Cumartesi, Haziran 26, 2010

Babam

Kaç aylardır erayın babasına baba demesini bekliyoruz.Eray babasına da anni derdi eşim her seferinde anni orada ben baba diye düzeltirdi. Hatta niye Eray bana baba demiyor diye çok üzülürdü. Evdeki herkes baba konusuna odaklandı biz işyerinde iken annane günde bilmem kaç yüz kez baba diye sesleniyormuş, annesi de akşamları aa babamız nerdeymiş vs gibi laflarla baba kelimesini Erayın kafasına sokmaya çalıştı.

Bir kaç gündür artık bu çabamıza Eray beyde karşılık verdi bir iki kere çok güçlü bir ifade ile babasını baba dedi. Perşembe akşamı babaannenin evine girer girmez anne Eray hastamı dedim. Yoo Ayla nereden çıkardın bugün çok neşeliydi gayet iyiydi ama akşama doğru biraz huysuzlandı dedi. Ama yemek yerken Erayı gözlemledim hem çok huysuzdu hemde bir şey yemiyordu (bazı sevdiği yiyecekler var ki tok olsada redetmez)Hayırlara gitsin sadece hasta olacağı zaman böyle davranır dedim ve çok huzursuz bir gece geçirdim.Evimize geçince de huzursuzluğu devam etti, yine hiçbir şey yemeyince eşime de dedim Eray hasta olacak , yine benim pimpirikli olduğum (belayı çağırmak der bazen ama bana göre oğlunu tanımak)konusunda eleştirdi. Cuma sabahı kalktık babaannemize gittik 09,00 gibi babaannemiz aradı Erayın ateşi var biraz dediği zaman canım çok sıkıldı.12,00 de aradığında ateşi 38,5 oldu dediğinde işten izin aldım.Ateş düşürücüyü veriyoruz iyi oluyor ilacın etkisi geçince ateşi çıkınca doktorumuza gittik. Çünkü cumartesi akşamı yola çıkacağımız için kendi doktorunun görmesinde faydası olacağını düşündük. Doktorumuz üst solunum yolları enfeksiyonu çok ciddi değil ama antibiyotiksiz geçmez dedi.Yola çıkmayın derseniz çıkmayız dediğimde yo gerek yok ama Pazar öğleden önce yollara çıkmayın o zamana kadar ancak kendini toplar dedi

İlaçlar iyi geldi hiçbirşeyi yok gibi görünüyor ama etkisi geçince hemen yatağına gidip atıyor kimse onu ellemesin istiyor. Cuma gecesi ateşi o kadar çok çıktı ki bu zamana kadar Erayda hiç bu kadar ateş görmemiştim. Belli acısı vardı, gözleri kapalı ve sayıklıyordu, sürekli tek bir kelimeyi tekrarlıyordu (o kelimeyi o kadar canı acıyarak tekrarlıyordu ki canım yandı)

