Çarşamba, Kasım 12, 2014

Akvaryum mu? fanus mu?


Yine program karıştı. Bu hafta çarşamba nasıl oldu hiç anlamadım. Dün akşam iki bavul birden hazırladım. Biri Kayseri-Nevşehir'e diğeri İzmir'e gidecek giysiler.

Bu sabah erkenden Erol iş için İzmir'e gitti. Cuma günü öğleden sonra Atatürk havaalanına inecek(Allah izin verirse). Sonra Eray'ı annemden alıp beni işten almaya gelecekler ve doğruca Sabiha Gökçen havaalanına. Kağıt üzerinde çok güzel ayarladık da ayarlamasına İzmir uçağında azcık bir rötar olursa yandığımızın resmidir. Erol öyle bir durumda Eray'la siz binersiniz uçağa ben sonraki uçakla gelirim dedi. Sanırsın ki Göktürk-Mecidiyeköy hattı. Var mı bakalım bizden sonra uçak..

Çok ama çok uzun zaman önce planlamıştı Erol bu kısacık tatili. Eray okulunu ben işimi bir güncük kıracak üç gün keyfimize bakacaktık. Hayat bu .Erol bu aralar İstanbul dan çok İzmir'de olduğu için planlar tokuştu işte. Tüm planlar adına şerefe..

Bir de orada kullanacağımız kiralık aracı ayarlamamış olduğunu öğrendim dün akşam. Erol bu. Adamın her planı adrenalin dolu.Ben bu programı yapacak olsaydım her şey o kadar keskin çizgilerle belli olurdu ki iki insan bu kadar mı farklı olur. Ne yapayım be blog sevdim bir kere.

Sabah Erol olmayınca bana otobüs yolları gözüktü. 06.00 da kalktım 06.25 de duraktaki yerimi aldım. Durak bomboş sadece fotoğrafta gördüğünüz arkadaş var yanımda. Niye boş diye sorgularken bir yandan da fotoğrafını çektim. 06.35 oldu kimse yok. İnstagrama koydum köpeğin resmini altına da not düştüm. Yarenlik ediyor bana. Bir tuhaflık var ama. Caddeden araba ya da başka vasıta geçmediğini sesle birlikte o anda fark ettim.

'Hanımefendi geride yol çalışması var bu caddeden otobüs geçmeyecek bir süre'

İstanbul caddesine doğru hızla koşmaya başladım. Durak tıklım tıkış ve benim otobüsüm kaçmış.

Vay yine mi keder
Ama artık yeter
Yine yollarda bir sürü aksilikler

repliğini mırıldandım. Sesim de fena değildir hani. Bir süre bekledim ve Şişli minibüsü geldi.Benim pek işime yaramasa da bu taraflara atayım da kendimi ne olursa olsun diyerek bindim ve oturdum. Saat 07.00 ve minibüs şoförü dımtısss dımtısss nağmeleri çok olan bir müzik verdi ortama. Bu aralar kaldıramıyor başım bu müzikleri. Acaba yaşlılık belirtileri mi? yoksa zihin çok mu yorgun? yoksa dönemsel mi? İşte bu soruların cevabı ÇOK SONRA...

Minibüsten inince Şişli'de taksiye bindim ve işe geç kalmadım. Lakin birazdan şikayet mektubu yazacağım. Durakta hiçbir uyarı olmadığı için. Ben müneccim miyim nereden bileyim oradan her zaman geçen otobüsün geçmeyeceğini.

Bir de unutmamam lazım yarın Mimo ile Altın'ı arkadaşa bırakacağım. Kendilerinden ilk defa ayrılacağım:(  İşyerindeki birine acaba akvaryumu mu taşıyayım arkadaşa ya da ikisini fanusun içine koyup öyle mi götüreyim dedim. Fanusa koy dedi. Daracık yerde dört gün dururlarsa psikolojileri bozulur mu ki dedim. Çok güldü :)

Tek tesellim hafızaları. Psikolojilerinin bozulduğunu çabuk unuturlar. Yani galiba. Ama yine de tam karar veremedim. Akvaryum mu? Fanus mu?

2 yorum:

Cebimdeki renkler dedi ki...

Taşımak zor değilse akvaryumu götür. Lara da bir balık edindi yeni fanusta ve balık ilk eve geldiğinde 5 gün fanus dibinde kuzu kuzu yattı. Bildiğin depresif takıldı yazık. Şimdilerde kıpır kıpır şükür ;)
Kafanın kaldırmadığı o müzikleri görüyorum ve arttırıyorum televizyon showları ve bilimum diğer programlar. Artık Hasret evde yokken hiç açılmıyor tv bizde.

Ayla dedi ki...

Ülker'cim dün akşam taşıdım akvaryumu arkadaşa ama bir daha taşımak mı asla:) Belim koptu. Bu kadar ağır olacağını tahmin edemedim canım çıktı.. Yufka yürekli olmak şu an bana bel ağrısına sebep oldu :(

Erol yokken de bizde açılmaz. Erkekler galiba daha düşkün televizyona. Düşün geçen gün annemler televizyon karşısına oturdum ne seyredilir ne seyredilmez unutmuşum kapadım.:))