Ne kadar hızlı konuşuyorsunuz ve de uzun cümleler kuruyorsunuz dedi Eray’ın konuşma terapisti ve ben hııı dedim önce sonra sanki biri
-Ahaaaa çocuğun geç konuşmasıyla ilgili suçluyu bulduk, suçlu burada diye avaz avaz bağırmış gibi
Ama ben oğlumla konuşurken hem yavaş konuşurum hem kısa cümleler kurarım hem de gözlerinin teeeeee içine bakarım azcık da dizlerimi kırarım(boy kısa olunca çok diz kırmaya gerek kalmıyor)dedim.Yani bir şekilde savunmaya geçtim.Hımm iyi o zaman dedi tekrar evraklara daldı.Sonra kendi halime güldüm neden savunmaya geçtiysem.Masasında bize verilen ev ödevlerinin üzerinden geçtik, eksikleri belirledik, alışveriş listesi hazırlar gibi eksikleri listeledik.Mesela bu hafta ki konumuz ekler.Yani konuşurken ekleri kullandırmaya çalışın dedi.
-Nereye gidelim Eray
-Okul(a)
-Arabaya neleri koyalım
-Topları(birde çoğul eklerine çalışcağız)
Eylem sözcükleri- di’li geçmiş zaman eklerimizde biraz eksik ona da biraz el atacağız.
-Baba geldi mi Eray
-gel(di) (Normalde geldi derde bu bir örnek dili geçmiş zaman ekine çalışacağız kısacası)....
Bu terapisti seviyorum,enerjisini seviyorum,Eray’a bakışını seviyorum,Eray’a baktıktan sonra ki tepkisini seviyorum,azcık sakarlığını seviyorum,pozitifliğini seviyorum galiba sevdim mi ben eksisi ve artısı ile bir insanı tam seviyorum.
Neşemiz iyiyken terapi sonrasında bir olay geldi başımıza tatsız ve beni çok üzen bir olay.O kadar üzüldüm ve ağladım ki geceye kadar başağrım geçmedi.Erol sürekli güldürmeye çalışıyor,konu değiştiriyor ama nafile dibe daldım bir kere. Bahsetmiyorum çünkü kayıtlara geçsin hiç istemiyorum. Sanki daha kolay unutuyor insan.
Çocukluğumu anlattığımda bir şey farkettim.Hiç kötü anılardan bahsetmiyorum.Hep mutlu olduğum geliyor aklıma evet mutluydum da lakin hiç kötü günüm olmadı mı benim? Geziniyorum düşüncelerimin en kuytu köşelerin de tabiki buluyorum, gezdikçe şaşırıyorum aaa bunları da yaşamışım diyorum.Ben kötüyü nedense bir müddet sonra unutuyorum yani unutmuşşş gibi yapıyorum.Onları ellerimle en kuytu yerlere tıkıyorum. Galiba gülmek,devam edebilmek, umutlanabilmek için bu benim için şart.O yüzden dün ki olayı yine en diplere gönderiyorum.
-ayla dün bir şey olmuş galiba,öyle duydum
-Dün mü aaa ne olmuş
Annanem geldi iki gün önce,evimize neşe geldi.En çok da Erayım sevindi.Konuşma terapisi ile ilgili konu açılınca bana kızım Erayım göze gelmiş,bugün okudum ağzım esnemekten yırtılıyordu valla dedi,ha birde gözlerinden yaş da gelmiş.Ben burada olduğum süre okurum,bak gör nasıl da konuşur:)diye de ekledi.Yani bir yandan konuşma terapisi bir yandan dua terapisi ocak ayına kadar Eray anası gibi hem hızlı hem de çok uzun cümleler kurar inşallah .Ondan sonra da çocuğumu arkadaşları anlasın diye yavaş ve kısa cümleler kursun diye terapiye götürürüz maazallah
Her terapi dönüşünde annanenin evinde neler yapılması gerektiği toplantı halinde açıklanır.Çoğul eklerini kullanmamız lazım şöyle lazım böyle lazım diye o kadar teyzemizin kafasını karıştırmışım ki.Teyzemiz soruyor
-Eray nasılsınLAR
Ay dün şu an hatırlayamıyorum galiba bir nedenden dolayı kendimi kötü hissediyordum bu lafa ailecek o kadar güldük ki ailem ,canlarım Allah sizi benim başımdan eksik etmesin hiç..
Not:Eray'a büyük annane gelecek dedik günlerdir merakla bekledi yavrucağım.Büyük annane kapıdan girdi bana döndü aaa anne büyük annane küçük ama dedi(boyu biraz kısada) o kadar şaşırmış bir ifadesi vardı ki:)Çok seviyor büyük annanesi sürekli öpüp öpüp kucağına oturuyor, galiba annesi gibi yaş almış insanları çok ama çok seviyor.
Cuma, Kasım 18, 2011
Perşembe, Kasım 17, 2011
Lan sorunsalı üzerine kısa bir telefon
Bir türlü içinde bulunduğu soruna çözüm bulamayan hanımiğnesi gözünü karartarak hocayı arar.Çünkü kendisi her zaman bir sorusu olduğunda işin uzmanlarına gitmek konusunda kendisine ilke edinmiştir ve telefon çalar.
-İyi günler hocam,
-İyi günler kızım sana nasıl yardımcı olabilirim
-Hocam ben bir eşeklik ettim
-Ne ettin kızım
-hocam bende her kul gibi bir hata ettim.Bu hatanın kaynağı da açık söylemek gerekirse benim.
-Tamam kızım hatan nedir? Uzunsa eğer ezan okumam lazım,cemaate namaz kıldıracağım istersen sonra ara.
-yok hocam yok uzun değil zaten beni bilen bilir lafı uzatmayı sevmeyen biriyim,çarçabuk toparlarım
-iyi peki oldu o zaman dinliyorum
-Hocam aslında en baştan başlamak istiyorum çünkü ne kadar çaresiz kaldım da ettim o hatayı beni anlayın ve konuyu ona göre yorumlayın,yargılamayın ve soruma ona göre cevap verin
-tamam kızım anladım hadi anlat dinliyorum
-Hocam herşey soğuk bir kasım akşamında
-Kızım bu kadar ayrıntıya girmeye gerek var mı?
-ama hocam sizde hep sözümü kesiyorsunuz sonuçta bu olayın soğuk bir o kadar da kasım akşamında olduğunu bilin istedim.Siz her cümlemde böyle araya girerseniz çarçabuk toparlayamam ki
-tamam kızım seni dinliyorum,ama azcık çabuk ol namaz
-Hocam sizin yardımcınız yok mu?
-Ne yardımcısı
-Ne bilim okullarda bir asıl öğretmen birde yardımcı öğretmen oluyor ya .Hani diyorum böyle durumlarda yardımcı hoca kıldırsa namazı sizde benim ve benim gibilere yardımcı olsanız
-Kızım konuya girecek misin
-Şimdi hocam benim tosunum doğduğundan beri
-Tosunu bahçede mi besliyorsunuz
-hocam ne bahçesi çocuk hiç bahçede beslenir mi?evimizin baş köşesinde benim tosunum. Tosun derken oğlumdan bahsediyordum.Oğlum doğduğundan beri baba araba kullanır bende arkada yanında otururdum. Lakin çocuğum araba koltuğunu bebeliğinden beri sevmedi hep koltuktan çıkmak için mücadele etti
-Kızım bu konuşmayı nereye bağlayacaksın çok merak ettim
-Hocam rahat olun inanın bana ben acayip konu bağlarım.Haa ne diyordum sonra yavaş yavaş koltuğu kanıksadı,rahattık yıllardır.Ama yazdan beri tekrar arıza moduna geçti
-Kızım servisi yok mu ki gösteresiniz
-Hocam elektronik eşya mı bu ki
-Ay tamam tamam
-Sonra benim koçum
-Hee tosun senin oğlun ama koçu siz bahçede besleniyorsunuz o zaman
-Hocam yine yanlış anladınız koç dediğim benim eşim.
-kızım konuyu doğru anlatacak mısın aklımı karıştırdın
-tamam, tekrar araba koltuğunun da oturmamak için sorun çıkarmaya başlayınca eşimde artık sen yanımda otur benim ilgilenilmeyince senin yanına gelmek istemekten vazgeçer dedi. Mantıklı geldi öne geçtim sonra dediği gibi de oldu ve oğlum 1-2 ay hiç sorun çıkarmadı
-eee sorun ne o zaman
-hocam sizde hiç beklemeyi bilmiyorsunuz.Bir gün keyifler tıkır müzikler şıkır şıkır yol alırken anne men geldim dedi bir ses.
-Nereye gelmiş
-Araba koltuğunun kilidini açmış sonrada kulağımın dibinde men geldim diyip öne geçmeye çalıştı.Hemen Erol durdu ben arkaya geçtim aha o günden bu güne araba koltuğuna oturmuyor.Zaten oturtsak bir dakikasını almıyor açması.İşte o günden bu güne yollarda huzurumuz yok
-Aman sen de kucağında taşı, önceden araba koltuğu mu vardı
-Hocam güvenli değil o ayrı bir de neler yapıyor bir bilseniz.Direksiyonu ben sallayacağım diye ağlıyor öne geçmeye çalışıyor....
-eee benden ne istiyorsun anlamadım ki ben
-Hocam iki gün önce akşam eve giderken yine araba koltuğu açtı mecburen kucağıma oturttum.Önce araba kullanan babasına arkadan sarıldı sonra gıdıklamaya başladı,öne geçmeye çalıştı camı yaladı bak anne dondurma yiyorum ben dedi.Yok hocam çocuğu bir türlü zaptedemiyorum.Güzel oğlum, can oğlum bir tanecik oğlum yapma etme oğlum dedim dedikçe daha da yaptı.Artık gücümün kalmadığı bir noktada LAN oğlum bir rahat dur çok bunaltın ama beni dedim
-eeee
-eee si şu onca kullandığım güzel kelimelerden sonra sen çık cızbızla LAN kelimesini çek o bugünden bu yana bana LAN Ayla, babasına da Lan baba demeye başladı.Valla hocam benim bu dünyada en nefret ettiğim kelimelerden biridir ,ağzımdan nasıl kaçtı anlamadım bile.
-Tamam kızım insanlık halidir, doğrudur da bana soracağın soruyu bir türlü anlamadım
-Şimdi hocam bir kere de ağzımdan OHA kaçmıştı yine hemen o kelimeyi öğrendi.Toplum içinde kullandığında o vakitler Tontalakça konuştuğu için
-Kızım tontalakça ne
-Hocam Zimbabwece gibi bir şey
-Kızım Zimbambok ne
-Hocam İngilizce diyin geçin.He ne diyordum tontalakça konuştuğu için kimse anlamıyordu Ogga (oha)anne dediğinde aaaa ne diyor diye sorduklarında şaşırdım gibi bir şey söyledi diyor yırtıyordum ama artık herkesin anlayacağı gibi konuşmaya başladı.
-Tamam kızım artık sorunu soracak mısın
-Hocam tamam durun bi.Hocam şimdi ben çocuğumla toplum içine girince mutlaka bana lan ayla diyecek tamam bu lafı her söylediğinde tepki vermiyoruz dikkatini dağıtıyoruz ama unutana kadar bana Lan ayla mutlaka diyecek diyorum ki ben hedef mi şaşırtsam
-Nasıl yani
-Toplum içinde lan ayla dediğinde arkadaşa’ahhh hemşire ah böyle kelimeleri okuldan öğrenip öğrenip eve geliyor yoksa sen bilmez misin ki anne tarafından saraylıyız biz desem
-yani yalan söylesen
-hocam bakış açısına bağlı bu .Siz dersiniz yalan ben derim hedef şaşırtma
-Neyse kızım soruya gel
-Hocam kısaca bu çocuk böyle konuştuğunda ben hedef şaşırtsam Allah çok mu günah yazar bana
-Kızım gerçekten sorun bu mu
-He hocam doğru söyleyin Allahım günah yazar mı bana
-Kızım
-söyleyin hocam
-Şimdi gideceğim Yaradana sana akıl fikir versin diye bolca dua edeceğim
Dıt dıttt dıttt
-Hocam hocam hocam hay aksi hat kesildi galiba
Hoca akşam namazını kaçırdığı gibi,yatsıyı da kaçırmıştır.
Annemiz ise hoca kızım sakın yapma etme Allah sana günah yazar demediği için günahı hocanın boynuna ben sordum söylemedi diyerek hedef şaşırtma kararı alır ve bunu en yakınlarından bile saklar ve bu sırrı beyninin en kuytu köşesine ölene denk yollar
Tontalak hala Lan Ayla ve Lan baba demeye devam etmektedir
Erol bey mi çocuğu her Lan baba dedikçe karısını bakışlarıyla yemektedir(minik lokmalar halinde ki çok acı ceksin)
Bu hikayedeki karakterler ve olaylar gerçek hayattan alınmıştır(sadece sabırsız hoca hayal ürünüdür)
Bu seri devam etmeli mi bunu yazan bilemedi şimdi
-İyi günler hocam,
-İyi günler kızım sana nasıl yardımcı olabilirim
-Hocam ben bir eşeklik ettim
-Ne ettin kızım
-hocam bende her kul gibi bir hata ettim.Bu hatanın kaynağı da açık söylemek gerekirse benim.
-Tamam kızım hatan nedir? Uzunsa eğer ezan okumam lazım,cemaate namaz kıldıracağım istersen sonra ara.
