Perşembe, Ağustos 21, 2014

Birinci dereceden üç bilinmeyenli denklem


Ben bu akşam nereye gidecektim diye düşündüğüm oldu birkaç kere. Saniyelerle kısıtlı bir zaman olsa da beyin epey uğraştı bulmak için. Nasıl olmasın. Ona da yazık. Bence bunca yıldır kayışları sıyırmadığı için şanlı sayılır.

Sene 2008 Ağustos umutlarımı, hayallerimi, geleceğimi, mutluluğumu kucağıma aldığım ve sarıldığım yıl. Ocak 2009 kadar kendim baktım sonra doğruca işe.İşte o zaman başladı bizim hesaplarımız. Ne kombinasyonlar denedik bir bilseniz.

Tontalak üç yaşını dolu dolu bitirdiğinde başladı kreşe. İşe yakın bir yer bulduk.Sabahın köründe sayılabilecek bir zamanda bıraktık çocuğumuzu. Göktürkten 06.55 çık 07.30 da Levent'e kreşe bırak. Gerisin geriye 4.levente işe git.

Sabah o vakite neler sığdırırdık. Babası tost yapar ben yumurta haşlardım artık ne kadar yerse arabada yedirirdim. Okulda kahvaltı veriliyordu ama saat 09.30 da.İki saat ben oğlumun aç kalmasına nasıl göz yumardım. Eğitim kartlarımız var onları çalışırdık.Yoldaki her malzemeyi oyuna çevirirdik.

Saat 16.00 yı gösterdiğinde servis tontalağı anneanneye bırakırdı. Biz işten anneanneye geçip(4.Levent-Ortaköy) yemeğimizi yer Eray'ı alır evimize geçerdik. Yaklaşık 25 km lik  bir yol.

Eray'ın ikinci yılı bizim en rahat ama rahat dönemimiz.Evdeydim çünkü. Alışamadım önce. Yok yok evde olmaya değil, evde olmaya gayet alıştım. Çocuğum servise biniyor okula gidiyor tekrar servise biniyor eve geliyordu. Hiçbir bilinmeyen yok. Hiçbir formül yok. Hiçbir aksiyon yok.

Her rahatlığın bir sonu vardır elbette. Eray anaokuluna başladıktan bir hafta sonra işe başladım Tophane'de. Yine bize denklem yolları göründü. Nasıl yaparız diye kafa yorduk önce en uygun formülü bulmaya çalıştık. Sabah 06.20 kalkıyorduk hazırlanıyorduk sonra tontalağımızı kucağımıza alıp 06.50 de yola çıkıyorduk. 07.20 de anneme gelip Eray ile kahvaltı ediyorduk sonra herkes kendi işine.

İşten 18.00 da çıkıp Kabataş'a binip 18.20 deki vapuru yakalayıp anneme geçtim.Hep birlikte yemek yedikten sonra hemen yola çıkmadık o formülde. Bazen yolda uyuyordu ve bize oğlumuzla geçirecek vakit kalmıyordu. Annemde ödevlerini yapıp, oyunlarımızı oynayıp öyle çıktık güzel de oldu arabada uyudu .

2+2=4 dür diye kesin olarak hesaplayamayacağın şeyler vardır hayatta. Bunu çoğu kişi bilir. Ve benim de hesaplayamadığım bir şey oldu. İşimden memnun değildim. Ne bilim diğer yerde 11 yıl çalışınca burada da uzun soluklu olur zannetmiştim. O kadar huzursuz bir yerdi ki ancak 2.5 ay dayanabildim. Aslında birinci ay istifa etmiştim ama adam her şeyin güzel olacağına ikna etmişti beni. Olmayınca anladığım da arkamı dönmeden çıktım.

Eeeee ne yapacağız şimdi değil mi? Servisin parasını yıllık peşin vermiştik. Annem bir formül attı ortaya benim hiç ama hiç sevmediğim. Düzen aynen devam etsin dedi en azından yarı yıl tatiline kadar. Denedik en azından.Yine sabahın köründe kalktık Erol'la anneme geldik Eray anneanneden gitti okula. Ben servise verdim ben aldım. Annem de olduğum için benim tüm işlerim kaldı evde. Ocak ayına kadar zor dayandım sonra hemen gidip servisle konuştum Ortaköy servisi ile Göktürk servisi arasında yarı yarıya fark vardı üstünü verdik.

