Cumartesi, Temmuz 14, 2012

Boleyn Kızı

Philippa Gregory
Çevirmen:Canan Sakarya
Sayfa:820
Artemis Yayınları

Hani bazen soru sorarlar ve aklına ilk gelen kelimeyi söyle derler ya işte Boleyn kızı dese birisi aklıma sadece entrika gelir. Kitap baştan sona kadar entrika ile dolu.Tarihi bir
Roman.Tudor hanedanından Kral VIII.Henry dönemini anlatıyor.

İki kız kardeş yani Mary Boleyn ve Anne Boleyn...Gece ile gündüz, artı ile eksi, siyah ile beyaz gibi birbirlerine taban tabana zıt karakter.Anne hırslı, zeki ,asi,hırsı uğruna her türlü kötülüğü yapan,kendi fikirleri olan, reformist bir kadın.Mary ise saf, diğerlerine göre daha temiz,kendi fikirleri ile değil ailesinin fikirleri ile hareket eden,kendi dışında başlarını da düşünebilen biri....Tek ortak noktaları her ikisinin de ailenin piyonları olması. Yani ailenin hırsları uğruna kraldan bir oğlan çocuk doğurmak için sermaye edilmeleri.

Kitap tanıtımında bir kralın aşkı için birbiriyle savaşan iki kızkardeşin hikayesi dese de Mary mücadele edebilecek biri değil aslında.Daha çok Anne’in hırsları ve kraliçe olmak için mücadelesini anlatıyor.Bu mücadele için ne fedakarlıklar(!)yapıyor.

‘Çünkü onun için cehennemin kapılarına gidip geri geldim.Tahmin daha edemezsin.

Kral VIII.Henry'nin tek amacı kendinden sonra tahta geçebilecek bir erkek çocuğunun olması.Bu amaç uğruna dini ve hukuku kendine uyarlayabilen biri.Eşi kraliçe Catherine'in analık hakkından kesilip( anneannem öyle derdi)bir daha çocuğu olmayacağını öğrendiğinde kralın 25 yıllık geçmişlerini tek kalemde sildiği bölümleri acı içinde okudum.Kral VIII.Henry’nin Anglikan kilisesini kurmasının temelinde işte bu evliliğin geçersiz kılınması var.

Anne’in kraliçe olduktan sonra da hırsı,öfkesi hiç dinmiyor.Herkesin bir dönemi vardır ya onunda lale devri sona eriyor.O bölümlerde kitap daha da akıcı hale geldi.Anne'in son dönemleri çok iç burkuyor.Ama annaanem okusa aynen şöyle derdi 'Eee napcan hemşire etme bulma dünyası işte...

Bu kitap bazı insanları ahlaki deformasyon ve çarpık ilişkiler açısından rahatsız edebilir.Bazı bölümlerde yok artık demeden edemedim hatta tiksindim.Bunun dışında 820 sayfanın nasıl aktığını anlamıyorsunuz kitabın dili sade,akıcı ve yalın. Serinin diğer kitaplarını da okuyacağım merak ettim.

Not:Dün akşam Erol'la filmini seyrettim.Kitaptan çok farklı bölümler var,yavan geldi bana yarıda bıraktım. Herzaman derim kitabın yeri çok başka.

Olasılıksız

Bir sabah, yıllardır görmediğiniz bir arkadaşınızı düşünerek uyandınız. Bir saat sonra, onunla sokakta karşılaştınız. Sizce bu sadece bir tesadüf mü, yoksa çok daha farklı bir anlamı olabilir mi? Siz hiç Loto’da büyük ikramiyeyi kazanmadınız. Ama birileri kazanıyor.Hem de sürekli! Onlar sizden daha mı şanslılar?

Şans nedir gerçekten? İçinizde bütün parayı kırmızıya yatırmanız gerektiğini söyleyen bir his var. Bu his bir öngörü müdür? Yoksa daha fazlası mı?