-yok hocam yok uzun değil zaten beni bilen bilir lafı uzatmayı sevmeyen biriyim,çarçabuk toparlarım
-iyi peki oldu o zaman dinliyorum
-Hocam aslında en baştan başlamak istiyorum çünkü ne kadar çaresiz kaldım da ettim o hatayı beni anlayın ve konuyu ona göre yorumlayın,yargılamayın ve soruma ona göre cevap verin
-tamam kızım anladım hadi anlat dinliyorum
-Hocam herşey soğuk bir kasım akşamında
-Kızım bu kadar ayrıntıya girmeye gerek var mı?
-ama hocam sizde hep sözümü kesiyorsunuz sonuçta bu olayın soğuk bir o kadar da kasım akşamında olduğunu bilin istedim.Siz her cümlemde böyle araya girerseniz çarçabuk toparlayamam ki
-tamam kızım seni dinliyorum,ama azcık çabuk ol namaz
-Hocam sizin yardımcınız yok mu?
-Ne yardımcısı
-Ne bilim okullarda bir asıl öğretmen birde yardımcı öğretmen oluyor ya .Hani diyorum böyle durumlarda yardımcı hoca kıldırsa namazı sizde benim ve benim gibilere yardımcı olsanız
-Kızım konuya girecek misin
-Şimdi hocam benim tosunum doğduğundan beri
-Tosunu bahçede mi besliyorsunuz
-hocam ne bahçesi çocuk hiç bahçede beslenir mi?evimizin baş köşesinde benim tosunum. Tosun derken oğlumdan bahsediyordum.Oğlum doğduğundan beri baba araba kullanır bende arkada yanında otururdum. Lakin çocuğum araba koltuğunu bebeliğinden beri sevmedi hep koltuktan çıkmak için mücadele etti
-Kızım bu konuşmayı nereye bağlayacaksın çok merak ettim
-Hocam rahat olun inanın bana ben acayip konu bağlarım.Haa ne diyordum sonra yavaş yavaş koltuğu kanıksadı,rahattık yıllardır.Ama yazdan beri tekrar arıza moduna geçti
-Kızım servisi yok mu ki gösteresiniz
-Hocam elektronik eşya mı bu ki
-Ay tamam tamam
-Sonra benim koçum
-Hee tosun senin oğlun ama koçu siz bahçede besleniyorsunuz o zaman
-Hocam yine yanlış anladınız koç dediğim benim eşim.
-kızım konuyu doğru anlatacak mısın aklımı karıştırdın
-tamam, tekrar araba koltuğunun da oturmamak için sorun çıkarmaya başlayınca eşimde artık sen yanımda otur benim ilgilenilmeyince senin yanına gelmek istemekten vazgeçer dedi. Mantıklı geldi öne geçtim sonra dediği gibi de oldu ve oğlum 1-2 ay hiç sorun çıkarmadı
-eee sorun ne o zaman
-hocam sizde hiç beklemeyi bilmiyorsunuz.Bir gün keyifler tıkır müzikler şıkır şıkır yol alırken anne men geldim dedi bir ses.
-Nereye gelmiş
-Araba koltuğunun kilidini açmış sonrada kulağımın dibinde men geldim diyip öne geçmeye çalıştı.Hemen Erol durdu ben arkaya geçtim aha o günden bu güne araba koltuğuna oturmuyor.Zaten oturtsak bir dakikasını almıyor açması.İşte o günden bu güne yollarda huzurumuz yok
-Aman sen de kucağında taşı, önceden araba koltuğu mu vardı
-Hocam güvenli değil o ayrı bir de neler yapıyor bir bilseniz.Direksiyonu ben sallayacağım diye ağlıyor öne geçmeye çalışıyor....
-eee benden ne istiyorsun anlamadım ki ben
-Hocam iki gün önce akşam eve giderken yine araba koltuğu açtı mecburen kucağıma oturttum.Önce araba kullanan babasına arkadan sarıldı sonra gıdıklamaya başladı,öne geçmeye çalıştı camı yaladı bak anne dondurma yiyorum ben dedi.Yok hocam çocuğu bir türlü zaptedemiyorum.Güzel oğlum, can oğlum bir tanecik oğlum yapma etme oğlum dedim dedikçe daha da yaptı.Artık gücümün kalmadığı bir noktada LAN oğlum bir rahat dur çok bunaltın ama beni dedim
-eeee
-eee si şu onca kullandığım güzel kelimelerden sonra sen çık cızbızla LAN kelimesini çek o bugünden bu yana bana LAN Ayla, babasına da Lan baba demeye başladı.Valla hocam benim bu dünyada en nefret ettiğim kelimelerden biridir ,ağzımdan nasıl kaçtı anlamadım bile.
-Tamam kızım insanlık halidir, doğrudur da bana soracağın soruyu bir türlü anlamadım
-Şimdi hocam bir kere de ağzımdan OHA kaçmıştı yine hemen o kelimeyi öğrendi.Toplum içinde kullandığında o vakitler Tontalakça konuştuğu için
-Kızım tontalakça ne
-Hocam Zimbabwece gibi bir şey
-Kızım Zimbambok ne
-Hocam İngilizce diyin geçin.He ne diyordum tontalakça konuştuğu için kimse anlamıyordu Ogga (oha)anne dediğinde aaaa ne diyor diye sorduklarında şaşırdım gibi bir şey söyledi diyor yırtıyordum ama artık herkesin anlayacağı gibi konuşmaya başladı.
-Tamam kızım artık sorunu soracak mısın
-Hocam tamam durun bi.Hocam şimdi ben çocuğumla toplum içine girince mutlaka bana lan ayla diyecek tamam bu lafı her söylediğinde tepki vermiyoruz dikkatini dağıtıyoruz ama unutana kadar bana Lan ayla mutlaka diyecek diyorum ki ben hedef mi şaşırtsam
-Nasıl yani
-Toplum içinde lan ayla dediğinde arkadaşa’ahhh hemşire ah böyle kelimeleri okuldan öğrenip öğrenip eve geliyor yoksa sen bilmez misin ki anne tarafından saraylıyız biz desem
-yani yalan söylesen
-hocam bakış açısına bağlı bu .Siz dersiniz yalan ben derim hedef şaşırtma
-Neyse kızım soruya gel
-Hocam kısaca bu çocuk böyle konuştuğunda ben hedef şaşırtsam Allah çok mu günah yazar bana
-Kızım gerçekten sorun bu mu
-He hocam doğru söyleyin Allahım günah yazar mı bana
-Kızım
-söyleyin hocam
-Şimdi gideceğim Yaradana sana akıl fikir versin diye bolca dua edeceğim
Dıt dıttt dıttt
-Hocam hocam hocam hay aksi hat kesildi galiba
Hoca akşam namazını kaçırdığı gibi,yatsıyı da kaçırmıştır.
Annemiz ise hoca kızım sakın yapma etme Allah sana günah yazar demediği için günahı hocanın boynuna ben sordum söylemedi diyerek hedef şaşırtma kararı alır ve bunu en yakınlarından bile saklar ve bu sırrı beyninin en kuytu köşesine ölene denk yollar
Tontalak hala Lan Ayla ve Lan baba demeye devam etmektedir
Erol bey mi çocuğu her Lan baba dedikçe karısını bakışlarıyla yemektedir(minik lokmalar halinde ki çok acı ceksin)
Bu hikayedeki karakterler ve olaylar gerçek hayattan alınmıştır(sadece sabırsız hoca hayal ürünüdür)
Bu seri devam etmeli mi bunu yazan bilemedi şimdi
Çarşamba, Kasım 16, 2011
Çifte standart
-İyi günler ,şey buraya mı şikayet şeytiriliyor
-Gir hanım içeri ,otur önce söyle şikayetin nedir?
-Durun şu paltomu çıkarayım.Ha bir de konuşmaya başlamadan önce bir kahve alabilir miyim.Kahve almadan yazamıyorum da ay konuşamıyorum da.
-olduuu başka bir isteğin(!) var mı?
-çok kibarsınınız istemem kahve yeter, sade olsun lütfen 15 yaşımda şekeri bıraktım da şeker kullanamıyorum.
-hanım hanım sadede gel artık nedir şikayetin
-şey size nasıl hitap etmeliyim,insanlara isimleri ile hitap etmek gibi bir takıntım var da ne bey demeliyim
-offf hanım şikayetine gel artık
-tamam tamam anlatacağım o zaman size memur bey mi diyeyim
-hanımmm
-tamam sustum
-hanım susma şikayetini anlat
-haa doğru ya şikayetim çifte standarta maruz bırakılıyorum memur bey hem de en yakınım tarafından ,artık canıma tak etti.
-Çifte standart mı?Konuyu açar mısınız
-şöyle ki Erol tontalağın yanında hafta da bir kalın kalın kitapları bitiriyor ya ben
-Erol kim
-benim bey
-Tontalak kim
-benim oğlan, ha ne diyordum adam haftada bir kitap bitiyor yani ayda dört hafta var desek ayda dört kitap bitiriyor hem de kalın kalın ,ben ama ben bir sorun kaç kitap okuyorum
-hanım oku sende seni kim tutuyor
-Eray
-hanım Eray kim
-benim oğlan
-senin oğlanın adı tontalak değil miydi
-yok aslında şöyle adı Eray da ben tontalak diyorum
-çıldırtma adamı da devam et hanım
-Tam işlerimi bitirmişim alıyorum bende kitabımı elime,odaya giriyorum.Pencere kenarında ki tekli koltukta ayaklarını uzatmış benim maviş oturuyor.O tekli koltuk benim mavişin yeri söylemiş miydim size
-Maviş kim
-Benim bey
-Hanım devam et,hanım devam et
-Tamam nerede kalmıştım ha benim maviş tam 1 saattir oturmuş kitap okuyor,tontalak ise babasına hiççç karışmıyor kendi halinde oturuyor.Hevesleniyorum sonuçta bende bir insanım bende bilgiye açım.Oturup bir güzel doyurayım diyorum beynimi,fikirlerimi sonra hem ruhuma da iyi gelsin.İkili koltuğunun sağ tarafına geçiyorum söylemiş miydim orası da benim yerim.Kitabın kapağını açıyorum daha tek sayfasını çevirmeye bile nasip olmamışken 'gel anne bıyak onu' diyor.Hatta' uyuncak uynayalım anne' diye de ısrar ediyor.Eraycım biraz okuyayım o zamana kadar babanla oyna olur mu diyorum.Nuh diyor da peygamber demiyor 'hayirrrr anne hayirrr gel nüften' diyor.Sonrada ağlamaya başlıyor.Babası ise kitapları devirmeye devam ediyor bende sonuçta bir insanım kıskançlıktan çatır çatır çatlıyorum
-Hanım sende çocuğun uyuduğunda oku iş mu şimdi bu
-Memur bey siz bilmiyorsunuz tontalak çok az uyur.Sabahın köründe kalkmasına rağmen gece yatar eee o saatten sonra sizde takdir edersiniz ki resmen sızıyorum
-Derdin bu muydu hanım
-Yok nerdeee memur bey tek bu olsa.Bizim yorgun savaşçı televizyon karşısında
-hanım yorgun savaşçı kim
-benim bey
-Allah aşkına devam et
-Ne diyordum he yorgun savaşçı televizyon karşısında uzanır, hastalandığında tontalağın yanında yatabilir hiç sorun değil ama ben öyle miyim lütfen bir sorun
-Sordum say devam et hanım
-Geçenlerde Ağvaya gittik söylemesi ayıp ben git teknenin ucuna otur.Benim bey dedi aslında rüzgar alacaksın Ayla ,üşüyeceksin dedi.
-Hanım konuya gelecek misin?
-Tamam tamam neyse ben git hasta ol.Nasıl üşüyorum ama bir sorun nasıl üşüyorum dişlerim birbirine değiyor.Sonuçta bende bir insanım benimde dinlenmeye ihtiyacım var aldım battaniyemi yastığını uzandım. Dakika 1 gol 1 tontalak yanıma koştu 'kalk anne kalk yatma' dedi. He bu arada benim bey uzanarak televizyon seyrediyor ona hiç ilişmemiş.Hakkını yiyemem benim bey 'annen hasta oğlum gel beraber oynayalım' dedi aslında ı ıhhh Nuh diyor da peygamber demiyor illa bana kalk diyor.Neyse ikna oldu ama bu seferde boyalarını defterini aldı göbeğime oturdu ‘annenin göbeğinde oturup boya yapacağım' dedi o gece vücudum titriyor bir de bir ağırlık geldi oturdu ki hiç sormayın.Artık canıma tak etti memur bey ben farklı bir muamele istemiyorum özel de davranmasın.Sadece evde eşitlik istiyorum memur bey eşitlik hüü hüü hüüüü
-Al şu mendili
-Teşekkür ederim ayy ne güzel mendil eşiniz mi işledi.Hımmm mendili alabilir miyim örnek çıkartırınca söz geri getiririm.Ben sözüne sadık bir insanım
-Hanım al ve bir daha da geri getirme sadece devam et sonra
-Sonrası ne olsun memur bey çalıştığımız için haftasonları güzel bir kahvaltı hazırlıyorum söylemesi ayıp.Oburiks bir başlıyor yemeğe
-Oburiks kim
-Benim bey
-tamam tamam tamam oğlum bana bir ilaç getir
-hayırdır memur bey rahatsızlandınız mı ,yapabileceğim bir şey olursa..
