdır bunu anlayıp ona göre konuşmak bu kadar mı zor.

Sağlık sorunlarından sebep bir arkadaş izinde iki işe de ben bakıyorum sinirlerim gergin halde bu yazıyı sabah yazmıştım ancak yayınlıyorum,bu hafta bolca sabır bana.Nilhan mimin aklımda kafamı toplayayım birkaç gün içinde yapacağım tamam mı?

İlk köpekle haşır neşir olma,kucağa alıp sevme, köpeğin canını çıkarma,köpeği gambazlama 21/08/2011 -Çarli :)



Pazartesi, Ağustos 22, 2011

Oğlum seni annen nerede doğurdu-İlk Sinema


Yapılacaklar listesine bir çizik atmak için kollar sıvandı.Tabii daha öncesinde ön bir hazırlık yapıldı.Eray evde arabaları hiç seyretmedi,bilmiyordu.Seyredip seyretmeyeceğine emin(!)olabilmek için cuma akşamı koştura koştura eve gittik, yemekten sonra dvd ye Arabalar 1 koyduk, ışıkları kapadık ve seyretmeye başladık. Eray karanlıktan pek hoşlanmadı bambayı aç dedi durdu,biz açmayınca kalkıp kendi açtı. Uzun bir müddet seyretti sesi çıkmadan sonra legoları aldı yere oturdu hem lego oynadı hem seyretti. Hımmm seyredecek galiba,sorun çıkarmayacak izlemini uyandı bende nereden uyandıysa.

Babamız baştan beri karşı sinemaya gitmemize.Eray durmaz Ayla daha zamanı var dedi durdu.Benim çocuğum 6 ay önce müzikal izlemiş( http://hanimignesi.blogspot.com/2011/02/ilk-tiyatro-ilk-muzikal-ve-besiktastan.html) çocuk,sinemadan mı hoşlanmayacak dedim,kimseyi dinlemedim Allahıma bin şükür.Cumartesi 13.00 seansına gidecektik plan bozuldu annemlerin bizim tarafta işi vardı ,biraz geç gittik.Girdik İstinye parka Eray o kadar huysuzdu ki o gün biletleri alırken bile dikkat etmemişim 3D aldığımdan girdik efendim salona, kurulduk koltuklarımıza.Hiçbir sorun yok,mısırını aldı başladı reklamları seyretmeye yuh diyecektim çocuğum yanımda olduğu için diyemedim tam 20 dakika reklam,fragman daral geldi bana sürekli soluma bakıyorum  bizimkinde ses yok çok cool bir biçimde oturuyor (Şekil 3-5-15 de görüldüğü gibi)Ben tabii seyredecek diyorum da çocuk bu ne yapacağı belli olur mu diken üstünde oturuyorum bir yandan da.

Film hızlı başladı, silahlar ,action vs o nedenle pür dikkat seyretti korkar zannettim hiççç korkmadı. Ben tabii tontalak seyrettikçe o aralar hayallerdeyim bloga nasıl bir başlık atsam derdindeyim oğlum seni anan sinemalarda mı doğurdu en uygun başlık öyle düşünüyorum.Film başladıktan 20 dakika sonra herşey tersine döndü babam nerede dedi,baban gelecek birazdan dedim, bambayı aç anne dedi, birazdan açılacak oğlum dedim sonra kalktı yerinden merdivende oturdu, koltuğa dünya para ver biz merdivende oturduk bir süre. Artık araya az kaldı elindeki mısırları çocuklara atıp kahkaha atmaya başlayınca kaptığım gibi dışarıya çıktık.Çok ağladı seyretmek, tekrar girebilmek için ama belli oldu çevreye rahatsızlık verilecekti. Erol söylendi, ben zaten hayal kırıklığına uğramışım suratımı astıkça astım Eray'ın umrunda mı o kendine başka eğlence çoktan buldu.Bu arada çocuğumu da korumaktan geri durmuyorum.Bir kere çok reklam vardı geç girseydik sonuna kadar seyrederdi dikkati dağıldı bla bla bla.

Şekil 3-5-15

Arabalar 1 ben çok beğenmiştim, bari Erol ben tekrar gireyim seyredeyim sonunu merak ettim dedim:)Yok artık daha neler dedi sonunu bile seyrettirmedi bana.Hayal kırıklığımla ben çıktık alışveriş merkezinden....

Not:Çocukları kullanma kılavuzu gibi birşey olsa keşke.Kendi çocuğum da dahil olmak üzere anlamıyorum ben çocukları. Bir sorunla karşılaştığımda ımmmmm sayfa 30 da yazıyor der sayfa 30 u hatmeder sorunu çözer gül gibi geçinir giderdik hayat gerçekten herkese bayram olurdu.Bu haftasonu yine huysuzluğumuz yerindeydi sadece Allah dedim başka birşey de demedim.

Pazar günü tontalak anne bırn bırna (Arabalar)gidelim dedi durdu. Yok sen beni üzdün gidemeyiz dedikçe anne söz anne söz anne dedi(yaramazlık yapmamak için söz veriyor) balık hafızalı annesi babaya baktı,baba bu bakışı çok iyi tanıyordu yok artık Ayla kesinlikle olmaz ikinci defa getirmem dedi, anne de bu sefer üstelemedi evcağızında oğluşuyla birlikte oturdu

İlk sinema-ilk hüsran=Arabalar 2  20/08/2011 İstinye park

Bu arada filmin sonunda ne oldu bileniniz var mı?

Çarşamba, Ağustos 17, 2011

O anneler şimdi hangi hayallerine sarılacaklar

Bir çocuk yetiştirmek ne kadar zor hepimiz biliyoruz.Ne emekler ne sevgiler harcanıyor. Üzerine ne hayaller kuruyoruz, ne listeler yapıyoruz.Başımız sıkıştığında ise o hayallere sarılıyoruz.Nefes alamıyorum artık bu haberlerden, sindiremiyorum böyle gidişlerini. Acaba bugün hangi eve ateş düştü.Şu an hangi evde hangi dilde ağıtlar yakılıyor ....Kimbilir biri yeni baba olmuştu , diğeri nişanlıydı ,öbürünün tezkeresine 1 ay kalmıştı...Hiçbir durum sonucu değiştirmiyor o gencecik delikanlılar öldüler.