Yolda gidiyorsunuz. Kafanızı çevirip yandaki küçük parkta baktınız ve bir anda bu anı daha önce de yaşamış olduğunuzu hissettiniz.Evet, Deja Vu. Sizce nedir Deja Vu; Geçmiş mi, rüya mi yoksa geleceği mi görüyorsunuz? Eğer siz de kontrolün kimde olduğunu merak ediyorsanız, ‘OlasılıkSız’ tam size göre bir roman..

Önce Adam Faver'in Empati kitabını okumuştum sonra Olasılıksızı..Bu kitabına da hayran kaldım.Nasıl bir kurgudur bu demeden edemedir.Diğer kitaba nazaran daha fazla hareket vardı bu kitapta ve çok sevdim..

"Satranç hayat gibidir.Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işe yarar, bazıları ise sonunda.Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip, yine de kazanabilirsin oyunu. Satrancın güzelliği budur işte. İşler her an tersine dönebilir. Kazanmak için yapman gereken tek şey tahtanın üzerindeki olası hamleleri ve anlamlarını iyi bilmek ve karşındakinin ne yapacağını kestirebilmek."

Yazar: Adam Fawer
Çevirmen:Şirin Yener
Sayfa:475
April Yayıncılık

8 yorum:

Yunkabu dedi ki...

ahretligim anlasilan kitap okuma son hiz devam ediyor.
Ben yanimda bir tane kitap getirmistim. Onu da 1 saat icinde okuyup bitiriverdim (cok ince bir kitap. Sami Pasazade'nin Serguzesti)sonra da elim bogrumde kalakaldim. AA bu arada hani kemikler sehri serisini yazan yazarin baska iki seisini daha gordum burda. Belki ona kalkisirim bir ara.. peki ya Harry ??

Nil dedi ki...

Waav Aylacım. hızına yetişemiyorum. Ben bu sıcak yaz günlerinde kitap okuma modundan çıktım. uykum geliyor.
Boleyn kızı serisini çok duydum. okuma fırsatı bulamadım.şimdi sen anlatınca daha bir merak sardı beni.
Olasılıksızı ben de okumuştum.gerçekten harika bir kurgu.

Ayla dedi ki...

Fulya'cım artık kitap okuma konusunda düzene oturttum ya şaşmaz bir daha:))sergüzeşti hiç okumadım ama hep merak etmişimdir.Elim böğrümde kalmış demişsen iyice merak ettim. Harry Poterlara bilerek başlamadım girersem o kitaplara bir daha çıkmam:))ama mutlaka okuyacağım..

Ayla dedi ki...

Nilhan aslında eskiye nazaran daha az okuyorum ama mutlaka hergün okuyorum.Yaz olunca gezmeler,gelmeler,gitmeler çok olunca:))Tarihi bir roman olduğu için gerisinide merak ettim o yüzden o seriye devam edeceğim..

Esra dedi ki...

Olasılıksızı seneler evvel okumuş ve çok beğenmiştim, Boleyn Kızı var kütüphanemde ama okumadım, Tudors dizisinden biliyorum hikayeyi ama yine de anlatımından merak ettim kitabı, bir gün inşallah :)

Ayla dedi ki...

Esra Tudor dizisini hiç seyretmedim o yüzden hikayeyi bilmemek iyi oldu.Çok çabuk aktı kitap çünkü dili inanılmaz sade...

Cebimdeki renkler dedi ki...

Olasılıksızı okumuştum bir kaç yıl önce, Boleyn kızını da geçen yıl izledim, Natalie Portman harikaydi her zamanki gibi...

Ayla dedi ki...

Kesinlikle o filmde en iyi perfonmans Natalie Portman idi.Kitapla çok farklı bölümler vardı birde evde seyredince film çok sarmadı beni.Aslında hep kendime derim kitap kapağını kapar kapamaz filmini seyretmemeliyim diye.Çünkü insan satırlardan o kadar etkileniyor ki filmi gölgede bırakıyor..