-hayır hanım sadece devam et
-Oburiks bir başlıyor yemeğe 1 saat yiyor rahat rahat salına salına değmeyin keyfine.Ama ben ama ben sorun öyle miyim.Üçüncü lokmadan sonra tontalak arızaya bağlıyor çiğnemeden yutuyorum.Sizde takdir edersiniz ki sonuçta bende bir insanım artık lokmalarımı 20 kere çiğneyip öyle yutmak istiyorum.Hem biliyor musunuz böyle yapınca kilo da almıyormuş insan
-Neyse hanım anladım konuyu gerisini anlatmaya gerek yok,aslında bu şikayet bir ailenin iç işlerine giriyor da neyse imzala bakayım şurayı bir bakalım
-İç işleri haa.Doğru beyinden dayak yiyen hanımları da bu sebepten dolayı şikayetlerinden vazgeçirip saldınız dışarı ertesi gün ölüsünü buldunuz doğru ya
-Hanım kendine gel imzala şurayı
-yok ben vazgeçtim
-Neden vazgeçtin
-Kendi öz oğlumu şikayet edemem ben,hem ohhh anlattım rahatladım ohhh anlattım rahatladım dinlediğiniz için teşekkür ederim
-Günün şakası mısın sen olmaz öyle
-Aaaa zorla mı şikayet ettireceksiniz silinsin kayıtlardan.Hem o daha çocuk annesini tüm gün çok özleyen bir çocuk.Büyünce biliyorum annesine de fırsat verecek Ben vazgeçtim
-Oğlum gel buraya hanımı bir memuru fuzuli yere işgal etmekten at içeri.At içeri de aklı başına gelsin
-Memur bey bir hikaye boyu hanım dediniz bana lüften Ayla ya da namı değer hanımiğnesi der misin uyuz oldum zaten
-oğlum uzaklaştır şu hanımı buradan
-Bu arada içeride internet var mı, yazı yayınlamam lazım blogdakiler merak eder sonra
- Blog kim HANIM?
Memur bey hanım gibi hanımların olmadığı bir yere tayini ister
Hanım birkaç gün sonra serbest bırakılır işlemenin örneğini çıkarmadığı için hırs yapar hemen bir kursa yazılır
Tontalak çifte standart uygulamalarına devam eder
Erol bey mi onun keyfi gıcır ki tam gıcırdır
Bu hikayedeki karakterler ve olaylar gerçek hayattan alınmıştır(sadece tahammülsüz memur bey bir kurmacadır)
Devam edecek....
-Gir hanım içeri ,otur önce söyle şikayetin nedir?
-Durun şu paltomu çıkarayım.Ha bir de konuşmaya başlamadan önce bir kahve alabilir miyim.Kahve almadan yazamıyorum da ay konuşamıyorum da.
-olduuu başka bir isteğin(!) var mı?
-çok kibarsınınız istemem kahve yeter, sade olsun lütfen 15 yaşımda şekeri bıraktım da şeker kullanamıyorum.
-hanım hanım sadede gel artık nedir şikayetin
-şey size nasıl hitap etmeliyim,insanlara isimleri ile hitap etmek gibi bir takıntım var da ne bey demeliyim
-offf hanım şikayetine gel artık
-tamam tamam anlatacağım o zaman size memur bey mi diyeyim
-hanımmm
-tamam sustum
-hanım susma şikayetini anlat
-haa doğru ya şikayetim çifte standarta maruz bırakılıyorum memur bey hem de en yakınım tarafından ,artık canıma tak etti.
-Çifte standart mı?Konuyu açar mısınız
-şöyle ki Erol tontalağın yanında hafta da bir kalın kalın kitapları bitiriyor ya ben
-Erol kim
-benim bey
-Tontalak kim
-benim oğlan, ha ne diyordum adam haftada bir kitap bitiyor yani ayda dört hafta var desek ayda dört kitap bitiriyor hem de kalın kalın ,ben ama ben bir sorun kaç kitap okuyorum
-hanım oku sende seni kim tutuyor
-Eray
-hanım Eray kim
-benim oğlan
-senin oğlanın adı tontalak değil miydi
-yok aslında şöyle adı Eray da ben tontalak diyorum
-çıldırtma adamı da devam et hanım
-Tam işlerimi bitirmişim alıyorum bende kitabımı elime,odaya giriyorum.Pencere kenarında ki tekli koltukta ayaklarını uzatmış benim maviş oturuyor.O tekli koltuk benim mavişin yeri söylemiş miydim size
-Maviş kim
-Benim bey
-Hanım devam et,hanım devam et
-Tamam nerede kalmıştım ha benim maviş tam 1 saattir oturmuş kitap okuyor,tontalak ise babasına hiççç karışmıyor kendi halinde oturuyor.Hevesleniyorum sonuçta bende bir insanım bende bilgiye açım.Oturup bir güzel doyurayım diyorum beynimi,fikirlerimi sonra hem ruhuma da iyi gelsin.İkili koltuğunun sağ tarafına geçiyorum söylemiş miydim orası da benim yerim.Kitabın kapağını açıyorum daha tek sayfasını çevirmeye bile nasip olmamışken 'gel anne bıyak onu' diyor.Hatta' uyuncak uynayalım anne' diye de ısrar ediyor.Eraycım biraz okuyayım o zamana kadar babanla oyna olur mu diyorum.Nuh diyor da peygamber demiyor 'hayirrrr anne hayirrr gel nüften' diyor.Sonrada ağlamaya başlıyor.Babası ise kitapları devirmeye devam ediyor bende sonuçta bir insanım kıskançlıktan çatır çatır çatlıyorum
-Hanım sende çocuğun uyuduğunda oku iş mu şimdi bu
-Memur bey siz bilmiyorsunuz tontalak çok az uyur.Sabahın köründe kalkmasına rağmen gece yatar eee o saatten sonra sizde takdir edersiniz ki resmen sızıyorum
-Derdin bu muydu hanım
-Yok nerdeee memur bey tek bu olsa.Bizim yorgun savaşçı televizyon karşısında
-hanım yorgun savaşçı kim
-benim bey
-Allah aşkına devam et
-Ne diyordum he yorgun savaşçı televizyon karşısında uzanır, hastalandığında tontalağın yanında yatabilir hiç sorun değil ama ben öyle miyim lütfen bir sorun
-Sordum say devam et hanım
-Geçenlerde Ağvaya gittik söylemesi ayıp ben git teknenin ucuna otur.Benim bey dedi aslında rüzgar alacaksın Ayla ,üşüyeceksin dedi.
-Hanım konuya gelecek misin?
-Tamam tamam neyse ben git hasta ol.Nasıl üşüyorum ama bir sorun nasıl üşüyorum dişlerim birbirine değiyor.Sonuçta bende bir insanım benimde dinlenmeye ihtiyacım var aldım battaniyemi yastığını uzandım. Dakika 1 gol 1 tontalak yanıma koştu 'kalk anne kalk yatma' dedi. He bu arada benim bey uzanarak televizyon seyrediyor ona hiç ilişmemiş.Hakkını yiyemem benim bey 'annen hasta oğlum gel beraber oynayalım' dedi aslında ı ıhhh Nuh diyor da peygamber demiyor illa bana kalk diyor.Neyse ikna oldu ama bu seferde boyalarını defterini aldı göbeğime oturdu ‘annenin göbeğinde oturup boya yapacağım' dedi o gece vücudum titriyor bir de bir ağırlık geldi oturdu ki hiç sormayın.Artık canıma tak etti memur bey ben farklı bir muamele istemiyorum özel de davranmasın.Sadece evde eşitlik istiyorum memur bey eşitlik hüü hüü hüüüü
-Al şu mendili
-Teşekkür ederim ayy ne güzel mendil eşiniz mi işledi.Hımmm mendili alabilir miyim örnek çıkartırınca söz geri getiririm.Ben sözüne sadık bir insanım
-Hanım al ve bir daha da geri getirme sadece devam et sonra
-Sonrası ne olsun memur bey çalıştığımız için haftasonları güzel bir kahvaltı hazırlıyorum söylemesi ayıp.Oburiks bir başlıyor yemeğe
-Oburiks kim
-Benim bey
-tamam tamam tamam oğlum bana bir ilaç getir
-hayırdır memur bey rahatsızlandınız mı ,yapabileceğim bir şey olursa..
-hayır hanım sadece devam et
-Oburiks bir başlıyor yemeğe 1 saat yiyor rahat rahat salına salına değmeyin keyfine.Ama ben ama ben sorun öyle miyim.Üçüncü lokmadan sonra tontalak arızaya bağlıyor çiğnemeden yutuyorum.Sizde takdir edersiniz ki sonuçta bende bir insanım artık lokmalarımı 20 kere çiğneyip öyle yutmak istiyorum.Hem biliyor musunuz böyle yapınca kilo da almıyormuş insan
-Neyse hanım anladım konuyu gerisini anlatmaya gerek yok,aslında bu şikayet bir ailenin iç işlerine giriyor da neyse imzala bakayım şurayı bir bakalım
-İç işleri haa.Doğru beyinden dayak yiyen hanımları da bu sebepten dolayı şikayetlerinden vazgeçirip saldınız dışarı ertesi gün ölüsünü buldunuz doğru ya
-Hanım kendine gel imzala şurayı
-yok ben vazgeçtim
-Neden vazgeçtin
-Kendi öz oğlumu şikayet edemem ben,hem ohhh anlattım rahatladım ohhh anlattım rahatladım dinlediğiniz için teşekkür ederim
-Günün şakası mısın sen olmaz öyle
-Aaaa zorla mı şikayet ettireceksiniz silinsin kayıtlardan.Hem o daha çocuk annesini tüm gün çok özleyen bir çocuk.Büyünce biliyorum annesine de fırsat verecek Ben vazgeçtim
-Oğlum gel buraya hanımı bir memuru fuzuli yere işgal etmekten at içeri.At içeri de aklı başına gelsin
-Memur bey bir hikaye boyu hanım dediniz bana lüften Ayla ya da namı değer hanımiğnesi der misin uyuz oldum zaten
-oğlum uzaklaştır şu hanımı buradan
-Bu arada içeride internet var mı, yazı yayınlamam lazım blogdakiler merak eder sonra
- Blog kim HANIM?
Memur bey hanım gibi hanımların olmadığı bir yere tayini ister
Hanım birkaç gün sonra serbest bırakılır işlemenin örneğini çıkarmadığı için hırs yapar hemen bir kursa yazılır
Tontalak çifte standart uygulamalarına devam eder
Erol bey mi onun keyfi gıcır ki tam gıcırdır
Bu hikayedeki karakterler ve olaylar gerçek hayattan alınmıştır(sadece tahammülsüz memur bey bir kurmacadır)
Devam edecek....
Salı, Kasım 15, 2011
Böyle bir şeymiş
Fotoğraf Nisan ayından Emirgan korusu
Dedemiz Eray bu hafta daha iyi dedi yüzümde güller açtı.Hızlı ilerliyoruz bir gün de bile birçok kelime öğrenmiş oluyor.Evet bende gözlemliyorum da başka bir gözün böyle söylemesi ne bilim mutlu etti.Yeni kelimelerimiz,kısa cümlelerimiz,uzun cümlelerimiz var ben en çok uzun cümlelerden ziyade yeni kelimeleri seviyorum.Ha bir de her konuda bir fikri var nedense bu hep bizim düşündüğümüzün tersi yönünde oluyor ya neyse
-Baba U dön U dön
-Oğlum U dönemem ki U dönüşü yasak burada
-Dönersin dönersin(kafasını sallayarak)
Kural tanımamazlık da galiba böyle birşeymiş
-Evet beyler faaliyeti açıklıyorum mavişim sen keseceksin ,ben yüzü çizeceğim, Erayım sen de boyayacaksın tamam mı?
-Yokkkkk yaaaaaa
-Erol yok ya mı dedi bana
anneye kafa tutamak da galiba böyle birşeymiş
-Baba bu ne
-Ballı karışım oğlum annenin ballı karışımı,öksürüğe iyi geliyormuş
-Yok benim değil Aylin’in mucize iksiri
-Eray içmek ister misin?
-Ayyy iğrenççççç bu (sadece kokladı içmedi bile)
herşeye burun kıvırmak da galiba böyle bir şey
Anne hararetli bir şekilde bir konu hakkında konuşuyor
-Erol bir sinirlendim bir şey demedim , aslında ben biliyordum da diyeceğimi demedim bla bla bla
-vay vayy vayyyyyy
105 cm boyla anneyle dalga geçmek ahada böyle bir şeymiş
Anne işe geç kalmamak için çarçabuk oğlunu okula bırakmak istemektedir, bir yandan da oğlunu hafifçe hafifçe itmektedir hadi çabuk git çabuk git der gibi lakin yaptığının farkında bile değildir.
-Anne Eray’ı niye ittin
-yok oğlum seni neden iteyim
-Anne ittin,Eray’ı niye ittin
-itmedim oğlum sadece hızlı yürümen için sana yardımcı olmak istedim
-hayır anne ittin peki Eray’ı niye ittin
-haklısın oğlum ittim özür dilerim
-nanam anne
105 cm boyla kocaman yürekli olmak da böyle birşeymiş
Anne ve baba odadayken Eray beyler dvd yi açar ve yarım bardak suyu boca eder.Baba çok kızar ve karı koca bir süreliğine konuşmama kararı alırlar.Annesinin kaşlarını çatmıştır
-Anne,anne,anne
-Efendim
-Gül anne hihihiiii(kahkaha atıyor) büyle gül anne
-Gülmek istemiyorum çünkü sana çok kızdım
-ama gül anne, gel uyuncak (oyuncak)uynayalım
-oyuncak da oynamak istemiyorum.