 Babaaa, babammm, babaaa, babammm

Cuma, Haziran 25, 2010

aç açç aççç

Cumartesi gecesi eşimin memleketine tatile gideceğimiz için eksikleri tamamlamak düşüncesiyle çarşamba akşamı alışveriş merkezine gittik. Yaz geldiği için bu aralar mekanlarımız çay bahçesi yada bahçesi olan cafeler olduğu için epeydir oyuncaklara binmemişti eray.Oraya kadar gitmişken atlıkarınca ve trene binmeden dönmek olmazdı. İlk girdiğinde aaaaaa dedi elini ağzına kapatarak hem çok sevindi hem de çok şaşırdı. Toplamda 5 jeton aldık ikisini atlıkarıncada harcadık trene binme sırası gelince görevli ablayı kutuya jeton atarken bir güzel izledi.Tren durunca görevli ablaya döndü işaret parmağı ile jeton atılan kutuyu gösterek aç açç açç dedi. Ablada açamam ki bitti dedi ama bizim ki sesini yükselterek aç açççç diye bağırınca ikinci jetonu verdik. Tren tekrar durunca emniyet kemerini açan ablanın elinden kemer hızlıca alındı kemeri takmaya çalıştı bir yandan da aç açç aççç diyerek ablaya kızdı.Trenden inmeyince mecbur üçüncü jeton da verildi. Tren tekrar durunca oburiksin bu sefer sabrı iyice taştı kaşlarını çatarak emir verir gibi kutuyu göstererek ablaya aç aççç açç dedi. Abla ile oburiks arasında kemeri çıkarma-çıkarmama konusunda(nasıl mücadele ediyor bir göreseniz sanki hakkı yenilmiş gibi kendini nasıl müdafa ediyor kızın elinde kemeri nasıl çekip alıyor) tartışma yaşanınca:) ve giderek tartışma büyümeye başlayınca devreye anne baba olarak biz girdik.Dedesi jeton alalım dediysede biz karşı çıktık ,bu akşamlık bu kadar yeter bir yerde durması gerektiğini bilmeli sonuçta dedik. Tabii oburiks durumu kabullenene kadar bağırdı çağırdı ama hemen unuttu bizde evimizin yolunu tuttuk. Not: Sonradan çok pişman olacağım biliyorum ama bu aralar hiç resim çekmiyorum. Oburiks fotoğraf çekerken makinenin peşine geldiği için hemde çekmeyi bilmediğim için kötü fotolar çıkınca moralim bozuluyor ama tekrar başlamak lazım.

Perşembe, Haziran 24, 2010

internet çocuğu

Geçen hafta Eray neşeli bir şekilde oynarken koltuğa ağzını çarptı önce ağladı sonra bana dönerek

Balböceği : Annii eh eh
Anne :anlamıyorum oğlum ne demek istediğini
Balböceği :eh eh
Anne :inanmıyorum sana anne düştüğü zaman eşyalara vurmayı mı öğrettin.
Annane :hı bir iki kere yapmıştım unutmamış demek
Anne :ama anne bu konuyu seninle bir kaç kere konuştuk, düşünce sakın eşyalara vurma dedim sana gerekçelerini saydım.Anne dedim mesela eray kafasını masaya çarptı sende masaya eh eh yaparsan Eray masa orada olmasaydı kafasını çarpmayacağını sanar ve büyüdükçe her hatayı yükleyecek birini ve birşeyi mutlaka bulur dedim sende çok mantıklı yapmam dedin bu ne şimdi.
Annane :aman ne bileyim işte çocuk büyütmeyi senden öğrendik (dalga geçiyor)bizim zamanımızda internet mi vardı internete giriyorsun okuyorsun sonra bize öğretiyorsun ,bizim oğlumuz internet çocuğu(aslında sinirlenerek suç bastıyor)
Anne :annem sakın alınma,söylediklerimi yanlış anlama ben Eray için iyisini istiyorum. Aslında anı geçiştirmek için yapılan hareketler sonra çok büyük sorunlara sebep oluyor .Düşünsene annane yaptım ama, gittim ama diye sürekli bahaneler arayan, sürekli bir şeyleri suçlayan bir torununun olduğunu.
Annane :aman ne bileyim yaptım bir kere
Anne :tamam oldu bir kere ama bir daha yapmayalım unutturmaya bakalım

30 dakika sonra Eray koşarken masaya kafasını çarpar

Bal böceği :Anni eh eh(eh eh derken kafasını sallıyor bir yandan onaylamamı bekliyor)
Anne : yok eh eh masa canını yakmadı ki sen gittin masaya vurdun
Bal böceği :eh eh Anne : Eraycığım masaya sen çarptın ama masa hep oradaydın sende yanlışıkla çarptın Balböceği :eh ehhhhhhhh (sinirlendi ve ağlamaya başladı bileğimi tutarak vurmamı istedi
Anne :aşkım biliyorum canın yandı ama masanın suçu yok ki
Balböceği :Anniiii eh ehh
.
.
.
Bu dialog rahat 10 dakika sürdü, ağlaması ve yalvarması karşısında canım acıdı ama ileride her yaptığı hareket karşısında başkalarını suçlayan bir çocuk olmasındansa şimdiden önlem almakta fayda var düşüncesiyle dayanmaya çalıştım.Eşim bu konuda beni anlamıyor abarttığımı düşünüyor, hatta bazen dalga geçip annemlerle gülüyor.Ama ben haklı olduğunu düşünüyorum.