O anneleri düşünmeden edemiyorum, onlar şimdi hangi hayallerine sarılacaklar.



Salı, Ağustos 16, 2011

Dahill İstanbul da bir yemek


Geçen hafta ablam şirketimizin iftar yemeği var davet iki kişilik gel birlikte gidelim dedi. I ıhh Erol ve tontalağım olmadan boğazımdan geçmez dedim.Dur onlar için de ayarlarım yer hep birlikte gideriz dedi. Sonra ekledi yemek Dahill İstanbul da babam indirim işini ayarlayacak o yüzden babam da davetli diyince ee annem evde yalnız mı kalacak yok o zaman gelmem ben dedim. Yine dur annem içinde bir yer ayarlarız dedi oldu mu şirket yemeği aile yemeği.Ablam şirketin kurucularından sayılır, ilk kurulduğundan beri orada ve bizim için ayrı bir yeri var o şirketin.Kendi şirketimde kuramadığım bağı orayla kurmuşumdur. Tontalağımı da çok severler çok yakından ilgilenirler.Oğlumunda geleceği duyunca çok sevinmişler.

İş çıkışı babaanneden alıp Yıldız'a doğru yol aldık,iftara birkaç dakika kala ancak yetişebildik çok trafik vardı.Nefes nefes oturduk ve maceramız başladı.Eray inanılmaz huysuzdu hatta 3 yaşına kadar böyle huysuz ve sinirli olduğunu görmemişdir. Çok şaşırttı beni hatta bir ara tanıyamadım kendilerini. Öyle bir davrandı ki bu zamana kadar ayağından bir zincirle bağlamışız ,bir odaya kapatmışız ve zincirleri o akşam çözmüşüz gibi garip tavırlar sergiledi. Ya ben çocuğumla nerdeyse her ortama girdim,sakınmadım hiçbir ortamdan neden öyle davrandı diye kafam sepet gibi oldu yemekte.Düşündüm acaba mı dedim bu kadar huysuzluğu hastalık öncesi yapar sonra abuk düşünceleri kafamdan kovdum.

İnsanlar oraya güzel bir akşam için gelmiş ve Eray sürekli çığlık atınca rahatsız olduk ne hakkımız var ki insanların gecesini bozmaya. O yüzden vardiyeli yemek yedik:)Erol aldı Yıldız parkında gezdirdi ben yedim(çiğnemeden yutmaya biz yedik diyoruz) sonra ben ilgilendim Erol yedi.Çok sosyal hatta aşırı sosyal bir çocuk olmasına karşı Eray nasılsın diyenlere aslan kükremesi yaparak yanında uzaklaştırdı hele o bakışlar yok mu İnsanoğlunu ilk defa görmüş gibi anlayın o derece yani.


Müzik, semazenin gösterisi, yemekler,boğaz ,arkadaşlar,ailem, ılık esen rüzgar herşey çok güzeldi ah bir de tontalağım rahat duraydı ya çok güzel bir akşam olacaktı. Dönüşte araba da uyurken o kadar masumdu ki daha eve varmadan o görüntünün hatrına affettim bile ben tontalağımı:)

Bu arada müzisyenlerin oraya gitti bir sandalye kendi çekti ve burunlarının dibinde 5 dakika müziği dinledi sonra rahat edemedi ikinci sandalyeyi çekti. Elini başının altına koyarak uzandı bir tek çizgili pijaması ve atleti eksikti(Fulyanın deyimiyle) yani rahatlığın(!) o gece dibine vurduk.


O gece en çok aklım bu yemekte kaldı,doğru dürüst yiyemedim herkes et seçmişti ben iyi ki de tavuk almışım dedim.Galiba adı Yufka kafesinde kestaneli tavuk dolma:)))Bence gayet başarılıydı.Son olarak ablama teşekkür edeyim yemek için unutmadan tekrar bizi çağırsın biz yine ortalığı birbirine katalım:))Teşekkürler şeker


Pazartesi, Ağustos 15, 2011

Sonunda gittik


Sonunda gittik Arkeoloji Müzesine. Bu zamana kadar gitmediğime nasıl üzüldüm bir bilseniz.Her yere iki,üç kere giden ben burayı nasıl atlamışım.Aslında plan yapmadık, haftasonu hiçbir yere çıkmayız biraz dinleriz diye konuştuk Erol'la.Cumartesi sabahtan akşama kadar temizlik yaptım küçük dilim boğazıma yapıştı susuzluktan bir ara Allahım sana geliyorum dedim o derece yani.Küçük böcek erkenci olduğu için Pazar günü sabah  ütüler de bitince Erol'la birbirimiza baktık saat 12,00 eee oturmaya da alışık değiliz, sessizce hazırlanmaya başladık.Nereye gideceğiz dedim bir Sultanahmet yaparız dedi, yine planlar arasında arkeoloji müzesi yok.Gülhanede arabayı park ettik,baktık ki tataatam müzenin bahçesindeyiz.Geçen hafta bizi içeri almayan güvenliği gördüm hatırladın mı beni diyecektim hani fakir ama kültüre meraklı bir kız vardı bu kapıdan kış kışlamıştın bizi diyecektim ki neyse dedim saçlarımı sallayarak çok mağrur bir şekilde oradan uzaklaştım.Bir kere oraya gitmek için sadece bahçesi yeter, eğer tek gitseydim uzun bir süre otururdum o bahçede ,Eray çocuk arabasında uyuduğu için müze içinde rahat gezelim dedik.Tam 2,5 saat gezdik içeride ama yetmedi ,orası daha fazla zamanı hakediyor anlayın yani.Küçük böceğim uyanınca da rahat durdu hiç sorun çıkarmadı, zaten huysuzlanmaya başlayınca çıktık ee 2,5 saat yeter dedik:)Başlayalım mı müzede gezmeye...Öncesinde dikkat edilecek hususlar.Evde makinemi şarj ettim mi diye kontrol ediyorsunuz benim gibi  daha ilk katta şarj bitebilir(zemini sayarsak 4 kat) ikinci olarak niyetli bir adamla yola çıkmıyorsunuz ,üç şıpıdık bir terlik tercih ediyorsunuz son olarak müze kartınızı cebine koyuyorsunuz.