-Gül anne büyle gül.
-Eray hiç su oraya dökülür mü ?Sen arabaları nasıl izleyeceksin artık düşündün mü?
-bir daha dökmem anne
-inanmıyorum sana,hep yapmam diyorsun tekrar yapıyorsun
-söz anne, ababaları(Arabaları)açsana anne
politika yapmak da galiba böyle bir şeymiş
Eray iki kere öksürür
-anne hilaç ver anne hilaç ver
-Oğlum hasta değilsin ki
-öhööö öhööö yaptım hilaç ver anne,dodoya götür meni
canın tatlı olması da galiba böyle bir şeymiş
Baba hiçbir tümseği kaçırmamaktadır,zaten yolda öyle bir yoldur
-Baba vaş baba vaş(yavaş)
-yol bozuk oğlum
-yol var baba
-yol yok demedim ki yol bozuk oğlum
-vaş baba vaş Eray bıya(boya)yapamıyor
dünyanın sadece kendi etrafında döndüğü zannetmek de galiba böyle bir şeymiş.
Not:Araba koltuğunu artık açabiliyor ve yolda canımızı yiyor.Araba koltuğuna kesinlikle oturmak istemiyor:(Ha birde bir aydır bana genellikle Ayla diyor.Aaa Ayla gelmiş. Gel Ayla uyuncak uynayalım.Ayla öpeyim.Ayla kek ver bana......
Pazartesi, Kasım 14, 2011
İlk hedefimiz....
Sıkıldım ama her hafta her hafta artık faaliyet yapmak istemiyorum dedi babamız. Daha yolun başında su koyuvermek yok çabuk küçük masanın başına geç bundan sonra senin
İlk hedefin çocuğunun faaliyetine yardımcı olmak.İleri....
dedim mecbur kalktı offlaya puflaya.Bu haftaki faaliyet konumuz ‘1’ sayısını öğreniyoruz idi 1 ile ne yapılabilir diye makineye çamaşır atarken, ütü yaparken ,çorba karıştırırken düşündüm, düşündüm, düşündüm ahaaa buldum dedim.
1 rakamını çizip kes yapıştır yapılabilir, pamuklarla içi doldurulabilir, incik boncukla süslenebilir dedim sonra baklagillerin olduğu rafa takıldı gözüm.Neden baklagilleri kullanmıyoruz.Hem baklagillerin ne olduğunu öğrenir bunun üzerine konuşuruz hem de faaliyetimizi gerçekleştir bir taşla iki kuşu severiz dedim. Hay demez olaydım.Ev battı, tontalak arızaya bağladı.Çünkü o baklagilleri kamyona yükledi,boşaltı bir ara yağmur yağıyor dedi hepsini odaya saçtı,tansiyonum düştü bir ara çıktı:) sıkça gel oğlum iki mercimek de sen yapıştır dedim sonuçta bir faaliyet öyle böyle bitti.
Gerekli malzemeler;kırmızı fon kağıdı, yapıştırıcı, fasulye,kırmızı mercimek,yeşil mercimek (kusura bakmayın evde nohut kalmamış benim adam da gitmedi markete siz nohutta ekleyebilirsiniz),bolca sabır, biraz anlayış,biraz çocuk ruhu, epeyce hayal gücü.
Beyaz bir kağıda 1 rakamını çizip kesiyorsunuz, fon kağıdına 1 rakamını yapıştırıyorsunuz sonra da baklagillerle 1 rakamının içini dolduruyorsunuz. Ev bu arada batarken devreye bolca sabır ve anlayış giriyor.Çocuğunuzun onlarla oynarken ne kadar mutlu olduğunu görüp bir çocuğu mutlu etmek aslında ne kadar kolay diyorsunuz keşke mutsuz olanlara azcık çocuk ruhu üfleyebilsek diye içinizden geçiriyorsunuz ve mercimeklerle yağmur yağdırdığında dizlerinizi dövmeyip neyse ki çocuğumun bir hayal gücü var diye şükrediyorsunuz.
Efendim bir faaliyetimizin daha sonuna geldik repliğini söylemeden önce epey bir ders yükümüz var bizim o yüzden bazılarını eğlenceye dönüştürmemiz lazım tontalağımın sıkılmaması için.Yeni terapist verdi dünya dolu evrak, ödev, eski terapistin verdiği eğitim kartları, her hafta faaliyet bir de artık başka ödevler de veriliyor. Mesela dün akşam ki konumuz çantaların işlevleri hakkında konuşun..Sonra görünmeyen bir bezin içine bir eşya saklayın(lego, oyuncak araba gibi)sonra dokundurup bilmesini isteyin.Sonra yer değiştirin.Biz tontalak ile saklayıp babasının bilmesini istediğimizde tontalak babası dokunmadan önce
-Baba içinde ababa var ababa(araba) dedi:)
-Oğlum ama söylemeyeceksin baban bilecek dediğim de
-Nanam anne dedi de sonra yine
-baba içinde kumanda var kumanda:)
Sonra babasıyla oturup bir çanta resmini boyadılar.Haftaya eğlenceli bir faaliyet bulmam lazım yok yok tontalağın sıkılmaması için değil(o eğlenecek bir şey buluyor nasılsa) babamızın sıkılmaması için.....
Ne diyoruz efendim bir sonra ki faaliyetimizde görüşmek umuduyla esen kalın ve bizi izlemeye devam edin.
Not:)Tontalak aslında 1 den 10 a kadar biliyor.Hatta ingilizce van,to,tiri diyor:)Pazar günü babasına topu göstererek İt is a pop(top) dedi.Şaşırdık,demek ki İngilizce derslerinde yarım yamalak da olsa birşeyler öğreniyor.
İlk hedefin çocuğunun faaliyetine yardımcı olmak.İleri....
dedim mecbur kalktı offlaya puflaya.Bu haftaki faaliyet konumuz ‘1’ sayısını öğreniyoruz idi 1 ile ne yapılabilir diye makineye çamaşır atarken, ütü yaparken ,çorba karıştırırken düşündüm, düşündüm, düşündüm ahaaa buldum dedim.
1 rakamını çizip kes yapıştır yapılabilir, pamuklarla içi doldurulabilir, incik boncukla süslenebilir dedim sonra baklagillerin olduğu rafa takıldı gözüm.Neden baklagilleri kullanmıyoruz.Hem baklagillerin ne olduğunu öğrenir bunun üzerine konuşuruz hem de faaliyetimizi gerçekleştir bir taşla iki kuşu severiz dedim. Hay demez olaydım.Ev battı, tontalak arızaya bağladı.Çünkü o baklagilleri kamyona yükledi,boşaltı bir ara yağmur yağıyor dedi hepsini odaya saçtı,tansiyonum düştü bir ara çıktı:) sıkça gel oğlum iki mercimek de sen yapıştır dedim sonuçta bir faaliyet öyle böyle bitti.
Gerekli malzemeler;kırmızı fon kağıdı, yapıştırıcı, fasulye,kırmızı mercimek,yeşil mercimek (kusura bakmayın evde nohut kalmamış benim adam da gitmedi markete siz nohutta ekleyebilirsiniz),bolca sabır, biraz anlayış,biraz çocuk ruhu, epeyce hayal gücü.
Beyaz bir kağıda 1 rakamını çizip kesiyorsunuz, fon kağıdına 1 rakamını yapıştırıyorsunuz sonra da baklagillerle 1 rakamının içini dolduruyorsunuz. Ev bu arada batarken devreye bolca sabır ve anlayış giriyor.Çocuğunuzun onlarla oynarken ne kadar mutlu olduğunu görüp bir çocuğu mutlu etmek aslında ne kadar kolay diyorsunuz keşke mutsuz olanlara azcık çocuk ruhu üfleyebilsek diye içinizden geçiriyorsunuz ve mercimeklerle yağmur yağdırdığında dizlerinizi dövmeyip neyse ki çocuğumun bir hayal gücü var diye şükrediyorsunuz.
Efendim bir faaliyetimizin daha sonuna geldik repliğini söylemeden önce epey bir ders yükümüz var bizim o yüzden bazılarını eğlenceye dönüştürmemiz lazım tontalağımın sıkılmaması için.Yeni terapist verdi dünya dolu evrak, ödev, eski terapistin verdiği eğitim kartları, her hafta faaliyet bir de artık başka ödevler de veriliyor. Mesela dün akşam ki konumuz çantaların işlevleri hakkında konuşun..Sonra görünmeyen bir bezin içine bir eşya saklayın(lego, oyuncak araba gibi)sonra dokundurup bilmesini isteyin.Sonra yer değiştirin.Biz tontalak ile saklayıp babasının bilmesini istediğimizde tontalak babası dokunmadan önce
-Baba içinde ababa var ababa(araba) dedi:)
-Oğlum ama söylemeyeceksin baban bilecek dediğim de
-Nanam anne dedi de sonra yine
-baba içinde kumanda var kumanda:)
Sonra babasıyla oturup bir çanta resmini boyadılar.Haftaya eğlenceli bir faaliyet bulmam lazım yok yok tontalağın sıkılmaması için değil(o eğlenecek bir şey buluyor nasılsa) babamızın sıkılmaması için.....
Ne diyoruz efendim bir sonra ki faaliyetimizde görüşmek umuduyla esen kalın ve bizi izlemeye devam edin.
Not:)Tontalak aslında 1 den 10 a kadar biliyor.Hatta ingilizce van,to,tiri diyor:)Pazar günü babasına topu göstererek İt is a pop(top) dedi.Şaşırdık,demek ki İngilizce derslerinde yarım yamalak da olsa birşeyler öğreniyor.
Cuma, Kasım 11, 2011
Aman canım çocuk bu sonuçta
Bir bayram sabahı baba herzaman ki gibi erkenden kalktı parmak uçlarında yürüyerek evden çıktı.Maksat oğluna yakalanmamaktı.Fedakar anamız da erkenden kalktı parmak uçlarında yürüyerek oğlunun çantasını hazırladı.Maksat bayram sabahı anacağının hazırladığı mükellef kahvaltıya geç kalmamaktı.Giyinip kuşandılar, kokularını sürdüler annesinin kapısına dayandılar ayy kapıyı çaldılar.Mutfaktan öyle kokular geliyordu ki bayramlaşmayı unutup ıspanaklı böreği mutfaktan salondaki masaya kaçırdılar.Haa bayram di mi diyerek annecikle babacığın bir de evin özgür kızının bayramını kutladılar.Annesi damadına
-Aaaaa oğlum tosunumu bayram namazına götürmedin mi dedi
Tosun başka şeylerle uğraşsa da radarlar her daim açık,bir hışımla
-Aaaa baba meni mamiye(camiye)neden götürmedin dedi
-Oğlum en son götürdüğümde neler yaptığını hatırlıyorsun dimi
-ı ıhh baba men mami neden (dudaklar büzüşük halde,ağlamaklı ses tonu)
-söz oğlum seni 5 sene sonra getireceğim tamam mı?
artık beşten ne anladıysa elini beş beş beş yapıp odada koştu sevinç çığlıkları attı
-anne beş beş beş
-evet oğlum beş yıl sonra getirecekmiş dimi baban
-hı hııı
Ayyy ne kadar vicdansız bir baba dediğinizi duyar gibiyim.Aaaa lütfen benim kahramanıma öyle demeyin kahramanız olan baba da kendince haklıydı.Peşin hüküm vermeden önce bir okuyun dimi?
Herşey 2011 Ağustos ayında babamızın babasının yani dedemizin akşam namazına gitmek istemesiyle başladı.Çocuğun annesine tosunumla ben camiye gitmek istiyorum dedi. Anne liste meraklısı bir kadın ya anlıyor kayınpederini sonuçta.Oğluyla yapılacaklar listesi vardı ya elbette dedelerin de olabilir haliyle dedi de uyarmak da onun hakkı
-baba durmaz,huzursuzluk yapar sen bilirsin ama
-yok yok büyüdü durur
-peki uyarmadın deme de
kaşla gözle kahramanız babaya sen de git denir,evin üç erkeği bilinmeye doğru ay camiye doğru yol alır.Fedakar anamız kayınvalidesin camının önünde kemirgen bir aileden gelmese de tırnaklarını kemirmekle meşguldur.Ya namaza durduklarında kapıdan çıkarsa ya şöyle olursa ya böyle olursa diye hikayelerin birini yazar birini kaldırır
zırrrrr sesine hemen kapıya koşar,Allahtan akşam namazıdır da kısa sürmüştür.Oğultoşun yüzünde güller açmaktadır henüz okul,terapi gibi kavramlar hayatlarına girmediği için sadece anne mami anne mami demektedir.Babamız
-Bu oğlun var ya bu oğlun(böyle durumlarda sadece benim oğlum) rezil etti bizi
-aaa ne yaptı ki
-neler yapmadı ki....Tam namaza başladık, namaz kılanların arasında koştu kollarını iki yana açıp avazı çıktığı kadar aaaaaa diye bağırdı.