Çarşamba, Haziran 16, 2010

Dadılarda insanmış meğer

Çevremdeki insanlar Eraya kim bakıyor diye sorduklarında babaanne ile annane ortak bakıyor,ikisi de bakmak istiyor dediğimde herkes çok şanslı olduğumu söylerler.Evet gerçekten çok büyük şans. Gözüm arkamda kalmadan gönül rahatlığı ile işime gidiyorum.Çok avantajı olmasına rağmen dezavantajı yok mu var elbet.Mesela anne şöyle yapalım dediğimde unutma biz sizleri yetiştirdik diye alınganlık yapabiliyorlar,yetiştirme biçimimize sürekli karışıyorlar ya da Eray gün boyu pestillerini çıkardığı için akşam çok sinirli olup acısını benden çıkartabiliyorlar:)Bunun gibi birkaç şey daha sayabilirim ama avantajları yanında devede kulak sayılır herhalde. Benim gibi şanslı olmayıp çocuklarını dadılara emanet edenlerde var. Belki doğru kişiyi bulana kadar kaç tane dadı değiştirmişlerdir, ne sıkıntılar çekmişlerdir.Herkes çocuğunu için en iyisini olmasını ister. Benim annem çok güzel baktığı halde bazen onu Eray konusunda kırmışlığım da vardır ki yavrularını dadıya emanet edenler yabancı birine nasıl titizlenmesin. Ama unutulmamalı gereken bir şey var ki onlarda insan. Şimdi bu nereden çıktı derseniz Pazartesi günü işe geldim haber sitelerine bakınca Sibel Arna 'nın(öyle bir kişiden haberim bile yoktu) cumartesi günü çocuğunun dadısı hakkında yazısını eleştirmişler ,ne yazmış ki bu kadın diye internetten araştırdığımda yazısını buldum, bulmaz olaydım, bir dadıdan değilde bir köleden bahsediyor hanım. Bulunduğu yerin havasına kendini kaptırıp aklı uçan dadının neymiş de sabah yumurta yediği halde tarhana çorbası değilde içinde yumurta olan yayla çorbası yapmasını, yok efendim denizi görünce girisi geliyor galiba demesini, keşke ailemde burada olsaydı demesi üzerine Sibel hanımın rahatsız olmasını hayretle okudum. Sen canından daha değerli cana bakan , emek sarfeden bir kişiyi milyonların önünde nasıl aşağılarsın. Yazıyı okuyunca acaba bu yazıyı okuduysa kendini nasıl hissetmiştir demeden kendimi alamadım. Bu dadının da çocuğu ,ailesi ve çevresi olduğunu düşünmeden böyle bir şeyi nasıl yaparsın. Bak şunu anlarım evde kamera koyup çocuğunu dövdüğünü , aşağıladığını , çok kötü bir muamele yaptığını tespit etse ya da çocukla hiç ilgilenmeyip tüm gün yan gelip yatsa o zaman kafasını kuma gömmek istemesini anlayabilirim. Ama kadıncağız belkide ilk defa öyle bir ortamda bulunmanın verdiği heyecanla farklı davranmış olabilir ama yanında çalıştığı kişiden köle gibi bahsetmesi hiç ama hiç hoşuma gitmedi.