Marsyas'ın Heykeli


Marsyas müziği çok severmiş.Frig havaları besteler, yurdunun doğa tanrısı Tanrı Pan'a ilahiler yazarmış..  Marsyas bir tek kamışa yedi delik açarak, bir düdük elde etmiş. İşte bugün çaldığımız flüt kavalın atasını Frigya'lı Marsyas icat etmiş. Marsyas flütü icat etmekle kalmamış, çok da güzel çalarmış. Gür ormanlarla kaplı Frig dağlarında hem çalıp hem dolaşırken, güzel sanatlar Tanrısı Apollon' a rastlarmış ve ona meydan okumuş.Tanrı Apollon'un üç telli lir'i nasıl çaldığı dillere destan. Apollon bu küstahlığa çok kızmış ama yarışmadan kaçmamış. Frig Kralı Midas, güzel sanatların koruyucuları dokuz peri kızı hakem olarak çağırmış.Tanrı Apollon üç telli lir'ini yine çok güzel çalmış ama Marsyas'da çok güzel çalmış. Kral Midas birinciliği yurttaşı Marsiyas'a vermiş. Apollon kızmış 'Senin kulakların iyi duymuyor, onları büyütelim de bundan sonra daha iyi duyarsın diyerek Midas'ın kulaklarını eşek kulalarına çevirmiş. Marsyas'a kızgınlığını da derisini yüzüp bir ağaca gererek göstermiş.. O günden bu güne Anadolu'da ne zaman bir flüt çalsa, bir de davul sesi yankılanmış dağlarda

İlk kadın şair Sappho

O dönemlerde aristokrat bir ailenin kızının şiir yazması çok zor. Solon ve Platon gibi kendine hayran olanlar tarafından "Onuncu Muse" die adlandırılmış. Bir çok romalı şairi etkilemiş Sappho.Başından sorunku bir evlilik geçmiş, kesin olarak bilinmese de, Sappho'nun lesbos adasında bir çeşit kız yetiştirme yurdunda öğretmen olarak hayatın büyük çoğunluğunu geçirdiği söylenir

Ne garip! En iyi davrandıklarım
Bugün en çok incitenler beni.”,
“Bir öfke kasırgası
Kopunca yüreğimde
Bir sersemin yüzünden,
Dilimi ısırıyorum patlamamak için.”,

Sappho kırklı yaşlarında kendinden çok genç bir adama aşık oluyor ve bu aşkı sebebiyle kendini kayalıklardan atarak intihar ediyor.

Elbet seviyorum seni
Ama sen beni seviyorsan
genç bir kadınla evlen
Nasıl katlanırım
birlikte yaşamaya
kendimden genç biriyle

Nehir Tanrısı OkeaNos'un Heykeli
 
Romalı Yargıç heykelleri 

Kithara çalan tanrı Apollon(Kithara; Bu gün modern Yunanca'da Klasik gitarı da tanımlayan telli, antik bir Yunan çalgısı. Kutlamalarda, özellikle de tanrı Apollon şerefine düzenlenen kült törenlerinde çalınmak için tercih edilen seçkin bir enstrümandı. Her ne kadar Lir ile benzer olduğu düşünülse de Lir daha küçük ve ayaksızdır)


Uygun Kader ve İyi şans tanrıçası Tykhe

En beğendiğim bölüm Lahitler bölümü, aşağıdaki Yunan tipi Antropoid kadın lahti


İskender Lahti

Ağlayan kadınlar Lahti




Eklenecek o kadar fotoğraf var ki ben bu kadarını seçtim.Diğer katlarda şarjım bittiği için çekemedim artık oraları da siz gezin:)Şiddetle tavsiye edilir


Bu arada insanları anlamıyorum ben ağız tadıyla yaşamak varken bu ne hırs ,bu ne koltuk sevdası bu nasıl kin-öfke sonuçta hepimiz olacağı bu


Not:Erol hakkında yazıp duruyorum ya burada o da blog açacakmış oturup beni yazacakmış hıhh seni kim izler ki dedim,izlemezsiniz di mi? Bu arada müze çıkışı Erol'un amcasında iftar yemeğine davetliydik Eray gündüzün acısını çıkarır gibi çok yaramazlık yaptı çok.Gece yatağa nasıl yattım bilemedim:)

Cuma, Ağustos 12, 2011

Anladım


Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Kendi yolumu çizdiğimde anladım.
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..
Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım..
Yüreğinde aşk olmadan geçen hergün kayıpmış,
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım..
Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,
Neden hiç ağlamadığını anladım..
Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,
Gözyaşımı kahkaya çevirdiğinde anladım..
Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş,
Çok acıttığında anladım..
Fakat,hakedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terkettiğinde anladım..
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,
Yüreğini elime koyduğunda anladım..
''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,
Sana ''git'' dediğimde anladım..
Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,
Git dediklerinde gittiğimde anladım..
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım...
Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,
Gerçekten pişman olduğumda anladım..
Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş,
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..
Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istediğimde anladım..
Sevgi emekmiş,
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

Şiir :Can Yücel
Görsel:Yunkabu

Perşembe, Ağustos 11, 2011

Yargısız İnfaz/Türkiye-Estonya maçı


Dün akşam Türkiye-Estonya özel  maçına gittik. Siyam ikizim Eray ve babasıyla birlikte. Maç 21,30 olduğu için evde hazırladığımız köfte-patates ekmek arası ile iftar yaptık arabada. Güzeldi, değişiklik oldu, stada yakın(yakın dediysem 10 dakika mesafe) bir yere park ettik açtık camları, hava da rüzgarlıydı ,radyoda müzik eşliğinde yani ben sevdim o tabloyu.