-Aman canım çocuk bu sonuçta(gür bir ses tonuyla)
-Dur bitmedi Allah günah yazmasın bir gözümle takip ettim,paçama sarıldı baba baba diye
-Aman canım çocuk bu sonuçta( gür sesten bir tık aşağıda bir ses tonuyla)
-Dur bitmedi secdeye gidenlere kalk abi kalk diye bağırdı,adamları kaldırmaya çalıştı
-hııı aman canım çocuk bu sonuçta(artık cılız bir ses tonuyla)
-Durrr bitmedi secdedeyken adamın birinin sırtına atladı,atçılık oynamak istedi
Annede ses yokk hatta
the person you have called can not reached at the moment please try again later
-Aaaaa oğlum tosunumu bayram namazına götürmedin mi dedi
Tosun başka şeylerle uğraşsa da radarlar her daim açık,bir hışımla
-Aaaa baba meni mamiye(camiye)neden götürmedin dedi
-Oğlum en son götürdüğümde neler yaptığını hatırlıyorsun dimi
-ı ıhh baba men mami neden (dudaklar büzüşük halde,ağlamaklı ses tonu)
-söz oğlum seni 5 sene sonra getireceğim tamam mı?
artık beşten ne anladıysa elini beş beş beş yapıp odada koştu sevinç çığlıkları attı
-anne beş beş beş
-evet oğlum beş yıl sonra getirecekmiş dimi baban
-hı hııı
Ayyy ne kadar vicdansız bir baba dediğinizi duyar gibiyim.Aaaa lütfen benim kahramanıma öyle demeyin kahramanız olan baba da kendince haklıydı.Peşin hüküm vermeden önce bir okuyun dimi?
Herşey 2011 Ağustos ayında babamızın babasının yani dedemizin akşam namazına gitmek istemesiyle başladı.Çocuğun annesine tosunumla ben camiye gitmek istiyorum dedi. Anne liste meraklısı bir kadın ya anlıyor kayınpederini sonuçta.Oğluyla yapılacaklar listesi vardı ya elbette dedelerin de olabilir haliyle dedi de uyarmak da onun hakkı
-baba durmaz,huzursuzluk yapar sen bilirsin ama
-yok yok büyüdü durur
-peki uyarmadın deme de
kaşla gözle kahramanız babaya sen de git denir,evin üç erkeği bilinmeye doğru ay camiye doğru yol alır.Fedakar anamız kayınvalidesin camının önünde kemirgen bir aileden gelmese de tırnaklarını kemirmekle meşguldur.Ya namaza durduklarında kapıdan çıkarsa ya şöyle olursa ya böyle olursa diye hikayelerin birini yazar birini kaldırır
zırrrrr sesine hemen kapıya koşar,Allahtan akşam namazıdır da kısa sürmüştür.Oğultoşun yüzünde güller açmaktadır henüz okul,terapi gibi kavramlar hayatlarına girmediği için sadece anne mami anne mami demektedir.Babamız
-Bu oğlun var ya bu oğlun(böyle durumlarda sadece benim oğlum) rezil etti bizi
-aaa ne yaptı ki
-neler yapmadı ki....Tam namaza başladık, namaz kılanların arasında koştu kollarını iki yana açıp avazı çıktığı kadar aaaaaa diye bağırdı.
-Aman canım çocuk bu sonuçta(gür bir ses tonuyla)
-Dur bitmedi Allah günah yazmasın bir gözümle takip ettim,paçama sarıldı baba baba diye
-Aman canım çocuk bu sonuçta( gür sesten bir tık aşağıda bir ses tonuyla)
-Dur bitmedi secdeye gidenlere kalk abi kalk diye bağırdı,adamları kaldırmaya çalıştı
-hııı aman canım çocuk bu sonuçta(artık cılız bir ses tonuyla)
-Durrr bitmedi secdedeyken adamın birinin sırtına atladı,atçılık oynamak istedi
Annede ses yokk hatta
the person you have called can not reached at the moment please try again later
Eksiklik hissi
Bir süredir peşimde bu his.Tanımlayamadım önceleri sonra sonra belli etti kendini.Birşeyleri sanki eksik yapıyormuşum gibi, tamamlanmamışım işlerim var sanki.Utanmasam checklist hazırlayacağım buzdolabına, işyerimdeki bilgisayarıma, arabanın bir kenarına ...
Erayın çantasını hazırla, kahvaltısını arabada yedirmek için çantaya koy ,çocuğunu ve yedek kıyafetlerini hazırla buzdolabındaki listeye bir tike
Arabada kahvaltısını ettir sonra kartların üzerinden geç arabadaki listeye bir tike,
Müşterilerini ara, dırdırlarını dinle,eğitim dosyasını güncelle vs. bilgisayarın üzerindeki listeye bir tike
İşyerinden çık,alışveriş yap,annenin evine git çocuğunu oradan al bilmem kaç km yol tep arabadaki listeye bir tike
Çamaşır at,ütü yap,mutfağı topla,ev temizle, faaliyet yap buzdolabındaki listeye koca bir tike
Evden çıkarken hep kontrol ederdim camı,kapıyı,ocağı... lakin bu sefer çok başka. Kapıyı kilitlemeden önce uzun uzun bakıyorum bu his en çok o zaman belli ediyor kendini.Uzun uzun boşluğa bakıyorum,bakıyorum ama göremiyorum sanki , duyuyorum ama dinlemiyormuşum gibi, ev dile gelip birşeyler fısıldayacak misali...Son bir hışımla kapı önünde kendimi kontrol ediyorum evde yüreğimi, ruhumu,kolumu,bacağımı mı bıraktım acaba ki der gibi.O boşluğu doldurmak adına zihin sürekli seyir halinde haliyle çok yoruyor beni
Uyumadım düşündüm, yemek yedim düşündüm, yürüdüm düşündüm,metroda kalabalığa karıştım düşündüm, Leventte yıllardır köşe başında parfüm satan adamı gördüm düşündüm,otobüse bindim düşündüm,bu akşam hava ne kadar serin dedim sonra yine düşündüm.Annemin bahçesinde karanlıkta çok düşündüm...Nedenini galiba biliyorum
Hayat insanı ne kadar çok yoruyor derler ya hani yok insanlar ne kadar çok yoruyor birbirini,hayatı zorlaştırmaK adına yemin etmişler sanki.Ama bilerek ama bilmeyerek,ama farkında olarak ama farkında olmayarak bir şekilde yoruyorlar kendilerini.
Bir konuda çözüm bu kadar basit iken bu çözümsüzlük ya da hayatı zorlaştırmak niye diye haykırmak istedim bir an. Hatta heyyyyt be dünyaya kaç kere daha geleceğiz ki diyip yumruğumu masaya vurmak. Yapamadım değil bilerek yapmadım,nasılsa cümlelerim hedefini bulamadan savrulacaktı yine her bir tarafa..Söz vermiştim kendime lakin gözyaşlarıma engel olamadım
Perşembe, Kasım 10, 2011
Patates baskısından çerçeve
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünün 73’üncü yılında tontalağım ve biz faaliyetimizle anmak istedik. Bu haftadaki faaliyetimizi çerçeve yapıp Atatürk'ümüzün fotoğrafını koyduk.
Ben her zamanki gibi evin erkeklerini küçük masada topladım ve faaliyeti açıkladım.Karton kesilip çerçeve haline getirilecek krepe kağıdı ile sarılıp incik boncukla süslenecek.Yok bu sefer tontalaktan gelmedi itiraz, babamız benim başka bir fikrim var diyerek faaliyeti dinamitledi.Karton kesilip boyanacak ve patates baskısıyla süslenecek dedi. Ama ben öyle tasarlamamıştım dedim kırgın bir ses tonuyla , babamız faaliyetin beyni bu sefer ben olacağım ben dedi elini masaya vurdu ve nihahaha şeklinde kötü bir gülüş patlattı.Daha fazla itiraz etmedim önceki senelerden tecrübeme dayanarak ne kadar mızıkçı olduğunu biliyordum.Tüm oyunlarda mızıkçılık yapar ,yenilince çamura yatar,kendi istediği gibi olmayınca tamam ben çekiliyorum siz bildiğiniz gibi yapın der biliyorum adamın huyunu kabul ettim. Yani çocuğum faaliyetinde babasız kalmasın diye fedakar bir ananın yapacağı gibi kendi faaliyetimden vazgeçtim.
Neyse konuyu daha fazla uzatmadan malzemeleri sayalım fotoğraf büyüklüğünde bir karton, patates, sulu boya,turuncu fon kağıdı,yapıştırıcı hepsi bu kadar.Kartonun ortasını kesiyoruz.Biz turuncu rengi tercih ettik, kartonu turuncu sulu boya ile boyadık.Erol patateslerden kalp ve çiçek motifi kesti.Kalp sevgimizi,çiçek ise Atatürk’e saygımızı ifade etsin dedi.Karton kuruyunca patatesler boyanıp kartona baskı yaptık.Sonra fotoğrafı yapıştırdık.Çerçevenin arkasındaki kötü görüntüyü yok etmek içinde turuncu fon kağıdı ile çerçevenin arkasını kapladık.Yine bir faaliyetimizin böylece sonuna geldik
Bir dahaki hafta yeni faaliyetlerde buluşmak üzere esen kalın:)
NoT:Cuma akşamı kocaman bir zarf onun içinde 5 adet küçük zarflar vardı.Not yazmışlar arefe gününden başlayanarak her gün bir tanesi açılacak.Açtıkca içinden küçük süprizler çıktı şeker,balon gibi ama yanında mutlaka bir adet ödev.Ya boya ya davranış tablosu vs. vs.Bayramda da bu kadar ödev verilmez ki canım:)Şaka bir yana bu tatil Eray'a yaradı bolca el kasları için makasla kağıt kestik ya da ellerimizde kağıt parçaladık, resim çizdik hepimize çok iyi geldi.
Erol çağırır birazdan bahçeye.10 yıldır bu şirketteyim her 10 Kasımda tüm şirket bahçede 09,00 da buluşur,saygı duruşu için.
Cuma, Kasım 04, 2011
Fark
Konuşma terapistimizi değiştirdik, dün ilk görüşmemizi yaptık. Şimdi ki gittiğimiz doktor daha önce pedagogmuş şu an sadece konuşma-ses terapistliği yapıyor. Bilerek öyle istedim. Konuşma terapisi alırken aklımda bir sürü soru var onlardan da faydalanayım dedim.Bir taşla iki kuş yani.....
Bu aralar sorunlarımız var okulla aslında öğretmenizle.Eray daha önce başka bir sınıftaydı ve eve hiç şikayet gelmedi. Öğretmenimiz zaten çocuk sevgisiyle dolu bir insan.Hep Eray iyi daha iyi olacak derdi.Öğrencileri hakkında konuşurken sanki öğrencilerinin annesi olduğunu düşünürdüm.Sürekli bilgilendirirdi ,bunu yaparken görev olduğu için değil isteyerek yapar bunu karşısındaki insana hissettirdi.Bir şey yanlış ya da eksik mi üslubuna çok dikkat ederdi.Mavi gözlerinin içi çocuklarıyla ilgilenirken ışıldardı ben bunu görürdüm.Kısaca çocuğum öğretmeninin yanındayken gözüm arkada kalmazdı.
Ahretliğim der eğer bir kişi hakkında iyi şeyler hissetmiyorsan sana inanırım,senin hislerine çok güvenirim.Bu yeni öğretmen beni mutsuz ediyor.Yeni öğretmen dediğime bakmayın aslında Eray’ın ilk öğretmeni buydu,ilk gördüğüm saniyeden itibaren negatif elektrik alıyorum kendisinden.Eray’ı tanımasının ilk yarım saati içinde hiperaktif olduğunu bana ima etti, önemsemedim sonuçta kendisi bu konuda otorite değil.Oğlumla uğraşmak istemediği için başka sınıfa gönderdi bir süreliğine. Pazartesi kendi sınıfına geçince tekrar her gün şikayet içeren notlar geldi.Sürekli bizlere birşeyleri ispat etme çabası içinde.
İki gün önce telefonda konuşurken benim otoritemi kabul etmiyor, sürekli itiraz ediyor dedi. Faaliyetlere katılmıyor,zaten onun sınıfına geçtiğinden beri eve faaliyet de gelmiyor. Konuşmanın bütününü yazmayacağım çünkü saçma sapan bir konuşmaydı.İlk günden beri belli bu kadın Eray’ı kendi sınıfında istemiyor bu çok belli.Sebepte hareketli olması.Her lafının başı Eray çok hareketli, zorlanıyorum.
Bende bazı müşterilerde çok zorlanıyorum ama küçük bir kız çocuğu gibi mızmızlanmıyorum.Sürekli ekşimik bir suratla geziyor,kesinlikle güldüğünü görmedim. Diğer öğretmeni kapıda iki kollarını açardı Eray onu görünce koşardı öğretmeni yavrum mu gelmiş derdi. Aynısı yapsın istemiyorum ama görür görmez insan çocuğa hafif bir tebessüm edemez mi? Mahkeme duvarı gibi bir yüz.Erol çok haklıymışsın dedi bana geçen gün bu öğretmen ile hissettiklerin ile ilgili duygusal yaklaştığını düşünüyordum ama tespitlerinde çok haklıymışsın.Bu da mesleğini sevmemekten ileri geliyor bence diye de devam etti.
Dün öyle bir yol teptikti sabah 08,30 da yoldaydık işe 14,00 geldim en iyi olsun diye.17,00 de eski öğretmeni aradı nasıldı terapiniz dedi.Biliyordum zaten arayacağını çünkü öyle ilgili bir kadın.Diğeri mi asla aramaz, sormaz,ilgilenmez çevresinde Eray olmasında.Dertleştik iki arkadaş gibi yarım saat konuştuk.Lafa başladı çok üzgünüm Erayımdan ayrıldığım için dedi, çok özlüyorum.Evlat sevgisini bilmiyorum sadece tahmin ediyorum sanki evladımdan ayrılmış gibi bir ruh halimdeyim.Sizin gibi bir veliyi de kaybettiğime çok üzüldüm biliyor musunuz? dedi ağlamaya başladım öğretmeni de üzdüm. İki insan arasında bu kadar mı fark olur.Şimdi ki öğretmende ruhen çocuğumun güvende olmadığını düşünüyorum.