Bu formülü de Eray sevmedi. Göktürk servisi ile Ortaköy'de ki okula gidişi sabah trafikten dolayı çok sürüyordu ve sürekli söyleniyordu. Hiçbir bilinmeyen olmasa da küçük bey memnun değildi.

Kafam karışıktı. Çalışsam mı? çalışmasam mı? O yüzden iş aramıyordum kafamın dinginleşmesini beklediğim bir sırada telefon geldi. Hem de çocukluğumun geçti yerden. Gittim perşembe günü baktım şartlar da iyi sayılır pazartesi başladım işe.

Gel buradan yak şimdi. Gittim ben çocuğu Göktürk servisine almıştım. Annemin diline düştüm ben sana bekle biraz demiştim diye söylendi de söylendi. Hem annemi hem bizi mağdur etmeyecek bir formül arayışına girdik. Ve iyi kötü birşeyler bulduk.

Pazartesi sabahları Eray'ı anneme bıraktık kahvaltısını etti dedesi okula bıraktı. Okul çıkışı dedesi aldı. Akşam hep birlikte yemek yedik ve annemi de alıp bize geldik. Salı-Çarşamba-Perşembe Eray kendi evinden gitti-geldi. Cuma sabah hep birlikte çıkıp annemi ve Eray'ı Ortaköy'e bıraktık dedesi alıp götürdü. Maksat annemde hafta içi iki gün kalsın evinde.

Benim gelip gitmem de Eray'ın durumuna bağlı olarak değişti. Eğer Eray Ortaköy de ise ne ala 18.00 da çıksam 18.10 da annemde oluyordum. Yok eğer Eray Göktürk'te ise başlıyordu aksiyon. Ertuğrul'a kadar biriyle gidiyordum sonra minibüse binip 4.Levent'te Erol'un işyerinin yakınında iniyordum. En en en sonra arabaya binip doğruca eve.

Hastaysa, tatilse babaannede olurdu. Yine Ertuğrul'a kadar biriyle çıktım, minibüsle Zincirlikuyu'ya oradan da metrobüsle babaanneye. Yaaa o nedenle dedim yazıya başlarken ben bu akşam nereye gidecektim diye. Resmen beynimin durduğu vakitler olurdu.

Son üç yılı yazdım dikkat edersen blog. Üç bilinmeyenli denklem şeklinde olduğu için işin içinden çıkamam diye ilk üç yılı yazmak istemedim. Bir de başka bir sebebi var o da bana kalsın yaraları hiç deşmeyelim.

Eylül'de ilkokula başlayacak tontalak kısmetse. Bakalım bu okul dönemi ne bilinmeyenlere, ne formüllere ne aksiyonlara gebe...

4 yorum:

Bir Terazi Kizi... dedi ki...

Aylacim seni okurken daraldim biliyormusun,o yollar otobüsler,Istanbul trafigi derken ne zormus cocuklu hayat,ALlah kolaylik versin size ne diyelim...

Ayla dedi ki...

Serpil sağolasın. Biz alıştık galiba eskisi gibi değil. Aslında harcanan efor da zaman da aynı ama ne bilim alıştık işte. İlk duyan oooo falan diyor da bize normal mi gelmeye başladı ne.

Ama şunu eklemeden geçmeyeyim alışkanlıkların hepsi kötü:)

Cebimdeki renkler dedi ki...

Ne zor işler ne zor formüller bunlar böyle Ayla. Sükrediyorum zaten sürekli Lara eve çok yakın bir kreşte olduğu için. Allah kolaylık versin siz Istanbul'lulara.

Ayla dedi ki...

Ülker'cim sağolasın çalışan anne olunca mesafelerde uzuyor. İş eve yakın değilse çocuğu işe yakın mı eve yakın mı anneanneye yakın mı bir yere vermeli denklemini çözünce bu sefer başka denklemler ortaya çıkıyor. Yani çocukla birlikte problem çözme kabiliyeti de insanın gelişiyor