Merak eden belki olur diye yazının linkini ekliyorum.Tık
Ayrıca Ayşe Aralda bu yazıyı ti ye alarak güzel bir yazı yazmış.Tık

İyiler sizden kötüler benden

eray gezme

İşten eve dönünce oburiksi dışarıya çıkarmaksak o gece vay geldi halimize.O kadar çok huzursuzluk yapar ki canımızdan bezdirir.Bunu bildiğimiz için hemen hemen her akşam azda olsa dışarıya çıkarmaya çalışırız.

Kurulu bir robot gibi 18,00 mesai biter ama eşimden sebep hiç o saatte çıkamayız genelde 18,30 sarkar.19.05 gibi kapıda oluruz eşim eksikleri almak için markete uğrar bende Eraya görünmemek için hırsız gibi eve girer üst baş değiştirildikten sonra mutlaka bir önceki günden hazırlanan yemekleri ısıtıp masa hazırlarım sonrada Eray'ın yanına gidip hasret giderip yemeğe otururuz.

Yemekler yenildikten sonra bir sonraki günün yemek hazırlığına başlanır. Ne pişirilecekse hazırlığı yapılır eve dönünce pişirilir, eğer uzun sürecekse baba-oğul dışarıda takılır ben hiç gitmem.

 Ama dün akşam anneminde yardımı sayesinde 21,00 attık kendimizi dışarıya zaten evlerde de durulmuyor ki .Göktürkteki Özsüte gittik daha oturur oturmaz mama sandalyesine mama diye vurmaya başladı. Bir tane sütlacı mideye indirdi. Mekanin sahipleri o kadar çok ilgilendi ki küçük misafirleriyle bizimkisi şımardı da şımardı.Bir yandan balon veriyorlar bir yandan dondurma külahı Eraya ikramları hiç eksik olmadı.Orada gerçekten her gidişimizde çok rahat ediyoruz,eğer eviniz yakın ise mutlaka uğrayın.

Neyse haftasonu eşimin şehir dışında olması sebebiyle Erayla ben annemlere gittik.Dedesiyle Yıldız parkına gittik , zezesi(teyzesine zeze diyor) sokaklarda gezdirdi ama Eray her eve geldiğinde daha çok dışarıya çıkmak istedi sıcak olduğu için güneşin çok olduğu zamanlar dışarıya çıkarmadık, dışarıya çıkamayınca çok huzursuzluk yaptı, hatta saldırganlaştı.Sürekli çığlık atıyor, ağlıyor, sinirleniyor annemde o kadar delirdi ki en sonunda ben böyle çocuk yetiştirmedim, ben böyle çocuk yetiştirmedim ,ben böyle çocuk yetiştirmedim artık saymadım kaç kere böyle söyledi bilmiyorum.

Kayınvalidem de annemde iyi birşey yapınca ben öğrettim der göğüsleri kabarır ama kötü birşey yaparsa Ayla bu çocuğu çok şımartarak yetiştiriyorsun hiç iyi değil diyerek beni eleştirirler.

 Pazar günü annem zaten çok sinirliydi sadece dedim ki sakin bir biçimde yoo Züleyha sultan gayet de sen yetiştiriyorsun Eray üçümüzün eseri:) Geçenlerde yine şikayet ediyor
annem: Ayla Eray bir kere bile beni oturtmuyor sürekli ayaktayım kendi oturuyor eliyle işaret ediyor onu getir bunu getir hep ayaktayım
Ayla: Peki uzanabileceği şeyler mi istedikleri
Annem: evet tabiki hatta biraz ötedeki oyuncağını benden istiyor
Ayla: he iyi yapıyor o zaman sana. annem bir süre öylece bana baktı kaldı ben sana kaç kere dedim anne bu çocuğu tembelliği alıştırıyorsunuz her an emrine amadesiniz kalkıp kendisinin alması gerektiğini neden söylemiyorsun
Annem: Söylüyorum sonra çığlık atıyor bende vermek durumunda kalıyorum
Ayla: o zaman bana neden yapmıyor benden de istiyor ama kendi alabileceği şey ise vermiyorum, çığlık atıyor ağlıyor ama yine de vermiyorum en sonunda kalkıp kendi alıyor hatta alıştı önce anni diyor kalk al dediğim zaman itirazsız alıyor ama sizler ayaktasınız resmen Eray birşey istese de yapsak modundasınız ama anne bu çocuk ileride ben merkezci olacak, sonra ne yapacağız
Annem: Aman ne bilim işte kıyamıyorum