Dün terapiste anlattım herşeyi. Eğer Öykü(diğer terapistimiz olur kendisi, şimdiki doktor eski doktorumuzu iyi tanıyor)çocuğunuzda dikkat eksikliği yada problem yok dediyse endişelenmeyin ben Öyküye çok güvenirim dedi.Öykü çok iyi bir doktordur. Bence ortadaki sorun öğretmenin otoritesini kullanamamasında, Eray sadece bu durumu anlıyor,nabza göre şerbet veriyor,öğretmenin telefonu bana verin kendisiyle görüşeceğim dedi.Bu terapist o kadar ilgili ki herşeyle çok şaşırdım.Yeni ödevler verdi.Annaneyi ve babaanneyi tanımak istedi onlara da anlatacaklarım var onlara da ödevler vereceğim bir hafta birini,diğer hafta birini getirin,gelirler mi diye de sordu Kadın daha bizim aileyi tanımıyor:)Sadece hı hıı gelirler dedim:)Bayram olduğu için 17 kasıma randevu verdi.
Şu an beklemedeyiz, bu durum böyle devam ederse harekete geçeceğiz,bizde kendi tespitlerimizi öğretmenimizle paylaşacağız.
Mutlu bayramlar herkese.
Not:Benim otoritemi kabul etmiyor, laf dinlemiyor bu konuda ne yapacaksınız dediğinde hayret ettim,kalakaldım telefonda.Ben kendime düşen görevi yapıp doktora danışınıp nasıl davranmamız gerektiğini öğreniyorum.Erol keşke bu konuda siz ne yapacaksınız diye sorsaydı ya dedi. Doğru ben çocuğumu sadece okula iki pul yapıştırsın bunu öğrensin diye göndermiyorum.
Çarşamba, Kasım 02, 2011
Güneşi Gördük
Güneşin gücüne gitmez inşallah aslında sevmem ben güneşi, yaz ayı gelmeye yakın söylenmeye başlarım.Güneş sanki tüm enerjimi bir vakum gibi vücudumdan çeker alır.Sonbahar geldiğinde ise derin bir ohhh çekerim. Şükür bu yazı da atlattık diye.Ama artık eskisi kadar emin değilim bu duygularımdan yani tontalağım kreşe başladığından beri,sabah 07,00 olmadan sabahın o soğuğun da çıktığımızda canım acıdığından beri,dolu dolu parklarda oynayamadığından beri,soğuklarla birlikte hastalıkların arttığından beri.....
Projenin beyni olarak ya faaliyet uydururum ya da bloglardan bakarım. Okul öncesinde etkinlik blogunda bu faaliyeti gördüğüm de tontalağım bayılacak dedim öylede oldu.Kayıtlara geçmeli itiraz etmeden, sıkılmadan, kriz yaratmadan yaptığı ilk faaliyet diyebiliriz bu güneş için. Faaliyet yapılacak akşam küçük masa buluşma yerimiz.Ben yani projenin beyni işbölümünü açıklarım.Hadi beylerrrrr hareketlenin biraz diyerek ellerimi çırpar evin erkeklerine canlılık katarım.Bu güneşi yaparken mesela tontalağım sen boyama işlerini yapacaksın, mavişim sen kesme işlerini halledeceksin, bende güneşin yüzünü çizeceğim dedim.
Erol yemek tabağını alıp beyaz fon kağıdına bir daire çizip kesti.Tontalağım o daireyi sarı guaj boya ile boyadı. Sonra turuncu renkli bir fon kağıdına tontalağım parmak boyası ile 6 el izini bıraktı.Sonra Erol o el izlerini kesti ve güneşe yapıştırdı.Sonra sıra bana geldi. Erol çizme konusundaki kabiliyetimi(!)bildiği için bırak ben yapayım dedi,izin vermedim. Çünkü sadece projenin beyni olarak ya da ufak tefek işler yapmak istemiyorum dedim. Bana fırsat verilmez ise ben kendimi nasıl geliştireceğim diye de söylendim.Ben artık cin Ali çizmekten öteye gitmek istiyordum. O gazla çizdim bittiğinde ayy ağzı çok küçük olmuş ayy olmadı dedim kendi kendime.Sonra Erol gördü suratını sallandırdı bir çocuk gibi, ben sana yapayım dedim ama bak hiç olmuş mu diye kabiliyetimi(!) yerden yere vurdu.
Ben ilk deneme için fena sayılmaz,bundan sonrakin de daha iyi olur demesini beklerdim.Küstüm bir yarım saat köşeme çekildim.Balık hafızalı olduğum için hemen unuttum.Bakıyorum da güneşe o kadar da yüzü kötü olmamış di mi? Yani azcık kötü olmuş:)Aslında boyalarım kötüydü bir de azcık yerim dardı....
Babamızın o akşam performansı süperdi:)Eray boya yaparken oğlum sanatçı elinden daha çok boyacı eli var sende dedi. Kesinlikle bu yoruma katılmıyorum .Fotoğrafa bakıyorum, bakıyorum, bakıyorum kesinlikle sanatçı ruhu fışkırıyor:)çocuğumdan.
Bana müsade insan yüzü, kuş yüzü, güneş yüzü konusunda çalışma yapmam lazım.Ne diyorduk bir daha ki faaliyetimizde görüşmek üzere efendim esen kalın
Buzdolabında ki yerini aldı bile,o magnet mi o da güneşin tokası olsun:)Bu öğlen unutmadan küçük bir magnet alayım....
Salı, Kasım 01, 2011
Beynime işlemişti resmen
Her sabah okulun kapısına kadar gidiyorum oğlumla, öğretmenine teslim etmeden önce hep aynı diyalog
-Eraycım yemekleri ye olur mu?
-nanam anne
-tontalağım çişini tutma olur mu, çiş geldiğinde öğretmenine söyle
-nanam anne
-öğretmenini üzme olur mu
-nanam anne
Konuşmayı uzatmamak için bye bye anne bir daha gel diyor. Yani sıkılıyor bu cümlelerden okulun kapısından beni çarçabuk kışkışlıyor. Önce tabii öpüp kokluyor. Her seferinde engel olamayıp gülüyorum ‘bir daha gel anne.
Oğluma yaptığımın aynısı annem yapardı bana vakti zamanında.Dün o anlar geldi aklıma kendi kendime yol boyu işe gidene kadar tebessüm ettim.Her dönem ama her dönem annem bulurdu bir tembih cümlesi ve her gün o cümleleri duymaktan nefret ederdim.Neler mi bir bakalım.
Annem ev kadınıydı*o yüzden ben hiç kreşe gitmedim(fonda acıların çocuğu çalıyor).
İlkokula gittiğimde sadece okulun bir iki günü annem benimle okula gelmişti.Ondan sonra okula hep kendim gittim.Okul eve çok yakındı mahalleden arkadaşlarla birlikte o mini mini bedenlerimizle gavur ölüsü gibi çantalarla okula giderdik.Herşey o vakitler çok rahat ve kolaydı.Çocuğumu yolladım yollarda acaba başına bir iş gelir mi diye kaygılanılmazdı.Yine de her sabah okula gitmeden kapı önünde aynı cümleyi kurardı annem ‘Yabancılarla konuşma, bir şey alma, onlarla gitme’ beynimi işlemişti resmen.
Ortaokulum eve biraz uzaktı cadde geçiyorduk.Çok şanslıydım çok güzel bir yerde okudum.Denize sıfır bir okulda.Resim hocamız balıkçılara ,gemilere baktırıp resim yapmamızı isterdi. Yalnız mı kalmak istiyorum hemen bahçeye kaçar sote bir banka oturur denizi seyrederdim.Mezuniyet balomuz bile o bahçede olmuştu hatta aileden olmayan bir erkekle yani Orçunla (sınıf arkadaşım) ilk kez o baloda dans etmiştim. Belime kadar saçlarım vardı benim kuaför bunlardan pek bir şey olmaz diyip balık sırtı örmüştü sesimi çıkaramamıştım halbuki hep düz olan saçlarımı ben bukle bukle istemiştim. Aman neyse ne anlatıyordum ben annem her sabah yine kapı önünde aynı cümleyi kullanırdı ‘caddeye geçerken dikkat et,sakın geç kalıyorum diye kırmızı ışıkta geçme’ beynime işlemişti resmen.
Lisem eve çokkk uzaktı.Annem liseye kayıt olacağım ay rahatsızlandı,hastaneye yattı babam başında bekledi hastanelerde. Kuzenim ilgilendi kayıt işleriyle kendi okuluna yaptırdı benim kaydımı bizim semtimize çok uzaktı. Sabahın köründe kalkardı canım annem mükellef bir kahvaltı ettirirdi.O zamanlar mavi kart vardı dıttdıt sesi henüz hayatımıza girmemişti. Ne kadar binersen bin mavi kart bitmezdi:)Şoföre gösterip geçerdik sıkıldık mı inerdik ,bir durak sonra tekrar binerdik.O vakitler kapkaç olayları dönüyordu ya haberlerde her sabah okula gitmeden kapının önünde hep aynı cümleyi söylerdi annem ‘Ayla otobüslerde çantana dikkat et, yolda çantanı mı kaptılar bırak sakın bırakmamazlık yapma senden başka hiçbirşey önemli değil’ beynime işlemişti resmen.....
Üniversite yıllarım çok güzel geçti benim.Keşke bu cümleyi annem için de kurabilseydim. O zamanlar pek cep telefonu hayatımıza girmemişti ancak çalışan insanlar alabilirdi.Annem okulda olaylar çıkınca kaygılanırdı, çok merak ederdi. Babam yeni cep telefonu almıştı siftah bile yapmadan annem benim çantama koymuştu babam şaşırmıştı. Hatta babama kızdı senin iş telefonun var ben bu kıza nasıl ulaşacağım.Arkadaşlarımın yanında cep telefonu taşımaktan utanırdım zaten çıkarmazdım. Bir gün telefon çaldı arkadaş Ayla bu ses senden mi geliyor dedi, evet senin çantandan geliyor dedi arayan tabiki annemdi.Arkadaş öyle bir ağzını eğritti ki cep telefonu mu aldın sen dedi..Şey benim değil, babamın(yalan değil sonuçta), annem şey gak guk şey....Öğrendim sonradan haki yeşili bir palto ve boyna eşarp bağlamakla olmuyormuş bu işler.(eminim o arkadaş şimdi ıpad kullanıyordur)Ha arayan annem demiştim ya gün ortası haber bülteni gibiydi kendisi
-Ayla şurada olay çıkmış okul karışmış,iyi misin?
-Yahu anne arama bizim orayla alakamız bile yok bize çok uzak merak etme
Hatta bir ara işi abartmıştı.(Gün ortası haber bülteni gibi demiştim ya)
-Ayla kızım korkma bir şey diyeceğim sana
-Söyle anne
-Ahmet Taner Kışlalı öldürüldü
Dondum kaldım resmen o günü unutamam ayy ben ne çok üzülmüştüm.
Annem her sabah kapı önünde aynı cümleyi kurardı.’okulda lüften kızım olaylara karışma,senin görevin şu an okumak’ beynime işlemişti resmen.....
Bu cümlelerden çok sıkılırdım o vakitler ama yinede ben masumum bu cümleleri kurmak için anne olmak lazımmış ya inanın bilmiyordum
-Eray okulda yemeği bitir oğlum tamam mı?
-nanam anne
-Erayyyy
-bye bye anne bir daha gel
Oğlumun beynine işledi resmen:)
*Annem evde çalıştı,örgü makinesi vardı örgü kazaklar,pantalonlar yapar satardı.Örgü makinesi kırılınca kazak işledi mesela.Hiç durmadı hiç.O kazandığı parayla bizi sinemaya,tiyatroya götürürdü.Mutfak masrafını çıkarırdı çok çalışkan kadındır çok.Allah bin kere hatta milyon kere razı olsun senden
-Eraycım yemekleri ye olur mu?
-nanam anne
-tontalağım çişini tutma olur mu, çiş geldiğinde öğretmenine söyle
-nanam anne
-öğretmenini üzme olur mu
-nanam anne
Konuşmayı uzatmamak için bye bye anne bir daha gel diyor. Yani sıkılıyor bu cümlelerden okulun kapısından beni çarçabuk kışkışlıyor. Önce tabii öpüp kokluyor. Her seferinde engel olamayıp gülüyorum ‘bir daha gel anne.
Oğluma yaptığımın aynısı annem yapardı bana vakti zamanında.Dün o anlar geldi aklıma kendi kendime yol boyu işe gidene kadar tebessüm ettim.Her dönem ama her dönem annem bulurdu bir tembih cümlesi ve her gün o cümleleri duymaktan nefret ederdim.Neler mi bir bakalım.
Annem ev kadınıydı*o yüzden ben hiç kreşe gitmedim(fonda acıların çocuğu çalıyor).
İlkokula gittiğimde sadece okulun bir iki günü annem benimle okula gelmişti.Ondan sonra okula hep kendim gittim.Okul eve çok yakındı mahalleden arkadaşlarla birlikte o mini mini bedenlerimizle gavur ölüsü gibi çantalarla okula giderdik.Herşey o vakitler çok rahat ve kolaydı.Çocuğumu yolladım yollarda acaba başına bir iş gelir mi diye kaygılanılmazdı.Yine de her sabah okula gitmeden kapı önünde aynı cümleyi kurardı annem ‘Yabancılarla konuşma, bir şey alma, onlarla gitme’ beynimi işlemişti resmen.