Öncelikle maç fevkaladenin fevkinde* değildi.Evet 3-0 yendik de biraz bireysel mücadelelerle .Savunma ise tartışılır. En büyük şans ise Emre’nin 8. dakikada kazandığı penaltı atışı.Oh dedim ilk dakikalarda gelen gol takımı rahatlatır ya çok sevindim. Emre topun karşısına geçti tribünler hareketlendi yuhalamalar, ıslıklar ardı sıra başladı, ben hiçbir şey anlamadım. Erol’a tontalağa bakarken ben birşey mi kaçırdım biri diğerine mi vurdu  bu ıslıklar ne dedim. Emre gol atacak ya ondan dedi. Nasıl yani Emre Estonya’ya transfer olmuş da benim mi haberim yoktu.Şaşırdım.Tribünlerin çoğu Galatasaraylı da ne farkeder.Milli duyguları olmayan kişinin takımı olur mu? ya da Mili takımda kulüpçülük mü olur

Tamam itiraf ediyorum 3 yaşında ki oğlum da o esnada yuhaladı, o gece yuhalamayı öğrendi.Islık çalamayınca üzüldü ya anne  diyerek üzüntüsünü dile getirdi. Ama o daha çok küçük öğrenecek hırslarının,kişisel tutkularının milli duyguların önüne geçmemesi gerektiğini öğ-re-ne-cek.Yuhaladıkça güldü, çok eğlendi benim de yuhalamamı istedi, ilgilenmedim .İlgilendikçe unutmayacağını tersine bu konuda inatlacağını iyi bilirim.Emre de bu hareket karşısında ne yapsın bir tek milli formasını öptü ve çok güzel bir cevap verdi.Kısa ve öz.Maçın en güzel dakikaları Kazım’ın 28 ve 35 dakikalarda attığı gollerdi, gerçekten harikaydı.

Fenerbahçeli olduğu için mi yoksa şike davalarından sebep miydi o ıslaklar bilmem bildiğim tek şey dün akşam ülkesi uğruna ter döken Emreye çok büyük haksızlık yapıldığı. Devam eden bir dava var Emre soruşturmaya dahil olmuş olabilir de bu adam mahkemeye çıkıp yargılanmış mı ?sonunda da hüküm mü giymiş  bu nasıl bir yargısız infazdır böyle. Ayıp gerçekten çok ayıp.Kazakistan ve Avusturya maçlarında da mı böyle olacak, uluslararası arena da bu tablo nasıl açıklanılacak ve hiç mi utanılmayacak.


Evde maç izlerken daha çok eğlendiğimi farkettim dün gece tabii bunda maçı heyecanla anlatan spikerlerinde etkisi var bazen öyle şeyler söylüyorlar ki gelde gülmekten kendini yerlere atma.

'Alpay arka ayağını burktu”

Evet çok sert bir hareket, hakem kırmızı kartı gösterecek, aslında Emre her renk kartı hak ediyor sayın dinleyiciler hani ‘omzum ağrıyo bir çık da çiğnele’ dersiniz ya işte Emre de aynen öyle yapmış bu pozisyondaJ

Sonuçta Eray içinde bizim içinde güzel bir akşamdı. Eray’ın hakkını yiyemem ilk 45 dakika eğlendi çok usluydu ara olunca artık dikkati dağıldı toplayamadı başka şeylerle ilgilendi ve sıkıldı .Mesela ön sıramızda oturan aşıkların muhabbeti onun dikkatini çok çekmiş  olcak ki gidip gidip sokuldu oraya sürekli bana dönerek ayy anne dedi:)


İlk futbol karşılaşması 10/08/2011 Türk Telekom Arena Türkiye-Estonya maçı:)

Not: Türk Telekom Arena yıkılıyor,gerçekten çok güzel bir stat yapmışlar adamlar,çok beğendim ,koltuklar çok rahat:) 2 Eylül'de Kazakistan, 6 Eylül'de Avusturya ve 11 Ekim'de Azerbaycan ile Avrupa Şampiyonası Elemeleri'nde karşılaşacak Milli takımımıza şimdiden bol şanslar

Kişiye Özel not:Fevkaladenin fevkinde gibi güzide,bulunmaz bir kelimeyi Türk dil kurumuna kazandıran şahsa minnetlerimi duyarım.

Salı, Ağustos 09, 2011

İlk vesikalık fotoğraf



Bazen inanamıyorum 32 yaşında ,evli ve en önemlisi bir çocuk annesi olduğuma.Sanki uzun bir rüyadayım. Rüyada kırgınlıklar,mutluluklar,sevinçler,kızgınlıklar,umutlar evet bazen pişmanlıklar, terrible twoslar, inatlaşmalar, laf anlamamalar yani ömür törpüsü olabilecek her şey var.
 
Bir el gelip her zaman ki gibi dürtecek hadi 10.30 oldu hanımiğnesi kahvaltı hazır seni bekliyorum diyecek, sonra yataktan kalkacak ve aynaya bakacak off uzun, yorucu ama güzel rüyaydı be diyecek gibi hissediyorum.

Ama gerçek yaşadığım her şey rüya olamayacak kadar gerçek.Bana bugün bunları düşündüren tontalağımın dün çektirdiği vesikalık fotoğrafı. Fotoğrafa bakıp bakıp duruyorum kendimi alıkoyamıyorum bazen tebessüm ediyorum bazen gözlerim doluyor. Şu kadarcık bir fotoğraf beni mutlu etmeye,üzerine yazılar yazdırmaya yetiyor.Arabadayken sürekli fotoğrafı gösterip sordum eşime ‘bizim oğlumuz di mi’ diye sonra bastım kahkahayı her seferinde.

Evet klişe olacak zaman ne kadar hızlı akıyor di mi?Hızlı akıp gittiğine inanamayacak kadar hem de

NOT:Dün babasıyla okula kayıt yaptırmak içini fotoğraf çektirmeye gitti.Fotoğrafçıda hiç durmamış, bu zamana kadar dilini bir kere bile çıkardığını görmemişimdir oğlumun ama fotoğrafçıda sürekli dil çıkarmış, sürekli hareket etmiş. Fotoğraflar çok kötü çıkmış.

Fotoğrafçı bilgisayarın başına geçmiş, tontalak da yanında.Bak demiş fotoğrafçı ne kadar kötü çıkmış gördün mü? Uslu durmadın ki gel demiş anlaşma yapalım bir kere daha çekelim ama bu sefer uslu dur tamam mı? Bizim ki de nanam(tamam) demiş üstüne de sö (söz) vermiş.Allah için tam 1 dakika evet evet tam koca 1 dakika uslu durmuş fotoğrafçı da şipşak ancak bunları çekebilmiş.Kim demiş tontalak laftan, sözden anlamaz diye....

