Hünkar Mahfili; padişahların Cuma ve Bayram namazlarını, ayrıca Kandil gecelerinde yatsı namazlarını bulundukları şehrin Selâtin Camilerinde kılmaları nedeniyle, Osmanlı mimarisinde "Hünkâr Mahfili" ya da "Mahfil-i Hümayun" olarak adlandırılan, Padişahların ibadeti için oluşturulmuş, özel mekânlardır.
Geleneksel cami mimarisinin başında gelen ve özel bir bölüm teşkil eden mihrap, cami, mescid ve namazgâhlarda yön olarak kıbleye bakan ve namaz esnasında imamın, cemaati arkasına alacak şekilde önünde durduğu girintili, çevresine göre yüksekçe bir bölümdür. Ayasofya Müzesi içersinde ana mekânın güneydoğusunda yer alan mihrap kısmında, dönem dönem Osmanlı Sultanları tarafından onarım ve eklemeler yapılmıştır.
Dilek taşı ;yapının kuzeybatı yönünde terleyen sütun ya da dilek sütunu olarak adlandırılan bronz levhalar ile kaplı, ortası oyulmuş bir sütun yer almaktadır. Bazı kaynaklarda, bu sütunun, zaman içerisinde halk arasında kutsallık kazandığı belirtilmektedir. Doğu Roma döneminde insanların iyileşmesine yardımcı olduğu konusunda rivayetler oluşmuş; efsaneye göre, yapının içersinde şiddetli bir baş ağrısıyla dolaşan İmparator Justianos, başını bu sütuna yaslamış ve bir müddet sonra baş ağrısının geçtiğini fark etmiştir. Bu olayın halk arasında duyulması üzerine, sütunun şifa özelliğinin olduğu söylencesi yayılmıştır. Bu nedenle insanlar, parmaklarını sütundaki bu oyuğa sokup, ıslanan parmaklarını, hastalığı hissettikleri yerin üzerine sürdüklerinde iyileşeceklerine inanmışlardır. Başka bir efsanede ise bu ıslaklığın Meryem'in gözyaşları olduğu söylenmektedir.
Osmanlı Dönemi'nde, Ayasofya camiye çevrildiğinde Fatih Sultan Mehmed ve mahiyeti, Hocası Akşemseddin imametinde ilk cuma namazını kılmak için secdeye varmış, ancak, yapının yönü Kâbe'ye dönük olmadığı için namaza bir türlü başlayamamışlardır. Tam o sıra da Hızır Aleyhisselam'ın geldiği ve bu sütundan güç alarak yapının yönünü Kâbe'ye çevirmeye çalıştığı fakat halktan biri tarafından görülmesi üzerine, caminin yönünü çeviremeden kaybolmak zorunda kaldığı söylenir. Günümüzde ise, insanlar sütundaki bu oyuğa soktukları başparmaklarını saat yönünde tam bir tur döndürerek dilek tutmaktadırlar.
Buyrun hep birlikte üst kata çıkalım:)
Mermer Kapı ;Patrikhane görevlilerinin dinsel toplantılarını yaptıkları mekân olan güney galeri, mermer bir kapı ile batı galeriden ayrılmıştır. Kapı, batı galeriden bakıldığında iki ayrı kapı görüntüsü vermekte olup, yüzeyinde panolar içersinde, bitki, meyve ve balık motifleri bulunmaktadır. Mermer kapının bir tarafının cenneti, diğer tarafının da cehennemi temsil ettiği söylenir. Kapıdan içeriye girildikten sonraki mekân, patrikhane mensuplarının dinî toplantılar için kullandıkları, önemli kararları aldıkları ve aynı zamanda Ayasofya'nın İmparatorluk kilisesi olması sebebiyle, devletin din işleri ile ilgili kararlarının da alındığı bir mekân olarak kullanılmıştır. 1166 yılında İmparator Manuel Komnenos Dönemi'nde Synode Meclisi'nin de burada toplandığı bilinmektedir. Toplantı sonucunda alınan kararlar, mermer levhalara yazılarak, dış narteksin duvarına asılmıştır. Günümüzde dış nartekste bulunan bu panolar aslının kopyasıdır.
Deisis Kompozisyonu; tasvirde, sağda İoannes Prodromos (Vaftizci Yahya) ile solda Meryem, ortada ise Pantakrator İsa bulunmaktadır. Mozaikte kıyamet gününde insanlığın affedilmesi için Meryem ve Yahya'nın İsa'ya yakarmaları tasvir edilmiştir.