Ortaokulum eve biraz uzaktı cadde geçiyorduk.Çok şanslıydım çok güzel bir yerde okudum.Denize sıfır bir okulda.Resim hocamız balıkçılara ,gemilere baktırıp resim yapmamızı isterdi. Yalnız mı kalmak istiyorum hemen bahçeye kaçar sote bir banka oturur denizi seyrederdim.Mezuniyet balomuz bile o bahçede olmuştu hatta aileden olmayan bir erkekle yani Orçunla (sınıf arkadaşım) ilk kez o baloda dans etmiştim. Belime kadar saçlarım vardı benim kuaför bunlardan pek bir şey olmaz diyip balık sırtı örmüştü sesimi çıkaramamıştım halbuki hep düz olan saçlarımı ben bukle bukle istemiştim. Aman neyse ne anlatıyordum ben annem her sabah yine kapı önünde aynı cümleyi kullanırdı ‘caddeye geçerken dikkat et,sakın geç kalıyorum diye kırmızı ışıkta geçme’ beynime işlemişti resmen.
Lisem eve çokkk uzaktı.Annem liseye kayıt olacağım ay rahatsızlandı,hastaneye yattı babam başında bekledi hastanelerde. Kuzenim ilgilendi kayıt işleriyle kendi okuluna yaptırdı benim kaydımı bizim semtimize çok uzaktı. Sabahın köründe kalkardı canım annem mükellef bir kahvaltı ettirirdi.O zamanlar mavi kart vardı dıttdıt sesi henüz hayatımıza girmemişti. Ne kadar binersen bin mavi kart bitmezdi:)Şoföre gösterip geçerdik sıkıldık mı inerdik ,bir durak sonra tekrar binerdik.O vakitler kapkaç olayları dönüyordu ya haberlerde her sabah okula gitmeden kapının önünde hep aynı cümleyi söylerdi annem ‘Ayla otobüslerde çantana dikkat et, yolda çantanı mı kaptılar bırak sakın bırakmamazlık yapma senden başka hiçbirşey önemli değil’ beynime işlemişti resmen.....
Üniversite yıllarım çok güzel geçti benim.Keşke bu cümleyi annem için de kurabilseydim. O zamanlar pek cep telefonu hayatımıza girmemişti ancak çalışan insanlar alabilirdi.Annem okulda olaylar çıkınca kaygılanırdı, çok merak ederdi. Babam yeni cep telefonu almıştı siftah bile yapmadan annem benim çantama koymuştu babam şaşırmıştı. Hatta babama kızdı senin iş telefonun var ben bu kıza nasıl ulaşacağım.Arkadaşlarımın yanında cep telefonu taşımaktan utanırdım zaten çıkarmazdım. Bir gün telefon çaldı arkadaş Ayla bu ses senden mi geliyor dedi, evet senin çantandan geliyor dedi arayan tabiki annemdi.Arkadaş öyle bir ağzını eğritti ki cep telefonu mu aldın sen dedi..Şey benim değil, babamın(yalan değil sonuçta), annem şey gak guk şey....Öğrendim sonradan haki yeşili bir palto ve boyna eşarp bağlamakla olmuyormuş bu işler.(eminim o arkadaş şimdi ıpad kullanıyordur)Ha arayan annem demiştim ya gün ortası haber bülteni gibiydi kendisi
-Ayla şurada olay çıkmış okul karışmış,iyi misin?
-Yahu anne arama bizim orayla alakamız bile yok bize çok uzak merak etme
Hatta bir ara işi abartmıştı.(Gün ortası haber bülteni gibi demiştim ya)
-Ayla kızım korkma bir şey diyeceğim sana
-Söyle anne
-Ahmet Taner Kışlalı öldürüldü
Dondum kaldım resmen o günü unutamam ayy ben ne çok üzülmüştüm.
Annem her sabah kapı önünde aynı cümleyi kurardı.’okulda lüften kızım olaylara karışma,senin görevin şu an okumak’ beynime işlemişti resmen.....
Bu cümlelerden çok sıkılırdım o vakitler ama yinede ben masumum bu cümleleri kurmak için anne olmak lazımmış ya inanın bilmiyordum
-Eray okulda yemeği bitir oğlum tamam mı?
-nanam anne
-Erayyyy
-bye bye anne bir daha gel
Oğlumun beynine işledi resmen:)
*Annem evde çalıştı,örgü makinesi vardı örgü kazaklar,pantalonlar yapar satardı.Örgü makinesi kırılınca kazak işledi mesela.Hiç durmadı hiç.O kazandığı parayla bizi sinemaya,tiyatroya götürürdü.Mutfak masrafını çıkarırdı çok çalışkan kadındır çok.Allah bin kere hatta milyon kere razı olsun senden
Pazartesi, Ekim 31, 2011
Ters köşe bir faaliyet
Uyanığız ya hafta sonu evde olmayacağız diye tontalağımın haftalık faaliyetini çarşamba akşamından yaptık. Cuma günü temizliğimizi yaptık saat 23,00 kadar sonra gönül rahatlığı ile ertesi gün yola çıkacaktık.Dur dedim Cumartesi sabah yola çıkmadan şu karneye bir bakayım oyyy dedim hay bakmaz olaydım. Faaliyet için konu belirtmişler(normalde belirtmezler, kendi halimizde takılırız).
Fındık,fıstık kabuğundan yani artık materyallerden faaliyet yapılacak denilmiş yani ters köşeye maaile yattık.Ama biz ama biz güneş yapmıştık, Eray o faaliyeti yaparken çok mutlu olmuştu diye söylendim kendi kendime.Neyse gelince düşünürüz dedim. Geldik pazar akşamı araştırmaya da vakit yok biz ne yapacağız diye kafayı yedim durdum titrek halimle.
Sonra bir fikir geldi aklıma.Daha önce başka faaliyette kullanmak üzere bir ağacın çıktısını almıştım evde duruyordu. Yeşil fon kağıdına o ağacı yapıştırdık.Sonra babayı markete yolladık fıstık aldırdık. Aile katılımı ile o fıstıkları yedik,kabuklarını tabağa biriktirdik.Karadenizli bir aile olmamız sebebiyle fındık her daim evde mevcuttur.Yine aile katılımı ile fındıkları kütür kütür kütlettik fındıkları mideye yolladık, kabuklarını tabağa biriktirdik. Sulu boya ve fırçaları elimize aldık kabukları boyamaya başladık.Babamız kabukları yapıştırdı.Bunların hepsini dişlerim takır takır birbirine vururken yaptık.Eray sıkıldı benimde artık ayakta duracak halim yoktu.Aklımdakilerin hepsini uygulayamadığım için fındıklar kaldı. Eeee o zaman ağacı da guaj boya ile boyayıp faaliyetimizi sonlandıralım dedik.Aklımdakilerini uygulayabilseydik 10 numara bir faaliyet olacaktı ya neyse bu da idare etti:)(bulut yapacaktık mesela, ağacın yanına çiçekler....)
Bir dahaki faaliyetimizde görüşmek ümidiyle efendim kendinize iyi bakın...
Not: Bu hafta verilmesi için düşünülen ve yapılan Güneşi gördük faaliyetimiz kısa süre sonra eklenecek bloga:)Lütfen bizi izlemeye devam edin
Geçen hafta pazartesi okulda Babalarla Kahvaltı programı vardı Erol gitti.Yarın annelerle çay programı var işten izin aldım kısmetse gideceğim.
Ağva'da bir haftasonu
Evlilik yıldönümü hediyemi haftasonu geze geze harcadım.Eray doğduğundan beri ilk defa (kısa da olsa) bir tatile onsuz çıktık.Hatırlıyorum daha bebeyken , henüz yürümüyorken,bir yaşında bile yokken kasım ayında vurmuştuk sırtımıza Kapadokya’yı gezmiştik.Erol bu kez Eray olmadan gideceğiz dediği zaman itiraz ettim ‘banane ben oğlumu bırakmam dedim. Alışkanlık,belki de suçluluk artık adı her ne ise ne bilim kimselere bırakmak istemedim,düşüncesi bile kendimi kötü hissettirdi.Son dakikaya kadar Erol’u ikna etmeye çalıştım. Aslında o da haklıydı,söyledikleri çok mantıklıydı.
Bir arkadaşım ‘çok yoğun bir tempomuz var bizim demişti haklıydı. 06,10 da kalk önce kendin hazırlan Eray’ın yumurtası koy, Erol tostları hazırlasın 06,30 da Eray’ı çığlık kıyamet kaldır(en zor kısmı bu, ruhen öyle yorucu ki çocuğunu o saatte kıyıp kaldırmak),çocuğunun çantasını hazırla, 06,55 de yola çık arabada çocuğunun kahvaltısını ettir, vakit kalırsa terapistin verdiği eğitim kartlarından biraz çalıştır .07,30 da okulun önüne gel, can oğlunla vedalaş işe 07,45 de git ve kaportayı topla.Tüm gün çalış.18,20 gibi işten çık annaneye git yemek yiyip oğlunu al tekrar 30 km fazla yol tep eve gel.Babası eğitim kartlarının üzerinden bir iki tur geçsin anne ütü idi artık o gün yapılacak her ne ise onları yapsın sonra baba ile oğluşun yanına ilişip resim çizsin vakit geçirsin yatış kesinlikle 00,00 bulsun.(Eray daha erken yatıyor tabii)O saatte yatıp 06,10 kadar deliksiz uyunduğu sakın zannedilmesin.Çocuğun süt içesi gelir,su içesi gelir, huysuzluğu tutar 3-4 kere gece kalk sonra bir şekilde sabah olsun tekrar 06,10 da kalk bu kısır döngü uzayıp gitsin.
Erol çok yorgunum Ayla dedi hem kendimize hem de birbirimize zaman ayırmaya ihtiyacımız var dedi.Peki dedim annane saolsun ben bakarım dedi.Cumartesi sabahtan çıktık yola gittimiz yer Kurfalı köyünde bir otel idi .Erol eliyle koymuş gibi buldu yeri, işletme sahibi şaşırdı buraya gelen 10 kere arar bizi, siz bir kere bile aramadınız dedi.(sote bir yer)Çok gezenti bir ailesiyiz,alışığız yollara demedik hafifçe gülümsedik. Ihlamuru yeni demlemişlerdi hemen bir fincan ıhlamur içtik, sonra odaya eşyalarımızı koyar koymaz attık kendimizi Ağvanın merkezine aslında daha önce Göksu nehrinde 45 dakika motor ile gezdik.
Erol sürekli Ayla üşüyeceksin motoronun arka kısmına gel dedi durdu.Peki dinledim mi ?Tabiki hayır. Hiç üşümüyorum ki dedim durdum.Ağvanın merkezine gittik,orada gezdik
Bir saat vardır herhalde üşüme faslını geçip direkt titremeye başladım.Motorda ben çok rüzgar almışım.Bir cafede soba gördüm mekana bile bakmadan daldım içeriye sobanın sıcağı hiçbiryerde yok sonuçta.Kemiklerime kadar ısındığımı hissettim.Yemek yedik,hiç kalkmak istemedim:)))
Köy evlerini çektim mesela
Bir tatili de bu şekilde bitirdik.
Erol artık zaman ayıracağız kendimizi, belki öbür ayda bir Abant yaparız dedi.Bakalım kısmet.Dün akşam sürekli titredim çok üşümüşüm çok şu an saç dibimden ayak tırnağı kadar her yerim ağrıyor.Resmen dökülüyorum ben dökülüyor:))
Cumartesi, Ekim 29, 2011
Hanımignesi Ağva'dan bildiriyor
Hani yabancı filmlerde turistleri gezdirmek için üstü açık tur otobüsleri olur sonra rehber konuşur işte burası Arnold Schwarzenegger'in evi der şak şak şak fotoğraf makinesinin sesi herkes çeker.Rehber tekrar konuşur burası da George Clooney'in evi şak şak şak fotoğraf makinesinin sesi ......bu böyle uzayıp gider.
Bugün Ağvaya geldik Göksu Nehrinde motor ile gezmeden olmaz dedik.Nehirde gezerken Allahım bu nasıl bir güzelliktir diye düşünürken motor kullanan kişi konuşmaya başladı burası da Unutulmaz dizinin çekildiği yer, geçenlerde de Fatmagül şurada yemek yedi:)Ayıp olmasın dedim adam can hıraş anlatıyor tatatarrrr motor sesi eşliğinde bir iki pozcuk çektim.Güzel bir gündü,hem de çok güzel.
Not:Şu an ekolojik otelimizde televizyon yok,hiçbirşey yok(internet bağlantısı dışında)sessizliğin tadını çıkarıyoruz.Dönüş yarın, ayrıntılar çok sonra
Cuma, Ekim 28, 2011
Öğretmenim ben bir meleğim
Merhabalar Eray ben 3 yaşımı 29 ağustos günü bitirdim.Nermin Öğretmenim anneme oğlunuzu anlatan bir mektup yazın demiş.En iyi ben anlatırım anne diyerek mektubu yazma konusunda inat ettim. Her zaman ki gibi kıramadı annem beni o zaman vira bismillah diyerek başlangıç yapalım.