Eşim Eray çok huzursuzluk yapınca Eraya kızdı kayınpederimde Eraya kızdığı için oğluna kızdı hatta eşime dediki torunuma her bağırdığında sana gıcık oluyorum:) ,Eraya sarıldı,öptü babasının kızmasını bu durumda hiç takmadı. Hatta kayınvalidem neden böyle olmayacığını sinirli şekilde anlatırken Erayı alıp uzaklaştırıyor ben öylece kalıyorum .Zaten evde yanlızsak kimseden kuvvet alamıyor babası ile anlaştık eğer birimiz kızarsa diğeri işine karışmıyor hatta destek oluyoruz ama birimiz kızmayı abartmışsak Erayın olmadığı ortamda kozlarımızı paylaşıyoruz o ayrı. Evde üçümüz isek daha sakin,dediğimizi genelde yapıyor ama büyüklerden biri varsa eğer.....

Büyüklere bu çocuğı çok şımartıyorsunuz desek kabul etmiyorlar hatta kaç kere konuştum evet iki tarafında ilk torunu (bu gidişlede son torun olacak) evet çok seviyorsunuz ,evet gözbebeğiniz ama lüften her istediğini yapmayın,sürekli para vermeyin sürekli hediye almayın biz Erayla konuşurken bazı şeyleri anlatırken karışmayın bir süre lafımızı dinliyorlar ama birkaç gün sonra aynı tas aynı hamam. Erayın etrafında dönen,aman tek damla gözyaşı dökülmesin, birşey istese de yapsak modunda dedeler ve büyükanneler. Ama sonra diyorlar ki bu çocuk çok şımarık olacak hiç iyi yapmıyorsunuz:)Acaba kim yapıyor.

Salı, Haziran 15, 2010

Ay lardan ayyyy geldi

Yavru kuş; ayyyy bebek (küçük bir bebek gördüğünde sevinirken) ayyy (düştüğünde yada düşmek üzere iken) ayyyy bobo( köpek, aslan vs tv de gördüğü zaman) ayyy anni (annesini severken)
.
.
Anne kuş : Ay anne bu çocuk ne kadar çok ayyyy diyor
Anne kuşun annesi : Allah allah neden acaba
Anne kuş : ???? (Anne kuş annesinin lafında bir kinaye sezince o gün kendisini gözlemler
Anne kuş; ayyyy Eray gördün mü ne kadar tatlı bir bebek, cici cici ayyyy çıkma oraya düşeceksin ayyy eray bak hav hav ayyy Eray'ımın annesi mi gelmiş . .

Anne kuş o zamana kadar gün içinde ne kadar çok ay dediğinin hiç farkında bile değildir. Artık yavru kuşun ayyylarının kaynağı geç de olsa bulunulmuştur:)

Cuma, Haziran 11, 2010

Nay nay

15-20 gün önce nereden geldiyse aklıma

Nay na na ni na ninay nay nay
Nay na na ni na ninay nay
Nay na na ni na ninay nay nay
Nay na na ni na ninay nay

melodisi çıkıverdi ağzımdan. Bunu duyan küçük dansçım ellerini çırparak sonra dönerek melodiye eşlik etti.Ateş böceğimin dansını görünce daha çok coşkuyla söyledim o da daha bir coşarak dansetti. Artık dilim üst damağıma yapışınca bıraktım ama anniii nay nay diyerek beni rahat bırakmadı kah annanesi kah babası kah annesi tarafından bu melodi gece boyunca söylendi, yarına nasılsa unutur diyerek gece boyunca eğlenildi.