Hani üniversite sınavlarında sorarlar ya en uzun gece ,en uzun gündüz hangi gün yaşanır diye. Cevap hakkımı kullanıyorum 09/08/2011 diye cevaplıyorum. 23,00 geçiyordu yattık, 02.50 de kalktık sonra hiç yatmadık kuzenleri 04,30 da havaalanına götürdük ,06,30 da işteydim ve hala gün devam ediyor



Pazartesi, Ağustos 08, 2011

Kısmet değilmiş



Bu seferde programlar benden olsun istedim. Bizde hep programları Erol yapar çoğu zaman sesimi çıkarmadan giderim.Cumartesi 17,00 kadar çalıştığımız için ne zamandır gitmek istediğim ama bir türlü çeşitli nedenlerle gidemediğim arkeoloji müzesine gitmek istedim. Erol mırın kırın etti
-17,00 çıkıp yetişemeyiz
-19,00 kapanıyor yetişiriz
-Trafik olur
-arabayı bırakırız 4.Leventten- Taksim (Metro),Taksimden- Dolmabahçe(füniküler bilmem ne) ,Dolmabahçe'den -Gülhane(tramvay) yaparız
-Eray yaramaz durmaz
- Erayla gittik hep bir yerlere herzaman ki gibi olur
-Sıcak çok
- o zamana kadar hava serinler
-Niyetliyiz
-Niyetliyken eve kapandığımızı ben pek hatırlamıyorum

dünya kadar bahane sıraladıktan sonra vurucu cümleyi söyledim ama ben hep sana uyuyorum, hiç arıza çıkartmıyorum dedim tamam tamam dedi. 16.30 da babaanne Eray'ı şirkette bıraktı,17.00 de düştük yollara.

18.00 den önce orada oluruz gibi planladık da ne bilim ben Erayın her zamankinden daha çok huysuz olacağını.Yollarda bizlere neler yaptı neler .Gideceğimiz yere yollarda çok vakit harcağımız için 18,10 vardık.Güvenlik bizi içeri almadı.19.00 kadar evet  müze açıkmış ama gişe kapandığı için giremezmişiz.İyi de müze kartımız var dedim yok efendim girişler o taraftanmış alamazlarmış,  o kadar eziyetten sonra kaldık mı kapılarda.

Erol'un suratıına bakmadım tabii biliyorum nasıl bir manzara ile karşılaşacağımı:) insan görmemeyi seçebiliyor da ya kulaklar söylendiğini gelene kadar duydum ama sustum.Gelene kadar çok kötü bir plandı demem konusunda bana baskı yaptı.Çok kötü plandı de peşine bırakacağım söz dedi, bende ısrarla şahane bir plandı sadece kısmet değilmiş dedim .Kabul etmeyince de daha çok konuştu  kabul ettirebilmek için.

Neyse ben biliyorum falsolu bir planı mutlaka olacak,biz onu yaşacağız ve bu bloga 'intikam soğuk yenen bir yemektir 'diye koca koca harflerle yazacağım.Aha da bu lafı söylediğim güne tarih attım 08/08/2011.


Gelmişken ne yaptık Gülhane parkında gezdik.Babamlar yıldız parkında iftarlarını açacaktı,bizde oraya davetliydik.Yıldız parkı yani benim çocukluğumun en güzel günlerinin geçtiği park oraya gittik.Güzel bir akşamdı,kalabalıktık,eğlendik.Akşamın sonundan bir kare ablam ve babam:)


Aramızda sır olarak kalsın:Bu arkeoloji müzesinde birşey var bana kısmet olmuyor işte. Her gitmek istediğim zaman bir engel çıkar.İstanbul'u talan etmişimdir , sıra o müzeye gelince mutlaka birşey oluyor.Erol'a söylemeyin sakın , gerçekten kötü bir plandı:)

Not:Eray ve babası şu an fotoğrafçıda vesikalık çektiriyor, sonra muhtarlık vs vs kayıt işlemleri için eksiklikleri tamamlayacak(anaokulu için) Aynı işyerinde çalışmanın dezavantajı aynı anda pek izin alamıyoruz Erol gitti de bende fotoğraf çektirirken tontalağımın yanında olmak çok isterdim:))Bu arada Erayın Vurak(Burak)abisi ve Gugu(Duygu)ablası ile son gecesi, sabah erkenden uçakları var çok alışmıştı,çok üzülecek

Cuma, Ağustos 05, 2011

Bizimle çalışmak ister misiniz?

Erol’a demiştim ya geçen gün iki kere gördüğümüz insana çocuğumuzu emanet ettik farkında mısın diye. Bundan sonra onların kelimeleri olacak hayatımızda , onlar ne derlerse inanmak mecburiyetiz. 24 saatlik zaman diliminin neredeyse yarısını orada geçirecek ve Erayımı onlardan dinleyeceğim. Bazılarımı çocuğumuzun ilk kelimelerine, ilk adımlarına kısaca çoğu ilklerine şahit olamadı.İşten eve dönünce bir şeyler anlatmaya çalışırdı yani yeni öğrendiği bir kelimeyi söylerdi ben anlamazdım annem girerdi devreye AHİ demek HAYIR demek derdi ben annemin karşısında o an içim burkulurdu.Öyle hissetmemek gerek biliyorum da insan işte bazı durumlarda kendine laf geçiremiyor.

Ne diyorduk hiç tanımıyorsun ama güvenmek zorundasın.

Annesi bugün yemeğini yedi diyecekler sen inanacaksın
Annesi bugün çok güzel uyudu diyecekler sen inanacaksın
Annesi evet çok terliyor ama biz sık sık terini kontrol ediyoruz diyecekler sen inanacaksın
Annesi aktivitelere katılıyor diyecekler sen inanacaksın
Annesi biz tv karşısında çocuk oyalamıyoruz kontrollü biçimde seyrettiriyoruz diyecekler sen inanacaksın

Ama bunların hiçbirini evde yapmıyor dediğinde grup psikoloji, örtmen faktörü diyecekler yine inanacaksın. Hele de 3 yaşında kendini kelimelerle ifade edemiyorsa çocuğunuz hepten inanacaksın.