Uzmanlar tam da bulunduğum yaşa neler demiş neler.Birinci kaprisler çağı, 3 yaş bunalım dönemi, özgürlüğe karşı birinci atılım, Egosantrik dönem yani anlayın ne kadar kafa ağrıtan bir dönem.Annem babama derken duydum olsa olsa bu dönem dediğim dedik öttüğüm düdük dönemi olur diye ne yalan söyleyeyim en çok ben bu ismi tuttum.
En sevdiğim iki kelime Ahi(hayır) ve Men(ben).Herşeyin en güzelini ,en iyisini ben bilirim.Ev mi süpürülecek ben süpürmeliyim, babam evde tamirat mı yapacak tamir takımının başına önce ben geçerim.Asansörün düğmesine bile ben basmalıyım boşta mı bulundular benden habersiz bastılar ortalığı yıkarım.Mutlaka ailemin dediklerinin tam tersini yaparım. Dışarıya mı çıkılacak çıkmam diye ayak direrim, çıkmam dedim ya sonrada eve girmem diye tepinirim Mantıklı hiçbir açıklamayı dinlemeden ahi derim.İnanmadınız di mi? Ahi Nermin öğretmenim Ahi.
Bezden Haziran başında kurtuldum.Kakamı hiç zorluk çıkarmadan söylerim.Ama çiş olayına gelince mutlaka tutarım.Varsa bile yok derim.Yok yalancı biri değilim yani en azından annem öyle diyor bu yaştaki çocuklar yalan söylemeyi bilmezlermiş olsa olsa hata yaparmış, Yok derim çünkü hata yapmayı severim.Annem çişini yaparsan eksilmezsin oğlum diyor ama ya eksilirsem diye çokkk korkarım.
Sosyal bir çocuğum,yeni ortamlara hemen akar kimseleri yabancılamaz hemen arkadaş bulurum.Annem diyor ki bu kadar sosyal olma ama….Parka gittiğim de hemen bulurum ağabeyler.Abi bak anne, anne bak abi der hiç tanımadığım insanlarla annemi tanıştırırım.Ne yapsın kadıncağız mecburen kafasıyla abiyi selamlar abiyi eve davet ettiğimde annem beni kaptığı gibi vınnnn diye eve kaçar.Utandırıyorum kadını galiba aman neyse.
Sanatçı kişiliğim resim defterlerini aşıyor.Boyalarla resim yapmaya bayılırım.Bir iki dakika defteri boyarım sonra halılar ve duvarlara geçerim.Bilmez misiniz ki sanatçı ve yaratıcı kişilik ayrıcalık ister.
Bebekliğimden beri az uyurum.Bu konuda doktor doktor gezdik,annem çok üzüldü zamanında.Annaneme derken duyardım annem çocuklar uyuyarak büyür derdin,benim çocuğum çok az uyuyor, büyümeyecek mi diye ağlardı. Güzel annem ağladığına değdi mi bak büyüdüm ,büyüdüm koca adam oldum da okullara başladım.Artık az uyumamı herkes kanıksadı.Haa uyku demişken yastığı kafamın altına alıp yatamıyorum ben,yastığı yüzüme kapatıp öyle uyurum,annem bu huyumdan inanılmaz tedirdin olur.Offf anneleri anlamak zor hep tedirgin olacakları bir konuları olur.
Yaramazlık konusunda Top 5 listelerini zorlasamda annem çok hassas ve duyarlı olduğumu söyler.Çevreyi,hayvanları,tabiatı korur kollarım,ağlayan bir insan görürsem hiç dayanamam teselli ederim.Geçen gün babaannemin yazlığında komşu ağaçları buduyormuş budamakta her ne ise sonuçta gördüm ya ağaçları keserken çok bağırdım ağaçları tıkırt(kesmek) yapma abi diye galiba abi sağırdı duymadı beni ağaçları kesmeye devam ederek çok üzdü beni. Akşamları çay içmeye ailecek gideriz biryerlere hoş bana çay içirmezler ya neyse otoparka giderken bir kedinin sesini duydum.Baktım herkes de bir koşturmaca ,herkes kendi halinde anneme bağırdım anne miyav miyav diye sonra koştum bir arabanın altına eğildim küçük bir kedicik sıkışmış, annem dedi ki gurur denilen hissiyat da böyle bir şeymiş.
Kimseye vurmayı da kendimi de kollamayı da bilmem ben.Bana vurulursa da karşılık vermem.Bana vuran arkadaşımın annesine giderim oğluna kızmasını söylerim hatta işaret parmağını sallayarak ıııı yapmasını gerektiğini gösteririm.Sonra konu benim için kapanır arkadaşımla kaldığım yerden oynamaya devam ederim.Annem akşam babama derken duydum kendini savunmasını bilmiyor okulda ya dayak yerse.
Beslenme alışkanlığıma gelirsek bak burada duralım. Bu konuda annemi hiç üzmedim ben. Balık, patlıcan yemekleri ve peynir dışında her şeyi yerim. Özellikle sebzeye bayılırım yani annem gibi otoburum. Brokoli, karnabahar ,brüksel lahasını elimle ımmm ımmm yaparak bir yerim ki sebze sevmeyen adamın bile iştahını kabartırım. Sadece kendim yemekten hoşlanmam,ayak ayak üstüne atarım, yemeklerim ağzıma düşmesini beklerim. Annem okulda kendi yemezse aç kalacak bu çocuk diye endişeleniyor.Ahhhh bu anneler endişe edecek bir konuları illaki bulunur
Fiziksel aktivitelerime gelirsek tazı gibi koşar, pire gibi atlarım.Her akşam koltuk tepelerinden bir atlamam var ki hiç sormayın.Ha bu arada anneme göre tembel, kendime göre uyanığım. Babam basket potası almış hem de kayulu.Biraz yükseğe asmış ki zıplayayım.Hemen getiriyorum bir sandalye hiç boş atmıyorum yani görüldüğü üzere biraz çakalım.
Dil gelişimime gelirsek kendime ait bir lisanım var benim sadece ailem anlıyor. Annem bu lisana tontalakça diyor. Konu komşu neden hala konuşmuyor bu çocuk diye annemi üzüyor .Üzülme anneciğim okula başladım ben yakında koca bir sürpriz yapıp seni çok seviyorum diyeceğim
Şimdilik benden bu kadar annem beni çağırıyor yarın okul var,sabah kalkamayacaksın diyor nasılsa zamanla birbirimizi tanıyacağız son söz olarak Nermin Öğretmenin yazının bütününden de anlaşıldığı gibi ben bir meleğim:)
Not:Tontalağın öğretmeni Eray'a mektup yazmıştı karşılığında da oğlunuzu anlatan bir mektup yazın dedi.Kendini en iyi kendi anlatır mantığından yola çıkarak tontalağın ağzından kaleme bir süre önce alınmıştı:)Kayıtlarda bulunsun istedim
Fotoğraf okulun sitesinden özenle tırtıklanmıştır.
Aslında mektup da öğretmeninin anlaması için bir sürü şifre gizledim,anlamış kendisi:)
Salı, Ekim 25, 2011
Mutfağa girip yemek yapmak değil mesele...
Birde utanmadan poz mu verdi dedim Erol’a. Evet verdi dedi. Hatta öğretmeni sordu
-Eray bayrağı kim yaptı
-men yaptım men
Araya girdim tabii
-Eray gerçekten bayrağı sen mi yaptın oğlum.
-Annem,babam ve men yaptım
şeklinde düzeltti dedi.Hadi oradan deseydin bu hafta ki ödevi bize yıktı deseydin, elinden geleni ardına koymadı deseydin,o ödevin başına neler geldi neler deseydin ya dedim.Yok demedim dedi.Madem sen öğretmene demedin ben blogumda anlatırım o zaman.
29 ekim haftasında olduğumuz için bu haftanın anlam ve önemine istinaden pullarla bayrak yapalım dedik hay nereden dedik.Kurulduk Erayımın masasına dizildik sıra sıra ve nasıl yapılacağını bir bir bir anlattık.Dakika 1 gol 1 adam itiraz etti hemen.Boş kağıda pul yapıştıramazmış onun yerine boya kitabını aldı oradan bir ayı buldu ayıyı allayıp pullamaya başladı.Önce hevesini alsın dedik karışmadık.Oğlum gel buraya bunu süsleyelim dedik öyle tötü(kötü)oluyor dedi.Annenin 33 yaşında olduğuna bakmayın çocuğundan daha çocuk olduğu için asıl senin yaptığının gibi olmuyor dedi oğluna küstü.Tontalak durur mu ‘böyle oldu oldu' dedi annesini ikna etmeye çalıştı.Kah pul yapıştırdı, kah yapılana tırnak attı ,kah yaptığımız ile dalga geçti bir ödevde böylece bitti.
Bu sene en zor sene diyorlardı haklıymışlar:)Ödevlerimiz çok ağır ,çok çalışmamız lazım çok.
Geçen haftanın faaliyeti de yaprak baskısıydı.Şekil şekil toplanan yaprakları parmak boyası ile boyadık hep birlikte kağıda bastık,çocuklarla zaman geçirmek için çok güzel faaliyetler bence.Dün sadece öğretmene ne yapacağımı şaşırıyorum dedim. Yapmak,Eray'ı ikna etmek sorun değilde geçenlerde bir yorumum da yazmıştım ne yapacağına karar vermek zor. Yani mutfağa girip yemek yapmak değil mesele,mesele her gün yarın ne pişireceğine karar vermek(bu Ramiz dayının repliğine mi benzedi ne).Yoksa karar verdikten sonra yapmak çok kolay..
Pazartesi, Ekim 24, 2011
Niye
Akşam televizyon kapalı tontalağın yanında açmak istemiyoruz canımız acıyor merak da ediyoruz.Küçük masaya üç kişi sığışmışız birşeyler yapıyoruz arkası televizyona dönük olduğu için dikkat etmez diyoruz iki dakikalığına televizyonu açıyoruz.Ben görüntüler içinde kaybolmuşum, Erayımın sesiyle irkiliyorum.
-Aaaa ev pommm(yıkılmış demek istiyor)olmuş anne ama
-Evet oğlum ev yıkılmış
-Niye(o kadar tedirgindi ki gözleri)
Koşup televizyonu kapatıyorum, Erol dikkatini dağıtıyor ,Eray sorusunu unutuyor iyi ki de unutuyor çünkü bu soruya verilecek bir cevabım yok.‘Niye’ tüm gece başımda uğulduyor.
Enkaz altında Kürt-Türk,Alevi-Sunni,Müslüman-gayr-i müslim kimin olduğunun ne önemi var sonuçta enkaz altında bir insan evladı var bir insan.O yığın altında senin benim gibi bir anne yatıyor belki, belki de dünyanın en kıymetlisi bir evlat ,gölgesinde dinlendiğimiz bir baba,can yoldaşımız dediğimiz bir kardeş,birlikte elele yürümeye and içtiğimiz bir eş,tek derdi okumak olan gurbet ellere gitmiş bir öğrenci,bu dünyayı idealist insanlar kurtaracak dediğim idealist bir öğretmen...
Yapılan tartışmaları duyunca kanım donuyor,kabul edemiyorum millet olarak bu noktaya gelmiş olamayız diyorum.Biz ki kimliği ne olursa olsun komşusu aç iken aç uyumayan bir millet değil miydik.Dünden beri ben buna inanmak istiyorum.Derim ki şimdi kenetlenme ve yardım zamanı.
NOT:Gerçekten üzüldük mü diyenlere....İnsanları ideolojilerinden,etnik kimliklerinden şunundan bunundan ayırıp sadece insan olarak bakabildiğim için şahsım adıma gerçekten ben çok üzüldüm,çok içim yandı.İnşallah sizin gibi zihniyet yok denecek kadar azdır.
Perşembe, Ekim 20, 2011
Sözün bittiği yer
Aslında ben daha güzel ölürdüm
arka bahçede askercilik oynarken
tahta tüfeğimle toprağa uzanır
annemin sesiyle doğrulurdum hemen
-Çabuk kalk üstün kirlenecek hınzır!
Yerdeyim yine bak anneciğim
n'olur kızma adımı çağır
Sunay Akın(Cephede)
Sözün bittiği yerdeyiz çözüm istiyoruz, sonuç bekliyoruz. İntikam yeminleri herzaman ki gibi edildi.Bu yeminleri gidin dün evladını kaybeden, dün hayallerini kaybeden,dün umutlarını kaybeden ,dün can sularını kaybeden yani dün geleceğini kaybeden annenin-babanın gözlerinin içine bakında söyleyin.
Okuyamıyorum gazete,seyredemiyorum haberleri.Dünki evlatların hikayelerini duyunca gözyaşlarıma engel olamıyorum.Seyretmemek, okumamakta çözüm değil beynim üretiyor bu sefer.Belki okulunu bitirecekti, sevdiği kızla evlenecekti, çocuğunun ilk adımlarını görecekti,çocuğuyla patates baskısı yapacaktı öyle yapılmaz ki diye inatlaşacaktı.Dün çok fazla hikaye yarım kaldı...
Okuyamıyorum gazete,seyredemiyorum haberleri.Dünki evlatların hikayelerini duyunca gözyaşlarıma engel olamıyorum.Seyretmemek, okumamakta çözüm değil beynim üretiyor bu sefer.Belki okulunu bitirecekti, sevdiği kızla evlenecekti, çocuğunun ilk adımlarını görecekti,çocuğuyla patates baskısı yapacaktı öyle yapılmaz ki diye inatlaşacaktı.Dün çok fazla hikaye yarım kaldı...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)