Sabah bizler işe gidince gözlerini açar açmaz ellerini çırparak anniii (annaneye de anni diyor)nay nay demiş ve gün boyu bu durum devam etmiş,akşam eve geldiğimde nereden çıkardın nay nayı tüm gün peşimi bırakmıyor artık ağzım yoruldu diye bir güzel azar işittim annemden. Yakında unutur anne ya merak etme dedim ama bu zaman geçti sabah, akşam,gece aklına geldikçe nay nay diye peşimizde dolanıyor. Önceleri müzik açardık eğlenirdi ama onu da kabul etmiyor illa nay nay söylenecek.

Bu hafta kara kuzuma babaannemiz bakıyor, salı sabahı telefon açtı 09,15 de.

Babaanne: Ayla müziği açtım ama ellerini çırpıyor nay nay diyor çığlık atıyor, anlamadım.
Nay nayın güftecisi :He o mu dur sana öğreteyim melodiyi

Nay na na ni na ninay nay nay
Nay na na ni na ninay nay
 Nay na na ni na ninay nay nay
Nay na na ni na ninay nay

aaa hala siz oturuyor musunuz ?hadi hep birlikte ,elleri görelim:)

Çarşamba, Haziran 09, 2010

Gabidi gabidiii

Babaanne sorar; Ayla bu gabidi gabidi ne Allah aşkına Valla bana hiç sorma bende bilmiyorum Eray ile babası arasında bir sır ya da bir selamlaşma biçimi ya da bir oyun galiba.

Çünkü her akşam baba gelince Eray babasına gabidi gabidi der bu gabidi gabidi Eray'ın ruh haline göre bazen sitemkar, bazen coşkulu ,bazen öfkeli, bazen de mutlu bir ses tonuyla söylenir. Baba cevap verir; gabidi gabidiiii .Bu böyle 2-3 dakika devam eder, bu diyaloga kimseyi dahil etmezler.

Sırra ortak olmak isteyen meraklı anne akşam küçük tomurcuğuna gabidi gabidi der, ama kafası başka tarafa çevrilmek suretiyle bu sırra ortak edilmek istenmeyerek cevap verilmez.

Salı, Haziran 08, 2010

Öğğğ idi madem sen niye her akşam yaptın

Geçen hafta perşembe Eray yerde oynarken bende yanında vakit geçireyim diye yere oturup ayağımı uzattım.Oyununu yarım bırakıp önce geldi bana sarıldı,öptü sonra oyuna geri dönecek zannederken ayak topuğumu tuttu öpmeye çalıştı. Kısa süreli şaşkınlıktan sonra Öğğ o hiç öpülür mü dedim. Eray yaptığının yanlış birşey olmadığına emin öyle bir tavırla baktı ki sanki gözleri; Madem öğğ idi sen niye her akşam bezimi aldıktan sonra ayak topuklarımı öpüyorsun der gibiydi:)

O günden bu yana artık bezini aldıktan sonra gıdıklayıp, ayak topuklarını öpmüyorum, zor oldu ama bıraktım. Çünkü Eray beni benim onu sevdiğim gibi seviyor.Yani işten dönünce koşuyor kucağıma geliyor gıdımı kokluyor iki yanağımı tutup sıkıyor, başımı sağa-sola sallıyor(bunu valla babasından öğrendi) yanaklarımı öpüyor ve en son başını omzuma yaslayıp sağ eliyle yavasca sırtıma pat pat diye vuruyor akşamları bu seramoni hiç değişmiyor evde artık kim varsa kıskançlığından çatlıyor:)

Babasına geçen gün kuru bir öpücük verdiğinde eşim dediki oğlum anneni sevdiğin gibi sev bir kerede , bunu duyunca üzüldüm ama ne yaptığıysam yaptıramadım.En çok hangisini mi seviyorum oyun oynarken oyunu bırakıp kolumu ya da omuzunu koklayıp içine çektikten sonra, yanağıma bir öpücük kondurup oyununa geri dönmesini...