Hayal kurmayı severim en çok da köşeye sıkıştığımı düşündüğüm anlarda hemen hayal dünyasına giriş yaparım.Oğlumun doğumuyla birlikte hayallerimin de rotası değişti.Eray hastalandı mı mesela hep olmak istediğimden vazgeçip çocuk doktoru olduğu düşünmüşümdür.. Eee bir süredir gündemimizde kreş var ya dün akşam ise kreş açtım valla.

-Misyonumuz belli kreşte aile sıcaklığını yaşatmak.

-Programımız Gems, Scamper, çoklu Zeka, Montessori, Highscope, Reggio Emilia, BankStreet dersem sakın inanmayın hepsine birden tekme atıyoruz eskisi gibi yani annelerimizin bizi yetiştirdiği gibi bir eğitim anlayışını benimsiyoruz.

-3 yaşından sonra çocukların ikinci dil konusunda beyinlerinin uyarılmasını lazım ya o yüzden kuş dili derslerini 6 saat olarak haftada vermeyi hedefliyoruz.

-Aile katılımına teşvik eden etkinliklerimiz mutlaka olacak.Her ailenin katılması zorunlu etkinlikler. Yok yerim dardı, yok elektrik kesildiydi gibi bahaneleri kabul etmiyoruz zaten biz bu konuda ısrar da etmiyoruz direkt gelmeniz konusunda sizleri tehdit ediyoruz.Çünkü diğer miniklerin aileleri yanındayken ailesi gelmeyen miniğimin kimse kusurumuza bakmasın boynunu bükük bıraktırmayız.Sonuçta biz çocuk merkezli bir kreşiz.

Okul müdürü benim(hayal benim müdür de benim işte) ara sıra da dans derslerine gireceğim çocukların. Ayrıca örtmenler dersteyken bir köşeye çekilip çocuklarınızı gözlemleyeceğim.Haşa eleştirmek ne haddime. Eksiklikleri belirlemek(kime göre eksik, kime göre fazlalık, kriter nedir kimdir bu ayrı bir panel konusu daha sonra tarihlerini açıklayacağım) değil niyetim. Sonuçta her çocuk kendisine özel.Kadın sen kendi çocuğunu evirip çeviremiyorsun daha denilebilir de unutmamalı hiçbir terzi kendi söküğünü dikemez.

Mutfaktan annem sorumlu gözünüz arkanızda kalmasın annemin yemekleri de yemek yedirme taktikleri de meşhurdur.Uçak-araba park edecektir, mamayı kedi kapacaktır, yemeği başkası yiyecektir, mama arkadan ağlayacaktır,aaa babanın hatırı hiç mi yok, bu lokma da annen için gelsin, sonracığıma çocuğum annenin görümcesinin eltisin dayısı için olsun bu da.... Yani kısaca yedirme teknikleri konusunda biz bu işin uzmanıyız.

Erol bahçıvan olacak malum çiçekle, böcekle oynamayı çok seviyor .Hayalidir emekli olunca toprakla uğraşacağı bahçeli bir evinin olması.Bu hayalde olsa olsa ona ancak bahçıvanlık düşer.Ara sırada bağırdım ha hayalimde yalan yok iki elim belimde bahçeeeevannn bahçeeevannn nerdesin bu bahçenin hali ne çocuklar birazdan organik mahsülleri toplamaya inecek diye...Bu kreşi bir şekilde az parayla (okul ücretimizi ayyuka çıkartmak istemiyoruz)çekip çevirmek lazım Erol ayrıca security den(bu kelime güvenlikten daha havalı durdu) sorumlu olacak.Yani çocuklarınız emin ellerde lütfen bize güvenin.

Babam finans işleriyle uğraşacak malum para işlerine epey bir kafası basar.Kreş mali sıkıntıya girerse pratik çözümleri eminim olur mesela bir iki vazo satar o ayı kurtarabilir. Dedim ya az elemanla çok işler becermemiz lazım diye o yüzden babam ayrıca serviste çekecek. Çocuklarınızı adımhopter(görüyorsunuz hiçbir masraftan kaçmıyoruz) ile çok güvenli bir şekilde evinize bırakacak, kıyamam onların trafikte helak olmasına.

Ablamın bir tarafı saray soyundan geldiğini bu blogu okuyan herkes bilir.O yüzden ona düşse düşse bu kreşte çocuklara adab-ı muaşeret kurallarını öğretmek düşer.Çocuklarınızı İngiltrelere kadar lütfen göndermeyin lady okullarının hepsini biz tek geçeriz. Ayrıca okulun spordan sorumlu bakanı da o olacak. Kendisinin avuç avuç para dökerek spor salonlarına üyelikleri vardır belge niyetine.Gitmesek de görmesek de o salon bizim salonumuz o üyelik bizim üyeliğimizdir . İsterseniz spor salonuna döktüğü aman ödediği paraları bir, üç beş kalemde sizlere gösterebiliriz. Hiç mütevazi olmayacağım rakiplerimiz kusura da bakmasın bu konuda da bir numarayız.

Temizlik konusu üzerinde durmuyorum bile, bu kreşi yönetecek kadınlar grup terapisine katılmayı hak edecek kadar temizlik hastasıdır.

Genel hatlarıyla kreşimiz bundan ibaret sadece örtmen kadromuz eksik.Her çocuğun başına bir örtmen hedefiyle yola çıktığımız için çokca örtmen lazım bize. Kriz anlarında saçını başını yolmayacak ,sabırlı, ana dili gibi kuş dili bilen,hayal gücü geniş,esprili,çocuk psikolojisinden anlayan, öğlen vakti anne sıcaklığı gibi olamayacak olsa da yavruları kendi koyunlarında ninnilerle uyutacak kadar şefkatli olan ,prezantabl olmasına hiç gerek yok kimseyi podyuma çıkarak değiliz sadece yüreği mini mini yavruların yüreklerini anlayacak kadar temiz öretmen adayları arıyoruz. Bizimle çalışmak ister misiniz?