Sunu Mozaiği; Simetrik bir düzene sahip olan bu mozaik panonun zemini yine altın varaklı mozaiklerden meydana gelmiş, ortada arkalıksız bir taht üzerinde Meryem ve başının iki yanındaki madalyonlarda METER ve THEOU yani "Tanrı Anası" olduğunu ifade eden kelimelerin kısaltılmış monogramları bulunmaktadır. Meryem'in kucağında Çocuk İsa tasvir edilmiştir. Meryem'in solunda kentin kurucusu olan İmparator I.Konstantinos, elinde İstanbul kentini temsil eden maket tutmaktadır. İmparator I.Konstantinos'un yanında yukarıdan aşağıya doğru koyu mavi harflerle Grekçe; "Azizler Arasında Büyük İmparator Konstantinos" yazılıdır. Meryem'in sağında ise İmparator Justinianos, elinde Meryem ve İsa'ya takdim ettiği Ayasofya maketini tutmaktadır. Yanında yukarıdan aşağıya doğru koyu mavi harflerle Grekçe; "Hatırası Ünlü İmparator Justinianos" yazmaktadır. Bu mozaikte, İmparator I.Konstantinos ve İmparator Justinianos'un ellerinde tuttukları maketleri Meryem'e sunmaları ile Meryem'in, şehrin ve kilisenin koruyucusu olduğu vurgulanmak istenmiştir
Ayasofya müzesinden eklenecek çok fotoğraf var ama hepsini eklemek mümkün değil:)
Topkapı Sarayı
Topkapı sarayının bahçesi, çocuk arabasıyla içeride gezmek yasak olduğu için ben çok kere gezdiğim için dışarıda kaldım tabii fotoğraf makinesi de benimle kalmış:))Kuzenimi çektim bahçesinde...
Daha Arkeoloji müzesi ve Yerebatan sarnıcı gezecektik ama geç gittiğimiz için yetiştiremedik programı artık bir daha ki haftaya.Sultanahmetten Eminönüne kadar yürüdük biraz oralarda gezdik, Eray trene (tramvay)binmek çok istedi.Kabataş'a kadar tramvaya bindik.O kadar mutlu oldu ki .Bir daha binelim anne dedi. Söz verdim en kısa zamanda bir daha bineceğiz sonra Ortaköy'e doğru yol aldık. Eve vardığımızda dede ızgaraları yapmıştı,oyyy oyy söylemesi ayıp ne güzel de yedik:))
İlk tramvay 24/07/2011-Eminönü-Kabataş:)
12 yorum:
Hiii aylam bir deri bir kemiksin.. ne de güzelsin maaşallah.. (Kusura bakma koca tarihi, kültürel geziden bu yorumu çıkadım, algıda seçicilik naparsın:))
Ahhh ben öyle ince olsam varyaaaa daha ne isterim. O benim 17 yaşındaki kuzenim ben bu gezide kendimi hiç çekmedim.Keşke eski kiloma dönsem bu yorumu ben haketseydimö neyse bir gün belki
heee.. ben de demin diyet listemi hazırlarken demek onca dert olmuş içime, düşündüm fotoğrafı.. anamm dedim kuzenlerim geldi felan demişti aylam, kuzeni olabilir , hii densizlik ettim.. affet arkadaşım..
Beraber döneriz inşaallah da boy boy foto koyarız ehue
Ayrıca zannımca sen kilolu değilsin sadece eskisine oranla biraz almışsındır.. sağdaki foto da kuzenin değildir herhalde:)
Yok yok çok kilolu değilim ama dezavantajım kısayım:)Eskiye oranla 4-5 kilo fazlam var ama işte kısa olunca daha kalın gözüküyorum:) Şİkayet etmeyi çoktan bıraktım. Sağda saçları dalgalanan kişiyi soruyorsan o benim.2007 Bodrum.Erayımı doğurmadan tam bir yıl önce...
peşiniz sıra geliyoruz canım :)
önce Efes, sonra Meryem Ana...
müze kart aldıkya bizde artık siz nereye biz oraya :)
:)Bahar gelin gelin programı biz yetiştiremedik siz erken giderseniz ki erken gitmenizi tavsiye ederim arkeoloji müzesi de yetişir. Haberin olsun galiba Yerebatanda geçmiyor müzekart.
Fotoğraflar senınkıler gibi olmadı ama tez zamanda şu fotoğraf çekme olayına bir el atacağım:)O Zamanda ben senin peşinden geleceğim:)
yani şu yazıdan şunu anlıyoruz ki;
herkese yetişemezsin, her yazıya da yorum atamazsın.
resimlere bakıp ta yorum atmak cesaret ister.:)
güzel bir kültür yazısı olmuş. tebrik ederim.
Cüneyt beğenmene sevindim.Böyle gezilere çocukla çıkmak gerçekten çok zor. İlgi alanlarımız farklı:)) Ben hünkar mahfilini bakıp ne için yapılmış vs okumak isterim eray aaaa diyip ortalıkta koşmak, ben Topkapı sarayında gezmek isterim Eray bahçesinde ayakkabılarını çıkarıp çimenlerde depelenmek. Çocukla ancak bu kadar makineyi bile yeri geldi ayarlayamadık Erayı peşinde koşmaktan:)Olsun şükür yine de:))
Misafir agirlamanin en guzel yani bahane ile gezmektir:) Ne iyi yapmissiniz. Saraylari kac kere gezsem bikmam. Bilgilere tesekkurler
Didem şehir dışından misafirlerimiz sık gelir, geleceğiz dedikleri an ben hemen kültür turları düzenlerim, gerçekten insan hiç bıkmıyor her seferinde zevkle gezerim.
İstanbullara kadar geldim ama bu geziyi yapamadım. Aylacım bundan sonra sendeyim haberin olsun. bana senin gibi bir rehber lazım
Nilhan yeter ki gel arkadaşım seve seve seni gezdiririm.Sakın yeterr demek havlu atmak yok ama:)))
Yorum Gönder