Pazartesi, Haziran 07, 2010

Daha çok yazmam lazım

Uyku sersemi anne = Eray ne yapıyorsun, ayak öpülür mü hiç
Ateş böceği =Anniii üüüü(suratını ekşiterek bir eliyle yüzünü kapatarak güya ağlıyor)
Kendine gelen anne = Evet oğlum çok acıdı,ağladım ama geçti, hiçbirşeyim kalmadı
Ateş böceği = Üfff üffff üffff (yarayı üflüyor)

Pazar sabahı ayak bileğimine kondurulan bir öpücükle yataktan zıpladım. İşyerinde ufak bir kaza sonucu ayak bileğim kanamış, şişmiş sonrada kabuk bağlamıştı.Annanesi ve babaannesi Eray düşünce düştüğü yeri öperek onu sakinleştirmeyi öğretmişler.Kafasını bir yere çarptığında ya da ayağı takılıp düştüğünde canı acımasa da anniiii diye yanımıza gelip acıyan yerini(ya da acımayan) öptürüyor eğer öpmezsen kurtuluş yok.

Pazar sabahı annesini kaldırmak için geldiğinde yarayı görünce annesine kıyamamış, üf olan yeri öpeyimde annemin canı yanmasın demiş.O an akıllı bıdığıma öyle bir sarıldım ki duygularımı anlatmam mümkün değil. İyi ki annenin hayatında varsın küçük aşkım SENİ ÇOK SEVİYORUM

Not: Pazar kahvaltısında ablamla blogum hakkında konuşurken Eray ne kadar şanslı her an geçmişini hatırlatacak anılar,resimler var çevresinde,ben de küçüklüğüme ait anıların kayıtlı olmasını çok isterdim dedi.

Sonra bu sabah üzücü bir haber aldım. Komşumuzun gelini daha 29 yaşında 1,5 yaşında çocuğu vardı kanserden ölmüş, annem telefonda ağlıyordu. Öğleni geçti ancak kendimi toparladım. Bir iki kere görmüştüm, samimiyetimiz yoktu ama görünce ne kadar hayat dolu bir kız diye içimden geçirmiştim.Sonra düşündüm hayatın insana iyi veya kötü ne getireceğini belli değil.O nedenle Erayla ilgili herşeyi yazmak istedim.Belki bir gün.... kendimi iyi hissetmiyorum cümlenin sonunu bir türlü getirmek istemiyorum.

Cuma, Haziran 04, 2010

Sizce hangisi

Bu aralar evimizde tatlı bir koşturmaca başladı. Diğer evimiz çok küçük olduğu için erayın odası yoktu. Karyola ve küçük bir dolabı vardı. Eray doğduktan 1 yıl sonra kendi evimize taşındık.Dedemiz saolsun istediğimiz oda takımını geçen hafta bize hediye etti.Perde, halılar ve birkaç düşündüğüm aksesuar kaldı. Halı modelleri çok da perde modeli o kadar az ki harıl harıl perde aramaktayım. Halılara bayıldım en çok da ayaklı halıyı, ama eşim pahalı olduğu gerekçesiyle pek oralı değil ama ben oralıyım:) Aşağıya bir göz atalım bakalım daha ne modeller varmış

 ayak halı
Annemde bu mavi halıyı beğendi, aslında bende çok beğendim ama yün olduğu için karar veremiyorum.

mavi halı
İnşaat halı da çok güzel, eminim bizim evdeki küçük usta buna bayılır.

 ınsaat halı

Kelebekler ise çok zarif

kelebek halı

Şu çimenlerin üstünde uğur böceğimle bir sarılıp yatsak mı acaba

yesil halı

Trafik kurallarına uyalım, uymayanları uyaralım:)

 trafik halı

Siz hangisini beğendiniz?