NOT:Kreşimizi görmek isterseniz lüften daha önceden randevu almayınız patdadanak gelip gezebilirsiniz

İKİNCİ NOT :Eray'ın yarım gün günlük kreş macerasından sonra Eray yaptı diye annenin eline iki tane dosya iliştirilir. Birincisinde mutlu yüzü bulun ve boyayın çalışması vardır. Anne çok sevinir çok aman da aman benim bal oğlum mu boyamış bunu, aman da aman benim can oğlum mu boyamış bunu, aman da aman benim akıl küpü oğlum mu boyamış bunu yani anlayacağınız methiyelerin biri gelir -biri gider. Tontalak dan cevap geçikmez Ihh Eray değil, aba(abla)yaptı. Çok dürüsttür benim oğlum çokkk

Çarşamba, Ağustos 03, 2011

Teşhis Suçluluk


Ne hissediyorum onu bile tanımlayamıyorum .Devrelerim karışmış garip bir haldeyim.Alışması zor olacak ama herkes gibi alışacağım biraz zaman sadece. İnsanoğlu şu hayatta nelere alışmadı ki.Bu duyguyu işe başladığımda 5 aylıkken oğlumu öz be öz anneme bıraktığım da yaşamıştım.

Üzüntü, kalp ağrısı,boğaz da yumru ,çarpıntı ,nefes almakta zorlanma, başıma üç fil oturmuş gibi ağırlık hissi.....Teşhis galiba suçluluk.

Kreş konusunda bir karar verdik işe yakın olmasını tercih ettik.Bugün ikinci görüşme için gittik, işten izin aldık Eray da beraber gelsin istedik.Evet o daha çok küçük ama onun düşünceleri benim için çok önemli.Bazen bana gülüyorlar Erayımı bir birey olarak gördüğüm ,fikirlerini sorduğum için. Varsın gülsünler.Tamam biz kreşi beğendik de ya tontalağım dedim nihai kararı vermeden önce kreşi o da görsün istedim.Sanki aylardır o kreşe devam ediyormuş gibi rahattı, yaz okuluna devam eden çocukların sınıfına girdi elini kolunu sallaya sallaya sonra da oyun oynamaya başladı.Şaşırmadım çünkü oğlumu tanıyorum.

Müdür ile konuşmamız bitince hadi oğlum gidelim dedim gelmeyeceğini de biliyordum, gelmem dedi.Okul müdürü Eray bugün bizim misafirimiz olsun dedi Erol’a baktım gak guk dedim düzgün anlaşılır bir cümle ben yani ben kuramadım. Elim ayağıma dolandı çünkü hazırlıksız yakalandım. Eray gelmem dedi tekrar müdür isterseniz tabii bugün Eray bizim misafirimiz olsun dedi. Boğazımda ki o yumru layık olduğu yere gitse bir cümle kuracağım da kuramadım.Üçüncü kere seslendim sanki oğlumu benden koparacaklar bir daha göstermeyeceklermiş gibi telaşlı bir ses tonuyla oğlum lütfen gidelim dedim manne(banane) gelmem dedi. Okul müdür lüften bize güvenin birbirimizi tanımak için izin verin dedi.Çocuk gibi saçlarımla oynamaya ,parmaklarımı şık şık şıklatmaya başladım.Evet kreşe bırakacaktım da önce kendimi hazırlayacaktım. Sahi böyle bir duruma insan kendini önceden hazırlayabilir mi?

Tamam ama kendine ait bir dili var Erayımın nasıl olacak anlaşabilecek misiniz?, çişini oyuna dalarsa unutur,yemek dışarıda yemez, çok terler ooo sıraladıkça sıraladım. Merak etmeyin biz hallederiz dedi. Eray neredeyse davul zurna eşliğinde bizi uğurlayacaktı, orada çok mutluydu.Arabaya bindim daha iki kere gördüğümüz kişiye çocuğumuzu emanet ettik farkında mısın dedim Erol’a. Bu işler hiç dışarıdan görüldüğü gibi değilmiş hiç.Ah canım kreş çocuğuna ne iyi gelecek demek ,dışarıdan bık bık bık etmek ne kadar basitmiş ben hiç empati kuramamışım.

Hemen annane ile babaanne arandı, onların hakkı çok Erayın üzerinde Allah bin kere razı olsun onlardan. Annane ağlamaya başladı ahh yavruma ben tavuk aldım tavuk suyu çorbası yapacaktım(en sevdiği çorba) diye ağıtlar yakmaya başladı. Dur askere değil kreşe yolladık öğlen yine canını yemeye gelir dedim sonra ben de dayanamadım ağıtlarına bir güzel eşlik ettim:)

Bugün 12,30 zor ettim, sadece bir kere aradım,sorun yok oynuyor dediler. Öğlen almaya gittiğimde öğretmeni yeni olduğu için birebir ilgilenmiş anlattı Eray ile ilgili gözlemlerini. Tahmin ettiğim gibi yememiş evde yemek yemekle ilgili problemi yok ama dışarı da yemek yemez.Öğretmeni burayı da zamanla evi göreceği için yiyecek telaş etmeyin dedi. Kurallara uymamış, dikkati kendi yaş grubunda ki diğer çocuklara göre az ama bu şimdi belli olmaz zamanla anlayabiliriz dedi. Olumsuz hiçbir lafı kabul etmemiş öğretmenine kızmış şuş(sus) demiş.O yüzden şimdilik olumsuz davranışlarının hiçbirini görmeyin olumlu davranışlarını takdir edin dedi.Aktivitelere herkesten önce katılmak istemiş.Bir de rahat bir çocuk dedi, su ayağına gelsin her şey ayağına gelsin istiyor tabi annane ve babaanne ile büyüyen çocuk böyle oluyor ama alışacak dedi. Aslında biz halk dilinde rahat değil tembel diyoruz ya neyse:)Yarın yine getirin dediler ben bakarız dedim hele durun önce bir kendime geleyim demedim. 12 eylül de bir değişiklik olmazsa kısmetse o kreşe başlayacak.

Aslında bu kreş kendini geliştirmesi için çok iyi olacak,oğluma getirilerini de tahmin edebiliyorum, eğlenecek, arkadaşları olacak da peki bugün suçluluk denilen duygu neden benim peşimde....

Salı, Ağustos 02, 2011

Minik ergen Taksim'e inerse


Pazar günü planlarımın çoğu suya düştü.Önce maaile Yıldız’a kahvaltıya gidecektik sonra ben kuzenleri alıp Arkeoloji müzesini gidip akşama doğru Taksim’e geçecektik. Kahvaltıyı cumartesiye aldılar yani beni sattılar. Bensiz nasıl boğazlarından geçti bilmem ama geçmiş işte.
 
Sonra babam aradı bizim orada bir ev vardı beğenmişlerdi müteahhitle o evin pazarlığını yapmaya geldi ee Erol’u da yanına aldı görüşme uzun sürdü.Prensipte anlamışlar da emlakçının istediği para dudağımı uçuklattı.Yahu para kazanmak bu kadar kolay mı? Büyük ihtimalle annemler o evi alacak ben çok sevindim söylene söylene yakınımdan ev aldırdım ya valla bu büyük bir başarı.Şimdilik oturmayacaklar ben ise bir süreliğine sesimi kestim yavaş yavaş hepsi birden olmaz .Bir sene sonra başlarım ben, çocuğumu karşılayacak kimsemiz yok, biz çok yapayalnızız,bizim sevenimiz yok, bize değer veren yok.Yakında annemleri de kendime komşu yaparsam oldu bu iş:)



Anneme bırakacaktık tontalağı Taksim’e giderken ama annemin de işi çıktı. Çocuklara da o gün söz verdim getireceğim diye. Zaten planın çoğu yalan oldu e dedim benim minik ergenimin diğer ergenlerden ne eksiği var.Hep beraber gittik.O gün çok huysuz olduğu için canımızı okudu ama biz alıştık yine de oranın tadını çıkarmaya baktık.Buyrun birlikte gezelim. 



Bir gün bir programda pedagogu dinlerken iki ergenlik dönemi vardır diyordu.Erayın tam da bulunduğu yaşı minik ergenlik dönemi diye adlandırıyordu.İnternette araştırma yapınca gördüm.Minik ergenlik döneminin özellikleri hoşuma gitmese de ismi çok hoşuma gitti:) Ha iki dönem demiştik. Egosantrik (benmerkezci) dönem (3-6) ve Ergenlik dönemi (11- 20).
 
İki dönem arasında ki benzerlik çok.Her iki dönemde de hakim duygusu ben duygusu ve hakim ifade ben ifadesi. 3-6 yaş çocuğu benim evim ,benim oyuncağım derken ergen' benim düşüncem' ve 'benim fikrim' dermiş.İnatçılık her iki dönemde de görülürmüş.Farklı duyguları yaşama hali, yani duyguda karmaşa her iki dönemde de görülebilirmiş.Yani Taksim'e toplam da üç ergenle çıktık. Allah için büyük ergenlerin hiç huysuzluğunu görmedik de minik ergen oyyy oyyy diyorum başka da birşey demiyorum.

Minik ergen boyuna posuna bakmadan abileri gibi tramvayın arkasına takılmak tabiki istedi:)


İstiklal her zaman ki gibi her telden çalıyordu




Ha bu arada Eray ilk defa otobüse bindi o gün. Ne zamandır istiyordu binmek.Bizim arabayı beğenmiyor tontalak. Çöp kamyonu,kamyon, otobüs daha güzelmiş ondan almamızı istiyor bu aralar. Söz vermedim ama kısmet tabii bu işler:)

İlk otobüs DT2 Ortaköy-Taksim hattı:) 31/07/2011



Bir daha tontalak ile otobüse binmek mi, tövbe olsun:) Şoförün direksiyon sallamasını beğenmedi minik ergen yol boyu men men dedi durdu.

Pazartesi, Ağustos 01, 2011

Dolmabahçe turu


Ama bu haksızlık diyordum her seferinde Erol'a.Sen arkadaşlarınla program yapıyorsun çıkıp gidiyorsun,ben illa annelerden rica etmem gerekiyor ki bunu istemiyordum.Zaten haftaiçi bakıyorlar bir de haftasonlarını işgal etmek içime sinmiyordu. Söz verdi  Eray'ı bezden kes arkadaşlarınla dileğin gibi gez dedi ve dediğini de yaptı. Malum 1,5 aydır var rahat Eray bezsiz şükür ki. Hemen Ramazan gelmeden ahretliğimle bir program yaptık. Dolmabahçe- Beşiktaş gezisi diyelim .Kah oturduk, kah yürüdük, kah fotoğraf çektik ha bir de bolca yedik- içtik:)Kızın ensesinde bittim sen nereyi çekiyorsan ben de aynen orayı çekeceğim dedim malum ben ahretliğim fotoğraflarına bayılıyorum belki birşeyler kaparım.


Ne zamandır bu anları bekliyordum yani eskisi gibi telaşsız, tasasız arkadaşlarımla ortalıkta dolandığım, arkama dönüp bakmadığım anları .Evet çok iyi vakit geçirdim geçirmesine de artık hiçbirşey eskisi gibi değil, olmayacak.Yok bu şikayetde değil, bir tespit. Çocukları babalara bırakmışız aklımızın bir kısmı orada,acabalar hep yanıbaşımızda,telefon burnumuzun ucunda...Neyse


Dolmabahçe'nin yeri çok ayrıydı benim için.İşyerinde, evde daraldığım da hemen orada olduğumu hayal ederim.Okul zamanı tek başıma alırdım kitabımı söylerdim çayımı saatlerce kitap okurdum o sessizlikte.Dolmabahçe'nin eski huzuru kalmamış, çok değişmiş ya da haftasonu olduğu için bana öyle geldi.Eray babayla takıldı,güzel vakit geçirmişler.Önce annane ve kuzenlerle dışarıda boğaz da hep birlikte kahvaltı etmişler.Bensiz boğazda boğazınızdan nasıl geçti diye çemkirdim o çok başka...Sonra usta babasıyla ev de birkaç değişiklik yapılacak malzeme almaya gitmişler,sonra da doğru alışveriş merkezine..

Ahretliğime bolca fotoğrafımı çektirdim. Doğumdan sonra pek fotoğraf çektirmez olmuştum.Dolmabahçe'nin nerdeyse her köseşinde bir pozçuk verdim:))For example;

 



Herkese hayırlı Ramazanlar diliyorum.